Kanserden Korunma Yöntemleri
Kanser; vücuttaki normal hücrelerin çok aşamalı bir süreçte tümör hücrelerine dönüşerek kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan bir hastalıktır. Sonraki aşamada kontrolsüz çoğalan bu hücreler çevre ve uzak organlara yayılabilir. Kanser dünyada ve ülkemizde en önemli hastalık ve ölüm nedenlerinden biridir. Ülkemizde erkeklerde sırasıyla akciğer, prostat, kalın bağırsak, mesane ve mide kanserleri en sık görülürken, kadınlarda ise sırasıyla meme, tiroit, kalın bağırsak, rahim ve akciğer kanseri en sık görülmektedir (Tablo 1). Tüm kanser vakalarının sadece% 5-10'u genetik kusurlara atfedilebilirken, geri kalan % 90-95'inin kökleri çevreye ve yaşam biçimine dayandırılmaktadır. Kanserden ölümlerin yaklaşık üçte biri; başlıca beş davranışsal ve beslenme ile ilgili risk faktörlerinden kaynaklanmaktadır: fazla kilolu ya da şişman (obez) olma, meyve ve sebzeyi az tüketme, yetersiz fiziksel aktivite, tütün kullanımı ve alkol kullanımı. Tütün kullanımı kanser için en önemli risk faktörüdür ve kanser ölümlerinin yaklaşık %22’sinden sorumludur.
Günümüzde kanserin %30-50’si önlenebilir. Bu, risk faktörlerinden kaçınma ve mevcut kanıt dayalı önleme stratejilerini uygulama yoluyla başarılabilir. Birçok kanserin iyileşme olasılığı, erken tanı konmuş ve uygun şekilde tedavi edilmişse yüksektir.
Kansere neden olan değiştirilebilir veya önlenebilir risk faktörleri
Önemli risk faktörlerinin değiştirilmesi veya önlenmesi, kanser yükünü önemli ölçüde azaltabilmektedir. Bu risk faktörleri şunlardır:
- Sigara başta olmak üzere tütün ürünlerinin kullanımı
- Pasif içici olma (sigara başta olmak üzere tütün ürünlerinin dumanına maruziyet)
- Fazla kilolu veya obez olma
- Düşük meyve ve sebze alımı, sağlıksız beslenme
- Yetersiz fiziksel aktivite
- Alkol kullanımı
- Cinsel yolla bulaşan İnsan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu
- Hepatit B (HBV) veya diğer kanser yapıcı enfeksiyonlar
- İyonize ve ultraviyole radyasyon
- Kentsel hava kirliliği
- Katı yakıtların kullanımıyla oluşan kapalı alan dumanı
- Kansere neden olabilecek maddelere çalışma ortamlarında maruz kalmak
Kanserden korumaya yönelik önlemler şu şekilde sıralanabilir:
Sigara başta olmak üzere tütün ürünlerinin hiçbirini kullanmamak
Sigara kullanımı akciğer kanserinin en sık görülen nedenidir (%90’dan fazla). Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasal madde olup bunlardan en az 250'sinin zararlı olduğu ve 50'den fazlasının da kansere neden olduğu bilinmektedir. Nargile, puro ve pipo da akciğer kanseri başta olmak üzere birçok kansere ve başka hastalıklara yol açmaktadır. Tütün içimi ile ilişkili olarak genel olarak başta akciğer kanseri olmak üzere, oral kavite (ağız boşluğu) ve larinks (gırtlak), mesane, özofagus (yemek borusu), karaciğer, pankreas, kemik, lösemi, mide, böbrek ve serviks (rahim ağzı) kanseri görülebilmektedir. Elektronik sigara da; zararsız olmayıp insan sağlığı açısından tehlikeli olduğu bilinen maddeler ihtiva etmektedir.
