Kritik Doğumsal Kalp Hastalığı Nedir?
Doğumsal kalp hastalıkları, kalp veya kan damarlarının anne karnında normal gelişmemesi sonucu oluşan hastalıklardır. Kritik doğumsal kalp hastalıkları ise yaşamın erken dönemlerinde tedavi gerektiren ciddi doğumsal kalp hastalıklarıdır. Kritik doğumsal kalp hastalıklı bebeklerin bir kısmında belirtiler doğumdan hemen sonra ortaya çıkmadığı için tanı konması gecikebilmektedir. Bu durum bebekte daha ağır hastalık ve ölüm riskinin ortaya çıkmasına sebep olabilir.
Nabız oksimetre testi nedir?
- Bebeklerin doğum sonraki muayene ve bakımlarına ilave olarak uygulanan,
- Doğum servisinden taburcu olmadan kritik doğumsal kalp hastalıklarına erken tanı konmasına yardımcı olan,
- Ağrısız,
- Güvenilir,
- Kolay uygulanabilir,
- Kısa sürede yapılabilen,
- Maliyeti düşük bir testtir.
Nabız oksimetre taraması neden yapılmalı?
- Kritik doğumsal kalp hastalıklarına erken tanı koymak ve bu sayede hastalığın kötü sonuçlarının önüne geçmek,
- Hasta bebeklerin girişim ve gerekli tedavilerine uygun merkezlerde erkenden başlanması sağlanarak hayatta kalma şanslarını arttırmak,
- Yaşam kalitesini yükseltmektir.
Kime yapılmalı?
Sağlık kuruluşlarında, doğum servisinden taburcu olmadan önce anne yanındaki tüm bebeklere yapılması önerilir. Prematürelerde, gözlem odasında veya yoğun bakım ünitesinde izlenen hasta bebeklerde ise stabil olunca yapılması uygundur.
Kim tarafından yapılmalı?
Bu konuda eğitim almış, bebeğin bakımından sorumlu veya bu iş için görevlendirilmiş bir doktor, hemşire, ebe ya da sağlık memuru tarafından yapılabilir.
Ne zaman yapılmalı?
- Bebek doğum sonrası 24–48.saat arasında iken (en ideali)
ya da
- Taburculuk öncesinde, erken taburcu edilecekse 24. saate en yakın zamanda yapılmalıdır.
Nerede yapılmalı?
- Sessiz bir ortamda,
- Yatak başında veya anne-yanı izlem servisinde yapılabilir.
Nabız oksimetre taraması nasıl yapılmaktadır?
Bebeğin sağ eline ve ayağına nabız oksimetre sensörü bağlanır ve kan oksijen düzeyi cihaz ile ölçülür. Normal bebeklerde kan oksijen düzeyi %95-100 arasında olmalıdır. Kan oksijen düzeyi düşük çıkan bebeklerin doğumsal kalp hastalığı açısından ileri incelemeye alınmaları gerekir.
Saturasyon (kan oksijen düzeyi) düşük olarak saptandığında ne yapılması gerekir?
Bebeklerin olası hastalıklar açısından araştırılması gerekir. İlk adım bebeğin uzman tarafından muayene edilmesidir. Neden bulunamazsa kalp ultrasonu (EKO) ile bebeğin kalbinin değerlendirilmesi gerekir. Bu işlemlere yönelik planlama sağlık ekibi tarafından yapılacaktır.
Nabız oksimetre testinin normal olması bebeğinizde doğumsal kalp hastalığı olmadığını kesin olarak gösterir mi?
Nabız oksimetre testi birçok önemli kalp hastalığını erken dönemde tanınmasına yardımcı olur. Tüm doğumsal kalp hastalıklarına tanı koyacak bir tarama testi yoktur. Bu nedenle bebeklerin izlemleri düzenli olarak yaptırılmalıdır. Ayrıca bebekte; solukluk, morarma, nefes darlığı, terleme veya beslenme güçlüğü gibi belirtiler ortaya çıkarsa doktora başvurulmalıdır.
Nabız oksimetre cihazı ve sensörlerin bağlanma yerleri
Konuyla ilgili videoyu izlemek için tıklayınız.
Bebeklerin tırnakları gelişimlerine paralel olarak çabuk uzar. Tırnağın uzun olması bebeğin cildine ve gözüne zarar vermesine, ayrıca tırnak altında kir birikerek bebeğin mikrop almasına neden olur. Bu sebepten tırnakları sık sık kesilmeli ve daima kısa tutulmalıdır. El tırnakları haftada 1-2 kez, ayak tırnakları ise ayda 1-2 kez kesilmelidir. Bebeğin tırnaklarını kesmek için en uygun vakit banyo yaptırmadan önce olmalı, eğer bebek rahat durmuyorsa uyuyor iken kesmek en uygun olan zamandır.
Aynı zamanda bebeğin tırnak makası ona özel olmalıdır. Bebek için yapılmış özel tırnak makası (uçları sivri olmayan) kullanılarak el tırnakları yuvarlak, ayak tırnakları düz kesilmelidir.
K vitamini, vücutta kanın pıhtılaşmasına ve kanamanın durmasına yardımcı olan çok önemli bir vitamindir.
K vitaminini doğal olarak nereden alıyoruz?
Yetişkinler için vücudun sağladığı K vitamininin çoğu, yediğimiz gıdalardan ve bağırsaklarımızdaki sağlıklı bakterilerden gelir. Ancak bebeklerde bu oran yeterli miktarda değildir. Bebekler düşük seviyelerde K vitamini ile doğarlar ve bağırsaklarında kendi başlarına K vitamini üretmek için yeterli bakteri bulunmaz. Yaklaşık 6 aylıkken katı yiyecekler yemeye başlayana kadar, bebekler doğal olarak yeterli miktarda üretilmiş K vitamini alamazlar.
Bebekler neden K vitaminine ihtiyaç duyar?
Tüm bebekler düşük K vitamini seviyeleri ile doğarlar. Yetersiz olan bu miktar yeni doğan bebeklerin ilk 6 ay boyunca yenidoğan hemorajik (kanama) hastalığı (YHH) riski altında kalmasına sebep olur.
K vitamini eksikliğine bağlı yenidoğan hemorajik (kanama) hastalığı (YHH) nedir?
Yenidoğan hemorajik (kanama) hastalığı (YHH) bebeklerde görülen bir kanama bozukluğudur. Kanama vücudun içinde veya dışında olabilir. Kanama vücudun içindeyken fark edilmesi zor olabilir. YHH’li bir bebek iç organlarına veya beynine kanayabilir. K vitamini eksikliğinin en önemli sonucu kafa içi kanamadır. Bu durumdaki bebek yaşamını kaybedebileceği gibi beyin hasarı sonucu zekâ geriliği ve felç gibi önemli sorunlarla baş etmek durumunda kalmaktadır. Yenidoğan bebeklere doğumu takiben yapılan K vitamini, bu vitaminin eksikliğine bağlı kanamaları önlemektedir. Çoğu YHH vakası, yaşamın ilk iki haftasında meydana gelir, ancak K vitamini yapılmayan bebekler, altı aya kadar YHH için risk altında olabilir. Düşük K vitamini depoları nedeniyle normal yenidoğanlarda bile bu eksikliğe ve kanamaya bir eğilim vardır. Özellikle prematüre bebeklerde daha uzun ve daha şiddetli seyretmektedir. Doğumdan kısa bir süre sonra tek doz K vitamini ile önlenebilir.
Emzirmek bebeğimin K vitaminini artırır mı?
Anne sütü bebeğiniz için en besleyici besindir, ancak yeterli K vitamini içermez. Anne adayı hamilelik sırasında veya emzirme döneminde daha fazla K vitamini yönünden zengin yiyecekler yerse veya K vitamini takviyesi alsa bile, bebekler yine de yeterli K vitamini almayacaktır. YHH'yi önlemek için tüm dünyada emzirilen veya mama ile beslenen tüm yeni doğanlara K vitamini yapılmasını önerir.
K vitamini bebeğime ağızdan (oral) verilse olmaz mı?
Hayır. K vitamini, 1961'den beri yenidoğan kanaması riskini önlemek için güvenle kullanılmaktadır. K vitamini uygulaması güvenli ve bebeğiniz için gereklidir.
K vitamini uygu ile ilişkili herhangi bir potansiyel risk var mı?
Hayır. K vitamini, 1961'den beri yenidoğan kanaması riskini önlemek için güvenle kullanılmaktadır. K vitamini aşısı güvenli ve bebeğiniz için gereklidir.
K vitamini iğnesi acıtır mı?
Ebeveynler, yeni doğan bebeklerini acı içinde görmekten hoşlanmazlar. K vitamini uygulaması yapıldıktan sonra bebeklerde biraz rahatsızlık hissedilir. K vitamini uygulamasından sonra bebeğinizi rahatlatmak için; emzirebilir, bebeğinizi teninize tutabilir ve sarmayabilirsiniz.
Neden Görme Taraması Yapılıyor?
Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve yetersiz görmesi olan bebek ve çocukları erken dönemde tanımak için tarama yapılıyor.
Görme Taraması Hangi Hastalıkları Saptamaya Yarıyor?
Çocuklarda yapılacak görme taramaları ile tanınabilen hastalıkların başında; şaşılık, kırma kusurları, katarakt ya da göz tembelliği gelmektedir.
Ambliyopi – Göz Tembelliği Nedir?
Gözlerde veya görme yollarında bilinen bir sorun olmamasına rağmen, görme keskinliğindeki azalmadır. Göz tembelliği, her iki gözde de görülebilir ve görme azlığının önlenebilir bir nedenidir. Görme gelişimi için önemli olan 0-7 yaştır, göz tembelliği bu dönemde gelişebilir. Göz tembelliği, tanı konduğunda tedavisi mümkün bir görme problemidir. Bu nedenle okul öncesi yaşta görme tarama programları çok önemlidir. Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve yetersiz görmesi olan olguları erken dönemde tanımak, tedavi etmek için 36-48 aylık çocuklara ve okul çağı çocuklara (ilkokul 1. sınıflara) Görme Taraması Programı başlatılmıştır. Görme taraması için aile hekiminize başvurun.
Görme Taraması Kimlere Yapılır?
0-3 ay bebekler, 36-48 aylık çocuklarda ve ilkokul 1. sınıflarda görme taraması yapılması gereklidir.
Görme Taraması Nerelerde ve Kimler Tarafından Yapılıyor?
Ülkemizde hali hazırda aile hekimlerince Aile Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak görme taraması yapılmaktadır. Aile hekimlerinin gerekli gördüğü durumlarda bebek ve çocuklar göz hastalıkları uzmanlarına sevk edilmektedir.
Tarama Testi Olarak Hangi Testler Kullanılıyor? Bebeğime/Çocuğuma Zarar Verir Mi?
0-3 aylık bebeklere göz muayenesi ve Kırmızı Refle Testi, 36-48 aylık bebeklere ise göz muayenesi, Kırmızı Refle Testi ve Lea Sembol Testi ile tarama yapılmaktadır. Bebek ya da çocuklara zarar ya da acı veren uygulamalar değildir.
Görme Bozukluğu Şüphesi Olan Bebek/Çocuklara Neler Yapılıyor?
Bu bebekler, mutlaka Göz Hastalıkları Uzmanının olduğu bir üst merkeze sevk edilip ileri testler uygulanmaktadır. Eğer görme ile ilgili bir hastalık tanısı alırlarsa, o zaman hastalığın türüne ve nedenine göre tedavi seçenekleri mümkündür.
Görme Taraması İçin Ücret Ödeniyor Mu?
Görme Taraması Aile Sağlığı Merkezlerinde ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Ağlamanın belli bir şekli yoktur. Günün belli saatlerinde, özellikle akşamları ağlar. Karnı ağrıyormuş gibi ayaklarını karnına çekerler. Emmek istiyormuş gibi görünebilir ama bebeği rahatlatmak zordur. Aşırı bağırsak hareketleri ve gaz olabilir. Bu tür ağlamalar bebek doğduktan sonra üçüncü haftada başlar ve 3.aydan sonra azalır.
İnfantil Kolik-Bebekte Kolik Ağrı Nedir?
Süt çocukluğu döneminin en sık rastlanan rahatsızlığıdır. Gelişimi normal olan, sağlıklı 0-3 aylık bebeklerde görülen, en az üç hafta, haftada üç günden, günde üç saatten fazla süren, başka bir nedenle açıklanamayan biçimde huzursuzluk ve ağlamaların olduğu tablodur. Tüm bebeklerin yaklaşık %10-40'ında görülür, ağlama nöbetleri özellikle öğleden sonra ve akşam saatlerinde olur. Bebeklerin %47'sinde belirtiler üç ay içerisinde kaybolurken, %41'inde altıncı aya kadar, geriye kalanlarda ise 12. Aya kadar sürmektedir.
Koliğin Belirtileri Nelerdir?
- Gaz çıkarma
- Huzursuzluk
- Sıkılı yumruklar
- Yüzü buruşturma
- Şiddetli ağlama
- Kırmızı yüz
- Tiz ses
- Ayakları karına çekme
Bebekte Kolik Ağrı Nasıl Azaltılabilir?
Tek başına anne sütü ile beslenen bebeklerde anne sütü başlıca koruyucu faktör olup diyet değişikliği yapmaya gerek yoktur. Bebeğin beslenme sırasında hava yutmasını ve gaz şikayetlerini önlemek için emzirilen bebeklerin meme başının büyük kısmını kavrayacak şekilde emmesi gerekir. Her beslenmeden sonra bebeğin gazını çıkarmaya özen gösterilmelidir.
Emziren anne beslenmesine özen göstermeli, lahana, karnabahar, brokoli, soğan, baharatlı yiyecekler, kuru fasulye, nohut, barbunya ve benzeri bebekte gaz yapabilecek gıdalardan uzak durmalı ve gazlı içecekler, sigara, alkol tüketmemelidir.
Bebeklere saç kurutucu, elektrik süpürgesi gibi değişik frekanslı seslerin dinletilmesi kolik sancının azaltılmasında etkili olabilmektedir. Bu sesler anne karnındaki seslere benzerlik gösterir ve bebeklerin sakinleşmesine yardımcı olabilir.
Masaj uygulaması bebeği rahatlatabilir. Bebek ağladığında erken yanıt verme, aşırı uyarıdan kaçınma, göz teması kurma ve gerektiğinde kucağa alma gibi davranış değişiklikleri de olumlu yanıt verebilir.
Kolik ağrılarını azaltmak için doktorunuzun önermediği bitki çayları ya da ilaçları kullanmayın. Bunlar bebeğinize zarar verebilir.
Doğum Raporunu Nereden Alabilirim?
Doğum raporunuz, doğum yaptığınız hastane tarafından düzenlenecek ve tarafınıza verilecektir. Ayrıca e-nabız üzerinden de temin edilebilmektedir.
Aile hekimleri tarafından hiçbir şekilde doğum raporu düzenlenmeyecektir.
Aile Hekimim Doğum Raporu Düzenleyebilir Mi?
Aile hekimleri tarafından hiçbir şekilde doğum raporu düzenlenmeyecektir.
Evde Sağlık Personeli Yardımı İle Doğum Yaptım. Doğum Raporumu Nasıl Alabilirim?
Doğumunuzu yaptıran sağlık personelinin, İl Sağlık Müdürlüğüne bildirimde bulunması gerekmekte olup, doğum raporu İl Sağlık Müdürlüğünce düzenlenecektir.
Doğum raporu hazırlanabilmesi için, doğuma ait ilgili kayıt ve belgeler, doğuma nezaret eden sağlık personelince bir form ile birlikte 2 (iki) işgünü içerisinde ilçe sağlık müdürlüğü veya toplum sağlığı merkezine teslim edilecektir. Form için tıklayınız.
Prematüre Doğumların Önlenmesi Mümkün Müdür?
Bazı risk faktörlerini ortadan kaldırma şansı olmamakla birlikte alınabilecek bazı önlemler vardır. Bunlar aynı zamanda sağlıklı bir gebelik sürdürmek için de gereklidir:
- Gebelik planladığınızda ve gebeliğiniz boyunca aile hekiminiz ya da bir kadın doğum uzmanına kontrollerinizi düzenli olarak yaptırın.
- Hekiminize sağlık geçmişinizle ilgili bilgileri doğru ve eksiksiz verin.
- Gebelik planladığınızda ya da gebeliğinizi fark ettikten sonra en kısa sürede sigarayı bırakın. Aile hekiminiz ve Sigara Bırakma Poliklinikleri, size bu konuda destek olacaklardır.
- Alkol almayın, uyuşturucu ve bağımlılık yapıcı diğer maddeleri kullanmayın.
- Sizin için reçete edilmemiş herhangi bir ilacı kullanmayın.
- Sizin ve bebeğinizin sağlığını korumak için, aldığınız tüm ilaçlar hakkında hekiminizle görüşün.
- Gebeliğiniz boyunca uygun miktarda kilo alın. Sizin için doğru olan kilo alım miktarını gebeliğinizi takip eden hekiminiz size söyleyecektir
- Yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
- İyi bir doğum öncesi bakım her anne adayı için çok önemlidir. Ancak; 17 yaş altında, 35 yaş üstünde ve çoğul gebelik yaşıyorsanız daha da önemlidir.
- Ağır işlerden ve ağır kaldırmaktan kaçının. Uzun süre ayakta kalmayın.
- Mümkün olduğunca hayatınızda stresi azaltın. Fiziksel olarak hareketli olmak, yeterli ve dengeli beslenmek, nefes teknikleri gibi rahatlama yolları, stresle mücadelenizde etkili olacaktır.
- Gebe Bilgilendirme Sınıflarına katılın.
- Mümkün olduğunca enfeksiyonlardan kaçının, bunun için kişisel hijyeninize ve tükettiğiniz gıdaların hijyenine dikkat edin, kalabalık ortamlar ve hasta kişilerden sakının.
- Geçmişinizde prematüre doğum varsa ve tekrar gebelik planlıyorsanız, mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurun.
- Rahim ağzı yetmezliğiniz varsa kadın doğum uzmanınızın yönlendirmesi doğrultusunda tedavinizi yaptırın.
- Anne adayındaki bazı kronik hastalıklar düzgün şekilde tedavi edilmezlerse prematüre doğuma sebep olabilir. Bu hastalıklar için hamileliğiniz öncesi ve sırasında düzenli kontrollerinizi yaptırın ve tedavilerinize uyun.
- Hangi risk faktörlerine sahip olduğunuzu bilin.
- Herhangi bir nedenle doğumunuzun beklenen zamandan önce gerçekleşmesi için bir talepte bulunmayın. Bebeğiniz ve sizin için en sağlıklısı zamanında ve normal doğum yapmaktır.
Prematüre Doğum Riskini Azaltmak İçin Yapılabilecek Tıbbi Tedaviler
Prematüre doğumu engellemek için hekiminiz bazı tıbbi tedaviler uygulayabilir. Bu konuda kadın doğum uzmanınız sizi bilgilendirecektir.
Bebek Sağlığı İzlemi Nedir?
0-18 yaş grubu arasında yer alan bebeklerin, çocukların ve ergenlerin, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir sağlık ve iyilik hali içinde olup olmadığının değerlendirilmesidir.
Bebek Sağlığı İzlemi Neden Önemlidir?
İzlemler aracılığıyla, 0-18 yaş grubundaki bebeklerin, çocukların ve ergenlerin sağlıklarını korunmakta ve bu yaş grubunda görülebilen hastalıkların, sakatlıkların ve ölümlerin azaltılması ve önlenmesi sağlamaktadır.
Bebeğim Hasta Olmasa da Aile Hekimime Götürmeli Miyim?
Evet, bebeğiniz/çocuğunuz hasta olmasa da büyümenin hızlı olduğu ve gelişiminin izlenip desteklenmesi gereken dönemlere göre ayarlanmış olan periyotlarda aile hekiminize götürmeli ve mutlaka izlemlerini yaptırmalısınız.
Aile Hekimime Bebeğimi Ne Zaman Götürmeliyim? İzlem Zamanları Nelerdir?
