Gebelik ve doğum kadınların yaşam döngüsünün parçasıdır. Eğer gebeler bu dönemde yaşayabilecekleri stres etkenleri ile yeterli düzeyde baş edemezse gebelik, bir takım ruh sağlığı sorunlarının ortaya çıkması açısından kaçınılmaz bir dönem olarak ifade edilebilir. Hemen hemen tüm kadınlarda hamilelik sırasında ve doğumdan sonraki ilk yıl içinde ruhsal bozukluk görülebilir; ancak yoksulluk, göç, aşırı stres, şiddete maruz kalma, doğal afetler ve sosyal desteğin düşüklüğü gibi faktörler varlığında risk artmaktadır. Bahsedilen ruhsal bozukluklar anksiyete bozukluğu, depresyon, yeme bozukluğu olabileceği gibi; psikoz, bipolar afektif bozukluk gibi ciddi ruhsal bozukluklar da gebelikte görülebilir. Önceden var olan psikolojik rahatsızlıklar, özellikle istenmeyen bir gebelikle birleştirildiğinde madde kötüye kullanımı ve hatta intihar girişimleri ortaya çıkabilmektedir.
Gebelikte meydana gelen ruhsal bozuklukların daha çok 2. trimesterde ortaya çıktığı gözlenmiştir. Yorgunluk, uykusuzluk gibi bedensel yakınmalar sağlık profesyonellerince dahi anne olmakla ve gebelikle ilgili hormonal ve fiziksel değişikliklerle ilişkilendirilebildiğinden, mevcut ruhsal tablo gözden kaçabilmektedir. Gebe kadınların normalde kendi ihtiyaçlarını yeterince giderme olasılığı topluma göre daha düşüktür. Bu duruma ruhsal bozukluk varlığı eklenince doğum öncesi veya doğum sonrası yardım arama veya öngörülen sağlık rejimlerine uyma olasılığı da düşmektedir. Gebelik döneminde görülen ruhsal bozukluklar, işlevsellik kaybına ve yaşam kalitesinin bozulmasına neden olabilmekte ve bu durum hem aile içi hem de toplumsal çatışmalara sebep olabilmektedir. Kadınların bebeklerine bakma yeteneği tehlikeye düşerse, bebeğin hayatta kalması ve gelişimi tehlikeye gireceğinden ve ayrıca çocukların fiziksel, bilişsel, sosyal, davranışsal ve duygusal gelişimini de olumsuz yönde etkilenebileceğinden bu dönemdeki kadınların kliniği değerlendirirken özenli davranılmalıdır. Rutin doğum öncesi ve doğum sonrası randevular, sağlık profesyonellerinin kadınların duygusal iyilik hallerinin değerlendirebilmesi ve potansiyel ruh sağlığı sorunlarını tanıyabilmesi için fırsat oluşturmaktadır.
Kaynaklar:
- Antenatal and postnatal mental health: clinical management and service guidance (2014 updated 2018) NICE guideline CG192
- Millennium Development Goal 5 – Improving Maternal Mental Health - WHO 2008
- Copoglu U.S.., Kokacya M.H., Demircan C., Gebelik ve Laktasyon Döneminde Ruhsal Bozukluklar ve Tedavisi, Mustafa Kemal Üniv Tıp Derg 2015; 6(24): 43-53
- Ozdamar O., Yılmaz O., Beyca H.H., Gebeli̇k ve Postpartum Dönemde Sık Görülen Ruhsal Bozukluklar, Zeynep Kamil Tıp Bülteni 2014;45:71-7
Şizofreni; kişinin gerçekle gerçek dışı arasındaki farkı ayırt etmesini zorlaştıran, normal düşünce akışının devamını engelleyen, duygularını kontrol etmesini ve normal olarak davranmasını önleyen bir hastalıktır.
Genellikle yavaş gelişen ve gelişme döneminde özellikle kişinin davranışlarında bazı değişikliklere yol açan bir hastalık olarak kabul edilir.
Şizofreni Nasıl Oluşur?
Şizofreninin ömür boyu görülme sıklığı genel nüfusta % 0,5-1'dir. Ancak kan bağı olan akrabaları arasında şizofreni hastaları bulunanlarda, şizofreni görülme sıklığı genel toplumdan daha yüksektir. Şizofrenide genetik faktörlerin rolü iyi tanımlanmış olmakla beraber, bu hastalık yalnızca kalıtımsal faktörlerin değil, birçok koşulun bir araya gelmesi ile oluşur. Yani şizofreni genetik ve çevresel faktörlerin rol aldığı oldukça kompleks bir hastalıktır.
Şizofreni Belirtileri Nelerdir?
Şizofreninin erken dönem belirtileri kişinin yakın çevresine “bir şeylerin yolunda gitmediği” sinyalleri verir ancak, bunun tam olarak ne olduğunu ilk anda belirlemek oldukça zordur. Bu dönemde kişinin normalde yaptığı günlük aktivitelerden uzaklaşması, hobilerine ilgi göstermemesi, motivasyonunu kaybetmesi, duygusal tepkilerinin zayıflaması, garip davranışlar göstermesi genel olarak görülen belirtiler arasındadır. En sık görülen erken dönem şizofreni belirtileri şu şekildedir: sosyal hayattan ve arkadaş çevresinden uzaklaşma, sürekli şüphe duyma, kişisel hijyenin azalması, donuk bakışlar, sevinç veya üzüntü gibi duyguların ifade edilememesi, aşırı tepkiler vermek (aşırı gülme veya önemsiz bir olaya ağlama), depresyon, fazla uyuma veya uykusuzluk, garip ve mantıksız açıklamalar, konuşmalar, unutkanlık, konsantrasyon eksikliği, eleştiriye tahammülsüzlük, konuşmada veya seçilen kelimelerde farklılık.
Yalnız unutulmamalıdır ki bu belirtiler; başka bir sağlık sorununa da işaret ediyor olabilir ve bu belirtileri yaşayan her kişinin şizofren olduğunu söylemek doğru değildir. Ancak bu belirtiler ciddiye alınmalıdır ve konusunda uzman bir doktor tarafından kontrol edilmelidir.
Şizofreni, hasta birey kadar hastanın yakınındaki insanları da etkiler. Düşünce, duygu ve davranışlardaki şiddetli bozulma öncelikle ailenin bütün üyeleri tarafından hissedilir. Aile bireylerinin hastalık hakkındaki bilgisizliği ve çaresizliği bir çok sorunu da beraberinde getirir. Utanç, suçluluk, korku, çaresizlik, gelecek kaygısı ve öfke ailelerin sıklıkla yaşadığı duygulardır. Anksiyete ve depresyon ortaya çıkabilir. Hastalığın aile bireyleri üzerindeki etkisi hastalığın hangi aşamada olduğuyla yakından ilişkilidir. Örneğin; ilk psikotik atağını geçiren bir hastanın ailesi şaşkınlık ve endişe içindeyken, birçok atak geçirmiş ve hastaneye yatırılmış bir hastanın aile üyeleri bıkkınlık yaşıyor olabilir. Ekonomik sorunlar, aile içi çatışmalar, sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesi, toplumun hastaları reddedici tutumu karşılaşılan belli başlı güçlüklerdir. Yeterli sosyal desteği alamayan, duygu dışavurumu yüksek olan ve hastalıkla etkin başa çıkma yollarını kullanamayan ailelerin yükü daha fazla olmaktadır.
Şizofreni Tedavisi
Günümüzde şizofreni tedavisinde çok yönlü bir yaklaşım yararlı bulunmaktadır. Güncel tedavide temelde antipsikotik ilaçlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra psikoterapiler ve diğer psikososyal yaklaşımlara da başvurulmaktadır. Hastalığın özellikle akut döneminde hastaların hastanede yatarak tedavi görmesi gerekebilir.
Şizofreni belirtileri ve yol açtığı komplikasyonlar doğru tedavi yöntemiyle kontrol altına alınabilmektedir ve kişinin gündelik hayatına büyük oranda dönebilmesi sağlanabilmektedir. Ülkemizde ağır ruhsal bozukluğu olan (şizofreni ve benzeri psikotik bozukluklar ve duygu durum bozuklukları gibi kronik ruhsal bozukluklar) bireyler için, toplum temelli hizmetleri sunmak üzere Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri kurulma çalışmaları başlamış olup, yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir.
Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri, kendisine bağlanmış coğrafi bölgedeki şizofreni tanısı olan hastaların ve ailelerin bilgilendirildiği, hastanın ayaktan tedavisinin yapıldığı ve takip edildiği; rehabilitasyon, psikoeğitim, iş-uğraş terapisi, grup veya bireysel terapi gibi yöntemlerin kullanılarak hastanın toplum içinde yaşama becerilerinin artırılmasını hedefleyen, psikiyatri klinikleri ile ilişki içinde çalışan ve gerektiğinde mobilize ekiplerle hastanın yaşadığı yerde takibini yapan birimler olarak çalışmaktadır.
Hasta yakınları ile işbirliği kurabilmek; hem hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilmek hem de hasta yakınlarına destek olabilmek açısından önemlidir. Bu nedenle Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nde aile psikoeğitimi verilmektedir. Bu eğitimler; şizofreni hastasının tedaviye uyumu ile hem hastanın hem aile üyelerinin yaşam kalitesini arttırmakta ve tedavi süreci sorumluluğunu paylaşma gibi konularda destek sağlamaktadır.
Tedavi uyumu ve aile desteğiyle pek çok şizofreni hastası toplum içinde günlük yaşamlarını sürdürebilmektedir.
Şizofren tanılı hastalar Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinde (TRSM) tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanabilir.
Okul Çağı Çocuğu Kimdir?
Okul çağı çocuğu denildiği zaman 6-12 yaş arası çocuk grubu akla gelmektedir. Ancak değişen yaşam şartları ile çocukların anaokulu ve okulla başlama yaşları daha erken dönemlere de denk gelebilmektedir.
Okul Çağı Çocukluk Dönemi Özellikleri Nelerdir?
Ev yaşamından dış dünyaya, okul ortamına geçişin yaşandığı bu dönemde çocuklar fiziksel, ruhsal ve sosyal anlamda değişim ve gelişim göstermekte ve okul öncesi dönemden farklı gereksinimlere ihtiyaç duymaktadırlar. Ailenin etkisi sürmekle beraber artık öğretmen, arkadaş gibi diğer kişiler de çocuğun gelişiminde önemli etkilere sahip olmaktadırlar. Okuma yazmanın öğrenilmesi, akran etkisi, bedensel değişim, cinsiyet farkındalığı, grup oyunları, bireysel gelişim bu dönemin önde gelen başlıca özelliklerindendir.
Okul Çağı Çocuğu Olan Ebeveynleri Ne Bekler?
Haber almanın kolaylaştığı ancak bilgi kirliliğinin de bir o kadar çoğaldığı günümüzde okul çağı çocuklarının olası gelişimsel süreçlerini sağlıklı/sağlıksız olarak nitelendirilen özelliklere dikkat etmek gerekmektedir. Gerek kreş dönemi gerekse okul başlangıç dönemine özgü sorunlarla karşılaşan ebeveynler çoğunlukla sağlıksız bilgi kaynaklarından dolayı ya ciddi düzeyde sıkıntı yaşamakta ya da çözüm yollarını uygunsuz yerlerde aramaktadırlar. Bazen de yardım alınması gereken noktalarda yardım aramaktan kaçınmakta, durumu görmemezlikten gelmektedir. Her iki yaklaşımın da çocuklara zarar vereceği kaçınılmazdır. Yine günümüz vazgeçilmezi olan sosyal medya ile kendi çocuklarının kişisel özelliklerini, aile yapısını gözetmeksizin standart bir büyüme, gelişme ve davranım özelliği beklemekte, sürekli akran kıyasına gitmekte ve yine masum olabilecek farklı şekilde gelişen gelişim basamaklarını birer hastalık belirtisi olarak yorumlamaktadır. Öncelikle her çocuğu kendi özelinde değerlendirmek, akranları ile kıyaslamamak, bazı gelişimsel özellikleri noktasında farklılık gösterebileceğini bilerek baskıda bulunmamak önemli olacaktır.
Okul Çağı Çocuğu İçin Ebeveynler Ne Yapmalı?
Temel yaşam hakkı olan beslenme, sağlık ve eğitim hakları hiçbir mazeret göstermeksizin özenle karşılanmalıdır. Koşulsuz sevildiklerini bilmeye ihtiyaç duydukları bu özel dönemde ebeveynleri tarafından sevilmeli, sevildikleri kendilerine hissettirilmelidir. Yine en güvendikleri, kendilerini korkmadan ifade edebilecekleri temel alanın ev ortamı olmasına çalışılmalıdır. Fikirlerine saygı duyulmalı, sadece okul başarıları değil yaşamları ile ilgili sorular sorulmalı, anlattıkları dinlenilmeli, anlattıkları ile kesinlikle dalga geçilmemeli, küçümsenmemelidir. Sordukları sorular özenle cevaplanmalı, merak duyguları köreltilmemeli, çocuklar kandırılmamalı ve geçiştirilmemelidirler. Dönemlerine uygun olacak şekilde sorumluluk verilmeli, aile içerisinde değerli hissetmelerine yardımcı olunmalıdır. Ancak sorumluluk verme noktasında kaldıramayacakları yükler de omuzlarına yüklenmemelidir. Spor ya da müzik gibi hobi alanlarında kendi seçimleri ile seçecekleri, ebeveynlerin dayatması olmayan bir alan varsa imkanlar dahilinde bu yetenekleri desteklenmelidir. Ne olursa olsun henüz çocuk oldukları, fiziksel ve duygusal açıdan bir erişkin yeterliliğine sahip olmadıkları her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklara karşı sabırlı olunmalı, varsa bir sorun, buna yönelik ilgili ve yetkili kişilerden yardım alınmasından çekinilmemelidir. Ve çocuk yetiştirirken en önemlisi sadece söylemlerle değil davranışsal anlamda çocuklara örnek olmaya çalışılmalıdır.
Kendiliğinden ve beklenmedik şekilde gelen korku ataklarıyla karakterizedir. Kişiler kalp krizi ve felç geçirmek, bayılmak, ölmek veya akıllarını kaybetmekten yoğun bir korku duyarlar. Kısa bir süre içerisinde tepe noktasına ulaşan kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, üşüme gibi belirtiler atakların karakteristiğidir.