En iyisi sigara ve diğer tütün ürünlerine hiç başlamamaktır ancak başlandıysa da bırakmak gerekmektedir. Yaş ne olursa olsun veya ne kadar süre kullanıldığına bakılmaksızın, sigara başta olmak üzere tüm tütün ürünlerini kullanmayı bırakmak akciğer kanseri başta olmak üzere neden olduğu birçok kanser ve hastalığın görülme riskini düşürmekte ve daha uzun ve sağlıklı yaşamaya yardımcı olmaktadır.
Pasif içici olmama, dumansız alanlar oluşturma
Pasif içicilik; başkalarının içtikleri veya yanan tütün ürününden -sigara, puro, pipo, nargile, elektronik sigara gibi- kaynaklanan dumanın solunmasıdır. Tütün dumanına maruziyet, dünyada her yıl birçok insanın ölümüne neden olmaktadır. Tütün dumanına maruz kalmak, akciğer ve meme kanseri ile kalp krizleri gibi birçok öldürücü hastalığa neden olmaktadır. Çocuklar tütün dumanının zararlı etkilerine karşı çok daha hassastır. Bu nedenle dumansız hava sahaları oluşturmak toplumdaki sağlıklı bireylerin bu zararlı etkilerden korunması için oldukça önemlidir. Ülkemizde de bu amaçla kapalı alanlarda sigaranın içilmesi yasaklanmıştır. Bu nedenle bizlerin de toplumda yaşayan bir birey olarak evimiz dahil sosyal yaşantı alanlarında sigara içilmesine izin vermememiz oldukça önemlidir.
Sağlıklı (normal) kiloya ulaşmak ve bunu korumak
Sağlıklı kiloda olup olmadığımızı nasıl bilebiliriz?
On dokuz yaş ve üzeri erişkinler, beden kütle indekslerini (BKİ) hesaplayarak normal kiloda olup olmadıklarını öğrenilebilirler. Beden kütle indeksi, kilogram olarak vücut ağırlığının, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle hesaplanır (kg/m2).
Vücut Ağırlığı (kg)
BKİ= --------------------------------------------------------
Boy uzunluğu (m) X Boy uzunluğu (m)
Beden kütle indeksine göre obezite sınıflaması Tablo 2’de gösterilmiştir. Ayrıca sağlıklı olmak açısından bel çevresi ile bel çevresinin kalça çevresine oranı da önemlidir.
Dünya Sağlık Örgütünün 19 yaşına kadar beden kütle indeksinin yaş ve cinsiyete göre belirlenmiş persentil eğrileri bulunmaktadır. Beş yaş altı çocuklarda yaş ve cinsiyete göre belirlenmiş çizelgelerde 97. Persentil üzeri fazla kilolu ve 99. Persentil üzeri obez olarak tanımlanır. Beş yaş ve daha büyük çocuklarda ise 85. ile 97. persentil arası “fazla kilolu”, 97. persentil üzeri ise “obez” olarak tanımlanmaktadır (Birinci Basamak Sağlık Kurumları İçin Obezite ve Diyabet Klinik Rehberi Ek 2-3. Kaynak no:7).
Şişmanlık (obezite), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmaktadır. Obezite; meme, kalın barsak (kolorektal), rahim ağzı (serviks), rahim (endometrium), yumurtalık (over), safra kesesi, böbrek, prostat ve karaciğer kanseri ile birlikte birçok hastalığın (kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığı (Tip 2 Diyabet) gibi) riskini de arttırmaktadır. Günümüzde obezitenin en sık nedeni enerjisi yüksek gıdalara kolay ulaşılmasıyla birlikte fazla kalori alımı ve durağan yaşamdan dolayı yeterli fiziksel aktivite yapmamaktır.
Yeterli ve dengeli (sağlıklı) beslenmek
Yeterli ve dengeli diğer bir deyişle sağlıklı beslenme; süt ve ürünleri (yoğurt, ayran, peynir vb.), et ve ürünleri, tavuk, balık, yumurta ve kuru baklagiller (mercimek, kuru fasulye, nohut vd.) ile yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem vb.), taze sebzeler, taze meyveler, ekmek ve tahıllar (bulgur, pirinç, makarna vb.) besin gruplarının yeterli ve dengeli bir şekilde tüketilmesidir.