Bakanlığımız tarafından yürütülmekte olan Bebek, Çocuk, Ergen İzlemleri Programı kapsamında aile hekimlerince yapılması gereken ve zorunlu olan asgari izlem zamanları ve aralıkları aşağıda yer almaktadır.
Bebek izlem Zamanları
1.izlem: Doğumda (hastanede)
2.izlem: Doğumdan sonraki ilk hafta içinde yenidoğanın izlemi (1.-10.gün arası)
3.izlem: 15. gün (11.-29.gün arası)
4.izlem: 41. gün (30.- 59. gün arası)
5.izlem: 2. ay (60.- 89. gün arası)
6.izlem: 3. ay (90.-115. gün)
7.izlem: 4. ay (120.-150. gün)
- izlem: 6. ay (180.-210. gün)
9.izlem: 9. ay (250.-290. gün)
Bebeğim Aile Hekimime İzlemler İçin Götürdüğümde Ücret Öder Miyim?
Aile hekimi takibinde yaptıracağınız tüm izlemler ücretsizdir.
Bebeğim Aile Hekimime İzlemler İçin Götürdüğümde Ne Tür İşlemler Yapılmaktadır?
İzlemlerde yapılması gereken işlemler Bebek, Çocuk, Ergen İzlem Protokollerinde belirlenmiştir. Protokoller, yaş gruplarına göre yapılması ve sorgulanması gerekenleri içerir.
Aile Hekiminizde İzlemlerde Yapılan İşlemler için tıklayınız.
Prematüre doğumların nedenleri çok net olmamakla birlikte pek çok faktör prematüre doğum riskini artırabilir. Bunlar;
- Daha önce prematüre doğum yapmış olmak
- İkiz ya da daha fazla bebek bekliyor olmak
- İki gebelik arasında 2 yıldan daha kısa süre olması / Bir önceki doğum ile gebelik arasında 12 aydan kısa süre olması
- 17 yaş altı ya da 35 yaş üstü gebelikler
- Üremeye yardımcı tedavi yöntemleri ile hamile kalmış olmak
- Rahim, rahim ağzı ve plesanta (eş, son) sorunları
- Sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı
- Yetersiz, aşırı ve kötü beslenme
- Gebelik boyunca yetersiz kilo alımı
- Amniyon sıvısı ya da üreme organlarını etkileyen bazı enfeksiyonlar
- Diyabet, kalp, böbrek hastalıkları ve yüksek tansiyon gibi bazı kronik hastalıklar
- Gebelikten önce çok zayıf veya kilolu olmak
- Sevilen birinin kaybı ya da aile içi şiddet gibi stres yaratan durumlar
- Tekrarlayan düşükler veya 3 den fazla kürtaj olunması
- Kaza ve yaralanmalar
- Rahim içi araç kullanırken hamile kalınması
- Uygun ve yeterli doğum öncesi bakım almamak
- Ağır fiziksel ya da psikolojik stres kaynağı bir işte çalışmak
D Vitamini Yetersizliğinin Temel Nedeni Nedir?
D vitamini yetersizliğinin temel nedeni, deride güneş ışınları etkisiyle yeterli D vitamini üretilememesidir. Özellikle kış dönemindeki hamileliklerde vitamin desteği yapılmaması, bebeklerin yetersiz D vitamini deposu ile doğmasına neden olmaktadır.
Bebeklerde D Vitamini Yetersizliği Neye Yol Açar?
Raşitizm, havale geçirme, yürümede ve diş çıkarmada gecikme, kafatası kemiklerinin yumuşaklığı ve şekil bozukluğu, el bileklerinde genişleme, sık enfeksiyonlara yakalanma, baş terlemesi ve sürtünmeye bağlı arka kısımdaki saçların dökülmesi gibi bulgulara yol açabilir.
D Vitamini Desteğine Ne Zaman Başlanmalıdır?
D vitamini damlası başlanması için eski yıllardan kalan bir alışkanlıkla 2-3 hafta beklemeye gerek yoktur. Ülkemizde gebelik döneminde D vitamini eksikliği sık olduğu için yaşamın ilk gününden itibaren D vitamini damlası verilmelidir.
Aile Hekimlerinde D Vitamini Desteği Nasıl Uygulanmaktadır?
Aile hekiminize başvurarak bebeklerinizi D vitamini eksikliğinden korumak için ücretsiz D vitamini desteğinden faydalanabilirsiniz. D vitamini, bebeğinize doğumdan itibaren bir yaşına kadar koruma amaçlı 400IU/gün (günde 3 damla) olacak şekilde verilmektedir.
Aile Hekimimin Verdiği Damla Dışında Bebeğime D Vitamini Vermeli Miyim?
İlk 12 aylık dönemde profilaksi için 400 üniteden daha yüksek dozlarda D vitamini vermeye gerek yoktur; ayrıca profilaksi için D vitamini ampul içirilmesi yoluyla yüksek doz D vitamini vermeye kesin olarak gerek yoktur. Bu şekildeki tutumlar D vitamini zehirlenmesi için risk oluşturmaktadır.
D Vitamini Yetersizliğinin Önlenmesi İçin Başka Ne Yapılabilir?
D vitamini yetersizliğinin önlenmesi için annelerin ve bebeklerin yeterli D vitamini almaları veya üretmeleri (bebek ve çocukların günde 20 dakikadan az olmamak üzere güneş ışığıyla temas etmesi) gereklidir. Çocuklar güneşlendirilirken doğrudan güneş ışınlarına temas etmesi gereklidir ve camdan geçerek gelen ışığın D vitamini sentezi bakımından bir yararı yoktur. Güneşlendirme sırasında çocuğun başında şapka olması ve kol-bacakların çıplak olması gereklidir. Bebekler 6 ay sadece anne sütü almalı, ardından ek gıdalara geçişle birlikte kalsiyumdan zengin yoğurt ve peynir gibi süt ürünlerinin tüketimi teşvik edilmelidir.
D Vitamini Damlasının Bebeğime Zararı Var Mı?
Destek programlarında bebeklerimize verilen tüm ilaçlar mutlaka Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan ruhsatlı olmak zorundadır. Ayrıca ücretsiz dağıtılmak üzere alınan ilaçlar Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu laboratuvarlarında analiz edilmekte ve sağlıklı olduğu saptandıktan sonra kullanılmaktadır.
- 37. gebelik haftasından önce doğan bebekler, organ ve doku sistemleri yeterince gelişmeden doğdukları için bir takım sağlık sorunlarına daha fazla maruz kalmaktadırlar.
- Kalp ile ilgili sorunlar yaşayabilirler. Bebeğin kalbi, kanı pompalamak için yeterince olgunlaşmamış olabilir. Vücudun geri kalanına oksijen taşımak için dolaşım sistemleri yeterince sağlıklı olmayabilir.
- Bebeğin akciğerlerinin yeterince gelişememesi ve akciğerde sıvı birikmesi nedeniyle solunum sıkıntıları veya başka hastalıklar meydana gelebilir.
- Gözlerin iyi gelişememesi görme kaybına neden olabilir.
- Prematüre bebeklerin, rahatsızlık verici ve ağrılı kulak enfeksiyonlarına yakalanma olasılığı daha sıktır.
- Prematüre bebekler emzirme ve beslenme sorunları yaşayabilirler. Bu durum, iyi beslenememelerine ve sindirim sorunlarına neden olabilir.
- Karaciğer fonksiyonlarının gelişememesi durumunda sarılık oluşabilir.
- Çok erken doğan bebeklerde beyinde sıvı birikimi olabilir.
- Bebek vücut ısısını korumak için daha fazla çaba harcamak durumunda kalır. Bu da başka sağlık sorunlarını doğurur.
- Prematüre bebeklerin hastane ve yoğun bakım ünitelerinde uzun sürelerle kalmaları gerekebilir ve bunun doğurduğu olumsuz sonuçlarla mücadele etmek zorunda kalabilirler.
- Prematüre bebeklerin, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve yetişkin hayatında diyabet, yüksek tansiyon veya kalp rahatsızlığı alma olasılıkları daha yüksektir
Bebeğime Neden Demir Damlası Vermem Gerekiyor?
Demir eksikliğine bağlı kansızlık (demir eksikliği anemisi) özellikle gebelerde ve çocuklarda ölüm ve sakatlıklara yol açan yaygın bir sağlık sorunudur. Demir eksikliği anemisi bebek ve çocuklarda büyümeyi etkilemekte, enfeksiyonlara direnci azaltmaktadır. Bebeklik ve küçük çocukluk döneminde demir eksikliği anemisi psikomotor ve bilişsel gelişimi geciktirip, zeka düzeyini olumsuz yönde etkilemektedir. Demir eksikliği olan 2 yaşından küçük çocuklarda uyum ve denge sorunları görülmekte, bu çocuklar daha içe kapanık ve çekingen davranmaktadırlar. Bu tür etmenler çocuğun çevresiyle etkileşime geçip öğrenme yetisini engelleyebildiği gibi zihinsel yeteneklerinin de köreltebilir. Demir yetersizliği sorunu önlenmediğinde ve kontrol altına alınmadığında sağlık sistemini etkilemesi, çocuklarda bilişsel yetenekleri engellemesi, yetişkinlerde ise üretkenliği düşürmesi nedeniyle ülke ekonomisine büyük yük getirmektedir.
Demir Damlasını Nereden Alabilirim?
Aile hekimleri, demir eksikliği ve buna bağlı olarak gelişen kansızlığın önlenmesi için, her bebeğe demir damlasını ücretsiz olarak vermektedir.
Demir Damlasını Nasıl Vereceğim?
Bebeğinizin 4. ayından başlayarak aile hekiminizin, size önerdiği sıklık, miktar ve zamanda demir damlasını kullanmalısınız.
Demir Damlasının Bebeğime Zararı Var Mı?
Destek programlarında bebeklerimize verilen tüm ilaçlar mutlaka Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan ruhsatlı olmak zorundadır. Ayrıca ücretsiz dağıtılmak üzere alınan ilaçlar Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu laboratuvarlarında analiz edilmekte ve sağlıklı olduğu saptandıktan sonra kullanılmaktadır.
Bebeğiniz demir damlası kullanırken, kabızlık, dişlerde renk değişimi gibi bazı geçici belirtilerle karşılaşabilirsiniz. Bunlar geçici olup, ilacı bırakmanızı gerektiren durumlar değildir. Aile hekiminizden ayrıntılı bilgi talep edebilirsiniz.
Aile Hekimim Bebeğimden 9. Ayında Neden Kan Testi İstedi?
Bebeğinize verilen demir desteğinin amacına ulaşıp ulaşmadığının ya da kansızlığa neden olabilecek başka bir hastalığının olup olmadığının aile hekiminizce değerlendirilebilmesi için bebeğiniz 9 aylık olduğunda bir kan testi yapılması gereklidir.
Bebeğim Demir Damlasını Ne Zamana Kadar Vermem Gerekiyor?
Aile hekiminizin farklı bir değerlendirmesi yoksa, bebeğinizi demir eksikliğine bağlı kansızlıktan korumak için 1 yaşına kadar demir desteğine devam etmelisiniz.
8-12 ay arasında;
- “Da-da” gibi heceleri birleştirebilir.
- Bir şeyi istediğini heyecanlanarak, gülerek; istemediğini kendini geriye atarak, başını sallayarak anlatabilir.
- “Mama”, ”hayır” gibi basit sözcükleri anlar.
- Yüzüstünden sırtüstüne, sırtüstünden yüzüstüne dönebilir, desteksiz oturabilir.
- Nesneleri elden ele geçirir, üzüm gibi küçük taneleri yerden alabilir.
- Meraklıdır, oyuncakları/nesneleri merakla inceler.
- Oyuncakları/nesneleri arar.
- Sizi taklit eder, mesela el sallar.
8-12 ay arasında gelişimini nasıl desteklersiniz?
- Sizden ayrılmasının zor olması çok doğal. Onu zorlamayın, yabancı yer ve insanları yadırgayabilir, anlayışlı olun. Ondan ayrılacaksanız bunu anlatmanız, güvendiği kişilere bırakmanız kaygısını azaltabilir.
- Hareketlendikçe sizden uzaklaşabileceğini fark edip, ürkebilir. Saklambaç, el sallama, “ce-e” ayrılıkla baş etmeyi öğreten oyunlardır, onunla oynayın.
- Önceden elbette her istediği yapılıyordu, şimdi sınır ve kurallarla karşılaşıyor, istediklerinin neden olmadığını anlamadığı için bocalayabilir. Az sayıda, tutarlı kuralları daha kolay anlayabilir.
- Onu sevgi ve ilginizle ödüllendirip, başaracağı duygusunu arttırmanız, merakını, coşkusunu desteklemeniz öz güvenini arttırır.
- İlişki için konuşmayı seçer! Onunla bolca konuşup, şarkılı oyunlar oynamanız, bir şey anlattığında, sizi anladığında fark etmeniz, kitapların resimlerini, öyküler anlatmanız, parmakla işaret ederek kişileri, nesneleri tanıtmanız gelişimini destekleyecek.
- Ev eşyalarıyla (plastik şişe, bardak, tahta kaşık, tabak, kap kacak) oynaması, içlerine ceviz, mandal atması, boşaltması, plastik kutuları açıp-kapaması, iç içe üst üste koyması, yiyecekleri (ekmek, pilav, makarna, peynir) parmaklarıyla tutup kendini beslemesi parmaklarını geliştirecek.
- Rahatça dolaşmasına izin vermeniz, onunla top, saklambaç, yakalamaca oynamanız kaslarını güçlendirip, desteksiz oturma, sürünme, emekleme ve yürümesini sağlayacak.
Ateş vücudun genel savunma amaçlı cevabıdır. 37,5 ˚C üstü hafif ateş, 38˚C üstü ateştir. Yeni doğmuş bebeklerde ateş, vücudun su kaybetmesi ya da sıcak iklimlerde bebeğin sıcakta fazla kalması dolayısıyla da ortaya çıkar.
Ateş Nasıl Ölçülebilir?
Koltuk altı ya da kulaktan ölçüm tercih edilir.
Anal yoldan (makattan) ateş ölçümü tercih edilmez.
Koltuk altından ateş ölçebilmek için, derecenin ucu bebeğin koltukaltına yerleştirilir. Bebeğin koltuk altı kuru olmalıdır ve derece konduktan sonra 4-5 dakika kadar koltuk altı kapalı tutulmalıdır.
Civalı termometre kullanılmamalıdır.
- “Agu”lar, sesli harfler ile sessizleri birleştirir (ga, da, bı, ba gibi).
- Destekle oturur, bacaklarına ağırlık verir, yere basabilir.
- Elleriyle uzanır, oyuncakları ya da nesneleri tutabilir.
- Anne ve ona bakım veren kişileri tanıdığını yüzünüze bakarak, gülerek, kendi isteğiyle uzanarak belli eder.
- Ellerine bakarım.
- Nesneleri sallar, birbirine vurur, yere atar.
- “Cee” oyununa şaşkınlıkla tepki verir.
Gelişimini nasıl desteklersiniz?
4-7 ay arasında;
- Huyunu, mizacını tanımanız, ona göre davranmanız öğrenmesini destekler.
- Size bağlandığı için yabancıları yadırgayabilir, tanımadığı kişilerle onu yalnız bırakmayın.
- Gidip döneceğinizi anlatmanız, onunla “ce-ee” oynamanız, saklanan bir nesneyi bulması, bir şeyi atınca geri vermeniz, sizi görmediğinde yok olmadığınızı anlamasına yardımcı olur.
- Pek çok şeyi anlamaya ve size anlatmaya çalışır! Sizi dinler. Konuşmaya merak sarması ve sözcükleri anlamaya başlaması için çıkardığı sesleri tekrar etmeniz, konuşup, onun yaptıklarını, hissettiklerini ona anlatmanız, her şeyi, herkesi tanıtmanız, kitap, albüm, resim göstermeniz onu geliştirir.
- Oturarak tüm dünyayı görebilmeli, dokunarak keşfedebilmeli! Evdeki temiz, değişik, ses çıkaran, yutamayacağı, güvenli nesneleri ağzına götürmesine, elden ele geçirmesine, vurmasına, atmasına izin vermeniz gerek.
- Yerde yatırarak, doğrulup dönerek güçlenmesine olanak vermeniz, otururken dengesini sağladıkça yastıklarını azaltmanız sırtını güçlendirecek.
Bebekler sadece acıktıkları ya da annelerinin sütü yetmediği için ağlamazlar. Bebeklerin ağlamalarına neden olabilecek çeşitli durumlar vardır:
- Rahatsızlık (bebeğin bezinin pis olması, sıcak veya soğuk ortam)
- Yorgunluk (fazla ziyaretçi)
- Hastalık ya da ağrı
- Açlık (yeterli süt alamama, büyümenin hızlanması)
- Annenin aldığı ilaçlar, gıdalar, kola, kahve, çay, sigara, bazı yemekler (aromatik, baharatlı, gaz yapıcı vb), bazen inek sütü
- Memede süt fazlalığı
- Nedensiz ağlama (kolik)
- Hipertermi (bebeğin çok giydirilmesi sonucunda oluşan vücut ısısında artış)
- Annede meme ve meme başı sorunları
- Bebekte memeyi kavrama, emme bozukluğu
- Huzursuzluk (anneden ayrılma, yer değişikliği, bakıcı değişikliği vb)
Özellikle büyümenin hızlanmasına bağlı olarak bebeğin artan ihtiyaçları karşılanamazsa, bebekler bir ifade şekli olarak ağlayabilirler. Bebek 2 haftalıkken, 5 haftalıkken ve 3 aylıkken bu durum sıklıkla gözlenebilir. Bu durumda da daha sık emzirme en iyi çözümdür.
Bazı bebekler ise, diğerlerinden çok ağlarlar, daha fazla kucağa alınmak ve taşınmak isterler.
- Gülmeye ek olarak mutluluk, heyecan, istek gibi duygularını yüz ifadesi ile gösterebilir.
- “Aa, uu” sesleri çıkarır, kahkaha atabilir.
- Başını dik tutabilir, yüzüstü başını 90° kaldırabilir.
- Ellerini açık tutar, kollarını istediği nesneye doğru hareket ettirerek uzanır, ellerini birleştirebilir.
- Uzun süreli, anlamlı göz teması kurar, heyecanını, huzursuzluğunu yüz ifadesi ile belirtebilir, karşılıklı ilişki kurmak istediğini bakarak, gülerek, uzanarak gösterir.
- Oynandığında sesler çıkarır, oyuncaklara uzanır ve yakalar, ağzına götürür.
Emzik ilk ay içinde başlandığında hem “tek başına anne sütü” alma süresini hem de toplam emzirilme süresini kısaltmaktadır. Emzik kullanımı bebeklik döneminde enfeksiyon hastalıkları riskini arttırmaktadır. Emziğin bir yıldan uzun süreli kullanımında da kulak iltihabı sıklığını artırdığı ve diş/çene yapısında bozukluklara yol açtığı bildirilmiştir. Emzik kullanımının sadece sınırlı durumlarda yararı saptanmıştır; bu nedenle doktorunuz önermedikçe emzik kullanmayın. Ayrıca emzik kullanan bebeklerin bir yaşına geldiklerinde emzik bırakmaları sağlanmalıdır.
- Kucaklandığında rahatlar
- Mutluluk, huzursuzluk, açlık için farklı sesler çıkarır
- Sese tepki verir, dinler, bakar
- Yüzüstü başını kaldırır, başını çevirir
- Sağ, sol kol ve bacaklarını eşit oynatır
- Ellerini çoğunlukla açık tutar
- Karşısındakinin yüzüne bakar ve hareketlerini izler
- Karşılıklı gülümser, oyunlara hareketlenir, karşılık verir
Gelişimini nasıl desteklersiniz?