Her panik nöbeti panik bozukluğu anlamına gelmez, başka ruhsal ve fiziksel hastalıklarda da ortaya çıkabilir.
Panik Bozukluk Ne Sıklıkta Görülür?
Yaşam boyu en az bir panik nöbeti geçirme olasılığı %10’dur. Hemen her yaşta başlayabilmekle beraber erişkin dönemde başlangıç daha sıktır. Kadınlarda, erkeklere göre 2- 3 kat fazla görülür. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı azalır. 65 yaş üzerinde görülmesi daha nadirdir.
Panik bozukluğu agorafobi ile birlikte olabilir. Agorafobi, yalnız sokağa çıkmaktan, kapalı bir yerde (otobüs veya sinema salonu) sıkışıp kalmaktan, çıkamamaktan duyulan aşırı korkudur. Böyle durumlarda bireyler, panik atağı geçireceğinden veya utanılacak bir duruma düşeceklerinden ve yardım alamayacaklarından aşırı korku duyarlar. Bu durumlardan kaçınırlar veya güvenlik sağlayıcı davranışları devreye sokarlar (biriyle dışarı çıkmak, kapıya en yakın yerde oturmak gibi).
Panik Bozukluk Nedenleri Nelerdir?
Diğer ruhsal rahatsızlıklarda olduğu gibi panik bozukluğun etiyolojisinde ruhsal ve biyolojik etkenler birlikte etkileşerek rol oynamaktadırlar.
Bedensel duyumların yanlış yorumlanması ve felaketleştirilmesi gibi çarpıtmaların korkuyu tetikleyerek tam bir atağı başlatması, ayrılık anksiyetesi veya öfkeden duyulan rahatsızlık gibi etkenler ve ölüm korkusu gibi etmenler ruhsal etkenleri oluşur.
Panik Bozukluk Belirtileri Nelerdir?
Panik atağı sırasında hasta aşırı endişeli görünmektedir. Telaşlı konuşur ya da konuşamaz. Zihni bulanık gibidir. Kendini garantiye almak için bir yere oturur veya donup kalır. Düşünce içeriğinde bayılacağı, öleceği, ölmesine neden olacak ağır bir hastalık geçirmekte olduğu yer alır. Panik atağı dışındaki zamanlarda tekrar panik atağı geçireceğine dair düşünceleri olur. Atak sırasında (normalde veya başka bir hastalık nedeniyle olmayan) aşırı terleme, yüz kızarıklığı, kan basıncının ve nabzın yüksekliği, ellerde titreme ve hızlı soluk alıp verme görülebilir. Ataklar dışındaysa tamamen normal görünür.
Panik Bozukluk Tedavisi Nedir?
İlaç ve psikoterapi oldukça tedavide oldukça etkilidir ve tam düzelme sağlanabilmektedir. Hastalığın sıklığı, tanısı, oluş mekanizmalarının açıkça anlatıldığı ruhsal eğitimin tedavide önemli bir etkisi vardır. Hastalık belirtileri düzeldikten sonra tedaviye doktor önerdiği sürece devam edilmelidir.
Bu belirtilerin çoğundan şikayetçi iseniz bu durumda aile hekiminize ya da bir psikiyatri polikliniğine başvurmanızı öneririz.
Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkilere ruhsal travma diyoruz. İnsan hayatında sıkıntı ve üzüntü yaratan pek çok olay olur, ancak bunların tümü ruhsal travma ortaya çıkarmaz. Savaşlar, patlamalar, doğal afetler (deprem, sel, yangın gibi), işkence, tecavüz, kazalar, şiddet olayları ruhsal travmaya neden olabilir.
Yaşanılan bir olayın ''ruhsal travma'' olarak adlandırılabilmesi için;
- Kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma, kendisi veya başkasının fizik bütünlüğüne karşı bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş olması,
- Bu olay karşısında aşırı korku, dehşete düşme, çaresizlik tepkileri gibi vermiş olması gerekir.
Her travmatik olayın etkisi de, kişiler için aynı değildir. Travmaya yüklenen anlam, kişinin geçmiş yaşantıları, stresle başa çıkma kapasitesi, sosyal desteği ve genetik yapısı da travma üzerine belirleyici faktörlerdir.
Travma çok çeşitli psikiyatrik belirti ve hastalıklara yol açabilir. Akut Stres Tepkisi, Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), Travmatik Yas, Depresyon, Alkol-Madde Kullanım Bozuklukları, Anksiyete ve Duygudurum Bozuklukları, Psikotik bozukluklar gibi tablolar travmadan sonra ortaya çıkabilir.
Travma Sonrası Stres Hastalığı Belirtileri:
1- Yeniden Yaşama Belirtileri:
Bu grupta yer alan belirtiler; kişinin travmatik olayı elinde olmadan tekrar tekrar anımsaması, olayla ilgili kabuslar görmesi, bazen olayı yeniden yaşıyor gibi hissetmesi, olayı hatırlatan durumlarla karşılaştığında yoğun psikolojik sıkıntı duyması ve/veya fiziksel tepkiler yaşamasıdır.
2- Kaçınma-Küntleşme Belirtileri:
Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur.
3- Artmış Uyarılmışlık Belirtileri:
Bu grupta yer alan belirtiler; kişinin uykuya dalmada ya da uykuyu sürdürmede güçlük çekmesi, çabuk sinirlenme hali ve öfke patlamaları yaşaması, kendini sürekli tetikte hissetmesi, aşırı irkilme tepkileri vermesi, yoğunlaşma ve dikkat güçlükleri yaşamasıdır. Çoğu travmayı yaşamış kişiler uyku probleminden şikâyet ederler. Akşamları uykuya dalmakta zorluk çekerler ve geceleri sürekli ter içerisinde ve şiddetli kalp çarpıntısıyla uyanırlar. Sabahları kendilerini yorgun hissederler, bitkindirler ve konsantre olmakta güçlük çekerler. Ayrıca çoğu kişi travma öncesinden çok daha çabuk uyarıldıklarını ve genellikle küçük şeyler nedeniyle bile öfke patlamaları yaşadıklarını bildiriyorlar
Tedaviler
Travma sonrası stres hastalığının tedavisinde hem ilaçların hem de psikolojik tedavilerin etkili olduğu gösterilmiştir. Travmatik olaydan herkesin aynı oranda etkilenmediği açıktır. Travmayla ilgili az sayıda ruhsal belirtisi olsa da hayatı çok fazla etkilenmemiş birçok insan vardır. Bazı kişiler için ise travmatik stres belirtileri iş ve sosyal hayatı çok ciddi biçimde engelliyor olabilir. Bu nedenle travmanın etkilerinin giderilmesi için herkesin ihtiyacına göre farklı tedavi yaklaşımları planlanmalıdır:
Ruhsal travmanın etkileri tedavi edilebilir durumlardır. Yardım aramaktan kaçınmamak ise tedavinin ilk basamağıdır.
Lütfen kendinizde veya yakınlarınızda travma ile ilgili ruhsal sorunlar gözlüyor iseniz, bu konuda danışmanlık ve bilgi alabileceğiniz merkezlere başvurunuz.
Özgül Öğrenme Güçlüğü(ÖÖG); zekası normal / normalin üstünde bir çocuğun iyi eğitim alıyor olmasına rağmen okuma-yazma veya matematik becerilerinde yaşıtlarına ve zekasına oranla düşük başarı göstermesidir.
Sıklık Yaygınlık
Araştırmalar öğrenme güçlüğünün erkek çocuklarda daha sık rastlandığı görülmüştür. Yaygınlık ile ilgili rakamlar farklılık göstermesine rağmen öğrenme güçlüğü olan çocukların sayısının özel eğitimdeki en büyük grup olduğu ve özel eğitimde yaklaşık olarak % 50’lik bir dilimi kapsadığı belirtilmektedir.
Belirtileri Nelerdir?
Özgül Öğrenme Güçlüğü(ÖÖG) genellikle ilkokul döneminde fark edilebilmekle birlikte belirtilerini 3 ana başlıkta inceleyebiliriz;
Okuma yazma alanında;
- Okurken ya da yazarken harflerin ya da sayıların yönünü ters yazma, kelimeleri sondan başa doğru, sanki aynadan görüyormuş gibi yazma
- Kelimeleri tersten okuyup yazma ( ev yerine ve gibi )
- Harf atlayarak, kelimeyi eksik yazma, noktalı ve noktasız harfleri yanlış yazma
- Okurken ya da yazarken harf karıştırma ( b yerine d gibi )
- Okurken sıklıkla bulunduğu yeri kaybetme ya da satır atlama
- Yazı yazarken çok çabuk yorulma
Matematik alanında;
- Sayıları ve matematik sembollerini öğrenememe
- Basit işlemleri öğrenememe
- Problemleri anlayıp işleme geçirmekte güçlük
- Çarpım tablosunu ezberlemekte zorlanma
Diğer alanlarda;
- Dün / Bugün / Yarın gibi zaman kavramlarını zor öğrenme, doğru kullanamama
- Saati zor öğrenme
- Sağını solunu öğrenememe
- Ayları, günleri, alfabenin harflerini doğru sırasıyla öğrenememe
- Yaşadığı bir olayı, seyrettiği bir filmi sırasıyla aktaramama
- Çevreyi çok iyi tanıdığı halde yön bulmada güçlük çekme
- Masanın üzerinde ya da çekmecede duran gözünün önündeki eşyayı bulamama vb. belirtiler görülüyorsa çocuğun Özgül Öğrenme Güçlüğü bakımından değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çocuğumda ÖÖG Olduğundan Şüpheleniyorsam Ne yapmalıyım?
Özgül Öğrenme Güçlüğü(ÖÖG) zihinsel gerilik değildir. ÖÖG olan çocukların genel zihinsel performansları normal olmasına karşın okuma-yazma veya matematik alanlarında sorunlar yaşadıkları görülmektedir.
Eğer çocuğunuzda ÖÖG olduğunu düşünüyorsanız en yakın Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanına başvurunuz. Unutulmamalıdır ki, erken tanı ve müdahale için ayrıntılı değerlendirme ve uzman görüşü oldukça önemlidir.
TRSM’ler, kendisine bağlanmış coğrafi bölgedeki ağır ruhsal rahatsızlığı olan hastaların (özellikle şizofreni hastaların) ve ailelerin bilgilendirildiği, hastanın ayaktan tedavisinin yapıldığı ve takip edildiği; rehabilitasyon, psikoeğitim, iş-uğraş terapisi, grup veya bireysel terapi gibi yöntemlerin kullanılarak hastanın toplum içinde yaşama becerilerinin artırılmasını hedefleyen, psikiyatri klinikleri ile ilişki içinde çalışan ve gerektiğinde mobilize ekiplerle hastanın yaşadığı yerde takibini yapan birimler olarak planlanmıştır. Bu sayede TRSM’ler ağır ruhsal bozukluğu olan hastalar için verilen hizmetin ana düzenleyicisi ve kontrol merkezi olmaktadır. Merkezin ekibi ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, hemşire, iş uğraşı terapisti yada usta öğretici, tıbbi sekreter, idari ve teknik personel, şoför, temizlik elemanı ve güvenlik görevlisinden oluşmaktadır.
Ülkemizde 78 ilde 163 TRSM aktif olarak hizmet vermekte olup, hedefimiz 236 TRSM’ye ulaşmaktır.
Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) İletişim Bilgileri
NO |
İL |
TRSM ADI |
ADRES |
TELEFON |
1. |
ADANA |
ÇUKUROVA TRSM |
BELEDİYEEVLERİ MAH. TURGUT ÖZAL BUL.NO:230 ÇUKUROVA/ADANA |
03222480026 05532672720 |
ADANA |
SEYHAN TRSM |
YENİBARAJ HACI ÖMER SABANCI CAD. SEYHAN/ADANA |
03223215752/1615 |
|
ADANA |
SARIÇAM TRSM |
GÜLTEPE MAH.636 SOK. (ÖMER KANAT BİLEN İLKOKULU YANI) SARIÇAM/ADANA |
03223413430 |
|
ADANA |
KOZAN TRSM |
KARACAOĞLAN MAH. TURGUR ÖZAL BUL. NO:151 KOZAN/ADANA |
05495162025 |
|
ADANA |
MEYDAN TRSM |
MEYDAN, KIBRIS CD. 5/A, 01070 SEYHAN/ADANA |
(0322) 433 32 73 |
|
ADIYAMAN |
ADIYAMAN TRSM |
ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 82. YIL EK 1 HİZMET BİNASI MERKEZ ADIYAMAN |
04162161015/3142 |
|
AFYON KARAHİSAR |
AFYONKARAHİSAR TRSM |
ALİ ÇETİNKAYA MAH. ATATÜRK CAD. NO:12 MERKEZ/AFYONKARAHİSAR |
02722133960 |
|
AĞRI |
DOĞUBAYAZIT TRSM |
AĞRI YOLU ÜZERİ 4.KM YILANLI KÖYÜ DOĞUBAYAZIT/AĞRI |
04723126047 |
|
AĞRI |
MERKEZ TRSM |
AĞRI DEVLET HASTANESİ KARAKÖSE EK HİZMET BİNASI GİRİŞ KAT |
05468774821 |
|
AĞRI |
PATNOS TRSM |
BİTLİS BULVARI 04500 YALÇINKAYA KÖYÜ/PATNOS/AĞRI |
04726161556/1863 |
|
AKSARAY |
AKSARAY TRSM |
AKSARAY DEVLET HASTANESİ TOPLUM RUH SAĞLIĞI MERKEZİ , ZAFER MAHALLESİ , NEVŞEHİR CADDESİ AKSARAY/MERKEZ |
03822129100 |
|
AMASYA |
AMASYA TRSM |
BAHÇELER İÇİ MAH.YENİÇERİ CAD.NO:36 AMASYA |
03582184002 |
|
ANKARA |
KEÇİÖREN TRSM |
GENERAL TEVFİK SAĞLAM CD. ESERTEPE MAH. ŞEHİT VELİ KARA SK. NO:13 KEÇİÖREN |
03123230077 |
|
ANKARA |
ETİMESGUT TRSM |
İSTASYON MAH.ALAN SK.25/A ETİMESGUT | 03122433318 | |
ANKARA |
DIŞKAPI TRSM | İRFAN BAŞTUĞ CD. KAVACIK SUBAYEVLERİ MAH.97/A KEÇİÖREN | 03123186610 | |
ANKARA |
SİNCAN TRSM |
GOP MAH.ŞEHİT ADEM PAMUKÇU SK.NO:18 SİNCAN | 03122737871 | |
ANKARA |
ANDİÇEN TRSM |
MAHMUT ESAT BOZKURT CD.AHMET ANDİÇEN KANSER ARAŞTIRMA TANI TEDAVİ MERKEZİ 06420 ÇANKAYA | 03124340990/91/6313 | |
ANKARA |
BAHÇELİEVLER TRSM |
AZERBEYCAN CD.NO:43 BAHÇELİEVLER ÇANKAYA | 03122125988 | |
ANKARA |
NUMUNE TRSM |
GAYRET MAHALLESİ AŞIK ÇELEBİ SOKAK NO:7 YENİMAHALLE /ANKARA | 03123431120
03123431100 03123431110 |
|
ANKARA |
YENİMAHALLE TRSM |
YENİBATI MAH.YENİBATI VİLLALARI 2407.SOK NO:3 BATIKENT YENİMAHALLE |
03125872460 |
|
ANTALYA |
AŞIR AKSU TRSM |
BURDUR YOLU ÜZERİ KEPEZ/ANTALYA |
02422510788 |
|
ANTALYA |
ANTALYA ATATÜRK DEV. HST. TRSM |
ÜÇGEN MAH. ANAFARTALAR CAD. 07040 MURATPAŞA/ANTALYA |
02423454550 |
|
ANTALYA |
ALANYA TRSM |
KIZLARPINARI MAH. 1515 SOK. NO:5 ALANYA/ANTALYA |
02425134843 |
|
ANTALYA |
MANAVGAT TRSM |
OTOGAR MEVKİ SORGUN MAH. KEMER CAD. NO:21 MANAVGAT/ANTALYA |
02427424464 |
|
ANTALYA |
KUMLUCA TRSM |
KUM MAH. MEZARLIKLI KUM SOK. NO:29-1 KUMLUCA/ANTALYA |
02428871480/265 |
|
ARDAHAN |
ARDAHAN TRSM |
İNÖNÜ MAH. SU GÖZE MEVKİİ GÖLE YOLU ÜZERİ,ARDAHAN DEVLET HASTANESİ ZEMİN KATI, ARDAHAN/MERKEZ |
04782113044/10-23 |
|
ARTVİN |
ARTVİN TRSM |
YENİ MAHALLE DEVLET LOJ. KAT:1/NO:1 ARTVİN MERKEZ |
04662125077 |
|
AYDIN |
AYDIN TRSM |
HASAN EFENDİ MAHALLESİ KIZILAY CAD. NO:13(AYDIN DEVLET HASTANESİ EK BİNASI) EFELER/AYDIN |
0256 213 90 00/2018/2015 |
|
AYDIN |
NAZİLLİ TRSM |
CUMHURİYET MAH. 228 SOKAK NO:2(DENİZLİ KARAYOLU ÜZERİ ESKİ SSK HASTANESİ BAHÇESİ)NAZİLLİ/AYDIN |
02563134902 |
|
AYDIN |
SÖKE TRSM |
KONAK MAH. BAYGÜR SOKAK( ESKİ DİŞ HASTANESİ) 09200 SÖKE/AYDIN |
02565184166 |
|
AYDIN |
KUŞADASI TRSM |
Türkmen mah. Bayraklı Dede Mevkii Hülya Koçyiğit Blv- Kuşadası / Aydın |
0-256-618 24 14 |
|
BALIKESİR |
BALIKESİR TRSM |
TURGUT SOLAK EK HİZMET BİNASI DUMLUPINAR MH.KOCA OKUL SK.NO.28/9 KARESİ/BALIKESİR |
02662396000 |
|
BALIKESİR |
BANDIRMA TRSM |
SUNULLAH MH.LALELİK MEVKİ DİŞ HASTANESİ YANI ESKİ SSK HASTANESİ BANDIRMA/BALIKESİR |
02667381403 |
|
BALIKESİR |
ATATÜRK ŞEHİR HASTANESİ TRSM |
DUMLUPINAR, KOCA OKUL SK. 28-10, 10010 BALIKESİR MERKEZ/BALIKESİR |
0266 460 40 00 |
|
BARTIN |
BARTIN TRSM |
TUNA MAHALLESİ TÜRBE YOLU ÇIKMAZ SOKAK NO:14 (TUNA ASM YANI) MERKEZ/BARTIN |
03782283645 |
|
BATMAN |
BATMAN TRSM |
ÜLTEPE MAH. DEMOKRASİ BULVARI ESKİ DEVLET HAS. BAHÇESİ NO :1 MERKEZ/BATMAN |
04882211328 |
|
BAYBURT |
BAYBURT TRSM |
ŞİNGAH MAHALLESİ, İBNİ SİNA CD. NO:20, 69000 MERKEZ/BAYBURT |
04582119191 |
|
BİLECİK |
BİLECİK TRSM |
ERTUĞRULGAZİ MAH. TARLABAŞI SOKAK NO:11040 MERKEZ/BİLECİK |
02282121036 |
|
BİLECİK |
BOZÜYÜK TRSM |
4 EYLÜL MAH.892 SOKAK NO:1 DİŞ HASTANESİ 1.KATI BOZÜYÜK/BİLECİK |
02283143710/3166 |
|
BİNGÖL |
BİNGÖL TRSM |
YENİŞEHİR MAH. YENİŞEHİR DEVLET HASTANESİ EK BİNA YANI MERKEZ/BİNGÖL |
04262142217/351 |
|
BİTLİS |
BİTLİS TRSM |
5 MİNARE MAH. BİTLİS DEVLET HASTANESİ, TOPLUM RUH SAĞLIĞI MERKEZİ KAT:1 |
04342468420/1662 |
|
BOLU |
BOLU TRSM |
GÖLYÜZÜ MAHALLESİ ÇAYIRPINAR SOKAK( ESKİ MİT BİNA VE LOJMANLARI ) |
03742128024 |
|
BURDUR |
BURDUR TRSM |
ATATÜRK MAH.FETHİYE YOLU 7. KİLOMETRE KEMAL ERDEM BULVARI (ESKİ KADIN DOĞUM HASTANESİ) |
02482334707 |
|
BURSA |
ÇEKİRGE TRSM |
Hüdavendigar mah. İkinci nazlı cd. Hastane blok. No:30 Osmangazi |
02242393636 |
|
BURSA |
YILDRIM TRSM |
Bağlaraltı mah. 1. cad no 96/A YILDIRIM |
02243411879 |
|
BURSA |
NİLÜFER TRSM |
Görükle göçmen konutları Kurutluş mah. Halide edip adıvar cad. No: 18 Nilüfer |
8002100/2332 |
|
BURSA |
OSMANGAZİ HÜRRİYET TRSM |
İstiklal Mah.Edirne Şehitleri Sok. No:16 Osmangazi/BURSA |
0-224-245 14 82 |
|
BURSA |
GEMLİK TRSM |
Hisar Mah Pınar sok no :12 Gemlik |
02245130874 |
|
ÇANAKKALE |
ÇANAKKALE TRSM |
ESENLER MAH. ÇANAKKALE DEVLET HASTANESİ EK BİNA MERKEZ/ÇANAKKALE |
02862171088/5282-5283 |
|
ÇANKIRI |
ÇANKIRI TRSM |
AKSU MAHALLESİ, ÖĞRETMENLER CADDESİ, NO:12 (ESKİ DEVLET HASTANESİ) |
03762131098 |
|
ÇORUM |
ÇORUM TRSM |
BAHÇELİEVLER MH. GAZİ CD. NO:84 MERKEZ-ÇORUM |
05303434123 03642230300/3602 03642230356 |
|
DENİZLİ |
SERVERGAZİ TRSM |
BAHÇELİEVLER MH. 3096 SK. NO:4 MERKEZEFENDİ/DENİZLİ |
02583613232-5500 |
|
DENİZLİ |
DENİZLİ TRSM |
GERZELE MH. GERZELE CD.NO:62 MERKEZEFENDİ/DENİZLİ |
02583737338 |
|
DİYARBAKIR |
DİYARBAKIR TRSM |
DR. ŞEREF İNAL ÖZ CD. SELAHADDİN EYYUBİ HASTANESİ (ESKİ GÖĞÜS HASTANESİ POLİKLİNİĞİ) YENİŞEHİR/DİYARBAKIR |
04122285430/1556-1558-1562 |
|
DÜZCE |
DÜZCE TRSM |
KOÇYAZI MAHALLESİ 2400. SOKAK METEK TOKİ KONUTLARI MERKEZ-DÜZCE |
03805143586 |
|
EDİRNE |
MERKEZ TRSM |
SARICAPAŞA MAH. ÇUKUR SK. ESKİ DEVLET HASTANESİ EDİRNE |
02842145510/2205 |
|
EDİRNE |
KEŞAN TRSM |
YUKARI ZAFERİYE MAH. İMAMHATİP LİSESİ ALT KATI KEŞAN/EDİRNE |
02847143434/165 |
|
ELAZIĞ |
ELAZIĞ TRSM |
İCADİYE MAH. YAKUP ŞEVKİ CAD. NO: 39 ELAZIĞ |
04242129744 |
|
ERZİNCAN |
ERZİNCAN TRSM |
BAHÇELİEVLER MAH. ADNAN MENDERES BULVARI NO:1 MERKEZ/ ERZİNCAN |
04462241685 |
|
ERZURUM |
ERZURUM TRSM |
Çaykara Caddesi Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ek Hizmet Binası Yakutiye ERZURUM |
04422321164 |
|
ESKİŞEHİR |
ESKİŞEHİR TRSM |
Yunus Emre Devlet Hastanesi Zübeyde Hanım Yerleşkesi |
0-222-224 20 00 |
|
GAZİANTEP |
ŞAHİNBEY TRSM |
MÜCAHİTLER MAH. ALİ FUAT CEBESOY BULVARI ŞEHİTKAMİL |
03422210709 |
|
GAZİANTEP |
ŞEHİTKAMİL TRSM |
EYÜP SULTAN MAH. MERVEŞEHİR UZAY ÇATILI PAZAR YERİ ARKASI ŞEHİTKAMİL |
03423242270 |
|
GAZİANTEP |
NİZİP TRSM |
MEVLANA MAHALLESİ, SEYİT HASAN SOKAK NİZİP/GAZİANTEP |
03425175400 |
|
GAZİANTEP |
DR.ERSİN ASLAN TRSM |
Eyüpoğlu Mahallesi, Hürriyet Cd. No:40, 27010 Şahinbey/Gaziantep |
0-342 221 07 00 |
|
GİRESUN |
GİRESUN TRSM |
TEYYAREDÜZÜ MAHALLESİ.ATATÜRK BULVARI.NO:325 |
04542700071 |
|
GÜMÜŞHANE |
GÜMÜŞHANE TRSM |
GÜMÜŞHANE DEVLET HASTANESİ ÖZCAN MAHALLESİ DALTABAN MEVKİİ MERKEZ/GÜMÜŞHANE |
04562131556/1651 |
|
HAKKARİ |
YÜKSEKOVA TRSM |
23 NİSAN CADDESİ ADLİYE ARKASI ESKİ DEVLET HASTANESİ BİNASI |
04383514944 |
|
HATAY |
ANTAKYA TRSM |
AKASYA MAH. E7 SK. 2. ETAP TOKİ ARKASI NO:23 ANTAKYA/HATAY |
03262216090 |
|
HATAY |
İSKENDERUN TRSM |
NUMUNE MAH. İSKENDERUN DEVLET HASTANESİ YENİ BİNA İSKENDERUN/HATAY |
03266182424 |
|
HATAY |
KIRIKHAN TRSM |
Mimar Sinan Mah.719 Sok.No:5 Kırıkhan/Hatay |
0-326-344 60 03 |
|
HATAY |
REYHANLI TRSM |
Yeni Mah.128 Sok.No:18 Reyhanlı/Hatay |
0-326-413 10 50 |
|
ISPARTA |
ISPARTA TRSM |
DOĞANCI MAH. YOKUŞ BAŞI SOK. NO:34 32100 MERKEZ/ISPARTA |
02462115480 02462115485 |
|
İSTANBUL |
ŞİŞLİ TRSM (NİŞANTAŞI) |
VALİ KONAĞI CAD. MÜFİDE TÜLAY SOK: NO:31 /ŞİŞLİ |
02122961943 |
|
İSTANBUL |
BAKIRKÖY TRSM |
ZUHURAT BABA MAH. BAKIRKÖY RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI E.A.HASTANESİ BAKIRKÖY |
02124091515/2339 |
|
İSTANBUL |
EYÜP TRSM |
SARIGÖL MAH. ORDU CAD. ÇINARCIK SK. NO:58 GAZİOSMANPAŞA |
02124184848 |
|
İSTANBUL |
BAHÇELİEVLER TRSM |
KOCASİNAN MAH. GÜNEŞLİ CAD. NO:28 /BAHÇELİEVLER |
02124745422 |
|
İSTANBUL |
FATİH TRSM |
FEVZİ PAŞA CAD. NO: 96 YAVUZ SELİM /FATİH |
02125315104 |
|
İSTANBUL |
KAĞITHANE TRSM |
ÇAĞLAYAN, BAHAR SK. NO:49, 34403, 34403 KÂĞITHANE/İSTANBUL |
021229413 73 |
|
İSTANBUL |
KÜÇÜKÇEKMECE TRSM |
FEVZİ ÇAKMAK MAH. AHMET KOCABIYIK SOK. NO:20 SEFAKÖY/ KÜÇÜKÇEKMECE |
02125413153 |
|
İSTANBUL |
ZEYTİNBURNU TRSM |
ÇIRPICI MAH. PROF. DR. TURAN GÜNEŞ CAD. NO: 159/1-A ZEYTİNBURNU |
02125587856 |
|
İSTANBUL |
ESENLER TRSM |
GENÇOSMAN MAH. ÇİNÇİN DERESİ CAD. YEŞİM SOK. NO:3 KAT 4 GÜNGÖREN |
02126107517 |
|
İSTANBUL |
GÜNGÖREN TRSM |