Günlük enerji alımı dengelenerek ve fiziksel aktivite artırılarak vücut ağırlığı denetim altına alınabilir. Sağlıklı beslenme; yaşamın sürdürülmesi, büyüme ve gelişme, üretkenlik, sağlık ve iyi hal için anne karnında başlayan yaşamdan, bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlikten yaşlılık dönemine kadar uzanan tüm yaşam sürecinin olmazsa olmazıdır.
Yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine uygun olacak şekilde günde üç ana öğün tüketilmelidir. Özellikle kahvaltı öğünü atlanmamalıdır. Kahvaltı öğününün atlanması sağlıklı vücut ağırlığının sürdürülebilirliğini engellemektedir. Öğünlerde çeşitli besinlerin tüketimi sağlanmalıdır.
Öğün aralarında enerji içeriği düşük olan besinler (meyve, sebze, süt ve ayran gibi) tüketilmeli ve sağlıklı besin seçimine özen gösterilmelidir.
Basit karbonhidrat, toplam ve doymuş yağ içeriği yüksek olan yiyeceklerin (şeker, çikolata, kek, pasta, börek, çörek, yağlı, kremalı ve içeriği bilinmeyen her türlü yiyecek) tüketiminden kaçınılmalıdır.
Enerji içeriği yüksek olan içeceklerin (şeker eklenmiş gazlı/gazsız içecek ve hazır meyve suları gibi) yerine su, süt, ayran, taze sıkılmış meyve suyu gibi sağlıklı içecekler tercih edilmelidir.
Vücut ağırlığının denetiminde posa içeriği yüksek olan besinlerin tüketimi önemlidir. Bunun için beyaz ekmek yerine tam tahıl ürünleri, pirinç yerine bulgur pilavı, sebze ve meyve sularının yerine sebze ve meyvenin kendisi tüketilmelidir. Kuru baklagillerin tüketimi artırılmalıdır.
Yiyecekler iyice çiğnenmeli, yavaş yavaş tüketilmelidir.
Su tüketimine özen gösterilmelidir. Su ve diğer sağlıklı içecekler; yiyeceklerimizin sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınması, yaşam ve sağlık için gerekli biyokimyasal tepkilerin oluşması, hücrelerin, dokuların, organ ve sistemlerin çalışması, metabolizma sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınması ve atılması, vücut ısısının denetimi ve eklemlerin kayganlığının sağlanmasında rol oynar. Su bütün bunların yanında kalsiyum, magnezyum ve flor gibi temel mineralleri de sağlar. Bütün bu vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücut su dengesinin korunması ile mümkündür. Vücudun su dengesi; solunum, idrar, ter ve dışkı yoluyla oluşan su kaybının, içecekler ve yiyeceklerle alınan su miktarları ile yerine konması ile sağlanır. Dolayısıyla günlük su alımı 2,0-2,5 litrenin (8-10 su bardağı) altına düşmemelidir.
Enerji dengesinin sağlanması için porsiyon miktarlarına (büyüklüğüne) dikkat edilmelidir.
Dışarıda yemek yeneceği zaman sağlıklı seçimler yapılmalıdır. Izgara, haşlama, buğulama gibi sağlıklı pişirme yöntemleri tercih edilmeli, yağlı ve kremalı soslarla hazırlanmış yiyeceklerden ve kızartmalardan kaçınılmalıdır.
Yiyecek içecek alışverişi yaparken besin etiketleri okunmalıdır. Etikette yer alan porsiyon başına enerji ve besin ögesi içeriklerine dikkat edilmelidir.
Etler ızgara edilirken etle ateş arasındaki uzaklık eti yakmayacak, kömürleşme olmayacak şekilde ayarlanmalıdır. Aksi halde kanser yapıcı maddeler oluşur.
Aşırı tuz (sodyum) tüketimi, diyette fazla miktarda toplam yağ, doymuş yağ, trans yağ ve kolesterol tüketimi, şeker ve şeker ilave edilmiş besinlerin fazla miktarda tüketimi, çok tuzlu, salamura, çeşitli teknolojik işlemler uygulanmış, bazı katkı maddeleri kullanılmış sebze ve meyvelerin tüketimi azaltılmalıdır.