- Anne karnından sonra, dış ortama alışması zaman alacaktır. Dünyayı sizinle keşfedecektir. Kokunuz, sesiniz, yüzünüzden sizi tanır
- Şefkatli bakımınız, ağlayınca yanıtlamanız, sıkıntısını giderip kucaklamanız, onu yatıştıracağınıza güvenmesi sağlar, bu sayede istediğinde sizinle ilişkiye geçebileceğini öğrenir
- Doğumdan itibaren sizi görür, işitir, size doğru dönebilir, ağlayarak kendini anlatır ve farklı sesler çıkarabilir
- Yüz yüze konuşup, çıkardığı sesleri tekrarlamanız, ninni, şarkı söylemeniz konuşmasını başlatacaktır.
- Dünyayı tanımak ister ve öğreneceği çok şey var. Ellerini keşfetmesi uzanmanın başlangıcıdır. En duyarlı tanıma organı ağzı olduğundan ellerini serbest bırakmanız, güvenli nesneleri ağzına götürmesini engellememeniz öğrenmesini kolaylaştırır.
- Başını kaldırıp çevresini görmeye, sırtını güçlendirip oturmaya çalışır
- Kucakta, sırtta taşıyıp, başı ve beline yastık koyup yarı oturur tutmanız, uyumadığında sırtının güçlenmesi için yüzükoyun oynamasına fırsat vermeniz onu destekleyecektir.
Bebeğinizi besledikten sonra bebeğinizin gazını uygun yöntemlerle çıkarmalısınız
- Dik bir şekilde oturun ve bebeğinizi arkadan bir elinizle destekleyerek çenesini omzunuza yerleştirin.
- Diğer elinizle sırtını sıvazlayın.
- Bu yaparken aynı zamanda sallanan bir sandalyeye oturup hafifçe sallanmanız gazını çıkarmasına yardımcı olur.
Ya da
- Bebeğinizi kucağınızda göbeği üzerinde uzandırın, bebeğin başı göğüs seviyesinden yukarda olmalıdır.
- Bu pozisyonda bebeğin sırtını sıvazlayın.
Bebeğin gözlerine ayrıca bir bakım yapılmasına gerek yoktur. Gözlerinde çapaklanma olursa kaynamış soğumuş su ve temiz bir bez ile silebilirsiniz. Aşırı çapaklanma ya da akıntı varsa bebeği doktora götürmelisiniz.
Sağlıklı bir yaşamın temeli, sağlıklı bir gebelikle zamanında ve sağlıklı bir doğumla başlar. Ancak dünyada ve ülkemizde pek çok bebek, gebelik süreci tamamlanmadan, beklenen zamandan önce, yani prematüre doğmaktadır. Normal gebeliğin süresi ortalama 40 haftadır. Eğer bebek 37 haftadan daha önce doğarsa prematüre bebek olarak kabul edilir. Doğum ne kadar erken olursa, sağlıkla ilgili riskler de o kadar artmaktadır.
En yüksek risk, 28 hafta altında doğan çok küçük prematüre bebeklerde, orta dereceli risk ise; 28-31 hafta arası doğan sınırda prematüre bebeklerdedir. En düşük risk ise, 32-36 haftalar arasında doğan sınırda prematüre bebeklerdedir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan Erken Doğum Hakkında Küresel Eylem Raporunda, ülkelerin zamanından önce gerçekleşen doğum oranlarının % 5-18 arasında değişmekte olduğu ifade edilmiştir. Raporda, “Dünyada 2010 yılında doğan bebeklerin 1/10’undan fazlasının prematüre doğduğu, pek çok ülkede de prematüre doğum oranlarının yükselişte olduğu belirtilmektedir. Yine Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya genelinde yılda 15 milyon bebek prematüre olarak doğmakta ve bunun sonucu olarak 1 milyonun üzerinde bebek bir yaşını tamamlayamadan ölmektedir. Ülkemizde prematüre doğum oranının yıllar içinde benzer bir seyir izlediği görülmektedir. Her yıl 180 binden fazla bebek hayata erken başlamaktadır. Bu da bebeklerimizin %15’inden fazlası demektir.
Görüldüğü üzere, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her yıl kolay incinebilir çok sayıda yenidoğan dünyaya gelmektedir. Prematüre bebekler, organ ve doku sistemleri yeterince gelişmeden doğdukları için, normal sürelerinde doğmuş olan diğer bebeklerle karşılaştırıldıklarında, öğrenme ve davranış bozuklukları, serebral palsi (omurilik felci), algısal eksiklik, enfeksiyon ve kronik solunum hastalıkları açısından daha yüksek risklere maruz kalmaktadırlar. Bu çocuklar ve aileleri, tıbbi, psikolojik, duygusal, sosyal ve mali zorluklarla başa çıkmak zorunda kalmaktadırlar. Sağlık sorunları yaşamın ileriki yıllarına da etki edebilmektedir.
Ancak, prematüre bebeklerin hem birey olarak kendisine, hem ailesine, hem de topluma yansıyan bu problemlerinin önemli bir kısmının, alınacak tedbirlerle ve uygun müdahalelerle önlenebilir olduğu bilinen bir gerçektir.
Erken doğum bir hastalık olarak algılanmamalıdır. Prematüre bebekler de normal bir gelişim süreci geçirebilecek, üretken ve sağlıklı bir yaşam kapasitesine sahiptir. Sadece bu kapasiteyi kendi başlarına harekete geçirme yeteneğine sahip değillerdir. Bu noktada ailelere ve sağlık çalışanlarına sorumluluklar düşmektedir. Bu nedenlerle doğum öncesi bakımın nitelik ve niceliği büyük önem taşımaktadır. Özellikle riskli gebeliklerin uygun şekilde takip edilmesi, acil durumlarda uygun müdahalelerin yapılması, yenidoğan döneminden itibaren bebeklerin yakından takip edilmesi pek çok anne ve bebeğin hayatını kurtarmaktadır. Bununla birlikte yapılması gereken tüm yaşamı boyunca kadının sağlık durumunun düzeltilmesidir.
Göbek bağı normalde 7 - 14 günde düşer. Alt bezini göbek bağının üzerine gelecek şekilde bağlamayın ve kuru tutun, doktorunuz söylemedikçe herhangi başka bir şey sürmenize gerek yoktur.
Bu süre içerisinde bebek göbek ıslatılmadan yıkanabilir. Ancak göbek ıslatılmadan banyo yaptırmak güç olabileceğinden en güvenli yol göbek düşene dek bebeğin silinerek temizlenmesidir.
Dişler Ne Zaman Çıkmaya Başlar?
Bebeklerin dişleri çocuktan çocuğa bir miktar farklı olabilmekle birlikte ilk 6. aydan itibaren alt ön kesici dişlerle başlar ve 24-30. aylar arasında 10 adet üst çenede 10 adet alt çenede olmak üzere 20 adet süt dişi tamamlanır.
3-6 Aylık Bebeklerde Ağız Bakımı Nasıl Olmalıdır?
Dişlerin sürme zamanında vücut direncini yükseltmek için beslenmesine dikkat edilmelidir.
Anne sütü ile beslenmeyen bebeklerde erken çocukluk dönemi çürüğü daha sık görülebileceğinden ağız temizliği önemlidir. Süt dişlerinde erken çocukluk dönemi çürüğünün (biberon çürüğü) oluşmaması için beslenme sonrasında özellikle de gece uyutmadan önce gazlı bez veya bir tülbent parçasını anne parmağına sararak dişlerin üzerini silerek temizlemelidir.
Biberonla emzirmek, tatlandırılmış emzik kullanımı, tatlı yiyecek ve içeceklerin sık aralıklarla verilmesi, biberonla verilen asitli meyve suları erken dönem çürüklerine neden olur.
İlk süt dişlerinin çıkması ile birlikte her beslenmeden sonra bebeğin mevcut dişleri bir gazlı bez parçası ile temizlenmelidir.
Ailelerin kendi ağız ve diş bakımlarını sağlamaları da son derece önemlidir. Anne-babaların ve bebeğe bakım verenlerin bebekler ile ortak çatal/kaşık, bardak ve diş fırçası kullanmamaları gerekir, bebeğin emziğini ağızlarına alarak temizlememeleri, sabun ve su ile temizlemeleri gereklidir.
6-12 Aylık Bebeklerde Ağız Bakımı Nasıl Olmalıdır?
Çocukta dişlerin sürme dönemidir, buna bağlı olarak yüzde kızarıklık, salya artışı, hafif ateş gözlenebilir. Ayrıca dişlerin çıkacağı bölgede kızarma, şişlik, kaşıntı hissine bağlı huzursuzluk olabilir. Bu durumda temiz bir parmakla yapılan masaj veya bu amaçla üretilen diş kaşıyıcıları bebeği rahatlatabilir.
6 aylıkken 2 alt kesici, 9 aylıkken 4 (2 alt 2 üst) kesiciler, 12 aylıkken 8 (alt 4, üst 4) kesici diş mevcut olacaktır, bu tarihlerdeki sapmaların önemi yoktur. Dişlerin çıkma zamanı değişken olmakla birlikte 12-18. aya kadar dişlerin çıkmaması halinde doktora başvurulmalıdır.
Diş temizliği aynı yöntemle yapılmaya devam edilmeli, bir yaş itibariyle bebek diş fırçası ve diş hekimiyle tanışılmalıdır.
Bebeklerin 6. aydan itibaren bardak ve kaşıkla beslenmesi gereklidir. Biberon kullanılmamalıdır.
Bir yaşından itibaren parmak emme alışkanlığı varsa emziğe çevrilmesi, emziğin bal, pekmez, reçel gibi tatlılara asla batırılmamasını gereklidir.
Alerji, aslında zararsız olan bir etkeni, vücudun yabancı ve tehlikeli bir madde olarak algılaması ve buna tepki vermesidir. Alerjen olarak adlandırdığımız bu maddeler ile (ev tozu akarları, polenler, besinler vb) normal insanlar karşılaştığında herhangi bir problem yaşamaz iken, alerjik kişiler bu alerjenleri kendine “tehdit” olarak algılayıp tepki gösterirler. Sonucunda da vücudumuzun farklı organlarında alerjik bulgular ortaya çıkar.
Alerjik rinit burnun, alerjik konjunktivit gözün, alerjik astım alt solunum yollarının ve ürtiker (kurdeşen, dabaz) ya da egzema derinin etkilenmesi ile ortaya çıkan alerjik hastalıklardır. Ayrıca besin, ilaç ve böcek alerjileri ile de sık karşılaşılabilir.
Alerjik hastalıklar çoğunlukla kendini aşağıdaki belirtiler ile gösterir:
- Ciltte kaşıntı
- Ciltte kızarıklık, kabarma ve şişlik
- Egzema
- Tekrarlayan kuru öksürük ve hapşırık
- Nefes darlığı
- Hırıltılı nefes alma
- Burun akıntısı, kaşıntı ve tıkanıklık
- Gözlerin yaşarması, kızarması ve kaşınması
- Karın ağrısı
- İshal, kusma
- Gaitada kan ya da mukus varlığı
Alerjik rinitli hastalarda başlıca belirtiler; art arda hapşırma, burun-boğazda sulu akıntı–kaşıntı ve burun tıkanıklığıdır. Hastaların bir kısmında gözlerde sulanma ve kaşıntı ile karakterize konjunktivit tablosu gelişir. Neden olan alerjenler çoğunlukla ev içinde küf mantarları ve akarlar, ev dışında ise polenlerdir.
Alerjik hastalıklarda çocuğun alerjiye neden olan etkenlerden uzaklaştırılması önemlidir. Örneğin polen sezonunun yoğun olduğu bahar aylarında dışarıda daha az vakit geçirebilirsiniz.
Çocuğun yaşam alanında bulunan halılar alerji, hijyen ve temizlik açısından çok uygun değildir. Ahşap veya mantar parkeler hem sıcaklık, hem yumuşaklık hem de hijyen açısından daha kullanışlıdır. Oyuncakların zehirli kimyasallar içermemesine dikkat edilmelidir. Alerjik astımı olan çocuklar için tüylü oyuncaklar uygun değildir. Çocuğun bulunduğu ortamda asla sigara içilmemelidir. Bu önlemlerin sürekli olması yaşam alanınızı buna göre düzenlenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çocuğun odasında yağlı boya yerine çabuk kuruyan, koku bırakmayan ve bakteri barındırmayan su bazlı boyalar kullanılmalıdır.
Bunun dışında ilaç kullanılması da gerekebilir. Bunun için doktorunuza başvurun. Doktorunuzun önerileri doğrultusunda korunma önlemlerine uyulması ile başarı sağlanabilir.
Yenidoğmuş Bebeğin Göbek Bakımı Nasıl Yapılır?
Göbek bağı normalde 7 - 14 günde düşer. Alt bezini göbek bağının üzerine gelecek şekilde bağlamayın ve kuru tutun, doktorunuz söylemedikçe herhangi başka bir şey sürmenize gerek yoktur.
Bu süre içerisinde bebek göbek ıslatılmadan yıkanabilir. Ancak göbek ıslatılmadan banyo yaptırmak güç olabileceğinden en güvenli yol göbek düşene dek bebeğin silinerek temizlenmesidir.
Yenidoğmuş Bebeğin Göz Bakımı Nasıl Yapılır?
Bebeğin gözlerine ayrıca bir bakım yapılmasına gerek yoktur. Gözlerinde çapaklanma olursa kaynamış soğumuş su ve temiz bir bez ile silebilirsiniz. Aşırı çapaklanma ya da akıntı varsa bebeği doktora götürmelisiniz.
İdrar kaçırma, çocukluk döneminde çok sık rastlanan bir durumdur. Çocuklarda alt ıslatma, yalnızca gece ya da hem gece hem de gündüz şeklinde görülebilmektedir. Sağlıklı çocuklarda gündüzleri idrar kontrolü 2-4 yaş arasında sağlanabilirken, gece idrar tutma kabiliyeti 3-5 yaş aralığında başlamaktadır. 5 yaşındaki çocukların %15’i, 15 yaşındaki çocukların ise %1’i gece idrar kaçırmaktadır. Gece idrar kaçıran çocukların bir kısmında yaş ilerledikçe şikayetler kendiliğinden azalarak ortadan kalkar.
Çocukların dört-beş yaşına kadar, gece altını ıslatmaları normaldir. Bundan sonra da gece altını ıslatmaları sürerse nedenini araştırmak gerekir. Bir doktora başvurarak doğuştan bozukluk ya da idrar yollarında iltihap gibi bir hastalık olup olmadığı araştırılmalıdır. Tuvalet eğitiminde hatalı tutumlar, tuvalet eğitimine erken başlanması ve çocuğun başarısızlığı, çocuğun idrar kaçırmasına aşırı tepki gösterilmesi, yeni bir kardeşin doğması, çocuğun ilgiyi tekrar üzerine toplayabilmek için kardeşine özenerek altını ıslatmasına neden olabilir. Hastaneye yatma, anneden ayrılma, yuva veya okuldaki stresler de gece altını ıslatma nedenlerindendir.
Bebeğin Yaşadığı Odanın Isısı Ve Havası Nasıl Olmalıdır?
Bebeğin güneş gören, sık havalandırılan ve mümkün olduğu kadar az eşya bulunan bir odada tutulması önemlidir. Zamanında doğan bebekler için 22-24 ˚C, prematüreler için 24-26 ˚C oda ısısı yeterlidir. Eğer ısı bunun üzerine çıkarsa kuru ve ısınmış hava bebeğin burnunun nemli kalması gereken kısımlarını kurutur ve mikroplara daha duyarlı hale getirir.
Bebeğin giysilerini değiştirme, alt değiştirme gibi işlemlerden önce tüm malzemeler hazırlanmalı, ortam ısısı mümkünse birkaç derece artırılmalı ve işlem kısa sürede tamamlanmalıdır.
Bebeklerin sigara dumanı ile direkt veya dolaylı (başka bir odada içilmesi, içen biri ile yakın teması) temas etmemesi konusunda aile mutlaka uyarılmalıdır.
Bebek Odasının Tasarımı Nasıl Olmalıdır?
Odanın görüntü güzelliği ve şıklığı ile beraber, özellikleri, yapısı ve tasarımı çok önemlidir. Rahatlık ve emniyet bir bebeğin odasında olması gereken en önemli iki özelliktir. En uygunu evdeki gürültüden rahatsız olmayacak kadar uzak, fakat kolay kontrol edilebilir bir mesafede olan odadır.
Bebek odasının zemininin, taş, mermer veya seramik gibi soğuk ve sert bir malzeme ile kaplı olmaması gerekir, halı ise alerji, hijyen ve temizlik açısından çok uygun değildir. Ahşap veya mantar parkeler hem sıcaklık, hem yumuşaklık hem de hijyen açısından daha kullanışlıdır.
Bebeğin odasında yağlı boya yerine çabuk kuruyan, koku bırakmayan ve bakteri barındırmayan su bazlı boyalar kullanılmalıdır. Bebeğin gözlerini yormayacak, olumlu etkisi ve sakinleştirici etkiye sahip olan pastel renkler seçilebilir.
Bebeğin odası rahat havalandırılabilecek ve güneş ışığı alan aydınlık bir oda olmalıdır. Özellikle avizeden gelen ışık kuvvetli bir şekilde direkt bebeğin gözüne gelmemelidir. Gece için de az ışık veren ve emniyetli bir yerde duran gece lambaları tercih edilebilir. Bebek odasında en güvenli ışıklandırma tavandan yani bebeğin ulaşamayacağı yerden yapılmalıdır.
Penisin ucunda, idrar çıkış deliğini kapatan ve o bölgede kapalı boşluk oluşturan cilt katlantısının kesilerek alınmasıdır.
Çocuğun sünnetini, psikolojik gelişimi sürecinde ya doğumdan sonra ilk 6 ay içinde ya da 8-9 yaşından sonra yaptırmanız uygundur. Her yaşta sünneti çocuk için travma haline dönüştürmeden, korku yaşamasına izin vermeden yapmak gerekir. Sünnet cerrahi bir işlemdir.
Acil bir sebep yoksa soğuk algınlığı vs. durumlar iyileştikten sonra yapılmalıdır. Sünnetin kesinlikle yapılmaması gereken en önemli durum hipospadias varlığıdır. Halk arasında "peygamber sünneti" denilen bu durumda idrar çıkış deliği doğuştan olması gerektiği yerde değildir. Çocuğun ileriki yaşamında problemler yaşamaması için bu anormalliğin düzeltilmesi gerekir. Bu durumda doktorunuza başvurun.
İşitme Kaybı Nedir? Neden Önemli Bir Sağlık Sorunudur?
Her çocuğun işitebilmesi ve konuşmayı öğrenebilmesi, onun en temel hakkıdır. İşitme kayıpları, çocuğun ana diline özgü sesleri oluşturarak konuşmasını geciktiren ve bozan en önemli faktördür. İşitme kaybıyla doğan ya da doğduktan sonra herhangi bir nedenle işitme kaybı yaşayan çocuklar, vaktinde teşhis edilir ve rehabilitasyon programlarına alınırlarsa, gelişimlerinde yetersizlik yaşamazlar. Burada bahsedilen gelişim yetersizlikleri; psikolojik ve sosyal gelişimin yanı sıra, çocukların eğitim hayatlarını da olumsuz olarak etkileyebilecek yetersizliklerdir.
İşitme Kaybı Ne Sıklıkla Görülmektedir?
Yenidoğan her 1000 bebekten 1 ila 3’ü işitme kaybıyla doğmaktadır. Çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle bu oran binde 6’ya çıkmaktadır. Buna göre ülkemizde yıllık 1800-2500 yenidoğanın işitme kaybı ile doğduğu belirlenmiştir.
Yenidoğan İşitme Taraması Programı Neden Var?
İşitme kaybıyla doğan ya da doğum sonrası dönemde işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tespit edilmesi, uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarının yapılması amacıyla Bakanlığımız tarafından Yenidoğan İşitme Taraması Programı yürütülmektedir. Bu program sayesinde, işitme kaybı yaşayan çocukların sosyal, bilişsel ve dil gelişimleri olumsuz olarak etkilenmeden, en uyumlu şekilde topluma karışmalarının sağlanması, sağlık personeli ile toplumun bu konuda duyarlılığının ve bilinç düzeyinin artması amaçlanmaktadır. Hedefimiz doğumu takiben 6 ay içinde işitme kayıplı çocukların tespit edilmesi ve tedavilerinin başlatılmasının sağlanmasıdır.