SANAYİ MAH. PİYALE SOK. NO:16 GÜNGÖREN |
02126422615/15 |
|
İSTANBUL |
BAĞCILAR TRSM |
BARBOROS MAH. 6/1 SOKAK/ BAĞCILAR |
02126575780 |
|
İSTANBUL |
ESENYURT TRSM |
CUMHURİYET MAHALLESİ NAZIM HİKMET BULVARI 439.SOKAK 347 ADA 4 PARSEL/ESENYURT |
02128525824 |
|
İSTANBUL |
KADIKÖY |
19 MAYIS MAHALLESİ SİNAN ERCAN CAD. NO:29 34736 KADIKÖY |
02163025959/341 |
|
İSTANBUL |
BEYKOZ |
PAŞABAHÇE MAH. BEYAZ ERGUVAN CAD. NO:3/1 BEYKOZ |
02163232503 |
|
İSTANBUL |
TUZLA |
MİMAR SİNAN MAH. EMİROĞLU CAD. HAKAN SOK. NO:2 TUZLA |
02164231759/151 |
|
İSTANBUL |
MALTEPE |
FEYZULLAH MAH. OĞUZHAN CAD. NO:14 MALTEPE |
02164574400 |
|
İSTANBUL |
PENDİK |
TOP SELVİ MAH. REFAH SOK. NO:14 KARTAL |
02164737284 |
|
İSTANBUL |
KARTAL |
UĞUR MUMCU MAH. ŞEYH ŞAMİL CAD. KARTAL BELEDİYESİ YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTME MERKEZİ GİRİŞ KAT / KARTAL |
02164751770 |
|
İSTANBUL |
SULTANBEYLİ Sorumlu Hekim Hatice Kaya Yılmaz |
ADRES: MECİDİYE MAH. FATİH BULVARI NO: 456 SULTANBEYLİ |
0216 496 35 24 |
|
İSTANBUL |
ÜSKÜDAR |
BEYLERBEYİ MAH. ŞEMSİ BEY SOK. NO:7 BEYLERBEYİ / ÜSKÜDAR |
02165579102 |
|
İSTANBUL |
ÇEKMEKÖY |
ÇAMLIK MAH. BAHAR SOK. NO:19/ ÇEKMEKÖY |
02166417740/41 |
|
İSTANBUL |
SARIYER |
BAHÇEKÖY MERKEZ MAH. VALİDE SULTAN CAD. NO:34/ SARIYER |
032344442003/2007 |
|
İSTANBUL |
BAĞCILAR MEYDAN TRSM |
Yavuz Selim Mah.1024 Sok.Cevahir Apt(Saraybosna Parkı Karşıcı)Bağcılar/İstanbu |
0-212-434 54 42 |
|
İZMİR |
KATİP ÇELEBİ TRSM |
ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BASIN SİTESİ - İZMİR |
02322434343/3141/1041 |
|
İZMİR |
BOZYAKA TRSM |
BAHAR MAH. SAİM ÇIKRIKCI CAD. NO:59, 35170 BOZYAKA/İZMİR |
02322505050/6024 |
|
İZMİR |
ÇİĞLİ TRSM |
1013 SOK. NO:42 ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ ÇİĞLİ/İZMİR |
02323767860 |
|
İZMİR |
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ TRSM |
EGE ÜNİVERSİTESİ. RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANA BİLİM DALI BİNASI BORNOVA/İZMİR |
02323902490 02323902475 |
|
İZMİR |
BUCA TRSM |
KARANFİL MAH. 1111 SOK. NO:10 (ÇİMENTAŞ SEMT POLİKLİNİĞİ ALT KAT) BUCA/İZMİR |
02324205555 |
|
İZMİR |
MENEMEN TRSM |
MENEMEN DEVLET HASTANESİ. C BLOK MENEMEN/İZMİR |
02324443518/1283 |
|
İZMİR |
TEPECİK TRSM |
SÜMER MAH. 453 SOK. NO:2 KONAK/İZMİR (ESKİ KONAK DOĞUMEVİ) |
02324890909/232-355 |
|
İZMİR |
TİRE TRSM |
ATATÜRK MAH. SABİHA GÖKÇEN CAD. 9/B TİRE/İZMİR |
02325001522 |
|
İZMİR |
ÖDEMİŞ TRSM |
ANAFARTALAR MAHALLESİ, SARAÇOĞLU CADDESİ NO:120, ÖDEMİŞ/İZMİR |
02325445113/136 |
|
İZMİR |
KEMALPAŞA TRSM |
SOĞUKPINAR MAH. 256 SOK. NO:2/7 KEMALPAŞA/İZMİR |
02328786707 |
|
İZMİR |
BERGAMA TRSM |
FATİH MAH.SOMA ASFALTI, KONFOR APT. NO:50 BERGAMA/İZMİR |
02326315828 |
|
İZMİR |
TORBALI TRSM |
YEDİEYLÜL MAH.EKOTEN CAD.NO:2 TORBALI/İZMİR |
0-232-856 62 70 |
|
İZMİR |
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ |
KAZIMDİRİK, EGE ÜNV. HST. NO:9, 35100 BORNOVA/İZMİR |
0 232 388 10 23 |
|
K.MARAŞ |
ŞİRİKÇİOĞLU TRSM |
KAYABAŞI MAH. ŞEHİT İLBEYİ CAD. NO:40 DULKADİROĞLU/K.MARAŞ |
03442219452 |
|
K.MARAŞ |
ELBİSTAN TRSM |
ELBİSTAN DEVLET HASTANESİ KARAELBİSTAN MAH. ELBİSTAN/K.MARAŞ |
03444134979 |
|
K.MARAŞ |
AFŞİN TRSM |
AFŞİN DEVLET HASTANESİ YANI YEŞİLYURT MAH. TOKİ YOLU ÜZERİ AFŞİN/K.MARAŞ |
03445115305/1038 |
|
KARABÜK |
KARABÜK TRSM |
BAYIR MAH. KEMAL GÜNEŞ CAD. NO:139 KARABÜK |
03704242574 |
|
KARAMAN |
KARAMAN TRSM |
ÜNİVERSİTE MH. 1984 SK. NO:1 KARAMAN DEVLET HASTANESİ |
03382263190 |
|
KARS |
HARAKANİ TRSM |
Yenişehir Mahallesi, İsmail Aytemiz Blv. No:55, 36200 Merkez/Kars Merkez/Kars |
0-474-212 56 68 |
|
KASTAMONU |
KASTAMONU TRSM |
SARAÇLAR MAH. ESKİ ARAÇ YOLU SOKAK ESKİ TURAŞ OTEL 2. KAT |
05302313375 |
|
KAYSERİ |
TRSM-1/MEYDAN |
SERÇEÖNÜ MAH.AHMETPAŞA CAD. NO:6 KOCASİNAN/KAYSERİ |
03523368888/1072 |
|
KAYSERİ |
TRSM-2/ERKİLET |
ORUÇREİS MAH. ERKİLET BULVARI HUZUREVİ YANI ERKİLET/KAYSERİ |
035233688884/4257 |
|
KIRIKKALE |
KIRIKKALE TRSM |
YENİŞEHİR MAH. 362 SOK. NO:61/9 HACIBEY TOKİ/YAHŞİHAN/KIRIKKALE |
03182341688 |
|
KIRKLARELİ |
KIRKLARELİ TRSM |
KIRKLARELİ DEVLET HASTANESI |
02882141043 |
|
KIRKLARELİ |
LÜLEBURGAZ TRSM |
EDİRNE BAYIRI MEVKİİ DERE MAH.NO:2 |
02884171224 |
|
KIRŞEHİR |
KIRŞEHİR TRSM |
BAHÇELİEVLER MAHALLESİ 24 ARALIK CADDESİ NO:18 KIRŞEHİR |
03862526505 |
|
KİLİS |
KİLİS TRSM |
ALBAYKARAOĞLANOĞLU MAHALLESİ MUSTAFA EREN CADDESİ ÇELEBİ SOKAK/MERKEZ |
03488221277 |
|
KOCAELİ |
DERİNCE TRSM |
DUMLUPINAR MAH. CUMHURİYET CAD. NO:24/A DERİNCE KOCAELİ |
02622294109 |
|
KOCAELİ |
GÖLCÜK TRSM |
Çiftlik Mahallesi, Gölcük Devlet Hst. 41650 Gölcük/Kocaeli |
||
KONYA |
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TRSM |
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ ALAEDDİN KEYKUBAT YERLEŞKESİ, TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ E BLOK ZEMİN KAT SELÇUKLU / KONYA |
03322244048 |
|
KONYA |
KONYA EAH TRSM |
YAZIR MAH. TURGUT ÖZAL CAD. NO:14/C SELÇUKLU / KONYA |
03322631450/2517 |
|
KONYA |
NUMUNE TRSM |
KUMKÖPRÜ MAH. BÜYÜK KUMKÖPRÜ CAD. NO: A/209 KARATAY / KONYA |
03323580033 |
|
KONYA |
EREĞLİ TRSM |
SÜMER MAH. KWANJİN CAD. NO: 10 EREĞLİ / KONYA |
03327131133/2207 |
|
KONYA |
AKŞEHİR TRSM |
SEYRAN MAH. DR. VAHDİ YAMALIK CAD. TRSM YENİ HASTANE YANI AKŞEHİR / KONYA |
03328122400/1603 |
|
KÜTAHYA |
KÜTAHYA TRSM |
30 AĞUSTOS MAHALLESİ ŞEHİT HARUN KAHYA SOKAK (ESKİ AZOT SİTESİ İÇİ) NO:10 |
02742241122 |
|
KÜTAHYA |
TAVŞANLI TRSM |
KAVAKLI MAHALLESİ SAĞLIK CADDESİ NO:8 TAVŞANLI/KÜTAHYA |
02746154678 |
|
MALATYA |
GÖZTEPE 1 NO'LU TRSM |
GÖZTEPE MAH. DÜLGEZADE SK. NO:20 BATTALGAZİ/MALATYA |
04223118087 |
|
MALATYA |
YEŞİLYURT TRSM |
MOLLA KASIM MAH. ALİ AĞA CAD. NO:23 YEŞİLYURT/MALATYA |
04224813738 |
|
MANİSA |
MANİSA TRSM |
DİLŞİKAR MAH. 906 SOK. NO:2 ŞEHZADELER-MANİSA |
02362398597 |
|
MANİSA |
TURGUTLU TRSM |
SUBAŞI MAH. SON SOK NO:18 (TURGUTLU DEVLET HASTANESİ BİNASI) TURGUTLU- MANİSA |
02363133089/4064 |
|
MANİSA |
AKHİSAR TRSM |
RAGIP BEY MAH. 234 SOK: NO:16 AKHİSAR-MANİSA |
02364138855 |
|
MANİSA |
SALİHLİ TRSM |
SAĞLIK MAH. ŞÜHEDA CAD. NO:45310 SALİHLİ-MANİSA |
02367131500 |
|
MARDİN |
MARDİN TRSM |
NUR MAHALLESİ VALİ OZAN CADDESİ ESKİ MARDİN DEVLET HASTANESİ EK BİNASI ARTUKLU/ MARDİN |
04822902700 |
|
MARDİN |
KIZILTEPE TRSM |
TOKi CAD. 9123. SOK. Firdevs apt. altı. No: 5 Aşitti/ Kızıltepe/Mardin |
0482312 39 44 |
|
MERSİN |
TOROS TRSM |
MESUDİYE MAH. 5103-5122 SOK. NO:22/8 AKDENİZ/MERSİN |
03243361866 03243365764 03243372355 |
|
MERSİN |
HÜSEYİN DAĞLI TRSM |
ÜNİVERSİTE CAD. 3220 SOK. NO:1 ÇİFTLİKKÖY YENİŞEHİR/MERSİN |
03243610389 |
|
MERSİN |
TARSUS TRSM |
REŞADİYE MAH. 3049 SOK. NO: 16 TARSUS/MERSİN |
03246221365 |
|
MUĞLA |
MUĞLA TRSM |
ŞEHİT ALİ ÇETİN SOKAK NO:14 DÜVEREK MAHALESİ MENTEŞE/MUĞLA |
02522160106 |
|
MUŞ |
MUŞ TRSM |
SARAY MAHALLESİ BİTLİS YOLU ÜZERİ ESKİ TEKEL DEPOLARI YANI MUŞ /MERKEZ |
04362120670 |
|
NEVŞEHİR |
NEVŞEHİR TRSM |
M.Akif Ersoy Mah. Yavuz Sultan Selim Cad. Toki 2. Etap Nevşehir Merkez, Nevşehir |
03842138839 |
|
NİĞDE |
NİĞDE TRSM |
TOPLU KONUT MAH.278.SOK. TOKİ ANADOLU LİSESİ KARŞISI BOR/NİĞDE |
03883130155 |
|
ORDU |
ORDU TRSM |
ESKİPAZAR KÖYÜ, TOKİ KONUTLARI/ORDU |
04522380366 |
|
149. |
OSMANİYE |
KADİRLİ TRSM |
ŞEHİT ORHAN GÖK MAH. ALPARSLAN TÜRKEŞ BULVARI KADİRLİ/OSMANİYE |
03287177777 |
OSMANİYE |
OSMANİYE TRSM |
KAZIM KARABEKİR MAH. MUSA ŞAHİN BULVARI NO:5/7 MERKEZ/ OSMANİYE |
03288260130 |
|
RİZE |
RİZE TRSM |
EMİNETTİN MAHALLESİ VALİLİK KARŞISI RİZE DEVLET HASTANESİ -2. KAT MERKEZ/RİZE |
04642130500/1441 |
|
SAKARYA |
SAKARYA TRSM |
VATAN MAH. SÜLEYMAN BİNEK CAD. NO:38/40 SERDİVAN/SAKARYA |
02643736227 |
|
SAMSUN |
GAZİ TRSM |
YENİDOĞAN MH. AZİZİYE CD. NO:86 İLKADIM / SAMSUN |
03623113030/1733 |
|
SAMSUN |
PELİTKÖY TRSM |
BÜYÜK OYUMCU MH. ŞENTEPE CD. NO: 71 PELİTKÖY / ATAKUM/ SAMSUN |
03624590045 |
|
SAMSUN |
BAFRA TRSM |
ALPARSLAN MH. DENİZ SK. BAFRA / SAMSUN |
03625440474 |
|
SAMSUN |
ÇARŞAMBA TRSM |
KİRAZLIKÇAY MH. DEĞİRMENBAŞI CD. ÇARŞAMBA / SAMSUN |
03628322244 |
|
SİİRT |
SİİRT TRSM |
KOOPERATİF MAH.NİHAT AYKUT CAD.EMİR YAPI NO:44/ E SİİRT |
04842901494 |
|
SİNOP |
SİNOP TRSM |
KORUCUK KÖYÜ TRAFO MAH. 32/1 MERKEZ/SİNOP |
03682714485 |
|
SİVAS |
SİVAS TRSM |
KADIBURHANEDDİN MAH. DEMİRYOLU CAD. NO:7 SİVAS/ MERKEZ (ESKİ DEMİRYOLU HASTANESİ) |
03462258080/106 |
|
ŞANLIURFA |
MEHMET AKİF İNAN EAH TRSM |
AHMET YESEVİ MH. AÇIKSU CD. DEVTEŞTİ SEMPT POLİKLİNİĞİ KAT:2 |
04143186500/4733 |
|
ŞANLIURFA |
VİRANŞEHİR TRSM |
ŞANLIURFA İLİ VİRANŞEHİR İLÇESİ VİRANŞEHİR DEVLET HASTANESİ ZEMİN KAT |
04145113007/2124 |
|
ŞANLIURFA |
SİVEREK TRSM |
ŞANLIURFA İLİ SİVEREK İLÇESİ SİVEREK DEVLET HASTANESİ ZEMİN KAT |
04145521246/3227 |
|
ŞIRNAK |
CİZRE TRSM |
SUR MAH. BANECIRF MEVKİ CİZRE/ŞIRNAK |
04866170410/2060 |
|
ŞIRNAK |
ŞIRNAK TRSM |
Bahçelievler Mahallesi, Cizre Cd., 73000 Merkez/Şırnak Merkez/Şırnak |
||
TEKİRDAĞ |
TEKİRDAĞ TRSM |
ORTA CAMİ MAHALLESİ TEKİRDAĞ DEVLET HASTANESİ EK POLİKLİNİK BİNASI ZEMİN KAT |
02822628562 02822625355/1555 |
|
TEKİRDAĞ |
ÇORLU TRSM |
MUHİTTİN MAHALLESİ OMURTAK CADDESİ ÇORLU DEVLET HASTANESİ MÜNİR ALKAN EK BİNASI |
02826511051 |
|
TEKİRDAĞ |
ÇERKEZKÖY TRSM |