Yeterli düzeyde fiziksel aktivite yapmak
Fiziksel aktivite egzersiz ve sporu da kapsayan geniş bir kavramdır. Her yaş grubunda düzenli fiziksel aktivite;
- Sağlıklı olmayı sağlar.
- Fiziksel performans kapasitesini artırır
- c) Vücut ağırlığı kontrolüne yardımcı olur.
- d) Yaşam kalitesini artırır.
- e) Denge ve koordinasyonu geliştirir.
- f) Karın bölgesinde yağlanmayı azaltıp, kemik ve kas kuvvetini artırır.
- g) Kalp damar hastalıklarının görülme riskini azaltır.
- h) Kanda yağ (lipid) ve kolesterol düzeyini düşürür.
- i) Şeker hastalığı (Tip 2 diyabet) riskini azaltır.
- j) Bazı kanser türlerinin (meme, kalın bağırsak gibi) görülme riskini azaltır.
- k) Bireyin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar, depresyon riskini ve stresi azaltır.
Bu amaçla yetişkinlerin en az 10 dakika olmak kaydıyla haftada 150 dakika, gençlerin ise her gün en az bir saat fiziksel aktivite yapması önerilmektedir. Fiziksel aktivite olarak hızlı tempoda yürüme, koşma, bisiklete binme, paten kayma, ip atlama, futbol, basketbol, voleybol, yüzme ve tenis gibi sporlar yapılabilir. Kas kuvvetini ve gücünü artırmaya yönelik, şınav, mekik veya ağırlık kaldırma gibi aktiviteleri de yapmak sağlıklı olmak açısından önemlidir.
Alkollü içeceklerden uzak durmak
Alkollü içeceklerin enerji içeriği yüksek olup vücut ağırlığının artışına (kiloluk, obezite) neden olmaktadır. Alkol tüketimi başta karaciğer hastalıkları olmak üzere; obezite, kalp damar hastalıkları ve bazı kanser türlerinin oluşmasına neden olabilmektedir. Yapılan araştırmalar, alkolün oral kavite (ağız boşluğu), farinks (yutak), larinks (gırtlak), özofagus (yemek borusu) ve kalın bağırsak (kolorektal), meme ve karaciğer kanseri riskini arttırdığını göstermektedir. Alkolün tüketim miktarının artmasıyla tüm bu risklerde artış doğru orantılıdır, ancak alkol kullanımı ile ilgili güvenli eşik yoktur. Dolayısıyla alkollü içecekleri hiç tüketmemek en sağlıklı yoldur.
Güneş ışınlarına fazla maruz kalmamak, dik geldiği zamanlarda uzak durmak ve koruyucu önlemler almak
Son yıllarda yetersiz D vitamini alımı ile bazı kanser türleri dahil pek çok hastalık riski arasında ilişki olduğu bilinmektedir. D vitamininin en iyi kaynağı güneşten sağlanan ultraviyole ışınlarıdır. Gereksinimin %90’ı bu şekilde karşılanabilmektedir. Deride D vitamini oluşabilmesi için vücudun en az %25’lik kısmının (eller, kollar, bacaklar, yüz gibi) 15-20 dakika süre ile güneş ışınlarının dik olarak gelmediği saatlerde (sabah saat 10 00’dan önce, öğleden sonra 16 00’dan sonra) güneş ışınlarıyla temas edilmesi gerekmektedir.
Vitamin D’nin temel kaynağı olan güneşin fazlası ve özellikle UV ışınlarının güçlü geldiği saat sabah 10 öğlen 4 arası maruz kalınması zararlıdır. Çünkü UV ışınlarının deri kanseri ve malign (kötü huylu) melanom gibi insan sağlığı üzerine ciddi zararları vardır. Yukarıda belirtilen saatler arasında güneşin altında kalınmamalı, kalınması gerekiyorsa da gerekli önlemler alınmalıdır. Güneşten korunma en iyi şekilde gölgelik yerler, güneş gözlüğü, uygun giysi ve şapka ile sağlanır. Güneş kremi de yüz ve eller gibi vücudun güneşe maruz kalan kısımları için gereklidir.