Yenidoğan İşitme Taraması Ne Zaman Yapılmalı?
Yapılan araştırmalar işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönemin "yeni doğan dönemi" olduğu yönündedir. O yüzden doğumdan sonra, hastaneden taburcu olmadan önce bebeğe mutlaka işitme testi yaptırılmalıdır. Eğer doğum sağlık kuruluşunda gerçekleşmediyse doğumdan sonraki 3 gün içinde işitme taraması yaptırılmalıdır.
Yenidoğan İşitme Taraması Nerelerde ve Kimler Tarafından Yapılıyor?
Ülkemizde doğumun olduğu sağlık kuruluşlarındaki (kamu, özel, üniversite) Yenidoğan İşitme Tarama Ünitelerinde, eğitimli sağlık personeli tarafından, basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile yenidoğan bebeklere işitme taraması yapılmaktadır. İşitme taraması yapılan merkezler doğum yapılan sağlık kuruluşları bünyesindedir.
Yenidoğan İşitme Taraması Ücretli midir?
Yenidoğan işitme taraması için bir ücret alınmamaktadır.
Bebeklere İşitme Taraması Yapılmazsa Ne Olur?
Bebekler hayatının ilk iki yılında beden ve zihin yönünden hızlı bir gelişim dönemi yaşarlar. İnsanlarda kullanacakları dilin temeli; o dile özgü seslerin işitilmesi ve konuşmaların dinlenmesiyle oluşur. Konuşma ve dil gelişimi doğumdan itibaren 4 yaşına kadar devam etmektedir. İşitme taraması yapılarak erken teşhis konup ve erken rehabilite edilen bebeklerin dil gelişimine paralel olarak; zihinsel sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu yönde etkilenir. Doğduktan sonra en geç altı ay içinde işitme engeli teşhisi konan ve işitme cihazı uygulanıp özel eğitime alınan bebeklerin konuşma becerisi, normal yaşıtlarına benzer seviyede gelişebilir. İşitme engeli ile doğan bu engeli fark edilmeyen bebeğin dil gelişimi durur ve bununla birlikte zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimi yavaşlar.
Tarama Testi Olarak Hangi Testler Kullanılıyor? Bebeğime Zarar Verir mi?
Ülkemizin her yerinde taramalar, Bilim Komisyonu tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından da onaylanan tarama protokollerine göre iki tür test ile yapılmaktadır. Testler, basit, ucuz, uygulaması kolay ve bebeğe herhangi bir acı ya da zarar vermeyen özelliklere sahiptirler.
İşitme Kaybı Şüphesi Olan Bebeklere Neler Yapılıyor?
İşitme kaybı yaşadığı düşünülen bebekler bir üst merkeze sevk edilirler ve bu bebeklere ileri düzeyde işitme testleri uygulanır. Eğer işitme kaybı tanısı alırlarsa, o zaman kaybın türüne ve nedenine göre tedavi seçenekleri belirlenir. Bazı bebekler ilaçla tedavi edilebilirken, bazılarının ise işitme cihazı ya da koklear implant denilen biyonik kulağa ihtiyacı olabilir. Bu nedenle bebeklerin, doğumdan sonraki ilk 1 ay içinde tüm taramalarının yapılması, 3 ay içinde varsa tanılarının koyulması ve gerekiyorsa 6 ay içinde cihaz kullanmaya başlamaları gerekmektedir. Taramada şüpheli çıkan bebekler için ileri tetkik, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri sunulan merkezlerin listesine ulaşmak için tıklayın.
İşitme Cihazı Nasıl Uygulanıyor? Sürekli mi Takılması Gerekiyor?
İşitme cihazlarının bazıları kulağın arkasına, dışarıdan uygulanabilirken, koklear implant, yani biyonik kulağın bir parçası kulak içine cerrahi bir operasyonla yerleştirilir. Diğer parçası ise kulak arkasına takılır.
İşitme cihazlarının sürekli takılması gerekir. Sadece bebek ya da çocuk uyurken çıkarılmalıdır. Eğer her iki kulak için de cihaz kullanılması gerekiyorsa mutlaka her ikisi de takılmalıdır. Ayrıca cihaz kullanan bebek ve çocukların aileleri ile birlikte özel eğitim almaları da gerekmektedir.
İşitme Cihazları ve Koklear İmplant SGK Tarafından Ödeniyor mu?
Bebeklerin ve çocukların kullanacağı işitme cihazlarının tüm maliyeti, SGK tarafından ödenmektedir.
Başka Hangi Yaş Gruplarında İşitme Taraması Yapılır?
Yenidoğan bebeklerin yanı sıra okul çağında ilkokul 1. sınıf öğrencilerine de işitme taraması yapılmaktadır.
Bebeklerde sık görülen cilt problemlerinden biri de konak oluşumudur. Kafa derisinde oluşan kepek benzeri bu sarı kabuklar, bir hijyen problemine işaret etmez, kafa derisi daha yağlı olan bebeklerde görülür. Vücutta başka kızarık ve kabuklanmalar eşlik etmiyorsa zararsızdır. Konak, zeytinyağı ile yumuşak tutulduğu, el veya tarak ile kaldırılmadığı sürece bebeğe rahatsızlık ve ağrı vermez. Genelde kendi kendine dökülür. Banyo öncesi yağ ile yumuşak bir masaj uygulayarak dökülmesi kolaylaştırılabilir.
Bebeğimden Neden Topuk Kanı Örneği Alınıyor?
Doğan her bebeğin Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Kistik Fibrozis, Biyotinidaz Eksikliği, Konjenital Adrenal Hiperplazisi yönünden taranması önemlidir. Ayrıca alınan aynı kan ile 09 Mayıs 2022 tarihi itibariyle Spinal Müsküler Atrofi (SMA) taraması da yapılmaktadır. Yapılan bu taramalar sayesinde, bu hastalıklar nedeniyle oluşabilecek, geri dönüşümü olmayan hasarlar engellenebilmekte veya etkileri azaltılabilmektedir. Bebeğinizde bu hastalıkların olup olmadığının araştırılması için topuk kanı örneğinin alınması gerekmektedir.
Bakanlığımız, topuk kanı taramasına eklenebilecek ve çocuklarımızın hayatını olumlu yönde etkileyecek başka hastalıkların tarama programına dahil edilmesi için bilim kurulları ile çalışmalar yürütmektedir.
Bebeğimden Alınan Topuk Kanı Sonucunu Nasıl Öğrenebilirim?
Topuk kanı sonuçları ile ilgili size geri dönülmüyorsa, bebeğinizin tarama testlerinde herhangi bir sorun saptanmamıştır. Sadece laboratuvar sonucuna göre tekrar topuk kanı örneği alınması gereken ya da sevk edilmesi gereken bebeklerin ailelerine ulaşılmakta ve kendilerine bilgi verilmektedir. Size ulaşılabilmesi için, ikamet adresinizi ve telefon bilgilerinizi doğru beyan etmeniz büyük önem taşımaktadır.
Kan Örneği Bebeğimden Neden Tekrar Alınıyor?
Hastaneden taburcu olmadan önce alınan kan örneğinde ortaya çıkmamış olan hastalık belirtilerinin saptanabilmesi için, doğumdan sonra ilk hafta içinde aile hekiminizce (ya da doğum yaptığınız hastanede) ikinci bir kan örneğinin alınması gerekmektedir. Ayrıca bebeğinizden uygun zamanda ve yeterli miktarlarda kan alınmadıysa ya da bebeğin sonuçlarından herhangi birinin yüksek olması durumunda sonucu doğrulamak için tekrar kan örneğinin alınması istenebilir.
Konjenital Hipotiroidi (KHT) nedir?
Konjenital Hipotiroidi, tiroid hormonunun eksikliğiyle ortaya çıkan doğumsal bir hastalıktır. Akraba evlilikleri, bu hastalığın görülme sıklığını artırır.
Konjenital Hipotiroidi (KHT) Belirtileri Nelerdir?
Yenidoğan döneminde belirti ve bulgular vakaların çoğunda çarpıcı değildir. Topuk kanı örneğinde ölçülen veya kanda bakılan tiroid hormonlarının değerine göre tanı konulur. Tedavi edilmeyen vakalarda ciddi zekâ geriliği ve asimetrik cücelik ortaya çıkar. Erken teşhis edilmez ise kalıcı zekâ geriliği kaçınılmazdır.
Konjenital Hipotiroidi (KHT) Tedavisi Nedir?
Hastalığın tanısı için pediatrik endokrinoloji kliniklerine yönlendirilirsiniz. Erken tanı konan çocuklarda tedavi oldukça kolay, ucuz ve etkindir. Piyasada tiroid hormonu içeren farklı ilaçlar mevcut olup, tedavi maliyeti kullanılan ilaca ve doza göre değişmekle birlikte çok düşüktür.
Fenilketonüri (FKU) Nedir?
Fenilketonüri kalıtsal metabolik bir hastalıktır. Hastalık genler aracılığı ile anne ve babadan bebeğe aktarılır. Hastalıkta bir protein yapıtaşı olan fenilalanin, vücutta kullanılamaz, kanda birikir ve geri dönüşümsüz beyin hasarı yaratır. Akraba evlilikleri, bu hastalığın görülme sıklığını artırır.
Fenilketonüri (FKU) Belirtileri Nelerdir?
Hastalık erken teşhis edilmezse, bebeklerde ağır zihinsel gerilik, havale ve nöbetler, agresif ya da otistik davranış bozuklukları, dermatit şeklindeki cilt lezyonları görülebilir. Vakaların %60’ında anne babaya göre açık saç-göz-ten rengi vardır.
Fenilketonüri (FKU) Tedavisi Nedir?
Hastalığın tanısı için bir üst merkeze yönlendirilirsiniz. Bu merkezlerin listesine ulaşmak için tıklayınız. Hastalığın tanısının ardından çocuklar uygun diyetle sağlıklı bir hayat sürebilmektedir.
Biyotinidaz Eksikliği (BE) Nedir?
Biyotinidaz adlı enzimin doğuştan eksikliği sonucunda biyotin isimli vitaminin vücut tarafından işlenmesinde ve kullanılmasında bozuklukların ortaya çıkmasıdır. Hastalık genler aracılığı ile anne ve babadan bebeğe aktarılır. Akraba evlilikleri, bu hastalığın görülme sıklığını artırır.
Biyotinidaz Eksikliği (BE) Belirtileri Nedir?
Vücuttaki asit-baz oranı dengesizliği sonucu oluşan rahatsızlıklar, kısmi saç dökülmesi gibi cilt sorunları, işitme ve görme kaybı, havale ve nörolojik belirtiler gibi değişik klinik ve laboratuvar bulgularının görüldüğü bir hastalık tablosuna yol açar.
Biyotinidaz Eksikliği (BE) Tedavisi Nedir?
Biyotinidaz Eksikliğinde erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Tanı ve tedavi sürecindeki gecikmeler, nörolojik bozukluklara ve ölüme neden olabilir. Hastalığın tanısı için bir üst merkeze yönlendirilirsiniz. Bu merkezlerin listesine ulaşmak için tıklayınız. Tedavisi ise, biyotin isimli vitaminin bebeğe ağız yoluyla verilmesi ile gerçekleşir.
Kistik Fibrozis (KF) Nedir?
Tüm sistemlerdeki dış salgı bezlerini etkileyen, salgı yapan hücrelerin salgılarını koyu, yapışkan hale getiren, yaygın bir kalıtsal hastalıktır. Hastalık genler aracılığı ile anne ve babadan bebeğe aktarılır. Akraba evlilikleri, bu hastalığın görülme sıklığını artırır.
Kistik Fibrozis (KF) Belirtileri Nedir?
Vücutta salgı yapan birçok sistemde bozukluk görülebilir. En sık akciğerler ve sindirim sistemi etkilenir. Bu anormal özellikteki salgılar havayollarında birikerek mikropların yerleşmesine, tekrarlayan ve giderek kötüleşen akciğer enfeksiyonlarına ve ilerleyici akciğer hasarına neden olur.
Kistik Fibrozis (KF) Tedavisi Nedir?
Hastalığın tanısı için kistik fibrozisli hastaları takip eden bir merkeze yönlendirilirsiniz. Bu merkezlerin listesine ulaşmak için tıklayın. Kistik Fibrozis taraması ile aileye erken dönemde genetik danışmanlık vermek ve erken tanı ile hastalığın seyrini yavaşlatmak ve yaşam kalitesini artırmak amaçlanmaktadır. Destek tedavi ömür boyu devam etmelidir. Kistik Fibrozis Hastalarını İzleyen Merkezler için tıklayınız.
Konjenital Adrenal Hiperplazi (KAH) Nedir?
Konjenital adrenal hiperplazi (KAH) böbrek üstü bezlerinin yaşam için gerekli olan kortizol (ve bazen de vücudun tuz dengesini ayarlayan hormonu: aldosteron) yeterli yapamadığı ve aşırı erkeklik hormonu ürettiği bir hastalıktır. Kortizol ve aldosteron hormonları vücudun strese karşı savaşmasında, tuz dengesinin sağlanmasında elzemdir. Bu hormonların yapımı böbrek üstü bezinde bazı enzimlerin yardımı ile olur. Enzimlerden birinin eksikliğinde bu hormonlar yapılamaz. Bebek daha anne karnında iken de bu hormonların eksikliği ortaya çıkar, bunların yerine erkeklik hormonlarının yapımı artar. Kız bebekler aşırı erkeklik hormonuna maruz kaldıkları için dış cinsel organları erkeksi, fakat iç cinsel organları (rahim ve yumurtalıklar) normal gelişir. Erkek bebekler doğumda normal görünümdedir.
Konjenital Adrenal Hiperplazi (KAH) Belirtileri Nedir?
Hormon eksikliği olan bebeklerin hayatın 1. haftasından sonra kilo alamama, emme zayıflığı ve kusma yakınmaları başlar. Tuz ve su kaybı, kan şekeri düşüklüğü yaşamı tehdit eder ve tedavi edilemezse bebeğin yaşamı tehlikeye girebilir.
Konjenital Adrenal Hiperplazi (KAH) Tedavisi Nedir?
Hastalığın erken tanınması çok önemlidir. Tanı konur ve erkenden tedaviye başlanırsa adrenal krizden yaşam kaybı önlenebilir. Kızların dış cinsel yapılarındaki bozukluklar düzeltilebilir. Hormon takviyesi ile çocuklar sağlıklı yaşam sürer ve yaşıtlarının yaptığı her aktiviteyi (okul, spor, gezi vs.) yapabilirler. Kız bebeklerin dış cinsel yapısını düzeltmek için ameliyat gerekebilir.
Spinal Müsküler Atrofi (SMA) Nedir?
SMA kalıtsal, ilerleyici bir alt motor nöron hastalığıdır. Tedavi edilmediğinde, spinal kordda (omurilik), vücudumuzun kas hareketlerini kontrol eden motor nöronların etkilenmesi sonucunda kuvvetsizlik, beslenme ve solunum problemleri ortaya çıkar. İlerleyen dönemlerde değişen derecelerde eklem hareketlerinde kısıtlılık, omurgada şekil bozuklukları, beslenme ve solunum problemleri klinik tabloya eşlik edebilir. Toplumda ortalama her 50 bireyden birisi SMA hastalığı açısından taşıyıcıdır. Baba ve annenin hastalığı taşıdığı bir durumda, her gebelikte hastalığın ortaya çıkma ihtimali %25’tir. Akraba evliliği hastalığın görülme sıklığını arttırmakla birlikte, toplumda taşıyıcılık oranı yüksek olduğundan, akraba olmayan bireylerin bebekleri de bu hastalıkla doğabilir.
Spinal Müsküler Atrofi (SMA) Tedavisi Nedir?
SMA hastalığı ile doğan bir bebeğin, en erken dönemde, bebek henüz hastalık belirti ve bulgularını göstermeden tedavi edilmesi çok önemlidir. Son yıllarda gelişen tedavi seçenekleri ile SMA hastalığının doğal gidişi değişmiş olmakla birlikte, yapılan tüm çalışmalar, tanı alan hastaların uzun dönem takip ve tedavilerinin gerekliliğine, tedaviye verilen yanıtın ise bireysel farklılıklar gösterdiğine işaret etmektedir. Tedaviye verilen cevabı; bebek için uygun tedavinin, olası en erken dönemde başlanması belirler. Bu süreç ve uzun dönem izlem, aile ve hekimlerin iş birliği ve uyum içinde çalışmasını gerektirir.
Spinal Müsküler Atrofi (SMA) Tanısı Konulduğunu Nasıl Öğrenebilirim? Tanı Sonrası Ne Olacak?
Bebeğinizden alınan kan örneği tarama laboratuvarı tarafından çalışılarak, sonucu pozitif bulunmuş ise; öncelikle aile hekiminiz sizinle irtibata geçip birimine davet ederek, gerekli bilgilendirmeyi yapacak ve bilgilendirme beyanını hazırlayacaktır. Bebeğinizin ivedilikle ilgili merkezlerden birine yönlendirilmesi gerektiğinden, bu merkezlerden randevu İl Sağlık Müdürlüğünce alınacaktır. Pediatrik Nöroloji Polikliniği randevusu için İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri sizinle irtibat kurarak gerekli planlama ve işlemler yapılacaktır. Sevk Merkezleri için tıklayınız.
Sıcak yaz aylarında çoğunlukla bebek ve küçük çocuklarda, cilt üzerinde yaygın bir şekilde görülen, kırmızı ya da pembe renkte oluşan kabartılardır. Genellikle döküntülü hastalık belirtileriyle karıştırılan isilik (miliaria) korkulacak bir hastalık değildir.
Bebek cildinin hassas olması, gereksiz kalın, dar ve sentetik kumaşlardan üretilen kıyafetlerin giydirilmesi, bezinin yeterli sıklıkta değiştirilmemesi ve bebeğin yeteri kadar yıkanmaması da isiliği tetikleyen faktörler arasındadır.
Bebeklere ılık su ile sık duş aldırmak, terletmeyecek pamuklu ve ince kıyafetler giydirmek, terli kıyafetlerini sık sık değiştirmek var olan isiliğin gerilemesini sağlar. Ancak kaşıntı, yanma ve diğer şikayetlerin sürmesi ve artması durumunda ya da enfeksiyon varlığında, doktora başvurulmalıdır.
Gelişimsel Kalça Displazisi Nedir?
Gelişimsel Kalça Dizplazisi (GKD), halk arasında doğuştan kalça çıkığı olarak bilinen bir hastalıktır. GKD, her zaman doğuştan kaynaklanan bir nedenle gerçekleşmez. Bu nedenle, Gelişimsel Kalça Displazisi olarak tanımlanır. Tanısı, fizik muayene ve radyolojik muayene (ultrasonografi) ile konmaktadır.
Gelişimsel Kalça Displazisi İçin Risk Faktörleri Nelerdir?
- GKD kız çocuklarında, erkek çocuklarına oranla daha fazla görülmektedir.
- GKD’li 1. ve 2. derece akrabalar
- İlk doğan kız bebek olmak
- Çoğul gebelik
- Amniyon Sıvısı Anormallikleri (sıvı azlığı)
- Makat geliş
- Eşlik eden ortopedik sorunlar
Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması Neden Önemlidir?
Erken tanı konulduğunda cerrahi girişimlere gerek kalmaksızın basit müdahalelerle tedavi edilebilmektedir. Erken tanı ve uygun tedavi ile, tedavi başarısı artar, tedavi kolaylaşır, kalıcı sakatlıklar önlenir.
Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması Kimlere Yapılır?
Yenidoğan her bebek, GKD açısından taranmalıdır.
Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması Ne Zaman Yapılır?