İSMET PAŞA MAHALLESİ ORGANİZE EMLAK KONUTLARI YANI 53. SOKAK NO:7 KAPAKLI |
02827583722 |
|
TOKAT |
TOKAT TRSM |
DOĞUKENT MAH. 4146. SOK. TOKİ SİT. MERKEZ/ TOKAT |
03562298580 |
|
TRABZON |
KANUNİ EAH TRSM |
KANUNİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ NUMUNE KAMPÜSÜ İNÖNÜ CADDESİ ORTAHİSAR/TRABZON |
04622302301/1779 |
|
TRABZON |
SÜRMENE TRSM |
ORTA MAHALLE HÜKÜMET CADDESİ SÜRMENE/TRABZON |
04627461935 |
|
UŞAK |
UŞAK TRSM |
FEVZİ ÇAKMAK MAHALLESİ 2. ÇELEBİ SOKAK NO:13 UŞAK |
02762167003 |
|
VAN |
İPEKYOLU TRSM |
BEŞYOL MEVKİİ ESKİ DEFTERDARLIK YANI DOĞUŞ MARKETİ ÜSTÜ KAT:1 |
04322161946 |
|
YALOVA |
YALOVA TRSM |
KAZIM KARABEKİR MH. OVA SK. NO.5 MERKEZ/YALOVA |
02263591221 |
|
YOZGAT |
YOZGAT TRSM |
TEKKE MAH.ÇAMLIK CAD.66/200 YOZGAT |
03542172565 |
|
ZONGULDAK |
ATATÜRK DEV. HST. TRSM |
TERAKKİ MH. HASTANE SK. NO: 17 67100 MERKEZ/ZONGULDAK |
03722576709 |
|
ZONGULDAK |
ATATÜRK DEV HST. TRSM |
BAHÇELİEVLER MH. HASTANE SK. NO: 24 67100 MERKEZ/ZONGULDAK |
03722576709 |
TRSM Hizmetleri Nelerdir? Nasıl Müracaat Edilir?
TRSM Hizmetleri Nelerdir?
- Merkez ile ilgili hasta ve yakınlarına işleyiş ile ilgili bilgi vermek,
- Hastalara bireysel danışmanlık hizmeti vermek,
- Merkeze devamı sağlanan hastaların tedavisine düzenli devam edip etmediğini takip etmek,
- Hastanın bakım planı çerçevesinde gezici ekip tarafından ev ziyaretleri yapılması
- Grup terapisi yapmak,
- Psikososyal beceri eğitimi vermek,
- Hastanın durumuna göre uygun olarak resim, el sanatları, müzik gibi uğraşı tedavileri düzenlemek,
- Hasta ve ailelerine psiko-eğitim vermek,
- Merkeze devamı sağlanamayan hasta veya yakınlarıyla irtibat kurmak ve merkezin hastayla bağlantısını oluşturmak,
- Toplumun bilgilendirilmesiyle ilgili ve damgalama karşıtı çalışmalar yapmak
Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerine Nasıl Müracaat Edilir?
- Merkez, kendisine bağlı bölgedeki ağır ruhsal rahatsızlığı olan hastaları tespit eder ve hasta veya ailesi ile telefon yoluyla irtibat kurar.
- İl Sağlık Md Ruh Sağlığı Şube ve TSM ile bölgesindeki hasta için birlikte çalışır.
- Merkez ve uygulamalar konusunda bilgilendirme yapılarak hasta merkeze davet edilir.
- Merkeze gelemeyecek durumda olan hastalar gezici ekip tarafından ziyaret edilir ve durumları belirlenerek merkeze davet edilir.
- Merkez hizmetlerinden yararlanmak için, hastanın bizzat kendisi veya hasta yakınları tarafından talep yapılabilir.
Sosyal iletişim ve etkileşimdeki kalıcı yetersizlikler, sınırlı/yinelenen davranış örüntüleri, aynılıkta ısrarcılık, rutinlere bağlılık ve duyusal uyaranlara aşırı duyarlılık ya da duyarsızlıkla kendini gösteren ve belirtileri çok yoğun olarak 24 ay ve sonrasında ortaya çıkan bir gelişimsel yetersizliktir.
Sıklık Yaygınlık
Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), Hastalıkları Kontrol Etme ve Önleme Merkezi’nin verilerine göre, 2006 yılında her 150 çocuktan 1’inde ve 2012 yılında her 88 çocuktan 1’inde görülürken, 2014 yılında her 68 çocuktan 1’inde görülmektedir. Ayrıca erkeklerde kızlardan 3-4 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir. Fakat erkeklere oranla kızlarda daha ağır seyrettiği ve zeka geriliğinin daha fazla eşlik ettiği bilinmektedir.
Belirtileri Nelerdir?
Her çocukta farklı belirtiler gözlenmekle birlikte genel çerçevede sosyal-iletişimsel yetersizlikler ve tekrarlayıcı davranışlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı yaş gruplarına yönelik belirtileri inceleyecek olursak;
6-9 ay arasında;
- Babıldamanın (bababa, mamama gibi hece tekrarları)olmaması veya az olması,
- Karşısında konuşanın yüzüne bakmama,
- Göz kontağı kurmama ya da kısa süreli kurma(1-2 sn.),
- Karşısına geçip gülümsediğinizde tepki vermeme,
- İsmiyle seslenildiğinde bakmama,
- Kucağa alınma ya da dokunmaya karşı aşırı tepki veya tepkisizlik,
- Bazı nesnelere/oyuncaklara karşı aşırı ilgi gibi belirtiler gözleniyorsa;
1-3yaş arasında; (Daha önce normal gelişim gözlenen bebeklerde bu dönem itibariyle bazı gelişimsel bozukluklar görülebilmektedir!)
- Karşılıklı gülümsemenin olmaması,
- Göz kontağı kurmama ya da kısa süreli bakma(1-2 sn.)
- İstediği nesneyi işaret parmağıyla göstermeme ya da sizin işaret ettiğiniz nesneye bakmama,
- İsmiyle seslendiğinizde bakmama,
- Gecikmiş konuşma, (örn:2 yaşında 2 kelimeden oluşan cümle kuramama)
- Taklit gerektiren oyunlarda yetersizlik (cee-e, telefonla konuşuyormuş gibi yapma vb.),
- Takıntılı ve tekrarlayıcı davranışlar sergileme (el çırpma, dönme, sallanma, parmak ucunda yürüme vb.),
- Dönen nesnelere, ışıklı ve parlak cisimlere ilgi gösterme,
- Oyuncaklarla amacına uygun olarak oynamama (oyun kurmak, -mış gibi yapmak yerine sıraya dizme, döndürme gibi sürekli ve kısıtlı şekillerde oynama),
- Yalnız başına oynamak isteme, yaşıtlarına karşı ilgisizlik,
- Ağrıya karşı duyarsızlık gibi belirtiler gözleniyorsa;
4-5 yaş arasında ise;
- Karşılıklı konuşma başlatma ve sürdürmede (selam verme, kısa süreli sohbet vb.) kısıtlılık,
- Karşısındakinin söylediği kelimelerin aynısını tekrarlama (ekolali) ve ya garip sesler çıkartma,
- Sembolik oyun kurma becerilerinde yetersizlik (sopadan at yapma, evcilik oyunu gibi –mış gibi yapma gerektiren oyunlar oynamama),
- Takıntılı ve tekrarlayıcı davranışlar (el çırpma, dönme, sallanma, parmak ucunda yürüme vb.) sergileme,
- Rutinlere karşı aşırı bağlılık (her gün aynı kıyafeti giymek, aynı yemeği yemek isteme vb.), değişiklere karşı direnç gösterme gibi belirtiler gözleniyorsa; Otizm Spektrum Bozukluğu açısından değerlendirme yapmak gerekmektedir.
Çocuğumun OSB Olduğundan Şüpheleniyorsam Ne Yapmalıyım?
Eğer çocuğunuzun Otizm Spektrum Bozukluğu belirtileri gösterdiğini düşünüyorsanız bu durumu zaman kaybetmeden Aile Hekiminizle paylaşmalısınız. Aile hekiminiz bulunduğunuz yerdeki en yakın Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanına başvurmanız konusunda sizi bilgilendirecektir.
Unutmayın; Erken tanı ve müdahale, çocuğunuzun var olan potansiyelinin en yüksek düzeyde değerlendirilmesi ve gelişimsel destek programlarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi bakımından oldukça önemlidir! Erken müdahale programları çocuğun ihtiyaçlarına uygun, sürekli ve nitelikli olduğunda toplumsal uyum becerilerinde ve diğer gelişim alanlarında artış görülebilmektedir.
Dünya genelinde kurumsallaşmadan vazgeçilmesi süreçlerinin etkilerine ilişkin aralıksız olarak yıllarca yürütülen araştırmalardan sonra, toplum temelli hizmet modelinin ruhsal bozukluğu olan bireylere, ailelerine ve bakım veren kişilere sağladığı faydalar artık tartışılmaz bir şekilde kabul görmüştür. Toplum içinde bakım hizmetinin kronik ruhsal hastalığı olan bireyler (özellikle şizofreni hastaları) için klinik ve sosyal sonuçlarının olumlu olduğuna dair sağlam kanıtlar bulunmasına ek olarak damgalanma ve ayrımcılığın azaldığına, aile memnuniyetinin arttığına ve toplum temelli hizmetin maliyet etkin oluşuna dair kanıtlar da giderek artmaktadır.
İnsan hakları açısından ele alındığında, ruh sağlığı problemi olan bireylerin toplumla iç içe yaşama hakkı korunmalı ve bu hakka saygı duyulmalıdır. Ayrıca bu bireylerin yaşamın tüm alanlarına tam ve eşit katılımı aktif ve yaygın bir şekilde desteklenmelidir. Bu nedenle de büyük ve tecrit edilmiş ruh sağlığı kurumlarına dayalı hizmet sunumu, çağdaş ve hak temelli uygulama standartlarını yakalama çabasındaki hiçbir ruh sağlığı hizmeti sistemi için artık geçerli bir seçenek değildir.
Ülkemizde toplum temelli ruh sağlığı modeline geçiş çalışmaları resmi olarak Ulusal Ruh Sağlığı Politikasının Bakanlığımız tarafından kabul edilmesiyle 2006 yılında başlamıştır. Toplum temelli hizmet modelinin gelişim sürecinin ilk aşamasında ortaya çıkan genel görüş ciddi ruhsal hastalığı olan bireylere öncelik verilmesi (Şizofreni ve Bipolar Duygulanım Bozukluğu ) olmuştur. Toplum temelli hizmet modelinin daha fazla geliştirilmesine ilişkin hususlara 2011 yılında yayınlanan Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı'nda ayrıntılarıyla yer verilmiştir.
Dünyada her 50 kişiden birini etkileyen bu bozukluk, sıklıkla duygudurumunda aşırı yükselmelerden çöküşlere ve yine yükselmelere dönüşen ve çoğu zaman aralarda normal duygudurum dönemleri bulunan dalgalanmalarla kendini gösterir.
Tablo kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterebilir. Hayat boyunca en az 1 kere manik atak geçirmek şartıyla değişik sayılarda ve değişik tiplerde duygudurum ataklarıyla (depresif, manik veya karma ataklar ) seyreden bir bozukluktur. Ataklar arasında hastada genellikle tam bir iyilik hali vardır. Atakların ne zaman ve ne şekilde geleceğini önceden kestirmek mümkün değildir. Bazen yıllar sonra ikinci bir atak görülebileceği gibi bazen de aynı yıl içinde birkaç atak ortaya çıkabilir. Bazı hastalar hayat boyu sadece manik ataklar geçirirken, başka bazı hastalar birkaç manik atakla beraber daha fazla sayıda depresif ataklar veya tüm atak tiplerinden geçirebilirler.
Bipolar Bozukluğa Ne Sebep Olur?
Şeker veya kalp hastalığı gibi tıbbi bir hastalık olan ve kişinin beynini, dolayısıyla da duygudurumunu etkileyen bipolar bozukluğun sebebi kesin olarak bilinmemektedir.