Güneşin UV ışınlarının en yoğun olduğu zamanlar gölgelik yerler aranmalı, ancak ağaçlar ve şemsiyeler gibi gölge yapıların tam olarak güneş koruması sağlamadığını unutulmamalıdır.
Koruyucu giysiler giyilmelidir. Geniş bir ağzı olan bir şapka, gözler, kulaklar, yüz, boyun ve sırt için iyi bir güneş koruması sağlar. Yüzde 99 - 100 UV-A ve UV-B koruması sağlayan bir güneş gözlüğü güneşe maruz kalmada göz hasarını önemli ölçüde azaltacaktır. Mümkün olduğunca vücudu kaplayan sıkı dokunmuş, bol giysiler güneşten ek koruma sağlayacaktır.
Ayrıca güneş kremi kullanılmalıdır. Açıkta kalan cilde geniş spektrumlu bir SPF 30+ güneş kremi iki saatte bir ve gerektiğinde daha sık uygulanmalıdır. Bronzlaşmak amacıyla solaryumdan kaçınılmalıdır. Çocuklar genellikle çevresel tehlikelere yetişkinlerden daha fazla yatkındır. Açık hava etkinlikleri sırasında çocuklar ve bebekler yukarıdaki gibi yüksek UV maruziyetine karşı korunmalıdır.
Çalışma ortamlarında kansere neden olabilecek maddelere karşı kaynağında koruyucu önlemler almak
İnsanlardaki kanserlerin 4-5’i kadarı çalışma sırasında karşılaşılan faktörlerin etkisiyle meydana gelmektedir. Özellikle kanserojen olduğu bilinen kimyasal maddelerin üretildiği veya kullanıldığı iş yerlerinde çalışan bireylerde bu risk yüksektir. Bu nedenle bu gibi yerlerde kanserojen madde kaynağında kontrol altına alınmalıdır. Bu amaçla yapılacak en kesin uygulama kanserojen maddenin hiç kullanılmamasıdır. Eğer bu olanaklı değilse etkili havalandırma sistemlerinin kurulması, işlemin kapalı sistem içinde yapılması gibi koruyucu yaklaşımlar geliştirilmelidir. Ek olarak çalışan kişilerin maske ve eldiven takmak gibi bazı basit mesleki koruyucu önlemler alarak kanserojen maddelerden uzak durması kanserden korunmada yarar sağlamaktadır.
Radon başta olmak üzere radyasyon maruziyetini azaltmak
Radon kaya ve toprakta bulunan uranyumun bozulmasıyla oluşan kokusuz, renksiz ve tatsız radyoaktif bir gazdır. Radon sigara içiminden sonra akciğer kanserinin en önemli sebebidir. Radon gazı evler, okullar ve işyerleri gibi kapalı ortamlarda bulunabilir. Çoğu insan için, radona en fazla maruziyet evde gerçekleşir. Bir evdeki radon konsantrasyonu; evin altındaki kaya ve toprakdaki uranyum miktarına, topraktan eve radon geçişini sağlayan duvardaki çatlaklar ile boruların veya kabloların etrafındaki boşluklar gibi mevcut yollara, evin yapısına, ev sakinlerinin havalandırma alışkanlıklarına, binanın hava geçirmezliğine bağlı olarak iç ve dış hava arasındaki değişim oranına bağlıdır.
Toprakla temas eden bodrum katlarında, kilerlerde veya yaşam alanlarında radon seviyeleri genellikle daha yüksektir. Evlerdeki radon seviyesi; yerden havalandırmanın arttırılması, radonun bodrumdan oturma odalarına geçmesinin önlenmesi, zemin ile duvarların sızdırmaz hale getirmesi ve evin sık sık havalandırmasıyla azaltılabilir. Ayrıca iyonize radyasyona (mesleki veya tıbbi teşhis görüntüleme yöntemleri gibi) maruziyeti de azaltmak da uygundur.