Doğumdan sonra hastaneden taburcu olmadan bebeğin ilk muayenesinde hekim tarafından değerlendirilir. İlk muayenede her hangi bir sorun saptanmadıysa bebek 3-4 haftalık olduğunda, Aile Hekimine götürülmelidir. Aile Hekiminin değerlendirmesi doğrultusunda gerekirse ortopedi muayenesi ve kalça ultrasonu için hastaneye gidilmesi gerekebilir.
Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması İçin Ücret Ödemeli Miyim?
Aile hekimlerinde yaptıracağınız tarama ücretsiz yapılmaktadır.
Küçük Çocuklarda İshal
İshal, dışkının normalden daha fazla su içermesiyle oluşur, sulu dışkılama olarak da adlandırılır. Özellikle 6 ay 2 yaş arasında olmak üzere çocuklarda sık görülür. 6 aydan küçük bebeklerde, özellikle inek sütü ya da mama ile besleniyorlarsa daha sıktır. Normal dışkının sık çıkarılması, ishal değildir. Bir gün içinde çıkarılan dışkı sayısı beslenme biçimi ve çocuğun yaşıyla ilişkilidir. Çoğunlukla 24 saatte üç ya da daha fazla sayıda sulu dışkılama ishal olarak nitelenir. Anne sütü alan bebeğin sık ve sulu dışkılaması ishal değildir. Emziren bir anne, dışkının her zamankinden daha sık ve sulu olmasıyla ishali tanıyabilir.
Mide ve bağırsaktaki bir enfeksiyondan kaynaklanabilecek ishal hastalığı, bebekte halsizlik ve kilo kaybı gibi etkilere sebep olur. Özellikle ishalle birlikte kusma da varsa bu etkiler bebeğinin iyileşmesini geciktirebilir.
Bebeğinizde ishal varsa doktora gitmeniz gerekir. İshal tedavisinde temel amaç kaybedilen sıvının yerine konmasıdır. Küçük çocuklar sıvı kaybına çok duyarlıdır. İshal olan çocuğun anne sütü alıyorsa sık emzirilmesi gereklidir.
İshalden Korunma İçin Neler Yapılmalıdır?
Temizlik: yemek hazırlanmadan ve yedirilmeden önce mutlaka eller yıkanmalıdır. Kullanılan mutfak malzemeleri, tabak ve bardaklar temiz olmalıdır.
Çiğ ve pişmiş olanın ayrılması: çiğ ve pişmiş besinler hazırlanırken farklı kap ve araçlar kullanılmalıdır. Meyve ve sebzeler çiğ yenecekse bol suyla yıkanmalı, mümkünse soyularak tüketilmelidir.
İyi pişirme: yiyeceklerin güvenle tüketilmesi için pişirme sıcaklığının en az 70-75˚C’ye ulaşması gerekir. Özellikle et, tavuk, balık, yumurta gibi yiyecekler iyi pişirilmelidir.
Gıdaların uygun sıcaklıklarda saklanması: besinler az miktarlarda hazırlanmalı, taze tüketilmelidir. Bu mümkün değilse bir sonraki öğüne kadar 10°C’nin altında saklanmalıdır. Buzdolabında ise 3 günden fazla bekletilmemelidir.
Güvenli su: temiz su için suların kaynatılması önerilir.
Bebeğin altını değiştirmeden önce tüm malzemeler hazırlanmalı, ortam ısısı mümkünse birkaç derece artırılmalı ve işlem kısa sürede tamamlanmalıdır.
Bebeğinizin altını değiştirmeden önce ve sonra ellerinizi yıkayın. Bebeğin altını suyla temizleyin. Yıkama şansınız yoksa alkol içermeyen, su emdirilmiş mendilleri kullanabilirsiniz, kesinlikle pudra kullanmayın.
Bebeğiniz pişik olduysa!
Anne sütü ile beslenen bebekler daha az pişik olur. Pişik olduysa;
- Altının kuru kalması için bezini sık değiştirin ve sıkı bağlamayın.
- Altını değiştirirken su ile yıkadıktan veya sildikten sonra yumuşak bir biçimde kurulayın.
- Ayrıca doktorunuzun uygun göreceği bir krem kullanabilirsiniz.
Yenidoğan Bebekte Göbek Fıtığı
Bebeğin bağırsaklarının kese içinde göbek deliğine yakın bir yerden şişlik oluşturacak şekilde görünmesiyle anlaşılır. Özellikle öksürdüğü, ağladığı sırada daha belirgin hale gelebilir.
Kasık fıtığından farklı olarak göbek fıtığı, bebek 1 yaşına gelene kadar kendiliğinden düzelebilir. Düzelmediği durumda ise sonraki dönemlerde başka sorunlara yol açmaması için ameliyat edilmesi tercih edilebilir.
Yenidoğan Bebekte Kasık Fıtığı
Bebeğin alt karın duvarındaki bir sorun sebebiyle bağırsakların, kese içinde alt karın ya da kasık bölgesinde şişlik oluşturacak şekilde görünmesiyle anlaşılır. Özellikle öksürdüğü, ağladığı sırada daha belirgin hale gelebilir. Bu şişlik başlarda küçük olsa da zamanla büyüyebilir. Böyle bir durumda doktora başvurulmalıdır, cerrahi müdahale gerekebilir.
Bebeklerin Gün İçinde Uyku Süreleri Nasıldır?
Sağlıklı yeni doğan bebekler günde 15-18 saat uyurlar bunun 6 saat kadarı gündüz uykusudur. Prematürelerin uyku süreleri miadında bebeklere göre daha kısa ve uyku uyanıklık mekanizmaları daha düzensizdir.
Yenidoğan sonrası dönemde uyku özellikle gündüzleri gittikçe azalarak 6 ay dolaylarında günde 12-14 saate iner bunun ancak 2-3 saatini gündüz uyurlar. Bebekler ilk 4 aydan sonra beslenmek için geceleri hiç uyanmayabilecekleri gibi 1-2 kez meme emmek için uyanabilir ancak kısa sürede uykuya dalarlar.
Anne sütü alan bebekler diğer besinleri alan bebeklere göre daha sık uyanabilirler. Bazı bebekler uyansalar bile kendi kendilerini yatıştırıp yeniden uykuya dalabilirler. Uykuya dönmede böyle kendi iç mekanizmalarını kullanma yeteneği genellikle 3-4 aylıkken gelişir Erken çocuklukta uyku süreleri genellikle 4-5 saattir, 6 aylık bebeklerin gece uykuları 8-10 saat bile olabilir. Buna ek olarak sabahla öğlen arasında ve öğleden sonra yaklaşık birer saatlik uykular uyurlar.
İlk yıl boyunca geceleri daha uzun uyuma alışkanlığı kazanıldıktan sonra 9-11 aylar arasında yeniden bir uyanıklık dönemi yaşanabilir.
15 aydan sonra genellikle bir saatlik bir öğlen uykusu yeterli olur, 4 yaştan sonra da gündüz uyumazlar. 6-12 aylık bebeklerin % 25-50’sinde gece uyanmaları görülür.
Bebeklerde Uyku Düzensizliği Neden Olur?
Genellikle neden, ana baba ve bebeğin gün içinde aşırı yorgunluğu, stres yaratan durumlar, ailenin bebeği uyutma alışkanlıkları, ana babaların bebeğin uykusu sırasındaki kısa uyanıklık sürelerini yanlış algılamaları, gece sık beslemeler ve uzun süreli ilgidir. Yolculuk ve hastalık gibi geçici değişiklikler daha önceki uyku düzenini bozabilir.
Daha önce uykuları düzenli olan bir bebekte uyku sorunları ortaya çıkmışsa önce hastalıktan olup olmadığını ayırt etmek gerekir; burun tıkanıklığı, idrar yolu enfeksiyonu, böbrek taşları, demir eksikliğine bağlı kansızlık, barsak parazitleri, inek sütü alerjisi, diş çıkarma gibi durumlar uyku düzensizliğine neden olabilir.
Daha önce uykuları düzenli olan bir bebekte uyku sorunları ortaya çıkmışsa doktorunuza danışın.
Bebeği Nasıl Uyutmalı?
- Bebeklerin ilk 6 ay aile ile aynı odada, daha sonra kendi odasında ve kendi yatağında yatmalı
- Bebekleri uyuturken oda loş bir ışıkla aydınlatılmalı
- Sevilen bir battaniye, örtü ya da yumuşak bir oyuncak gibi geçiş nesneleri kullanılmalı
- Bebek, farklı yerlerde uyutmak yerine hep aynı yatakta uyutulmalı (Son aklında kalan görüntüler yatağı ve oradaki sürekli duran oyuncak, örtüleri, vb. gibi yatağa ilişkin görüntüler olmalıdır)
- Uykusu gelmiş bebek yatağına konulmalı ve ee..ee, piş piş vb. gibi uyku sesleri çıkararak uykuya geçmesi sağlanmalı
- Uyku pozisyonu bebeğin rahat uykuya dalabildiği ve uyumayı sürdürebildiği biçimde olmalı (sırtüstü yatmalı)
Bebeklerde Uyku Bozukluğu Nasıl Düzelir?
-Uykusu bozulmuş bebekte hastalık etkense tedavi edilmelidir.
-Bebekte buna yol açacak bir hastalık yoksa;
- Bebeğin gündüz uyku süresinin ardışık 3-4 saatle kısıtlanması
- Her defasında bebeğin kendi karyolasında uyutulması
- Karyolaya koyma zamanında bebeğin uyanık ama uykulu olması
- Yatağına onu sakinleştirici bir uyku nesnesi (oyuncak, sevdiği battaniye) konması
- Bebek ses çıkarır çıkarmaz koşmayıp uykuya yeniden dalma fırsatı verilmesi
- Bebek iyice uyanır yanına gitmek gerekirse kucağa alıp yataktan çıkarılmaması
- Onu yatakta tutup uyuturken yapılan alışıldık davranışların yinelenmesi
- Gece beslenme miktarı ve süresinin yavaş yavaş azaltılması
- Huzursuz bebeğin yatağından tümüyle çıkartarak gezdirilmemesi
- Hastalık sırasındaki düzen bozulmalarının sürüp gitmesine izin verilmemesi yardımcı olacaktır.
Yenidoğan bebeklerde sarılık, gözlerde ve ciltte sararma şeklinde ortaya çıkar. Yenidoğanda sarılık hastalığına sebep olan bilirubin (karaciğer tarafından üretilen sarı renkli sıvı), bebek 3 ila 7 günlük olduğu süre boyunca en yüksek seviyeye ulaşır. Bu yüzden o dönemde bebeğin doktor tarafından kontrolü önemlidir.
Sağlıklı, zamanında doğmuş bebeklerin %60’ında, erken doğan bebeklerin %80’inde sarılık görülür. Sarılık görüldüğü an doktora başvurulmalıdır. Birkaç hafta kadar sürebilecek bu hastalık, fiziksel muayene ve laboratuvar testleriyle takip edilir. Yenidoğan bebeklerde görülen sarılıkların çoğu tedavi gerektirmeyen (fizyolojik) sarılıktır. Bebeğin hafif sarılık geçirdiği belirlenirse herhangi bir tedavi uygulanması gerekmez. Bu dönemde annenin bol sıvı alıp bebeğini sık emzirmeye devam etmesi önemlidir.
Doğumu takiben ilk 24 saat içinde görülen sarılık her zaman hastalık kaynaklıdır. Uzamış sarılık (14 günden daha uzun süren) ve şiddetli sarılık gibi durumlar yine hastalık göstergesidir. Bu vakaların hastanede kalması gerekebilir.
Halk arasında uygulanan yüze sarı tülbent örtmek gibi yöntemler yararsız olduğu gibi bebeğin sarılığının fark edilmesine de engel olabilir.
Kundaklama işlemi ile bebeklerin kalça eklemine verilen pozisyon kalça çıkıklığı oluşma riskini arttırır. Isı kontrolü ve uyku süresini arttırmak için kundaklama yapmak istiyorsanız kalça ve dizlerin bükülmesine izin verecek şekilde örtüyü gevşek sarmalısınız ve bebeğin ayakları serbest şekilde hareket edebilmelidir.
Çocuklarda inek sütü, yumurta akı, fındık, fıstık, ceviz gibi bazı besinler yapıları gereği alerjiye neden olabilirken; hazır gıdalara katılan tatlandırıcı, renklendirici, kıvam verici ya da koruyucular da alerjik reaksiyona yol açabilmektedir. Çocuklarda artan besin alerjilerinin nedeni de bu katkı maddelerine karşı oluşan reaksiyonlar olarak kabul edilir.
Alerji belirtileri, alerjen alındıktan sonraki ilk dakikalarda veya 1-2 saat sonra ortaya çıkabilir. Nadiren de olsa 72 saate kadar vücut tepki verebiliyor. Besin alerjileri; deri döküntüleri, makat bölgesinde kızarıklık, dudaklarda morarma, solunum sıkıntısı, astım tarzında hışıltı veya mide bağırsak belirtileri ile kendini gösterebilir.
En Çok Besin Alerjisine Neden Olan Gıdalar Nelerdir?
Bebeklerde en sık inek sütü alerjisi görülür. Ancak bu alerji genellikle 2-3 yaşlarında kendiliğinden kaybolur. 1 yaşından önce bebeklere inek sütü verilmemelidir. Unutmayın bebeğiniz için en iyisi annesinin sütüdür.
Yumurta alerjisi ise özellikle bebeklikte ve erken çocukluk döneminde yaygın olarak görülür. Yıllar içerisinde etkisi azalarak yetişkinlik döneminde tamamen kaybolur. Yumurta alerjisinde egzama veya kaşıntı, deri ve göz lezyonları görülme sıklığı diğer besin alerjilerine göre daha fazla olur. Yaygın kızarıklık, hırıltılı solunum, kusma ve ishal ile kendini belli eden yumurta alerjisi, özellikle bebeklerde egzamanın en önemli nedeni olarak kabul edilir.
Bunların yanı sıra, soya, yerfıstığı, deniz ürünleri, buğday ve diğer hububatlar, tahin, susam, domates, kakao, çilek, muz, portakal, yulaf, arpa, çavdar gibi yiyecekler de alerjiye en fazla yol açan besinler arasında yer alır. Çilek ve domates, kimyasal bir madde olan histamin içermesinden dolayı alerji benzeri tepkilere yol açabilir.
Bebeğin bir besine alerjisi olup olmadığını anlamak için ek besinlere başlanırken çok dikkatli olunması gerekmektedir. Yeni başlanan besinlerin az verilmesi ve reaksiyonların gözlenmesi önem taşır. Annelerin her bir gıdayı en az 3 gün tek başına denemesi, her gün kaşık kaşık artırması, ek besinlere başlarken önce yoğurt, meyve -sebze püreleri ve tahılları az az denemesi gerekmektedir. Bunların yanı sıra yumurta akına 1 yaşından önce başlanmaması, peynir ve daha sonra da yumurtanın dikkatlice ve yavaş yavaş artırılarak verilmesi önerilmektedir. Ek besinlere erken başlanması da başlı başına bir alerji sebebidir. Bu nedenle bebeklerde 6. aydan önce ek besinlere başlanmamalıdır (Daha ayrıntılı bilgi için: https://sagligim.gov.tr/bebek-sagligi/tamamlayici-beslenme.html).
Bebek giysileri, örtü ve battaniyelerinin yumuşak, pamuklu, tüy, toz çıkarmayan kumaşlardan olması önemlidir. Bebeğe kıyafet alınırken kolay giydirilip çıkarılabilmesine dikkat edilmelidir; yakası geniş, kolları bol, önden açılan ya da her iki bacağının yanlarından düğmeli ürünler kullanılabilir. Bebeğin cildini tahriş edecek nakış, etiket vb. varsa çıkarılmalı, üzerine çengelli iğne, nazar boncuğu gibi cisimler takılmamalıdır. Kurdele ya da bağları olan ürünler bebeğin boynuna dolanıp boğulmaya yol açabileceği için sakıncalıdır. Tüm giysiler giydirilmeden önce sabun veya sabun tozu ile ve bol suyla yıkanıp, ütülenmelidir.
Bebek mevsimine uygun, üşümeyecek ve terlemeyecek kalınlıktaki giysilerle, kollarını ve bacaklarını rahat hareket ettirebilecek şekilde giydirilmelidir. Bebeğe kundak yapılması veya kıyafetlerinin üzerinden olsa bile bacaklarının sıkı sarılması kalça çıkıklığına neden olabilir.
Prematüre bebeklerin vücut ısılarını koruyabilmeleri için kıyafetlerinin uygun boyutta olmasına ve vücutlarının her yerini sarmasına dikkat edilmelidir.
Yenidoğan döneminde annesinden bir kat fazla giyinmelidir. Bebeğin üşüyüp üşümediğinin kontrolü için el ve ayaklara bakılması yanıltıcı olabilir, bebeklerin dolaşım sistemi yeterince olgunlaşmadığından el ve ayaklar vücudun diğer yerlerinden daha soğuktur. Bebeğin hapşırması da üşüdüğünü göstermez. Ensesi ve giysilerin altında kalan bölgeler yeterince sıcak ve bebek de huzurlu ise ortam ısısı ve giysileri yeterli demektir. Bebeklere soğuk havada tek kat kalın bir giysi giydirilmesindense birkaç kat hafif giysi giydirilmesi daha koruyucudur. Terleyip isilik olan bebekleri daha az giydirmek gereklidir.
Bebek yürüyene dek ayakkabı gereksinimi yoktur ancak soğuktan korumak ya da giysisini tamamlamak için hafif ve hava geçirebilir özellikte (deri ya da bez ancak plastik değil) ve tabanları yumuşak patikler önerilebilir. Ayakkabı seçiminde dikkat edilmesi gerekenler şöyle özetlenebilir: Parmaklar arasında boşluk kalabilmesi için dört köşeli olmalı, ayağın doğal hareketlerine izin verebilmesi için tabanı esnek olmalı, iki-üç yaşlarında koşarken ayağından çıkmaması için bileğin üstüne kadar uzanmalı, ayağın hava almasına ve serbest hareketine olanak tanıması için delikli ve esnek üstü olan deri, bez ya da kanvas ayakkabılar seçilmeli, topuksuz ve düz tabanlı, tabanı lastik ya da tırtıklı kösele olmalı, topuğun arkası bükülmez arkalıklı olmalı, rahat olmalı, parmakla ayakkabının önüne basıldığında boşluk olmalı, arkasında da küçük parmak girecek kadar boşluk olmalı ama yürürken topuk çıkmamalıdır. Çocuğun ayağında kızarıklıklar olması ayakkabının küçüldüğünü gösterir. Ayakkabı kadar içine giyilen çorap da önemlidir. Çorap hava almayı sağlayan ve teri emen yapıda olmalıdır. Sıkı çoraplar ayağın gelişimini engellerken çok büyük çoraplar da kıvrılıp çocuğu rahatsız edebilir.
Yenidoğanlarda burun tıkanıklığı başka herhangi bir hastalık belirtisi olmaksızın da görülebilir. Bununla birlikte iki taraflı burun tıkanıklığı ve hırıltı, üst solunum yolu enfeksiyonu, reflü, travma, inek sütü ve soya protein allerjilerine bağlı burun mukozası ödemi sonucunda da sık görülmektedir.
Burun tıkanıklığı olan bebeklerde hırıltı, gürültülü solunum, berrak veya koyu kıvamda akıntı olması en sık rastlanan yakınmalardır.
Bebeğinin rahat solumasını sağlamak için burnu açmak, tedavinin esas amacıdır.
Serum fizyolojik, yenidoğan bebeklerde burun tıkanıklığına iyi gelir. Damla ya da sprey şeklinde eczanelerde bulabilirsiniz.
Bunun dışında herhangi bir ürün ya da ilacı doktorunuza danışmadan kullanmayın. Tıbbi ürünler, bitkisel ürünler ya da ilaçlar bebeğinizde alerji ya da travma nedeniyle bebeğinize zarar verebilir. Burunda ödem oluşturarak tıkanmayı arttırabilir.