Ancak araştırmalar, beyinde duygudurumun normal düzeyde kalmasını etkileyen bazı anormallikler olduğunu göstermiştir.
Bipolar bozukluk ailesel geçiş eğilimi göstermektedir ve bipolar bozukluğun birçok vak’ada kalıtım yoluyla geçtiği düşünülmektedir. Fakat yine de, bu hastalığa sahip bireylerin çocuklarında hangi oranda görüleceği bilinmemektedir.
Manik ataklar
Manik ataklar; kişinin içinde bulunduğu duruma bağlı olmayan aşırı neşeli, taşkın, yükselmiş bir duygudurumun kliniğe hakim olduğu sendromlardır. İki uçlu duygudurum bozukluğunda (Bipolar affektif bozukluk) tekrarlayan ataklar halinde ortaya çıkarlar.
Temel belirti; olağandışı ve aşırı neşe, coşku, çabuk tepki verme, dışa vuran duygularda abartılı artışın varlığıdır. En az bir hafta süre ile devam ader ve kişinin günlük yaşamını aksatacak düzeydedir.
Diğer belirtiler
- Büyüklük düşünceleri/ benlik saygısında abartılı artış
- Aşırı ve çok konuşkan olma
- Fikir uçuşmaları, düşüncelerin yarışması
- Uyku ihtiyacında azalma
- Dikkatin çelinebilirliği
- Amaca yönelik etkinlikte artış ya da aşırı aktivite ve ajitasyon
- Kötü sonuçlar doğurma ihtimali yüksek etkinliklere katılma
Depresyon atakları
Yaşanan olaylarla orantılı olmayan ve süreklilik gösteren, günden güne değişmeyen, sürekli çökkün ya da üzgün hissetme ve normalde keyif alınan etkinliklere karşı ilgi ve istek azalması, zevk alamamadır.
Başka psikiyatrik bozuklukların ve bir çok tıbbi hastalığın seyri sırasında ve bir çok ilaç-madde kullanımına bağlı olarak da gelişebilir.
Depresyon, her yaş ve sosyoekonomik düzeyden insanda görülebilir. Herhangi bir altı aylık zaman diliminde yaygınlığı %4 dolayındadır. Yaşam boyu yaygınlık oranı %15-25 oranındadır. Kadınlarda iki kat daha sık görülür. Yaşam kalitesini düşürür; hastanın ailesi ve çevresi ile olan ilişkileri bozulur; iş veriminde azalma, iş günü kaybı olur; tıbbi masraflar artar; aile ve toplumun maddi yükünü arttırır ve bakmak zorunda olanlara maddi/manevi yük getirir. En önemli ve endişe verici sonucu ise intihar girişimleridir. Özellikle ağır depresyonlar, intiharların en yaygın nedenidir.
Diğer belirtiler
- Yorgunluk, bitkinlik, enerji azalması
- Baş ve beden ağrıları
- Uyku bozukluğu
- İştah ve kilo değişiklikleri
- Cinsel istek ve işlev bozuklukları
- Dikkat ve bellek sorunları
- Hareket ve konuşmada yavaşlama veya ajitasyon
- Kendine güven azalması, suçluluk ve değersizlik düşünceleri, karamsarlık, ümitsizlik
- Anksiyete
- Ölüm düşünceleri, intihar girişimleri
Belirtiler en az 2 hafta süreyle devam etmesi ve işlevselliği bozacak derecede ağır olması durumunda Major Depresif Atak tanısı konmaktadır. Bu ataklar hayat boyu 1 defa görülebileceği gibi tekrarlayan ataklar şeklinde de görülebilir. Tekrarlayıcı Depresif Bozukluk denen bu durumda; ataklar arasında hastada genellikle tam bir iyilik hali vardır ve atakların ne zaman geleceğini önceden kestirmek mümkün değildir. Bazen yıllar sonra ikinci bir atak görülebileceği gibi bazen de aynı yıl içinde birkaç atak ortaya çıkabilir.
Bipolar Bozukluk Tedavisi
Bipolar bozukluk tedavi edilebilen bir hastalıktır ve düzenli doktor kontrolü ve takiplerle yaşam akışını etkilemeden hastalıkla başa çıkılabilmektedir.
Bipolar bozukluğun mani ve depresyon belirtilerini kontrol altına alabilen veya önleyebilen etkili tedaviler bulunmaktadır. Bipolar bozukluğun temel tedavisi ilaçlarla yapılır. Bu hastalığın niteliğinden dolayı, çoğu zaman hem manik hem depresif belirtileri kontrol altına almak için tek ilaç yeterli olmayabilir; bu sebeple hastalık dönemine belirtilerin şiddetine bağlı olarak birden fazla ilaç kullanılması gerekebilmektedir.
Bipolar bozukluğun tedavisinde iki önemli evrenin olduğu kabul edilmektedir:
- Akut veya kısa süreli tedavi ve
- İdame tedavisi veya koruyucu tedavi
Tedavinin akut evresinde amaç, manik, depresif veya karma dönem belirtilerinin tedavi edilmesidir. İdame tedavisi, sonraki dönem veya nüksleri önlemek amacıyla tedavinin daha uzun süre devam ettirilmesi demektir.
Bipolar bozukluğu tedavi etmek için başlıca üç tip ilaç kullanılmaktadır: Duygudurum dengeleyicileri, antidepresanlar ve antipsikotikler. Uyku sorunlarında yardımcı olmak veya anksiyete ve panik nöbetleri gibi diğer sık karşılaşılan sorunları tedavi etmek amacıyla ek ilaçlar da yazılabilmektedir.
Bipolar bozukluğun tedavisinde kullanılan bazı ilaçların kan düzeylerinin takibi gerekmektedir. Koruyucu düzeyde ilaç kullanırken ilacın zararlı etkilerinden korunmak için bu tetkiklerin büyük önemi vardır ve hekimin önerdiği zamanlarda mutlaka yaptırılmalıdır.
İki uçlu duygu durum bozukluğu tanılı hastalar Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinde (TRSM) tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanabilir.
Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB); erken çocuklukta sosyal beceri, dil gelişimi ve davranış alanında uygun gelişmeme veya kaybın olduğu bir grup psikiyatrik bozukluktur. Genel olarak bu bozukluklar gelişimin birçok alanını etkilerler ve kalıcı işlev bozukluklarına yol açarlar.
Bu grupta beş bozukluk tanımlanmıştır.
- Otistik Bozukluk
- Asperger Bozukluğu
- Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
- Rett Bozukluğu
- Başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk (YGB-BTA)
Otistik Bozukluk
Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyal ilişkiler, iletişim, davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapmayla giden nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Genellikle 3 yaşından önce başlar. Yaklaşık olarak otistik bireylerin %70’inde zeka geriliği vardır.
Sıklık
Otizm tüm sosyoekonomik düzeylerde ve tüm dünyada görülen bir bozukluktur. Toplumda otistik bozukluğun 3.3-16/10.000 oranında olduğu bildirilmektedir. Ancak, yaygın gelişimsel bozukluk ve tüm otistik bozukluk yelpazesi ele alınacak olursa 10.000’ de 21 kadar görüldüğü belirtilmektedir. Otistik bozuklukta erkek/kız oranı 3/1 ya da 5/1 olarak bildirilmektedir. Ancak kızların erkeklere göre daha ciddi etkilenme eğilimindedirler.
Nedenleri
Nedeni halen tam olarak bilinmemekle beraber; sıklıkla zeka geriliğinin eşlik etmesi, epileptik bozukların ve elektroensefalografi (EEG) anormalliklerinin sıklığının yüksek olması, diğer tıbbi durumlar ile birlikte görülmesi, otizmin biyolojik bir bozukluk olduğunu düşündürmektedir. Genetik etmenler ve doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasındaki bazı etkilenmelerin de bozukluğun ortaya çıkışında etkili olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Otistik Çocukların Özellikleri
- Göz kontağı kurmazlar. Gözlerinize baksalar bile kısa sürelidir veya sizden uzaklara bakıyormuş gibidirler.
- Huzursuz görünürler.
- Sözel veya sözel olmayan (yüz ifadesi gibi) birtakım ifadelere tepki vermeyebilirler.(seslenildiğinde duymuyormuş gibi davranırlar.)
- Bazıları birtakım ses, koku, ışık veya dokunuşa aşırı hassastırlar.
- Bazıları ise sıcak, soğuk veya herhangi bir acıya karşı oldukça duyarsızdır.
- Etraftaki birtakım değişikliklere stresli bir tepki gösterirler. Bazı çocuklar ev veya oda düzenlerinin bozulmasına karşı aşırı tepki gösterirler. (örneğin, evdeki eşyaların yerleri değiştirilmişse, eşyalar eski yerlerine konana kadar kendilerini yerden yere vurup ağlayabilirler.)
- Rutin olarak görmeye ve yapmaya alıştıkları şeyleri severler. Zihinlerinde yaşadıkları ortamın bir haritasını gezdirirler ve yapılan her küçük değişiklik çocuğun daha fazla stres yaşamasına neden olur.
- Bazı çocuklar çok saldırgan olurlar. Kendilerine, başkalarına ya da eşyalara zarar verebilirler.
- Tehlike ve korku duygusu hissetmezler. (örneğin, korkusuzca trafiğe çıkabilir, ateşle oynayabilirler.)
- Yemek yeme bozuklukları vardır. Bazıları yenmez şeyleri yemekten hoşlanabilir.
- Kullandıkları kelimeler çok sınırlıdır ve genellikle etraflarında sık duydukları sözleri kullanırlar. Bazen de konuşulanları papağan gibi tekrarlayabilirler.(Ekolali)
- Sosyal ve duygusal açıdan kendilerini izole ederler. (Örneğin, birilerini önemsemezler, ya da birileri yerlerini işgal ettiğinde veya zorunlu bir aktivite yapmak durumunda kalınca, istenmeyen bir obje gibi orayı terk ederler.
- Çoğunlukla insanları değil de objeleri ve cansız varlıkları tercih etmektedirler.
- Yaşadıkları duygular genellikle anında ve kesindir. İhtiyaçları önceliklidir.
- Parlak şeylere çok ilgi duyarlar. İlgileri belli bir şeye yöneliktir ve bu şey ortadan kaldırılırsa çocuk kriz geçirir. Otistik çocuklar bazı şeylere çok bağlıdır. Konserve kutuları, boş deterjan kutuları, plastik şişeler ve plastik kapaklar gb. Sevdiği bir şey kaybolursa bulunana kadar huzura kavuşmazlar.
- Yüksek sese karşı ilgisiz olanlar olduğu gibi bazı seslere şiddetli tepki gösterenler de vardır. Bazısına motosiklet ve köpek havlaması işkence gibi gelir.
- Hayatı boyunca konuşamayanlar olabilir.
- Otizmli çocuk, yürüyüşüne dikkat etmeden merdivenleri inip çıkabilir, bisikletini dikkatini vermeden sürer. Hatta pek çoğu karanlıkta eşyalarını bulabilir.
- Dokunulmayı sevmese de sıkı sarılmalardan hoşlananları vardır.
- Ellerini çırparlar, yüz göz hareketleri yaparlar ve başları dönmeden kendi etraflarında dönerler. Çoğu parmak uçlarında yürür. Bir çok otistik ellerini ya da eşyaları gözlerine çok yakın tutarlar. Bir kısmı güzel yürür, tırmanabilir ama bir kısmı da sakar olup dengesiz yürür tırmanmayı sevmez. Bazılarının parmak becerileri güzel ama yürüme ve konuşması iyi değildir. Hemen hemen hepsi yürürken kollarını çapraz sallamayı oldukça geç öğrenirler.
- Bazı çocukların kendilerine ait rutinleri vardır; iskemleye oturmadan önce bir kere iskemlenin etrafında dolaşmak gibi.
- Bazıları para gibi yuvarlak şeyleri döndürmeye meraklı ve beceriklidir. Dönen şeylere bakmaya doyamazlar.
- Pek çoğu müziği sever ve şarkı söyler.
- Otizmli çocukların duygusal gelişimi öteki çocuklarınki gibi olup tek farkı gelişimin gecikmesidir. Bir yaşındaki çocuğun annesinin arkasında ağlama özelliği otizmli bir çocukta dört veya beş yaşlarında ortaya çıkabilir. (Persson,2002)
- Otistik çocukların çoğu suyla oynamayı ve otomobille dolaşmayı çok severler.
- İletişim için konuşmayı çok fazla kullanmazlar.İsteklerini ifade etmek için ve isteklerine ulaşmak için kişilerin elinden tutarak bunlara ulaşmaya çalışırlar.
- Bazıları kendi etraflarında döner ve sallanırlar.Yürürken zıplayarak veya parmak uçlarında yürürler.
- Bazılarında uygun olmayan ortamlarda nedeni bilinmeyen gülmeler görülür.
- Başkalarının duygularını anlamakta zorlanır ve buna uygun tepkiler veremeyebilirler.
- Taklit yetenekleri sınırlıdır.
Tedavi
Otizm, şu anda sahip olduğumuz bilgi ve yöntemlerle tamamen tedavi edilememekle birlikte uygun bir eğitim planı ve bazı durumlarda ilaç tedavisi ile bazı belirtileri ortadan kalkabilir, uyum yetenekleri ve becerileri geliştirilip kendi kapasitesi içinde mümkün olan en üst düzeye gelebilir.
Otizmi tedavi eden herhangi bir ilaç yoktur. Ancak; Otizmde kullanılan ilaçlar daha çok Otistik bireylerde görülen Hiperaktivite, saldırganlık, yeme sorunları, epilepsi nöbetleri, depresyon, sıkıntı gibi durumlara karşı kullanılır.
Asperger Sendromu
Bu sendromda tipik olarak Otistik çocuklarda görülen sosyal ilişki ve iletişim sorunlarının yanı sıra dar ilgi alanı görülür. (örn. Hangi tarihin hangi güne geldiğini hesaplamak, uzun bir metni ezberlemek gibi) Çok sınırlı bir konuda çok derin bilgilere sahip olurlar. Otizmden farklı olarak olarak zamanında konuşmaya başlarlar. Aşırı bilgiçlik ve el becerilerinde özel sorunlar çok tipiktir. Bu çocuklar normal veya üstün zekaya sahiptirler. Mekanik oyuncaklara çok düşkünlerdir. Davranış sorunları olur. El-kol hareketleri mimikler ve vücut dilini kullanma konusunda sorunları vardır.
Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
Bu çocuklarda doğumdan sonra en az iki yıl tamamen normal gelişim söz konusudur. Sıklıkla 3-4 yaşları arasında ortaya çıkar. Bu tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaşından önce gelişmiş olması gerekir. Çocukluk dezintegratif bozukluğunun başlaması ile huzursuzluk, kaygı ve daha önce kazanılmış olan (konuşma gibi) becerilerin hızla yitirilmesi gözlenir.
Rett Sendromu
Rett sendromu yalnız kızlarda görülen bir sendromdur.. En önemli belirtisi normal bir doğum ve ilk beş ay normal gelişimi takiben bebeğin başının büyümesinin giderek durması ve kafa çapında görülen küçülmedir. Rett sendromu olan çocuklar, ellerini belli bir amaca yönelik olarak kullanmaktan vazgeçmeleri ve tipik el hareketleri (çamaşır yıkıyormuş gb.) ile ayırt edilir. İlk bir yıl içinde sosyal iletişimleri bozulur, daha ileri yaşlarda, eğer yürümeye başlamışlarsa yürümeleri de bozulur. Konuşmaları gelişmez veya gecikir.
Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)
Karşılıklı toplumsal etkileşimde ağır ve yaygın gelişimsel bozukluk olmasının yanı sıra sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin gelişmesinde bir bozukluk olmasına ya da basmakalıp davranış, ilgiler ve etkinlikler bulunmasına karşın özgül bir Yaygın Gelişimsel bozukluk, belirtilerini tam karşılamayan, gözlenen semptomların tanı koymak için yetersiz kalması durumunda konan tanıdır.
Bedensel ruhsal ve cinsel gelişimin henüz tamamlanmadığı 0-18 yaş arasındaki dönem çocukluk dönemi olarak tanımlanır.
Bu dönem içerisinde çocuğun bakmakla yükümlü kimseler ve diğer yetişkinler tarafından fiziksel, duygusal, zihinsel veya cinsel gelişimlerini engelleyen ya da beden veya ruh sağlığına zarar veren, kaza sonucu olmayan durumlarla karşı karşıya bırakılmasına çocuk istismarı denmektedir. Çocuğun sağlığı, fiziksel veya psikolojik gelişimi için gerekli ihtiyaçların karşılanmaması ise “çocuk ihmali” olarak tanımlanmaktadır.
Çocuk istismarı ve ihmali gerçek boyutları iyi bilinmeyen çok ciddi toplumsal bir sorun olmanın yanı sıra yol açtığı bedensel, zihinsel ve psikolojik bozukluklar ile bireylerde yaşam boyu iş gücü yitimi, uzun süreli ve yineleyici tetkik ve tedaviler nedeniyle topluma önemli ekonomik yük getiren bir sağlık sorunudur.
Çocuğa yönelik kötü muamelenin fiziksel, cinsel ve duygusal istismar ile ihmal olmak üzere dört farklı boyutu vardır.
Fiziksel İstismar: Çocuğa karşı; sağlığına, yaşamına, gelişimine veya onuruna zarar veren ya da zarar verebilme olasılığı yüksek, kasıtlı fiziksel güç kullanılmasıdır. Fiziksel bulgular nedeniyle de saptanması en kolay olan istismar türüdür. Vurma, yakma, itme, ısırma, çimdikleme, silah kullanma, dövme, bir cisimle dövme, tekmeleme, istenmeyen bir madde dökme, boğmaya çalışma, sarsma gibi davranışları içerir.
Duygusal İstismar: Çocuğun ihtiyaç duyduğu ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum kalması ve bunun çocuk üzerinde psikolojik sorunlara neden olması durumudur. Çocuğun özleştireceği bir figürün bulunmaması, duygusal paylaşımın olmaması, hareketlerinin kısıtlanması, çocuğa olumsuz özelliklerin yüklenmesi, kasıtlı olarak sözel ve davranışsal olumsuz uyarı verilmesi, izole edilmesi, reddedilmesi, korkutulması, haksız yere suçlanması, gelişimi konusunda uygun olmayan beklentilerin olması gibi tutumları kapsar.
Cinsel İstismar: Çocuğun tam olarak anlayamadığı, onay vermesinin mümkün olamayacağı, gelişimsel olarak hazır olmadığı ya da toplumun yasalarına, sosyal normlarına aykırı olacak şekilde bir cinsel etkinliğe dahil edilmesidir. Aşağıdaki biçimde sınıflandırılabilir:
- Dokunma olmaksızın yapılan istismar; Sözel sataşmalar, uygunsuz telefon konuşmaları, teşhircilik, röntgencilik, çocuğun cinsel ilişki sahnesine doğrudan maruz bırakılması, çocuğun pornografik malzemeler için kullanılması
- Dokunmanın yer aldığı istismar; oral-genital, genital-genital, genital-rektal, el ile genital temas, rektal bölgelere veya vücudun diğer bölgelerine dokunma
- Şiddet kullanarak yapılan istismar
İhmal: Çocuğun beslenme, barınma, sağlık, giyim korunma ve gözetim gibi yaşamsal ihtiyaçlarının kendisine bakmakla yükümlü kişilerce karşılanmamasıdır.
Çocuk İstismarını Kolaylaştıran Başlıca Risk Faktörleri:
- Çocuk ile ilgili risk faktörleri
- Anne-baba ya da bakım veren ile ilgili risk faktörler
- Ailenin sosyal yapısı ile ilgili risk faktörleri
- Toplumla ilgili risk faktörleri
Çocuk ile ilgili risk faktörleri:
- İstenmeyen çocuklar ya da istenmeyen cinsiyette çocuklar, doğmalık anomaliler, mizaç vb. nedenlerle ailenin beklentilerini karşılayamayan çocuklar
- Zihinsel gerilik, erken doğum, kronik hastalık gibi nedenlerle sürekli bakım gerektiren çocuklar
- Engelli çocuklar
- Hiperaktivitesi, tehlikeli davranış sorunları olan çocuklar
- Üvey çocuklar
- Sık ve uzun süre ağlayan çocuklar
Anne-baba ya da bakım veren ile ilgili risk faktörleri:
- Genç ebeveyn, yalnız yaşayan ebeveyn
- Eğitim eksikliği (Çocuk gelişimi hakkında bilgisizlik, bilinçsizlik)
- Alkol ve/veya uyuşturucu kullanıyor olmak
- Çocukken istismara uğramış olmak
- Fiziksel veya psikiyatrik bir hastalık varlığı
- Dürtü ve öfke kontrolünün yetersizliği
- Toplumsal iletişim becerilerinin yetersizliği
Ailenin sosyal yapısı ile ilgili risk faktörleri:
- Ebeveyn ve çocuk bağının kopuk olması ve bağın kurulamaması
- Çok çocuklu, katı disiplin uygulayan aileler
- Ekonomik sıkıntı, işsizlik, aile içi şiddet varlığı
- Sosyal destek sistemlerinin yetersizliği
- Evlilikteki veya yakın ilişkilerdeki sorunlar nedeniyle aile yapısının bozulması, bunun sonucunda çocukta veya erişkinde duygusal ve zihinsel sorunların ortaya çıkması
- Aile bireyleri arasındaki bağın zayıf olması, sözel ve psikolojik çatışmaların sık yaşanması
Toplumla ilgili risk faktörleri:
- Çocuğu koruyan yasaların yetersizliği
- Çocuğa verilen değerin düşük olması
- Cinsel ayrımcılık ve toplumsal eşitsizlik
- Şiddetin kabul edilir olması, hoş görüyle karşılanması, organize şiddetin varlığı (savaş, terör, yüksek suç oranları)
- Pedofili
- Kontrolsüz internet
- Kültürel normlar
Çocuğun istismara uğradığının düşünüldüğü durumlarda en yakın sağlık merkezine başvurulur.
Depresyon: Uzun süreli ve sürekli, moral bozukluğu, ümitsizlik, çaresizlik, değersizlik, suçluluk duyguları, uyku, iştah değişiklikleri, ölüm ve intihar düşüncelerinin eşlik edebildiği bir bozukluktur.
Yaşlıda depresyon çoğunlukla unutkanlık, dikkat ve ilgi kaybı, bedensel şikayetler ve bunlarla aşırı uğraşı, ajitasyon, irritabilite ile kendini gösterebilir Yaşlıda depresyon sıklıkla görülür, yaşlının genel sağlığını bozar, yaşam kalitesini azaltır ve hasta yakınları için yük oluşturur.
Yaşlı bir bireyde aşağıdaki durumlardan en az beş tanesi var ise depresyon olabileceği düşünülerek hekime yönlendirilmelidir;
- Uzun süren ve sürekli olan moral bozukluğu
- Daha önce zevk alınan aktivitelerden zevk alamama
- Suçluluk, umutsuzluk ve karamsarlık duyguları
- Beden şikayetleri ile aşırı meşgul olma
- İştahta ve kiloda değişim
- Sürekli uyku bozukluğu
- Cinsel istek kaybı
- İntihar düşünceleri
- Suçluluk hezeyanları
Depresyon tedavisinde kullanılan etkin ilaçlar vardır. Ancak ilaçların etkisinin belirginleşmesi için 3-4 hafta gibi bir sürenin gerektiği unutulmamalıdır. İyileşmenin çabuk başlamamasına karşın hastalığın tedavi sonuçları yüz güldürücüdür. Tedavi edilmediği takdirde intihar riski yüksek olduğundan bir anlamda koruyucu hekimlik açısından da depresyonun tanınması ve uygun tedavisi çok önemlidir.
Depresyon tedavi edilmediğinde karşılaşılan sorunlardan bazıları şunlardır;
- İş kaybı
- Boşanma
- Sigara ve alkol gibi madde kullanımın artması
- Kişisel bakımının, uyku düzeninin yeme alışkanlıklarının bozulması,
- Bedensel hastalıklara yatkınlıkların artması
- İntihar riskin artması (en önemlisi)
Yaşlılarda Depresyona Yatkınlık Oluşturan Faktörler
- Aile yapısının giderek değişmesi, sosyal desteğin azalması
- Ekonomik zorluklar
- Düşük sosyoekonomik düzey
- Birden çok süreğen hastalığın varlığı
- Yeti yitimi
- Bakımevi ve huzurevlerinde kalınması
- Çok sayıda ilaç kullanımı
- Beslenme yetersizliği
- Sosyal ilişkilerde zayıflık / Sosyal izolasyon
- Düşük benlik saygısı
- Eş kaybı
Depresyonun Yaşlıların Hayatına Olan Etkileri
- Yeti yitimi ve bağımsızlığın azalması
- Hayat kalitesinde bozulma
- Yaşlıya, aileye, bakıcıya, kurumlara yük
- Depresyonu olan yaşlılar sağlık hizmetlerine daha çok (x4 kat) başvururlar
- Başta kalple ilgili sebepler olmak üzere tüm sebeplere bağlı ölüm oranlarında artış
- Artmış intihar riski (özellikle ölümle sonuçlanan intiharlar) yaşlılarda sık görülür.
Depresyon Kişilik Zayıflığı Değildir. Depresyon da diyabet, hipertansiyon gibi vücutta oluşan bazı eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle kişinin kendi kendine iyileşmeye çalışmadan tıbbi destek alarak tedavi edilmesi gerekmektedir. Hasta kendi iradesi ile iyileşmeye çalışarak zaman kaybederse, hem iyileşme süresi uzar, hem de önemli ek sorunlar ortaya çıkabilir.” diyerek konuya devam eder. Depresyonun yaşlılığın normal bir sonucu değildir ve mutlaka bir hekime danışılması gerekmektedir.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB ); okul öncesi dönem ve okul çağında belirgin hale gelen, sıklıkla erişkinliğe kadar süren bir bozukluktur.
Çocuğun davranışlarını kontrol etmesi ve dikkatini sürdürmesinde sorun vardır. Aşırı hareketlilik yaygın olarak görülür ancak bazı çocuklarda aşırı hareketlilik olmaksızın sadece dikkat sorunları da bulunabilir.
Sıklık ve yaygınlık
Okul çağındaki çocukların %3-7’ünde yaygın olarak görülmekle birlikte erkek çocuklarda görülme sıklığı kız çocuklarına oranla 3-5 kat daha fazladır. Ayrıca Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı bölümlerine başvuran hastalar arasında DEHB tanısı alma oranı hem dünyada hem de Türkiye’de birinci sırada yer almaktadır.
Belirtileri Nelerdir?
DSMVI’te “kendini gösterme şekline” göre bulgular aşağıdaki gibi incelenmektedir;
Hiperaktivite (Aşırı Hareketlilik) ve Dürtüsellik Belirtileri;
- Çoğu zaman elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur.
- Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar.
- Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır.
- Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır.
- Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır.
- Çoğu zaman çok konuşur.
- Çoğu zaman soru tamamlanmadan hemen cevabı verir.
- Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır.
- Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.
Dikkat Eksikliği Belirtileri;
- Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerinde dikkatsizce hatalar yapar.
- Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır.
- Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür.
- Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevleri, ufak tefek işleri ya da işyerindeki görevlerini tamamlayamaz.
- Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker.
- Çoğu zaman sürekli zihinsel çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.
- Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olanları kaybeder.
- Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır.
- Günlük etkinliklerde çoğu zaman unutkandır.
Yukarıda yer alan gruplardaki bulgular tek başına bulunacağı gibi bir arada da bulunabilir. Örneğin bir çocukta yalnızca dikkat eksikliği görülürken, bir diğerinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bir arada görülebilir.
Çocuğumda DEHB Olduğundan Şüpheleniyorsam Ne yapmalıyım?
Belirtilerden yalnızca birinin olması tek başına DEHB tanısı koymak için yeterli değildir. Bahsi geçen belirtilerden DSM 5’e göre teşhis konulabilmesi için çocuklarda 6 ya da daha fazla bulgu, 17 yaş sonrası için en az 5 bulgu olması gerekmektedir. Bu sebeple anne-babalar ve öğretmenler çocukları iyi gözlemlemelidir. Bazı anne-babalarda her hareketli çocuğu “hiperaktif” olarak etiketleme eğilimi bulunurken bazı anne-babalarda ise çocuğunu tembel, umursamaz veya ilgisiz olarak değerlendirip görmezden gelme görülebilmektedir.