Kadınlar için emzirmek
Emzirmenin anne ve bebek sağlığı üzerindeki birçok yararlı etkisinin yanında annelerde over (yumurtalık) ve meme kanser riskini de azaltmaktadır. Dolayısıyla bebeklerin beslenmesinde ilk 6 ay sadece anne sütüne yer verilmesi, sonrasında 2 yaşına kadar anne sütüne yeterli ve uygun tamamlayıcı besinlerle birlikte devam edilmesi en sağlıklı, en uygun beslenme şeklidir.
Hepatit B ve HPV aşılarını yaptırmak
Hepatit B virüsü; kan ve diğer vücut sıvıları ile bunların bulaştığı (enfekte olduğu) araç gereçlerle kişiden kişiye bulaşır. Sonrasında siroz ve karaciğer kanserine (hepatosellüler karsinom) kadar gidebilen ciddi hastalıklara neden olur. Hepatit B aşısı, Hepatit B’den korunmada en önemli yoldur. Ülkemizde doğumdan itibaren aralıklı olarak üç doz Hepatit B aşısı T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. Risk altında olan veya Hepatit B’nin sık görüldüğü yerlerde yaşayan yetişkinlerin de aşı olması gerekmektedir.
İnsan papilloma virüsü (Human papillomavirus - HPV) çoğunlukla cinsel temas yoluyla bulaşan bir virüstür. Belirli HPV tiplerinin cinsel yolla bulaşması sonrası kadınlarda rahim ağzı (serviks) kanseri gelişme riski olmaktadır. Bu virüsün ayrıca vulva, vajen (kadın cinsel organları), anüs, penis ve ağız boşluğu kanserine de neden olduğu bilinmektedir. Günümüzde HPV’nin en çok kanser yapan tiplerine karşı geliştirilen aşılar mevcuttur. Dünya Sağlık Örgütü rahim ağzı kanserine karşı 9-13 yaşlarındaki kız çocuklara aşı yapılmasını önermektedir.
Kentsel hava kirliliğinin azaltılması
Hava kirliliği, iç veya dış ortamın, atmosferin doğal özelliklerini değiştiren herhangi bir kimyasal, fiziksel veya biyolojik etkenle kirletilmesidir (kontamine olmasıdır). Ev ve işyerlerindeki yakıt araçları, motorlu taşıtlar, endüstriyel tesisler ve orman yangınları hava kirliliğinin ortak kaynağıdır. Açık hava ve kapalı hava kirliliği, ölümcül olabilecek kalp ve solunum hastalıkları ile birlikte kanser dahil birçok hastalığa neden olmaktadır. Hava kirliliğinin azaltılması için; düzenli olarak hava kalitesi ölçümlerinin yapılarak mevcut durumun tespit edilmesi ve gerektiğinde kanıta dayalı müdahalelerin yapılması, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması, yeşil alanların arttırılması, ısınma ve sanayi amaçlı kullanılan yakıtların denetlenmesi, trafikte seyreden motorlu kara taşıtlarının egzoz gazı emisyonlarının kontrol edilmesi, binaların ısı izolasyonlarının yapılması ile kirli havalarda yaşlı, hasta ve çocukların dışarıya çıkmamasına yönelik halkın bilgilendirmesi gibi önlemlerin alınması uygundur.
Katı yakıtları kullanmamak
Kömür veya biyokütlenin (gübre, odun kömürü, odun veya ürün kalıntıları) evde katı yakıt olarak kullanılması iç ortam hava kirliliğini yaratarak; zatürre, Kronik (Müzmin) Obstrüktif (Tıkayıcı) Akciğer Hastalığı (KOAH), iskemik (kanlanmanın azalmasıyla ilgili) kalp hastalığı, inme gibi hastalıkların yanısıra özellikle kadınlarda akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Bu nedenlerden dolayı sağlık açısından; daha uygun yakıtların kullanılması, bu mümkün değilse kaliteli soba ve ocakların kullanılmalı, soba, ocak ve bacaların bakımının düzenli aralıklarla ve uygun şekilde yapılması, pişirme ve yaşam alanlarının sık sık havalandırılmasının yanı sıra çocukların dumandan uzak tutulması da yerinde bir yaklaşım olacaktır.