Bebeği göbek bağı düşene dek silerek temizleyebilirsiniz. Göbek bağı ilk iki hafta içinde düşecektir. Göbek bağı düştükten 1 gün sonra da banyo yapabilir.
Banyo suyu 35-37˚C, oda ısısı 22-26 ˚C olmalıdır. Banyo suyunun uygun ısıda olduğunu dirseğinizi ya da bileğinizin iç kısmını suya sokarak anlayabilirsiniz.
Bebekler yıkanmayı severler. Sıcak mevsimlerde günaşırı yıkayabilirsiniz.
Bebeği yıkarken alerjik olmayan ürünler kullanın.
Küvet banyosu
- Ellerinizi yıkayın
- Gerekli malzemeleri hazırlayın
- Banyo küvetinin veya plastik leğenin altına havlu veya köpük yastık yerleştirin
- Banyo suyunu hazırlayın (35-37°C)
- Küvete yaklaşık 7-8 cm ılık su koyun
- Bebeği soyup, kirlileri kirli sepetine atın
- Bebeği küvete yerleştirin
- Bebek yerleştirilirken bir kol başının altından geçirin, koltuk altından sıkıca kavrayın, diğer elle iki bacağının altından tutun
- Bebeğin vücudunun alt kısmı, sonra tüm vücudunu suya sokun
- Önce yüzü yıkayın
- Bebeği omuzlarının altından tutularak kaldırın, başını geriye düşürerek boyun kıvrımlarını yıkayın
- Ilık ve temiz suyla ıslatılan pamuklu bez veya süngeri sabunlayın
- Öncelikle sizden uzak taraftan başlayarak vücudunu yukarıdan aşağıya doğru yıkayın
- En son bebeğin bez bölgesini önden arkaya doğru yıkayın
- İyice durulayın
- Bebeği dikkatlice küvetten çıkarıp havluya sarın
- Banyo sonrası saçları ve tüm vücudu, koltuk altları, kasıklar, boyun ve kulak arkası gibi kıvrım yerlerine dikkat ederek, cildi zedelemeden iyice kurulayın
- Bebeği giydirin
Tırnak bakımına özen gösterin, uzamış tırnaklarla kendisine zarar verebilir.
Bebeklerde nezle (soğuk algınlığı) en sık görülen hastalıklardandır.
Soğuk algınlığı; en çok hastalığa yakalanan birinin öksürmesi, aksırması veya konuşması ile havaya yaydığı virüs taşıyan damlacıklarla bulaşır. Çocuk bu damlacıkları içine çeker ve hastalığa yakalanır.
Kreşe giden çocuklar da bu nedenle sık sık soğuk algınlığına yakalanır.
Başka bir bulaşma yolu el temasıdır. Bazı virüsler yüzeyler üzerinde birkaç saat yaşayabilirler. Dolayısıyla mikrop bulaşmış oyuncaklar da enfeksiyon kaynağı olabilir. Hastalığın yayılmasını ve evdekilere bulaşmasını önlemek için birbirinizin eşyalarını kullanmamalı, ellerinizi sık sık yıkamalı, birbirinizi öpmemelisiniz.
Çocuk bir virüsü kaptıktan sonra genellikle o virüse karşı bağışıklık kazanır. Ama soğuk algınlığına neden olan virüs sayısı çok fazladır. Bu yüzden yılda birkaç kez soğuk algınlığı geçirilebilir.
Çocuklarda ve bebeklerde soğuk algınlığı nasıl anlaşılır?
- Burun tıkanıklığı ya da akması,
- Hapşırık,
- Vücut ısısında artış (ateş nadiren 38,5 dereceyi geçer ve 3 günden uzun sürer),
- Öksürük
- Boğaz ağrısı,
- Kas ağrısı,
- Hafif halsizlik,
- Gözlerde kızarıklık,
- Sesin boğuklaşması, çocuklarda soğuk algınlığı belirtilerindendir.
Çocuklarda ve bebeklerde soğuk algınlığına ne iyi gelir?
- Bebeğinizi emziriyorsanız hastalık sırasında da emzirmeye devam etmelisiniz.
- Çocuğu sıvı gıdalarla beslemelisiniz.
- Burun akıntısı koyu kıvamlıysa tuzlu burun damlası ya da tuzlu burun spreyi kullanabilirsiniz. Yemek saatinden ve yatmadan 15-20 dk önce her iki burun deliğine uygulamayı yapmak gerekir.
- Soğuk algınlığı düzelmiyor, şikayetler giderek artıyorsa doktorunuza başvurun.
Bebeğiniz 8 haftalık oluncaya kadar kaslarını ve başını kontrol edemeyeceğinden başına elinizle mutlaka destek verin. Yatağından alırken başının altına koyduğunuz elinizi arkaya doğru kaydırarak, kolunuzun sırta ve boyna destek olmasını sağlayın. Bu sırada diğer elinizle bacaklarına destek olup, bebeği nazikçe kendinize doğru kaldırın. Kucağınızda taşırken başını kolunuzdan ya da omzunuzdan destek alacak şekilde yerleştirin.
Omuza dayalı taşıma: Bebeğinizin gazını çıkarırken veya dik pozisyonda taşımak istediğinizde; başını omzunuza dayayıp bir elinizle başını arkasından desteleyerek, öbür elinizle poposundan tutarak taşıyabilirsiniz.
Kolda taşıma: Bebeğinizin başını bir kolunuzun içine yavaşça yerleştirin. Aynı kolunuzun eliyle de bacaklarını ve poposunu kavrayın. Diğer elinizle ise vücudunu kavrayın. Bu tutuş biçimiyle bebeğiniz sizin sıcaklığınızı daha çok hissedeceğinden güvende olduğunu anlar ve tedirginliği azalır.
Yüzüstü taşıma: Bir kolunuzun iç kısmıyla yüzüstü tuttuğunuz bebeğinizin vücudunu desteklerken elinizle de yanağını ve çenesini kavrayın. Öbür elinizi de bacaklarının arkasından alttan destekleyerek tutabilirsiniz.
Grip, üst solunum yollarını etkileyen viral bir sonbahar ve kış hastalığıdır. Çoğu zaman soğuk algınlığı ile karıştırılır, ancak grip, soğuk algınlığına göre daha ağrılı ve ağır bir hastalıktır.
Çocuklarda ve Bebeklerde Gribin Belirtileri Neler?
- Ateşin aniden 38 derecenin üstüne çıkması (herkeste ateş olmayabilir),
- Ürperme-üşüme,
- Kas ağrıları,
- Aşırı yorgunluk hissi,
- Kuru öksürük,
- Burun akıntısı,
- Boğaz ağrısı,
- İshal, mide bulantısı ve kusma.
Grip Neden Önemlidir?
Gribin neden olduğu önemli sorunlar arasında kulak iltihabını ve zatürreeyi sayabiliriz. Her ikisi de doktor tedavisi gerektirir.
Gribin Bulaşma Süresi Ne Kadardır?
Grip enfeksiyonu, bebeğin hastalanmasından 1-2 gün önce ve hastalığı sırasında bulaşıcıdır.
Çocuğunuz Grip Olduğunda Ne Yapmalısınız?
- Vücut ısısını 3-4 saatte bir kontrol edin. Ateşi 36 saat içinde düşmezse doktora başvurun.
- Çocuğu yatırın, dinlenmesini sağlayın.
- Çocuğun yemek yemesi için zorlamayın ama mümkün olduğunca sıvı gıdalarla beslenmesini sağlayın. Anne sütü alıyorsa sık emzirin.
- Grip belirtilerinden hemen sonra döküntüler meydana geldiyse başka bir hastalıktan şüphelenip, doktora başvurun.
- Hastalığın yayılmasını ve evdekilere bulaşmasını önlemek için birbirinizin eşyalarını kullanmayın, ellerinizi sık sık yıkayın, birbirinizi öpmeyin.
- Çocuğa doktorunuza danışmadan ilaç başlamayın.
- Aspirin kesinlikle vermeyin.
Grip Tedavisinde Bir Numaralı İlaç; Anne Sütüdür!
Çünkü anne sütü hastalıklara karşı antikor üretir, bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu nedenle emzirilen bebekler, gribi çok daha hafif atlatır.
Tamamlayıcı Beslenme Nedir?
Doğumla başlayan ve iki yaşa kadar devam eden yaşam dönemi, büyümenin çok hızlı oluşuna bağlı olarak; besin ihtiyacının yüksek olduğu, beyin gelişiminin %90’ının tamamlandığı, bağırsakların doğal ortamının (mikrobiyotasının) erişkin halini aldığı çok kritik bir dönemdir. Bu dönemdeki beslenme çok önemlidir.
Bebek doğumdan altıncı ayın sonuna kadar tek başına anne sütü ile beslenmelidir. Tamamlayıcı besinler altıncı ayın sonunda anne sütüne ek olarak başlanmalıdır. Tamamlayıcı besin; yaşamın ikinci 6 ayında, anne sütü ile birlikte bebeğe verilen besinlerdir. Tamamlayıcı beslenme anne sütüne ilave olarak bebeğin yaşına, gereksinmesine uygun diğer besinlerin verilmesidir.
Tamamlayıcı beslenme; verilen besinlerin anne sütünün yerini alması değil, anne sütünün yanı sıra destekleyici olarak verilmesidir.
Tamamlayıcı Beslenmeye Ne Zaman Başlanmalı?
Tamamlayıcı beslenmeye 6. ayda başlanmalıdır. Ek besinlere alışma dönemi 6 ile 8. aylar arasıdır. Farklı tat ve kıvamlar bebekte ısırma ve çiğneme becerisini arttırır. Bu kritik dönem kaçırıldığında bebeklerin taneli besinleri yemeye alışması çok uzun sürer ve zahmetlidir. 6-8 aylık bebeklerin temel besin kaynağı anne sütü olmalıdır. Tamamlayıcı beslenmeye erken ya da geç başlanması bir takım sorunlara neden olur.
Tamamlayıcı Beslenmeye Neden 6. Aydan Önce Başlanmamalı?
- Erken başlama anne sütünün üretimini azaltır.
- Enfeksiyon ajanları ile karşılaşma riskini ve enfeksiyonları arttırır.
- Erken başlandığı için bebek daha iyi büyümez.
- İlk aylarda dilin dışarı itme refleksi güçlüdür, bu nedenle kaşıkla beslemek güçtür.
- Pürtüklü/taneli besinleri yutma becerisi gelişmediğinden besinlerin soluk borusuna kaçma riski artar; ek besinler boğulmalara neden olabilir.
- Bebeğin ileriki yaşamında şişmanlık ve şeker hastalığının daha sık görülmesine neden olur.
- Nişasta ve proteinler yeterince parçalanamaz. Bu da sindirim sorunları ile birlikte alerji ve bağışıklık sistemi hastalıkları riskini artırabilir.
- Anne sütünün bileşimi bebekler için idealdir. Böbrekler yeterince olgunlaşmadan bileşimi karmaşık besinler verildiğinde böbrek yükü artar.
Tamamlayıcı Besinlere Neden Geç Başlanmamalı?
- Bebeğin gereksinimi olan enerji ve besin öğeleri karşılanamaz.
- Bebeğin büyümesi yavaşlar ya da durur.
- Bebek gerekli besin öğelerini alamadığından kansızlık, gelişme geriliği, vitamin yetersizliği hastalıkları, zihinsel gelişim geriliği görülebilir.
- Bebeğin çiğnemeyi öğrenmesi gecikebilir.
Bebeğime ilk vereceğim tamamlayıcı besinler nasıl olmalıdır?
Enerji ve besin öğelerinden zengin, kıvamı uygun, mikroorganizma, zararlı kimyasallar ve zehirler açısından temiz ve güvenli olmalıdır. Yerel olarak bulunan, satın alınması ve hazırlanması kolay, mevsimine uygun olmalıdır. Evde bulunabilen, bebek tarafından sevilebilecek ve kolay yenebilen, fazla sıcak/soğuk/baharatlı olmayan besinler olmalıdır.
Bebeğime İlk Vereceğim Tamamlayıcı Besinler Neler Olmalıdır?
- Bebeğe ilk olarak verilecek besin evde günlük mayalanmış yoğurt olabilir.
- Sindirimi kolay mevsimine uygun meyve (elma, şeftali, muz, armut gibi) cam rende kullanılarak suyu ve ardından püresi şeklinde verilebilir.
- Mevsimine uygun sebze püreleri (sadece suyu değil posası ile birlikte) verilebilir.
- Yumurta sarısı; sekizde biri oranında başlanır. Alerji durumuna bakılarak, alerji oluşmuyorsa arttırılarak verilebilir.
- Muhallebi hazırlarken şeker yerine pekmez veya küçük meyve parçaları kullanılabilir.
- Pastörize, tuzu alınmış peynir ve kefir verilebilir.
- Hazırlanan besinlere et eklemek önemlidir (yağsız kıyma ya da et püresi). Et suyu ve kemik suyu tuz içeriğinin fazla olması nedeni ile önerilmez.
- Geleneksel olarak ülkemizde önerilen başlangıç sebze püresi, her mevsim bulunan patates ve havuçtan yapılır. Mevsim yaz ise yeşil kabak, kış ise balkabağı ilave edilebilir, pirinç ya da irmik ile zenginleştirilir. Ülkemizde pirinç kadar yaygın tüketilen bulgur da besin değerini artıran bir tahıldır ve sebze pürelerine eklenebilir.
Tamamlayıcı Besinlere Başlarken Nelere Dikkat Etmeliyim?
- Tamamlayıcı besinlere geçiş tek çeşit besin ile başlamalı ve yeni bir besine geçiş en az 3 gün arayla olmalıdır.
- Her başlanan besin ilk gün bir çay kaşığı, ikinci gün tatlı kaşığı, üçüncü gün yemek kaşığı miktarında önerilmelidir.
- Dördüncü gün yeni besin, eski başlananın yanında verilebilir.
- Bebeğin mide kapasitesi 6. ayda bir çay bardağı kadardır (100-125 ml). Bir seferde verilecek miktar hazırlanırken mide kapasitesi dikkate alınmalıdır.
Bebeğimin ayına göre verilebilecek besinlerin kıvamı, içeriği ve miktarı nedir?
Besinlerin kıvamı;
- 6. ayda püre,
- 7.-8. ayda ezilmiş, kıyılmış, rendelenmiş,
- 9.-11.ayda ise doğranmış, küp şeklinde ya da parmak besinleri,
- 12. ayda aile sofrasındaki besinlerin ezilmiş-parçalanmış hali şeklinde olmalıdır.
Bebeklerin küçük mide kapasiteleri nedeniyle yüksek enerjili, yeterli protein ve besin ögesi içeren besinlerin seçilmesi önerilmektedir.
Mide kapasitesi doğumda yaklaşık 5 ml (1 tatlı kaşığı), 6. ayda 125 ml (bir çay bardağı), bir yaşta 200 ml (bir su bardağı)’dir.
Bebeğime Verilmesi Uygun Olmayan Besinler Nelerdir?
- Sert, yuvarlak, zarla çevrili besinler (fındık, üzüm, yuvarlak şeker, çiğ havuç) boğulmalara neden olabileceğinden 3 yaşın bitimine kadar ezilerek verilmelidir.
- Bal, bakla, inek sütü ve yumurta beyazı bebeklere 1 yaşa kadar verilmemelidir.
- Bebek ve küçük çocuklara vejetaryen diyet verilmemelidir.
- Bebeğin besin gereksinimlerini karşılamadığı için bitkisel bazlı sütlerden kaçınmak gerekir (pirinç, badem, hindistan cevizi sütü gibi).
- Yüksek protein içeriği nedeniyle alerji ve demir eksikliği riskini artırdığı için 12 aydan önce inek sütü de zorunlu kalmadıkça başlanmaz.
- Çiğ süt ve çiğ sütten yapılan peynir çocuklara verilmemelidir
- Tamamlayıcı besinler şeker ve tuz eklenmeden hazırlanmalıdır. Şeker ya da tuz eklenmesi bebekler tarafından besinlerin kabulünü artırmaz. Bebeklik dönemi süresince tuz ve şekerden kaçınmak daha sonraki yıllarda bu tatların eşiğinin daha düşük olmasında etkilidir.
- Şekerli içeceklerden (çay, kahve, meyve aromalı içecekler) bebeklik dönemi boyunca uzak durulmalıdır. Bebeklik döneminde tüketilen şekerli içecekler daha sonraki yıllarda da şişmanlık riskini artırmaktadır. Ayrıca bu içecekler diş çürüğü riskini de artırır.
- Daha önceden tuz ve baharat konulmuş yiyecekler veya konserve sebzeler bebek ve küçük çocuklara uygun değildir.
- Sindirilmesi zor gıdalar (salam, sosis, yağlı, kızarmış ve baharatlı gıdalar) bebeklere verilmez.
Bebeğim Ne Zaman Aile Yemeklerinden Yiyebilir?
Bebeğiniz 1 yaşını doldurduktan sonra aile sofrasına oturabilir.
Bu dönemde önerilen besinler, dengeli olarak her besin grubundan içeren, sağlıklı aile yemekleridir. İçecek olarak çocuğa kaynatılmış su, ayran, taze sıkılmış meyve suyu, 1 yaş sonrası da inek sütü verilebilir.
Beslenme zamanı aynı zamanda sevgi ve öğrenme zamanıdır. Bebek kendi kendini beslerken ona destek olup teşvik etmek öğünün keyifli geçmesini de sağlar.
Tamamlayıcı Beslenme Döneminde Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Tamamlayıcı beslenme dönemi çocuğun hem beslenmesinin sağlandığı hem de beslenme alışkanlıklarını kazanacağı bir süredir. Bu iki durumun birlikte kazandırılmaması ileride çocukta yeme sorunlarına yol açar. Bu nedenle aşağıdaki prensipler dikkate alınmalıdır;
- Öğün zamanı, çocuğun aç olduğu ve uykulu olmadığı, sadece çocukla ilgilenilecek özel bir zaman olmalı,
- Çocuğun mide kapasitesi düşünülerek porsiyonlar hazırlanmalı,
- Çocuk dik durumda oturtulmalı, yediren kişi çocuğun göz hizasında, tam karşısına oturmalı, sakin ve cesaretlendirici şekilde konuşmalı,
- Çocuğun eliyle kendini beslemesine izin verilmeli, hazır olduğunda eline de bir kaşık verilmeli,
- Çocuğun görebileceği şekilde kaşık tutulmalı (kaşık gizli, arkadan gelmemeli),
- Beslenme ortamında bebeğin dikkatini çekecek televizyon, tablet, bilgisayar gibi uyaranlar olmamalı,
- Bebeğin, ne kadar ve ne hızla yiyeceğine, beslenmeyi ne zaman sonlandıracağına karar vermesine izin verilmeli,
- Yemeğini yemesi için desteklemeli ama zorlamamalı,
- Yemek tercihine ve yeni yemeklere karşı tepkisine saygı gösterilmelidir.
Tamamlayıcı Beslenme Sırasında Emzirmenin Devam Ettirilmesi Neden Önemlidir?
6-8 aylık bebeklerin temel besin kaynağı anne sütüdür. 9-11 aylık bebeğin enerji gereksiniminin yarısı anne sütünden sağlanır. 12-24 aylar arasında ise anne sütü enerji gereksiniminin %35-40’ını sağlar. Ayrıca anne sütü;
- Yağ içeriği yüksektir, enerji ve elzem yağ asidi kaynağıdır.
- Enfeksiyonlardan korucu maddeler içerir.
- Hastalık sırasında bebeğin iştahı azalır. Hastalık döneminde bebekler diğer besinleri reddederken, emmeye devam ederler. Bu nedenle emzirmenin halen sürdürülüyor olması, çocuğun hastalık süresince ihtiyacı olan bazı besinleri almasını ve sıvı kaybının önlenmesini sağlar.
- Uzun süreli emzirmenin çocuğun kemik gelişimine ve boy uzunluğuna olumlu etkisi vardır.
Tamamlayıcı Besinler Nasıl Güvenli Hazırlanır ve Saklanır?