Eğer çocuğunuzda bahsedilen belirtilerden bazıları yoğun olarak bulunuyorsa ve bu belirtiler okul, ev ortamı gibi birden fazla ortamda görülüyorsa kendi başınıza tanı koymak yerine, ayrıntı değerlendirme ve uzman görüşü için en yakın Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanına başvurunuz!
Unutulmamalıdır ki, DEHB uygulanan tedaviye çok iyi yanıt veren bir bozuktur. Buna karşın tedavi edilmediğinde çocuklarda, zihinsel becerileri yeterince kullanamama ve dolayısıyla okul başarısında düşme, günlük yaşama adaptasyon sorunları gibi birçok problem ortaya çıkabilmektedir.
Yaygın anksiyete bozukluğu, gerçek sorunlarla orantısız bir biçimde aşırı endişe ve kaygılanmayla seyreden bir psikiyatrik bozukluktur.
Aslında kaygı bir tehlikenin ya da tehdidin sonucunda hepimizde ortaya çıkabilen bir duygudur. Yetişilmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, aileyle ilgili sorunlar, maddi sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Kaygı, bir ölçüde bizim sorunlarla baş edebilmek için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip başa çıkmamızı sağlar. Normalde bu tür günlük kaygılar hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir. Ancak kaygının süresinin uzaması, şiddetinin artması ve günlük hayatımızı etkileyip işlevselliğimizi bozması sonucunda yaygın anksiyete bozukluğu dediğimiz olay gerçekleşir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nedir?
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) olan kişilerde ise “sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu” söz konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz bir şekilde etkileyerek, hayatının normal akışını engeller. Bu kişiler her konuda en kötü sonucun gerçekleşeceğini düşünürler, her şey kendi denetimlerinin dışındadır. Aşırı endişe ve kaygı kontrol edilemeyecek durumdadır ve en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer.
YAB’nun yaşam boyu görülme sıklığı %5-6’dır. Başka bir deyişle, her 100 kişiden 5-6’sı yaşamlarının herhangi bir döneminde bu rahatsızlığı yaşayabilir. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artar. YAB yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Bir neden yokken ya da bir neden olsa bile durumla uygunsuz olan, aşırı olan denetlenemeyen nitelikteki endişe hastalığın temel belirtisidir. Kişi endişelerinin aşırı olduğunun farkında olsa bile endişelerini denetleyemez ve sakinleşemez. Kolay irkilme, sürekli kötü bir şeyler olacağı düşüncesi, yorgunluk, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma diğer önemli belirtilerdir. Sıklıkla yorgunluk, baş ağrısı ve kas ağrıları, yutma güçlüğü, titreme ve seyirmeler, terleme, tahammülsüzlük, bulantı, sersemlik hissi, sıcak basması gibi fiziksel yakınmalar eşlik eder.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Oluşur?
Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, kalıtımsal faktörlerin yanı sıra çocukluk dönemi yaşam deneyimlerinin de etkisi ile ortaya çıktığı, kişilik özellikleri ve stres verici yaşam olaylarının da bozukluğun gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir.
Çocukluk ve genç erişkinlik dönemleri arasında başlayan bozukluk, yavaş ve sinsi bir gelişim gösterir. Hastalığın belirtileri dönem dönem iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir. Stresli yaşam olayları olduğunda belirtiler çoğunlukla kötüleşir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavi Edilebilir Mi?
YAB tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak beraberindeki fiziksel belirtiler sebebiyle, çoğu zaman psikiyatri dışı branş hekimlerine başvururlar ve doğru tanının konması ve uygun biçimde tedavi edilmesi gecikebilir.
Tedavi gören hastaların çoğunluğu tedaviden yarar görür. Psikoterapi ya da ilaç tedavileri uygulanabilir. Bu yöntemlerden birinin ya da birlikte uygulanmasının etkin olduğu gösterilmiştir.
Tedavide antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar depresyonun ve başka anksiyete bozukluklarının tedavisinde de kullanılır. Tedavide kullanılan ilaçların ciddi yan etkileri ve bağımlılık riskleri yoktur.
İlaç tedavisinin etkisi birkaç hafta içinde görülmeye başlar. Tedavi belirtiler tamamen düzelinceye kadar sürdürülmelidir. Tam düzelme sağlandıktan sonra da tedaviye doktorun önerdiği süre kadar devam edilmelidir.
Bu belirtilerin çoğundan şikayetçi iseniz bu durumda aile hekiminize ya da bir psikiyatri polikliniğine başvurmanızı öneririz.
Sevgili Anne-Baba ve Anne- Baba Adayları
Aile Sağlığı Merkezlerinde uygulanan “0-6 Yaş Çocuğun Psikososyal Gelişimini Destekleme (ÇPGD) Programı” ile çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimi bütüncül olarak takip edilmektedir. Program ile gebelik döneminden itibaren çocuk 6 yaşına gelene kadar aile sağlığı personeli tarafından izlemleri yapılmaktadır.
Çocuğunuz anne karnından itibaren büyümeye başlar. Çocuğunuzun büyümesi, bedensel ve zihinsel gelişimi için gebelik döneminde beslenmeniz çok önemlidir. Bebek doğduğu andan itibaren ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesi çok önemlidir. 6. Aydan itibaren anne sütü ile birlikte ek gıdalara geçilmelidir. Beslenmenin yeterli olduğu ayına uygun kilo almasıyla anlaşılır. Bu nedenle çocuğunuzu düzenli aralıklarla aile sağlığı merkezlerine getiriniz. Aile sağlığı merkezlerinde çocuğun büyüme takibi persantil (büyüme) grafikleriyle yapılmaktadır.
Bebek doğduğu andan itibaren, hızlı bir şekilde öğrenmeye başlar. Anne babanın yapacakları onun zihinsel gelişimine katkıda bulunur, duygusal gelişimini olumlu yönde etkiler. Anne babaların çocukların zihinsel gelişimini artırabilmeleri, onlara yeterli uyaranı vermeleriyle mümkündür. Bebek ne kadar çok duyar, görür, koklar, tadar ve dokunursa duyuları o kadar gelişir. Bebeklik ve çocukluk döneminde yapılacak aktiviteler ona hayat boyu yarar sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki en temel uyaran her zaman sevgidir. Çocuğunuzun gelişimini destekleyerek; onun daha zeki, daha becerikli, daha üretken ve daha mutlu bir birey olmasını sağlayabilirsiniz.
Sizleri Aile Sağlığı Merkezlerine bekliyoruz.
Anne babanın çocukla zaman geçirmesi ona ne kazandırır
- Özgüvenini arttırır
- Değerli olduğunu, sevildiğini hissettirir
- Anne-baba-çocuk arasındaki ilişkiyi güçlendirir
- Duyularını ( görme, işitme, dokunma vb.) uyarır ve geliştirir
- Kendisini ifade etmeyi öğrenir
- Problem çözme yeteneğini geliştirir
- Sorumluluk almayı, işbirliği yapmayı öğrenir
- İletişim ve düşünme becerisini geliştirir
“Sevgili Anneler-Babalar çocuğunuzun psikososyal gelişiminin takibi için gebelikten itibaren aile hekiminize başvurunuz.”
Obsesif Kompulsif Bozukluk; obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşan, takıntılı düşüncelerin günlük yaşamı etkileyecek, günlük aktiviteleri kısıtlayacak düzeye gelmesidir.
Obsesif-kompülsif bozukluğu olan kişiler, kontrol edemedikleri yinelenen ve stres yaratan düşünceler, korkular veya görüntüler (obsesyonlar) nedeniyle huzursuz olurlar. Bu düşüncelerin yarattığı anksiyete bazı hareketleri ya da rutinleri acil olarak gerçekleştirme ihtiyacına (kompülsiyonlar) neden olur. Ritüeller takıntılı düşünceleri önleme veya akıldan uzaklaştırma girişimiyle yapılır.
Tekrarlanan hareketler gerginliği geçici olarak durdurur, obsesif düşünceler tekrar oluştuğunda kişinin bu hareketleri hemen tekrar etmesi gerekir. Obsesif-kompülsif bozukluğu olan kişiler saplantılarının ve takıntılarının gerçek dışı veya manasız olduğunun farkında olabilirler, fakat kendilerini durduramazlar.
Okb (Obsesif Kompülsif Bozukluk) Sıklığı
Son yıllarda yapılan araştırmalarda OKB’nin her 100 kişiden 2-3’ünde görüldüğü saptanmıştır.
Genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul öncesi çağdaki çocuklar dahil herhangi bir yaşta görülebilir. Erkeklerde daha erken yaşlarda başlamasına karşın genel olarak kadınlarda daha sık görülmektedir.
Okb (Obsesif Kompülsif Bozukluk) Belirtileri
Obsesyon ve kompulsiyonlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebilir. Ülkemizde ve tüm dünya toplumlarında en sık görülen obsesyon ve kompulsiyon türleri aşağıda örnekler verilerek sıralanmıştır.
Yaygın obsesyon belirtileri:
- Pislik veya mikrop bulaşmasından korkma
- Başkasına zarar vermekten korkma
- Hata yapmaktan korkma
- Rezil olmaktan veya sosyal açıdan kabul edilemez bir şekilde davranmaktan korkma
- Günahkar düşünmekten korkma
- Düzen, simetri, kusursuzluk ihtiyacı
- Aşırı kuşku ve sürekli güvence ihtiyacı
Yaygın kompülsiyon belirtileri:
- Tekrar tekrar yıkanma, duş alma veya ellerini yıkama
- El sıkışmayı veya kapı koluna dokunmayı reddetme
- Kilit, ocak gibi şeyleri sürekli kontrol etme
- Rutin işleri yaparken içinden veya yüksek sesle sürekli sayı sayma
- Sürekli bir şeyleri belli bir biçimde düzenleme
- Belirli bir sıraya göre yemek yeme
- Genellikle rahatsız edici olan, akıldan çıkmayan ve uykuyu bölen kelimelere, görüntülere veya düşüncelere takılıp kalma
- Belirli kelimeleri, cümleleri veya duaları tekrarlama
- İşleri belirli bir sayıda yapma ihtiyacı
- Değeri olmayan şeyleri toplama veya biriktirme
- Tıbbi açıdan bu şekildeki düşünce ve davranışların hastalık sayılabilmesi için günlük işlevlerimizi etkileyecek, kısıtlayacak, bozacak kadar şiddetli ve yoğun olmalıdır.
Obsesif-Kompülsif Bozukluk Nedenleri
Nedeni tam olarak anlaşılmamış olsa da, araştırmalar biyolojik ve çevresel faktörlerin OKB ile ilişkili olabileceğini göstermiştir.
Genetik nedenler
OKB’li hastaların anne-babalarında ve diğer birinci derece akrabalarında OKB’nin sık olarak görülmesi hastalığın genetik olabileceğini düşündürmektedir.
Beyin işlevlerinde bozulma ve serotonin
Beyin üzerinde yapılan araştırmalarda beynin bazı bölgelerinde ve özellikle de beyin içindeki sinirsel iletimde önemli rolü olan serotonin maddesinin işlevlerinde bozukluk saptanması bunların OKB’nin nedeni olarak araştırılmasına yol açmıştır.
Çocukluk çağı travmaları
Çocukluk çağı travmalarına (örneğin, cinsel istismar) maruz kalanlarda ileri yaşamlarında önemli bir stres yaşantısı ardından OKB’nin ortaya çıkabilmesi erken çocukluk dönemlerinin OKB gelişiminde önemli rol oynadığını göstermektedir.
Kişilik özellikleri
Kişilik yapısı olarak titiz, kuralcı, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi özelliklere sahip olan kişiler OKB’ye yatkın kişiler olarak değerlendirilmektedir.
Okb Nasıl Tedavi Edilir?
OKB kendi kendine geçmez, bu yüzden tedavi edilmesi önemlidir. En iyi tedavi yöntemi ilaç ve bilişsel davranış terapisidir. Kronikleşme yani müzmin hale gelme olasılığının yüksek olması tedavinin önemini arttırmaktadır.
Erken teşhis her zaman tedavi süresini kısaltır.
İlaç tedavisi
Özellikle serotonin sistemi üzerinde etkili olan ilaçlar OKB tedavisinde oldukça yararlı olmaktadır. Serotonin Geri Alım Engelleyiciler adı verilen bu grup ilaçlar OKB tedavisinde yaygın ve başarılı şekilde kullanılmaktadır.
Tedavinin ilk günlerinde hafif bulantı, baş ağrısı, uyku bozukluğu, midede huzursuzluk gibi geçici yan etkiler ile hastaların çoğunun dile getirmeye çekindikleri cinsel yan etkiler görülebilir. Ancak bu grup ilaçlar genellikle hastalar tarafından kolaylıkla kullanılan ve kullanımları sırasında bir sorun yaşanmayan ilaçlardır.
Etkilerinin görülmesi için iki hafta kadar beklemek gerekir. İlacın etkili olup olmadığına karar vermek için en az 10 hafta süre geçmesi beklenmelidir. Etkili olduğuna karar verilirse tedavinin gerekirse günlük doz arttırılarak en az iki yıl sürdürülmesi gerekir.
Bilişsel-davranışçı tedavi
Obsesif hastalar kaygı verici düşünceler ile bu düşüncelerden kaçarak ve kaçınarak başa çıkmaya çalışırlar. Ne var ki düşüncelerden kaçmaya çalıştıkça bu düşünceler daha da artmakta ve böylelikle kısır bir döngü oluşmaktadır. Davranış tedavilerinde amaç hastayı kaygı veren ve kaygı oluşturduğu için kaçma ve kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle [obsesyonlar] karşı karşıya getirmek ve bu karşılaştırmanın oluşturduğu kaygıyı azaltmak için devreye giren tekrarlayıcı davranışları [kompulsiyonlar] engellemektir. Bilişsel ve davranışçı terapiler hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle tekrarlamaların önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta, tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile birlikte kullanılabilmektedirler. Bilişsel davranışçı tedaviler tedavi seçenekleri arasında en önemli yeri tutmaktadır.
Bu belirtilerin çoğundan şikayetçi iseniz bu durumda aile hekiminize ya da bir psikiyatri polikliniğine başvurmanızı öneririz.