Kanser taramalarını yaptırmak
Kanserlere erken tanı konması halinde, kansere bağlı ölümlerin azaltılması mümkündür. Bu bağlamada kalın bağırsak kanseri, cilt kanseri, kadınlarda rahim ağzı kanseri ve meme kanseri ile erkeklerde prostat kanserine erken tanı koymak mümkündür. Ülkemizde kalın bağırsak, meme ve rahim ağzı kanseri için T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen kanser tarama programları mevcuttur. Bu tarama programları şöyledir:
Meme Kanseri: 20-39 yaş arası: Ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapılmalıdır (Kendi kendine meme muayenesi broşürüne http://kanser.gov.tr/bilgi-dokumanlar/afis-brosur/1509-kendi-kendine-meme-muayenesi-2015.html web adresinden ulaşılabilir.). Meme kanseri belirtilerden biri görüldüğünde ise vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır. Ayrıca iki yılda bir doktora meme muayenesi için gidilmelidir.
40-69 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapılmalı, yılda bir doktora meme muayenesi için gidilmeli ve iki yılda bir mamografi çektirilmelidir.
Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri: 30-65 yaş aralığındaki kadınların 5 yılda bir Smear veya HPV testi yaptırması gereklidir.
Kalın Bağırsak (Kolorektal) Kanseri:50-70 yaş aralığındaki kadın ve erkekler 2 yılda bir gaitada gizli kan testi ve her 10 yılda bir kolonoskopi yaptırmalıdır.
Bütün bu kanser taramaları her ilde bulunan Kanser Erken teşhis ve Eğitim Merkezi (KETEM) birimlerinde ÜCRETSİZ olarak yapılmaktadır.
Elektromanyetik alanlarda iyi huylu beyin tümörlerinde artış ile ilgili tartışmalı bulgular vardır. Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu; çocukluk dönemi lösemisi konusundaki bulgulara dayanarak aşırı düşük frekans alanları insanlarda kansere neden olma olasılığı mevcut bir unsur olarak sınıflandırmıştır. Ayrıca cep telefonların sağlık etkileri ile ilgili çalışmalar büyüme ve gelişmeleri devam ettiği için çocuk ve gençlerin radyo frekanslı elektromanyetik alanlara daha duyarlı olduğunu göstermektedir. O yaşlarda sinir sistemleri gelişimini tamamlamadığından hassasiyetleri de daha büyüktür. Çocuklar ve gençler yaşamları boyunca bu günün yetişkinlerine göre daha fazla radyo frekanslı elektromanyetik alanlara maruz kalacaklardır. Bütün bunlardan dolayı çocuk ve gençlerin cep telefonu kullanmamaları sağlanmalıdır.
Sonuç ve öneriler
Sağlıklı yaşam davranışları kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığı (Tip 2 Diyabet) başta olmak üzere pek çok hastalıkla birlikte kanserden korunmada da çok önemlidir. Okullarda öncelikle öğrencilerin sağlıklı kiloda olup olmadığı tespit edilerek, fiziksel aktivitelere yeterli ve etkin zaman ayrılarak, kantinlerde ve öğle menülerinde sağlıklı gıdalara yer verilerek, fazla kilolu veya şişman olanlara ayrıca özen gösterilip uygun şekilde yönlendirilerek, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite yanında tütün ürünleri ve alkol kullanmamaları konusunda öğrenciler ve veliler bilinçlendirilerek çocuk ve gençlerin sağlıklı yaşam davranışları kazanmaları teşvik edilebilir.
Daha ayrıntılı bilgi için T.C. Sağlık Bakanlığının; Havanı Koru, Beslenme ve Obezite ile Kanser Daire Başkanlığı web siteleri ziyaret edilebilir.