Temizlik: yemek hazırlanmadan ve yedirilmeden önce mutlaka eller yıkanmalıdır. Kullanılan mutfak malzemeleri, tabak ve bardaklar temiz olmalıdır.
Çiğ ve pişmiş olanın ayrılması: çiğ ve pişmiş besinler hazırlanırken farklı kap ve araçlar kullanılmalıdır. Meyve ve sebzeler çiğ yenecekse bol suyla yıkanmalı, mümkünse soyularak tüketilmelidir.
İyi pişirme: yiyeceklerin güvenle tüketilmesi için pişirme sıcaklığının en az 70˚C’ye ulaşması gerekir. Özellikle et, tavuk, balık, yumurta gibi yiyecekler iyi pişirilmelidir.
Gıdaların uygun sıcaklıklarda saklanması: besinler az miktarlarda hazırlanmalı, taze tüketilmelidir. Bu mümkün değilse bir sonraki öğüne kadar 10°C’nin altında saklanmalıdır. Buzdolabında ise 3 günden fazla bekletilmemelidir.
Güvenli su: temiz su için suların kaynatılması önerilir.
Bebekler İçin Yaşına Uygun Beslenme Önerileri Nelerdir?
6-8 ay arası dönem:
- Evde günlük olarak mayalanmış yoğurt verilebilir
- Taze mevsim meyvelerinin püreleri ya da suları verilebilir
- Muhallebi ya da sütlaç (muhallebi hazırlarken şeker yerine pekmez veya küçük meyve parçaları kullanılmalıdır) verilebilir
- Sebze çorbaları: patates, pirinç, havuç, yazın yeşil kabak, kışın balkabağı az pişirilip çatal ile ezildikten ve pürtüklü püre haline getirildikten sonra içine eklenen zeytinyağı ya da bir sıvı yağ ile tuzsuz olarak verilebilir. İçine kıyma ya da et püresi eklenir
- Kıyma, pirinç, bulgur, patates, havuç ile sulu köfte yapılıp, köfteler suyu ile karıştırılıp ezilip püre halinde verilebilir
- Sebze köftesi (kabak, havuç, patates, soğan, kıyma ya da tavuk ciğeri sıvı yağda pişer, içine bulgur ve nohut, yumurta ve un eklenip köfte haline getirilip yağsız, tavada pişirilir) verilebilir
- Yayla çorbası (yumurta, yoğurt ve pirinç ile yapılıp püre kıvamında) verilebilir
- Tarhana çorbası kıyma ile birlikte ve koyu kıvamda hazırlanabilir
- Kabak dolması, etli sebze püreleri verilebilir
- Mercimek, pirinç, bulgur, havuç, patates, domates, kuru soğan, sıvı yağ ile hazırlanan çorbalar ve ekmek verilebilir
- Pastörize peynir (yumuşak kıvamda, tuzsuz tüm peynirler olabilir), yumurta sarısı, pekmez, ekmek ile verilebilir
- Bebek susadı ise, öğün öncesi ya da öğün sırasında ayran, su, taze meyve suyu verilebilir
- Yemekler su ile yedirilmez, boş yere midesini su ile dolacağından yeterli enerji alamaz.
9.-12. Ay arası dönem:
- Emzirmeye devam ederken aile sofrasına oturabilir (az tuzlu, az salçalı ve baharatsız ev yemekleri)
- Daha önce aldıklarına ek olarak tam yumurta, tavuk, balık, makarna, pilav, baklagiller eklenir.
- Parmak besinleri denilen, haşlanmış sebze ve et parçaları, köfte, peynir, ekmek gibi besinler verilir.
- Kabak, peynir, havuç rendesi içine yumurta eklenip mücver yapılabilir.
12 ay-2 yaş arası dönem:
- Peynir, yoğurt
- Sıvı yağ ile hazırlanmış kıymalı (ya da tavuklu) sebze yemeği (patates, kabak, ıspanak gibi)
- Sıvı yağ ile hazırlanan kurubaklagil yemeği (kuru fasulye, nohut gibi)
- Pirinç pilavı, bulgur pilavı, ekmek, makarna
- Kıyma ya da yumurta sarısı, sebze eklenmiş, pirinç ya da bulgur ile hazırlanmış yemekler (kabak dolma, biber dolma, sulu köfte vb.)
- Yoğurtlu çorbalar (tarhana, yayla)
- Izgara köfte
- Yumurta, domates, biber, peynir, sıvı yağ ile hazırlanan menemen
- Yumurta, peynir (ya da domates, biber, patates, havuç gibi) ile hazırlanan omlet
- Mevsimine göre taze sebze, meyve
- İçecek olarak çocuğa kaynatılmış su, ayran, taze sıkılmış meyve suyu, inek sütü verilir.
İki yaş sonrası dönem:
- Günde üç kez ailenin yediği besinlerden yer.
- Her verilen yemeğe; kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, peynir gibi besinlerden birisinin sıvı yağ ile birlikte katılması besinleri zenginleştirir.
- Günde iki kez ara öğün verilir.
- Ara öğün olarak; taze sebze ve meyve (havuç, domates, yeşil biber, salatalık, elma, şeftali) ya da peynir, ekmek ve ayran, taze sıkılmış meyve suyu, inek sütü gibi içecekler verilir.
- Çocuğa verilen tatlı besinler (şeker, bisküvi, çikolata gibi) kısıtlanır, kola ve benzeri asitli içecekler verilmez.
Örnek Tarifler:
Ev yoğurdu: kaynatılmış süt (el dayanır-dayanmaz sıcaklık)+yoğurt (100 ml süte yaklaşık 1 çay kaşığı yoğurt) kalın bir örtü ile sarılır ve 3-4 saat ılık bir yerde mayalandırılır. Her gün taze yoğurt verilmelidir.
Meyve püresi: meyve yıkanıp kabukları soyulur. Rendelenir. Cam rende kullanılmalıdır.
Sebze çorbası:1 küçük boy patates, 1/ 2 havuç, 1 küçük kabak, 2-3 yaprak ıspanak (8. aydan sonra). Pişirilen sebzeler süzgeçten geçirilir ve en son 1 yemek kaşığı zeytinyağı eklenir. İçine kıyma/tavuk/bulgur/pirinç/nohut konabilir.
Yürüteç kullanılması küçük çocuklarda omurga eğrilikleri, ayak deformiteleri, kalça problemlerine sebep olur.
Ayrıca düşmeler sonucu beden ve kafa travmalarına yol açacağından hiçbir zaman yürüteç kullanılmamalıdır.
Bebeğin fiziksel, zihinsel ve psikolojik açıdan sağlıklı bir yapıya sahip olması için yürüteç kullanmayınız.
Süt Nasıl Sağılır?
Elle boşaltma, süt sağmak için en iyi yoldur. Anne sütünün elle sağılması; en ekonomik ve en kullanılabilir yöntemdir. Alet gerektirmez. Anne sütünü her yerde, her zaman boşaltabilir. Sütün sağılacağı kap geniş ağızlı bir fincan veya bardak olabilir. Kap, önce su ve sabun ile yıkanır. Daha sonra kaynatılır ya da kaba kaynar su konur ve birkaç dakika bekletildikten sonra boşaltılır. Sağma işlemi sırasında parmak hareketleri yuvarlama şeklinde olmalı, parmaklar ile meme derisi ovuşturulmamalıdır. El meme etrafında döndürülmelidir. Masaj koltuk altı da dâhil olmak üzere tüm memeye uygulanmalıdır. Memeleri elle sağarak boşaltma süresi yaklaşık 20-30 dakikadır. Sıcak ve ıslak havlu, sıcak duş alma, öne doğru eğilerek memeleri hafifçe sallama süt akımını kolaylaştırır. Öne doğru eğilmek memenin alt bölgelerinin de boşalmasını sağlar.
Süt sağma pompa ile de yapılabilir. Bunun için ucu lastik puarlı huni biçiminde veya şırınga şeklinde elle çekilen pompalar ya da elektrikli pompalar vardır. Pompalar özenle temizlenmezse, bunlarda mikroplar kolaylıkla ürer ve bebek için tehlike yaratabilir.
Sağılmış Süt Nasıl Saklanır?
Sütün saklanması özellikle çalışan anneler için yararlıdır. Annenin evde olmadığı saatlerde bu süt verilir. Anne iş yerinde de sütünü sağarak evine getirebilir, böylece evden uzakta olduğu sırada sütün memeden boşa akması önlenmiş olur. Temizliğe dikkat edilerek sağılan anne sütü; oda sıcaklığında 3 saat, buzdolabı rafında (+4 derecede) 3 gün ve derin dondurucuda (-18 derecenin altında) 3 aya kadar saklanabilir. Ayrıca uygun kaplarda veya poşetlerde saklanmalıdır. Bunun için özel üretilmiş süt saklama kapları tercih edilmeli, kapların üzerine mutlaka tarih ve sağılan saat yazılmalıdır.
Sağılmış Süt Bebeğe Nasıl Verilir?
Derin dondurucudan çıkarılan dondurulmuş anne sütü öncelikle direkt oda ısısında değil, buzdolabının içinde çözdürülmelidir. İçinde anne sütü olan kap, sıcak su dolu başka bir kabın içine konarak çözünmüş sütün ılınması sağlanıp, bebeğe verilmelidir.
Sağılan anne sütünün biberon yerine kaşık veya geniş ağızlı bir bardak ya da fincanla verilmesi daha uygundur. Biberon verilmesi bebeğin anne memesini reddetmesine ve bocalamasına neden olur. Biberon emziğine alışan bir bebek, memeyi iyi kavrama alışkanlığını da kaybedebilir ve meme yerine meme ucunu emmeye çalışır. Bu da meme çatlaklarına ve en önemlisi bebeğin yeterince anne sütü alamamasına yol açmaktadır. Küçük bebekler bile dillerini kullanarak, adeta kedi gibi yalanarak küçük bir bardaktan süt içebilirler.
Küçük bebeklerde hıçkırık sık rastlanan bir durumdur. Endişe edilmesi gereken bir durum değildir. Bunun sebebi midenin hızlı büyümesi ve hıçkırığa yol açan siniri uyarmasıdır. Yeni doğan bebeklerde hıçkırıkların en çok arttığı zaman beslenme sonrasıdır. Gazın iyi çıkarılmaması, hava yutulması, ani sıcaklık değişikliği ve heyecanlanma gibi durumlar bebeklerde hıçkırığa yol açabilir.
Bebeklerde hıçkırık tutmasına en iyi gelen şey, emzirmektir. Çocuklar gün içinde sık sık, çok acıkmadan emzirilmelidir. Aşırı acıkan bebekler emzirme sırasında hava yutmaktadır.
Anne karnında bebeğin 4. ayıyla başlayan hıçkırık, özellikle doğumdan sonraki ilk aylarda sıklıkla ve sonrasında 1 yaşa kadar zaman zaman görülür. Hıçkıran bebeği dik tutmak gerekir. Bebeğinizi emzirmenize rağmen hıçkırmaya devam ederse, sırtını belli bir süre dik tutarak kucağınızda sallamanız faydalı olabilir.
-
Neden Emzirmelisiniz?
- Her annenin sütü kendi bebeğine özel ve bebeğin durumuna göre hazırlanmış en mükemmel besindir.
- Sindirimi çok kolaydır.
- Annenin bebeğini emzirmesiyle anne-bebek ilişkisi güçlenir, annenin bebeğini benimsemesi, bebeğin sağlıklı bir kişilik kazanması kolaylaşır.
- Anne sütü proteinlerin, yağların, vitaminlerin ve karbonhidratların en mükemmel bileşimini içerir.
- Anne sütü içinde bulunan antikorlar, canlı hücreler, enzimler ve hormonlar bebeğinizi enfeksiyon ve hastalıklara karşı korur.
- Anne sütü alan bebeklerin zekâ düzeylerinin daha yüksek olduğu bilinmektedir.
- Emziren anneler eski kilosuna daha çabuk dönerler.
- Emzirme, annede meme ve yumurtalık kanseri ile menopoz sonrası osteoporoz ve kalça kırığı riskini azaltır.
- Emzirme annenin ve ailenin yaşamını daha kolay hale getirir, daha az zaman ve para harcanır.
- Emziren annenin kendine güveni ve bebeğine yakınlık duyma ile bağlanması artar.
- Emzirme ile hem ailenin hem de devletin yaptığı sağlık harcamaları azalır.
- Emziren kadınların çalıştığı iş yerlerinde verimlilik artar. Emziren kadınların bebekleri sık sık hasta olmadıkları için iş yerlerinden daha az ayrılırlar.
- Emzirme çevreyi de korur. Çünkü emzirme doğada artık olarak kalabilecek daha az plastik madde kullanımı demektir.
Doğumdan Sonra Emzirmeye Başlamak İçin Beklemem Gerekli Mi?
Anne, ister normal doğum isterse sezaryenle doğum yapmış olsun, doğumdan sonra en kısa sürede bebeği ile tensel temas sağlamalı ve bebeğini emzirmelidir. Ne kadar sık emzirilirse sütün gelmesi daha kolay olacaktır. Geç emzirmek sütün gelişini geciktirecektir. Annenin yeterli süt salgılaması için bebeğin yeterli sıklıkta ve doğru şekilde emmesi gerekmektedir. Bu konuda sağlık personeli size destek verecektir.
Sezaryen İle Doğumdan Sonra Emzirmek Mümkün Müdür?
İster sezaryen isterse normal doğum hiç fark etmez, bebeği emzirmek mümkündür. Sezaryen doğumda belki emzirmeye biraz geç başlanabilir, ancak bu da sorun oluşturacak bir gecikme değildir. Bu konuda doğum yaptığınız kuruluştaki sağlık çalışanlarından destek alabilirsiniz.
Bebeğimi Hangi Sıklıkta Emzirmeliyim?
Emzirme sıklığı bebekten bebeğe değişir. Bebek her istediğinde emzirilmelidir. Bebek ağzını açarak, aranarak, sonunda da ağlayarak açlığını belli eder. İlk günlerde sık emzirme daha sulu ve bol olan “olgun” süt yapımını hızlandırır. Bazı bebekler yeni doğduklarında çok uyur ve yeterince sık ememezler. Böyle bebekler ilk günlerde 3-4 saat sonunda uyanmamışlarsa annelerine verilmeli, gerekiyorsa yanağını sıvazlayarak memeyi almaları için uyarıp, uyandırılmalıdır.
İlk haftalarda emzirme aralıkları bir saat, iki saat gibi çok kısa olabilir.
İlk aylarda bebek uyandığında genellikle açtır ve emzirilmek ister. Her emzirme sonrası memede yapılan süt miktarı biraz daha artacağından, zamanla beslenme aralıkları uzayacaktır.
Bebek Nasıl Emer?
- Bebeğin ağzını iyice açması için anne meme ucunu bebeğin alt ve üst dudaklarına değdirmelidir.
- Bebek memeye yaklaştırılırken, ağız mümkün olduğunca açık olmalı ve çene memeye dayanmalıdır.
- Bebeğin iyi emmesi için ağzıyla yalnız meme ucunu değil, etrafındaki kahverengi alanı da kavraması gerekir.
- Eğer bebek memeyi doğru olarak kavramışsa her emme işlemi sırasında çenesinin, bazen de kulaklarının hareket ettiği görülür.
- Bebek sürekli emmez. Kuvvetli emme hareketlerinden sonra kısa dinlenme aralıkları olur.
- Bebek memede doğru yerleşmişse emzirme sonunda annenin memeleri rahatlar, bebek memeyi kendisi bırakır, emzirme anne için rahat ve kolaydır.
- Emerken şapırtı sesi duyulması ya da yanakların içeri çekilmesi genellikle bebeğin yalnızca meme ucunu emdiğini ve ağzıyla yeterince meme dokusunu kavramamış olduğunu gösterir.
- Eğer bebek memede doğru yerleşmemişse iyi ememez ve annenin meme başları zedelenip acıyabilir.
Emzirirken Beslenmeniz Nasıl Olmalıdır?
- Annenin süt üretimi için ek 500 kaloriye daha ihtiyacı vardır. Bunu karşılayacak mevsimine uygun bol taze sebze, meyve içeren yeterli ve dengeli bir diyet uygulayın.
- Günlük beslenme programını 3 ana öğün, 3 ara öğün olarak planlayın.
- Her öğünde her besin grubundan tüketerek beslemenizde çeşitlilik sağlayın.
- Emziren annenin ihtiyacı olduğu kadar sıvı alması yeterlidir. Bu dönemde, emzirme sırasında ya da hemen sonrasında 1-2 bardak su içmeniz süt üretimini artırır (bir seferde 1-2 litre su içmeniz süt üretimini artırmaz).
- Uygun sıvı gıdaları tüketin: temiz içme suyu, taze sıkılmış meyve suları, süt, fermente süt ürünleri (yoğurt-ayran, kefir vs).
- Sebze ve meyveleri tüketmeden önce çok iyi yıkayın. Mevsim dışı sebze ve meyve tüketmeyin.
- Sebze, makarna, kuru baklagillerin haşlama sularını dökmeyin.
- Yeterince pişmemiş et, süt, yumurta tüketmeyin.
- Yemeklerinizde, salatalarınızda zeytinyağı veya diğer sıvı yağları tüketin.
- Tuz kısıtlaması gerektiren bir sağlık probleminiz yoksa iyotlu tuz kullanın. Yemekleriniz piştikten sonra tuzunu ilave edin. İyotlu tuzu ışık almayan kapalı bir kapta veya kapalı bir dolapta saklayın.
- Hazır yiyecek ve içecekleri (hazır çorbalar, gazlı içecekler, hazır meyve suları, toz içecekler, et/tavuk suyu tabletleri, sucuk, salam, sosis vb) tüketmeyin.
- Kolalı içecekler, gazozlar, çay ve kahve, enerji içecekleri (katkı maddeleri ve kafein içeriği), diyet içecekleri (yapay tatlandırıcılar) sınırlı kullanın veya kullanmayın. Çayı yemeklerden 1 saat sonra açık şekilde tüketin. Kahve, hazır kahve gibi içecekleri günde 1 fincan alabilirsiniz.
- Sigara, alkol kullanmayın. Sigara içilen ortamlarda bulunmayın. Ayrıca bebeğin sağlığı için, bulunduğu evde kesinlikle sigara içilmemelidir.
Eşimin Emzirmeme Nasıl Katkısı Olabilir?
Bebeklerin çok fazla fiziksel dokunulmaya ihtiyacı vardır. Bebeğinizi emzirdikten sonra babanın sevgi dolu kolları bebek için en güzel yerlerden biridir. Bebeğinizi emzirdikten sonra eşinizin göğsüne koyunuz ki, ikisi de baba evlat ilişkisini yaşamaya başlasınlar. Babanın anneye emzirme konusunda verdiği destek, sizin anne sütü konusunda başarılı olmanız için en büyük destektir. Özellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda değişen hormonlar ve uykusuzluk sonucu kendinizi güçsüz hissettiğinizde, eşinizin sizin yanınızda olup bebeği emzirmenize yardımcı olması, tüm aile ilişkisini olumlu etkileyecektir.
Emzirdikten Sonra Bebeğimin Gazını Nasıl Çıkarmalıyım?
Beslendikten sonra bebeği 10-15 dakika dik tutmak gaz çıkarmasına yardımcı olur. Bebek memede uyumuş ve rahat görünüyorsa gaz çıkarmaya gerek yoktur. Bebek huzursuzsa; kucakta, dik durumda sırtı sıvazlanarak gaz çıkarmasına yardımcı olunabilir.
Bebek ne zamana kadar emzirilmelidir?
Bebeğinizi ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslemelisiniz. Bu 6 ay içinde bebeğiniz, suya bile ihtiyaç duymaz. Bu süreçten sonra, ek besinlerle emzirmeyi 2 yaş ve ötesine kadar sürdürülmesi ideal olandır. Ek besinlere geçmeniz, bebeğinizin anne sütüne olan ihtiyacını ortadan kaldırmaz.
Bebeğe Emzik Verilebilir Mi?
Anne sütü alan bebeklere emzik ve biberon verilmesi önerilmemektedir. Bazen anneler emzirmenin yanında suyu ya da başka besinleri biberonla bebeklerine vermekte, ya da ağlamasın ve oyalansın diye emzik kullanmaktadır. Ancak biberon ya da emzik alan bebeklerde “meme başı şaşkınlığı” dediğimiz bir durum oluşmakta ve bu bebekler anneyi emmeyi bırakabilmektedirler. Çünkü meme ile biberon ya da emzik emmek arasında emme şekli açısından farklar vardır. Bu nedenle biberon ya da emzik önerilmemektedir.
Bebeğimi Emzirdiğim Sürece Hamile Kalır Mıyım?
Evet, hamile kalabilirsiniz. Emzirme, bir doğum kontrol yöntemi değildir. Hamile kalmak istemiyorsanız, uygun bir doğum kontrol yöntemi için aile hekiminize/hekiminize başvurunuz.
Emzirirken Memeler İçin Özel Bir Bakım Gerekli Mi?
Memeleri her emzirmeden önce temizlemeye gerek yoktur. Bebeğe mikroplar ellerden bulaşır.
Önemli olan “ELLERİN YIKANMASI” dır.
Meme başının etrafındaki deriden yağlı bir madde salgılanır. Bu doğal madde, emziren annenin meme ucunu çatlaklardan korur. Bu nedenle meme başını çatlaklardan korumak ya da temizlemek için meme başına karbonatlı su, sabunlu su, krem sürmeye gerek yoktur. Hatta bunları sürerken bu doğal yağlı madde de silinecek ve meme başında çatlaklar daha kolay oluşacaktır. Emzirme döneminde uygun bedende ve pamuklu sutyen kullanılmalıdır.
Meme Ucunun Şekli Emzirmemi Etkiler Mi?
Memenin ucunun olmaması, ucunun içe çökük olması ya da ucunun büyük olması emzirme için problem değildir. Bebek zaten memenin sadece ucunu değil ucun etrafındaki kahverengi bölgenin büyük bir bölümünü de alarak sütü emer. Yani meme dokusunun büyük bir bölümünü ağzına alır.
İşe Döndüğümde de Bebeğimi Emzirebilir Miyim?
İşe dönüldüğünde tabii ki emzirmek mümkündür. Sabah ve akşam bebeği evde emzirmenin yanında, işyerinde de sabah öğlen ve ara verildiğinde süt sağılarak saklanabilir ve sağılmış olan bu süt, evde bebeğe bakan kişi tarafından bebeğe kaşık ya da fincanla verilebilir. Böylece annenin sütünün devamlılığı da sağlanmış olacaktır. Gündüz iş yerinde sağılan süt ile birlikte annenin memesinde süt yapımı devam edecektir.
Bebeğim Emmeyi Reddediyor, Ne Yapmam Gerekli?
Bebeğin memeyi reddetmesi çeşitli şekillerde olabilir. Hiç emmeme, zayıf emme, emmeye çalışırken ağlama ve meme ile savaşma (kısa süre emme ve sonra memeyi boğulur gibi ya da ağlayarak bırakma), tek memeyi emme, ötekisini istememe şeklinde gözlenebilir.
Memeyi reddin nedenleri ve çözüm önerileri:
- Bebekler hastayken memeyi alır ama güçsüz emer. Anneler de bunu ret zannedebilir. Bebek hasta ise süt sağılıp verilebilir. Bebeğe süt verilirken ortamın sakin olmasına ve bebeğin dikkatinin dağılmamasına özen gösterilmelidir.
- Bebeğin ağzında pamukçuk oluşmuşsa, diş çıkarıyorsa ya da burnu tıkalıysa bebek emmeyi reddedebilir. Bu durumda sabırlı olunmalı ve sorun ortadan kaldırılmalıdır
- Anneye doğumda ya da psikolojik tedavi amaçlı verilen bazı ilaçlar da bebeğin memeyi reddetmesine sebep olabilir. Bu durumda sağlık çalışanlarından destek alınmalıdır.
- Emzik kullanımı, biberonla beslenme, memeyi kötü pozisyonda tutma, tıkalı meme, bebeğin yetersiz desteklenmesi, annenin memeyi yanlış tutması, emzirmenin kısıtlanması, fazla süt birikimi gibi nedenler bebeğin memeyi reddetmesine yol açabilir. Bebeğin memeyi reddetmesini engellemek için emzirirken bebeğin başına bastırılmamalı, gerekiyorsa süt bardak ya da kaşıkla verilmeli, biberon ve emzik kullanımından kaçınılmalıdır. Anne ile bebek arasında ten tene temas sağlanmalı, anne bebeği sık sık kucaklayıp okşamalı, bebek her istediğinde emzirilmelidir.
- Bebeği üzen değişiklikler: anneden ayrılma, annenin işe başlaması, yeni bir bakıcı, çok sık bakıcı değiştirme, aile düzeninde değişiklik, annede hastalık ya da mastit, annenin adet görüyor olması, annenin kokusundaki değişiklikler olarak sıralanabilir. Anne gerekirse bir süre izin almalı, kullanılan kokular bırakılmalı, kişisel temizliğe önem verilmeli, annede bir hastalık var ise tedavisi sağlanmalı ve emzirme doğru bir şekilde sürdürülmelidir.
- Anneler, bebeklerin meme arama hareketini, bebeğin emerken dikkatinin dağılmasını ve aniden başka tarafa bakmasını, bebeğin memeyi reddetmesi zannedebilirler. Bu duruma yalancı ret denir. Yalancı reddi önlemek için, bebeğin memeyi tutması beklenmeli, farklı pozisyonlarda emzirme denenmeli ve gerekiyorsa süt bebeğin ağzına sağılmalıdır.
- Annenin yediği bazı besinlerin kokusu süte geçebilir. Bebeği huzursuz edebilecek kola, çay, kahve gibi gıdaların tüketimine dikkat edilmelidir.
- Bazen bebek sadece bir memeyi reddedebilir. Bu durum, yukarıda sıralanan nedenlerin, tek bir memede daha fazla görülmesinden kaynaklanabilir.
Bebeğim Hastalandığında Emzirebilir Miyim?
Bebekler hastayken de emzirme sürdürülmelidir. Hatta her zamankinden daha da sık emzirilmelidir. Hastalık nedeniyle bebeğin iştahı azalmış ve huzursuz olabilir. Emzirme aynı zamanda onu sakinleştirecektir. Emzirmenin sadece bir beslenme şekli olmadığı, duygusal bağlanmayı, anne ile bebek arasında sevgi bağını sağladığı, bunun da hem anneye hem de bebeğe çok iyi geldiği unutulmamalıdır. İshal gibi hastalıklar sırasında emzirme, hastalığın daha çabuk düzelmesine neden olur.
Hasta Olduğumda Bebeğimi Emzirebilir Miyim?
Annede ilaç tedavisi gerektiren psikiyatrik bir hastalık ya da kemoterapi gerektiren bir kanser hastalığı varsa emzirmemelidir. Bunun dışında anne şeker hastası da olsa, yüksek tansiyonu da olsa, ishal, soğuk algınlığı vb. hastalıkları da olsa emzirebilir. Bir ilaç kullanmanız gerekiyorsa hekiminize emzirdiğinizi hatırlatınız.
Mememde Sert Şişlikler, Şiddetli Ağrı ve Sıcaklık Hissi Var, Ne Yapmalıyım?
Memenizde sert şişlikler, ağrı ve sıcaklık olması, Mastit (apse) denilen durumdur. Mastit, bebeğin yanlış pozisyonda emzirilmesi, meme ucu çatlakları, dar giysiler veya sutyen kullanılması, emzirme sırasında, parmaklarla süt kanallarına çok baskı yapılması sonucu oluşabilen bir durumdur.
Mastit (apse) durumunda, mutlaka bir sağlık çalışanına başvurulmalıdır. Mastitin neden olduğu ve tedavisi ile ilgili en doğru bilgiyi size sağlık çalışanları verecektir. Mastit oluşması durumunda da bebeğinizi emzirebilirsiniz.
Mastit oluşması durumunda süt akışı kesintiye uğramamalıdır ve mastit mutlaka tedavi edilmelidir. Daha sonra; sık emzirme, meme ucuna doğru hafif masaj, temiz bir havlu ile ılık yaş pansuman, emzirmenin sağlam taraftan başlatılması ve pozisyon değiştirme uygulanmalıdır. Dinlenme ve stresten uzaklaşma sağlanmalıdır.
Emzirme acılı oluyorsa, belirli bir süre süt sağılabilir. Ancak en erken zamanda emzirmeye geri dönülmelidir.
Bebeğim Doğalı Birkaç Gün Oldu ve Memem Ödemli Gibi Parlak ve Çok Acıyor. Emzirmem Zorlaştı, Ne Yapmalıyım?
Bu durumdaki memeler “tıkalı meme” olarak tanımlanmaktadır. Genelde doğumdan sonraki ilk günlerde yeterince emzirememe, emzirmeye geç başlama, ek mama verme, memeye kötü yerleştirme, sütün seyrek boşaltılması ya da emzirme süresinin kısa tutulması sonucunda oluşan bir durumdur.
Önlem olarak doğumdan hemen sonra emzirmeye başlanmalı, bebeğin memeye iyi yerleşmesi sağlanmalı, bebek her istendiğinde emzirilmeli, belli saat aralarla emzirilmeye çalışılmamalıdır.
“Meme tıkanıklığı” problemini çözmek için bebek doğru pozisyonda sık sık emzirilmelidir. Emzirme öncesi emzirmeyi kolaylaştırmak için ılık yaş pansuman, ılık duş, omuz ve sırta masaj, memelere hafif masaj, meme ucu derisine hafif uyarı yapılmalı ve anneyi rahatlatacak, gevşetecek işlemler uygulanmalıdır. Emzirme sonrasında ödemi önlemek için havlu ile memenize soğuk yaş pansuman uygulanmalıdır. Bebek ememiyorsa elle ya da pompa ile sütün sağılması gerekir.
Evlat Edindiğim Çocuğu Emzirebilir Miyim?
Anne sütünün aslında beyinden salgılanması nedeniyle; evlat edinilen çocuk, çocuk doğurmamış bir kadın tarafından bile emzirilebilir. Sık sık memeye tutmak, tensel temas sağlamak bazen ilaç tedavisi bunu destekler. Bu konuda relaktasyon polikliniklerden destek alabilirsiniz. İlinizdeki relaktasyon polikliniklerini öğrenmek için İl Sağlık Müdürlüğüne başvurabilirsiniz.
Bebeğim Engelli Doğarsa Emzirebilir Miyim?
Bebeğiniz Down Sendromu, yarık dudak veya yarık damak, kalple ilgili problemlerle doğar ise her koşulda anne sütüne daha çok ihtiyacı var demektir. Anne sütündeki hormonlar sizi ve bebeğinizi daha da rahatlatacaktır. Anne sütünün sindirimi kolay olduğu için kalp problemi olan veya kilo almakta zorlanan bebeklerde de anne sütü daha olumlu rol oynayacaktır. Down Sendromu olan bebeklerin ise solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riskini veya kabızlık sorununu ortadan kaldırmakta yardımcı olacaktır.
Mümkün olduğunca çevrenizdeki başarılı emzirmiş emziren annelerden, aile hekiminizden, sağlık personelinden, anne destek gruplarından ve ailenizden destek alın.
Eğer her şeye rağmen anne sütünü verebilmek mümkün olmuyor ise mümkün olduğunca sütünüzü sağıp bebeğinize sütünüzü vermeye çalışınız. Unutmayın ki sütünüz bebeğiniz için en iyi besindir.
Emzirme İle İlgili Sorunum Olduğunda Nereden Yardım Alabilirim?
Anneler, anne sütü ve emzirme ile ilgili herhangi bir soru veya sorunu olduğunda, gebelik döneminden başlayarak yakınlarında bulunan gebe bilgilendirme sınıfları, hastanelerin ilgili poliklinikleri ya da aile hekimine başvurabilirler.
Çocukların saçlarının yıpranmaması için ılık suyla, parfümsüz ve renklendirici içermeyen sabun veya bebekler için özel üretilmiş olan şampuan kullanarak yıkanması gerekir.
Alerjileri, kızarıklığı veya kaşıntıyı önlemek için, kozmetik mağazalarda satılan ürünlerden uzak durulmalıdır. Çünkü bu ürünler temizleyici maddeler ve sentetik kokular gibi bebeğin cildini tahriş edebilecek kimyasallar içerir.
Çocuklarda kesinlikle saç kremi kullanılmamalıdır.
Çocukların saçlarını kurutmak için saç kurutma makinesi kullanılmazsa daha iyi olur. Çünkü saç kurutma makinesi özelliği itibari ile çok fazla sıcak yayan bir makinedir. Çocukların hassas ve narin saç ve saç derisi için zararlı olabilir. Çocukların saçlarını kurutmak için saç kurutma makineleri uzaktan ve ılık hava üfleme modunda kullanılmalıdır.
Bebeğinizin saçında toka veya lastik kullanmayın. Bebeklerin saçları genellikle çok ince tellidir ve aksesuarlar saçlarına zarar verebilir. Bu tip küçük aksesuarların bebek tarafından yutulması ve benzeri riskler de mevcuttur. Ayrıca saçları tamamen kurumadan bebeğinize şapka da takmamalısınız.
Anne Sütü Nasıl Oluşur?
Gebelik dönemi boyunca annenin memeleri, doğacak bebek için dünyadaki en uygun sütü üretecek ve kullanmaya hazırlayacak hale gelir.
Doğum sırasında memeler bebek için ilk besin olacak “ilk süt” ya da “ağız süt” olarak bildiğimiz sütü salgılamaya hazırdır.
Memede süt yapımını sağlayan madde annenin beyninden salgılanan “PROLAKTİN” adlı bir hormondur.
Kan damarları, memede süt yapımı için gereken maddeleri süt hücrelerine taşır ve memeler sıcak ve sert olur. Süt akmaya başlayınca ve bebek emmeyi öğrendikçe memedeki gerginlik azalır, anne de rahatlar.
Bu dönemde anne ile bebek zorluklarla karşılaşabilir. İlk günlerde anne ve bebeğe, yardım ve destek gerekebilir.
Doğumdan hemen sonra bebeğin annenin göğsüne yatırılması, ten tene teması sağlayarak sütün gelmesini kolaylaştırır.
Ağız Sütü (İlk Süt-Kolostrum) Nedir? Neden Önemlidir?
Bebeğin memeden alacağı ilk besine “ilk süt”, “ağız sütü” ya da “kolostrum” denir. “İlk süt” ün görüntüsü anneden anneye değişir, ancak genellikle sarı renkte ve kıvamlıdır. Bu “ilk süt” özel olarak çok besleyicidir ve bebeği pek çok hastalıktan korur bebeğinizin ilk aşısıdır. “İlk süt” ün miktarı az olmasına karşın, ilk günlerde bebeğin beslenmesi ve bağırsaklarının iyi çalışması için yeterlidir. Önemli olan annenin doğumdan sonra en kısa zamanda hemen emzirmeye başlamasıdır. Bebek her ağladıkça emzirilmelidir. Sık aralıklarla emzirerek bebeğin bu “ilk süt” ü mümkün olduğunca çok almasına çalışılmalıdır.
Anne Sütü Bebeğimi Hastalıklardan Korur Mu?
Anne sütü bebeğinizi orta kulak iltihabı, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, soğuk algınlığı, her türlü virüs ve ileride oluşabilecek şeker hastalığı, obezite, bazı kanser türleri gibi her türlü hastalıklardan korur.
Neden Bebeğime Ek Besin Vermeden Sadece Anne Sütü Vermeliyim?
- Anne sütü, bebeklere gereksinimi olan tüm besin ögelerini tek başına 6 ay sağlayabilen en iyi besindir.
- Sindirimi kolaydır.
- Anne sütü ile beslenen bebeklerin başka bir ek besine veya suya gereksinimleri yoktur. Anne sütü bebek için gerekli tüm besinleri ve suyu yeterli miktarda içerir.
- Çok sıcak havalarda bile anne sütü bebeğin susuzluğunu giderir.
- Sıcak iklimlerde de anne sütü alan bebeklere su vermek gerekmez.
- Bebeğe su verilecek olursa, bebeğin midesi su ile dolacağından anne sütü almak istemeyecektir.
- Bunun sonucu olarak da bebek memeyi daha az emecek ve memede süt yapımı azalacaktır.
- Erken ek besin vermenin başta alerji olmak üzere (bebek için) birçok riski vardır.
Anne sütü, bebeklerin büyüme, gelişme ve beslenmesi için ihtiyaç duyduğu her türlü besin öğesini içeren eşsiz bir besindir.
Bebeğin Sıcak Havalarda Anne Sütünün Yanında Suya İhtiyacı Var Mı?
Anne sütünün % 88’i sudur. Bu nedenle yeterince annesini emen bebeğin su ihtiyacı da aldığı sütten karşılanacaktır. Yapılan bilimsel çalışmalar, Afrika ülkelerinde bile sadece anne sütü alan bebeklerin su ihtiyacının anne sütü ile karşılandığını göstermiştir. Eğer bebeğe 6 aydan önce su verilirse bu su anne sütünün yerini alarak bebeğin daha az emmesine neden olacak, bebek az besin almış olacak ve en önemlisi de su veya diğer ek besinler bir enfeksiyon taşıyıcısı olarak bebeğin hastalanmasına neden olabilecektir. Bu nedenlerle bebeğinize ilk 6 ay sadece anne sütü verin.
Süt Yapımının Devamlılığı Nasıl Sağlanır?
NE KADAR SIK EMZİRİRSENİZ O KADAR ÇOK SÜTÜNÜZ OLACAKTIR!
Sütümün Yeterli Olduğunu Nasıl Anlayabilirim?
Her anne, sütünün bebeği için yeterli olduğundan emin olmak ister. Bebeği çok ağlıyorsa, az uyuyorsa, huzursuzsa, anne sütünün yeterli olmadığını düşünür ve kaygılanır. Oysa bu belirtiler başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Hiçbir zaman annenin süt miktarını ölçmeye gerek yoktur. Bunu destekleyen hiçbir bilimsel çalışma sonucu yoktur. Esas olan bebeklerin büyüme-gelişmelerinin izlenmesi ve anne sütü ile beslenmenin devamıdır.
- Bebek günde 6-8 kez idrar yapıyorsa, ilk 6 ay boyunca ağırlığı ayda en az 500 gr artıyorsa annenin sütü yeterlidir.
- Yenidoğan bebek ilk hafta kilo kaybeder. 7-10 günlük olduğunda doğum kilosuna ulaşması beklenir.
Sütü Arttıran Özel Besinler Var Mıdır?
Sütün miktarını arttıran en önemli faktör sık sık emzirmedir. Annenin sıvı ihtiyacını yeterince karşılaması bol su içmesi de önemlidir. Sütü arttırdığı söylenen, halkımız arasında sıkça kullanılan tahin helvası, bulgur, taze soğan vb. Besinler mevcuttur. Eğer anne arttırdığına inanıyorsa bu besinleri tüketebilir ancak sütü arttıran esas etmenin sık sık bebeğini emzirme olduğu unutulmamalıdır.
Anne sütü ile beslenmeyen bebeklerde erken çocukluk dönemi çürüğü daha sık görülebilir. Süt dişlerinde erken çocukluk dönemi çürüğünün (biberon çürüğü) oluşmaması için beslenme sonrasında özellikle de gece uyutmadan önce, parmağa sarılan gazlı bez veya bir tülbent parçası ile dişlerin üzeri silerek temizlenmelidir. Akşam temizliği son beslenmesinden sonra, tam yatma vaktinde yapıldığı takdirde etkilidir. Eğer dişler günde bir kez temizlenecekse bunun için en kritik zaman dilimi budur.
Demir preparatları asitli içeceklerle birlikte alındığında kahverengi boyanma meydana geleceğinden, portakal suyu gibi asitli içecekler yerine su ile verilmelidir.