Kurban Bayramı’nda, Bayram geleneklerimizden olan tatlı, şeker tüketimine ek olarak kırmızı et tüketiminin miktarı ve sıklığı artmaktadır. Ancak özellikle bu dönemde şişmanlık, yüksek tansiyon, kalp-damar, mide ve diyabet (şeker hastalığı) hastalığı olan kişilerin beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Kurban bayramında; sağlıklı beslenmenin temel prensiplerine, yiyecek seçimine, porsiyon kontrolüne ve besin gruplarının dengeli dağıtılmasına özen gösterilmelidir.
- Bayram sabahı kurban kesme telaşı ile kahvaltı öğününü atlanabilmektedir. Kahvaltı öğününün sağlıklı bir gün geçirmek için önemli olduğu unutulmamalıdır.
- Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği daha yüksek olduğu için; kalp-damar hastalığı, diyabet (şeker hastalığı) ve yüksek tansiyonu olan kişiler, Kurban Bayramı'nda yağsız veya az yağlı etleri tercih etmeli, kısıtlı miktarlarda tüketmeli ve aşırıya kaçmamalıdır.
KURBAN ETİ NASIL TÜKETİLMELİ?
Etler sindirimi zor olan besinlerdir. Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik, hem pişirmede hem de sindirimde zorluğa yol açar. Bu nedenle özellikle mide-bağırsak hastalığı olan kişiler kurban etlerini hemen tüketmemeli, buzdolabında birkaç gün beklettikten sonra, haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle pişirerek tüketmelidir.
- Genel olarak sakatat tüketimi de artmaktadır. Ancak özellikle kolesterol hastaları ile kalp-damar hastalığı riski taşıyan kişiler sakatat tüketiminden kaçınmalıdır.
KURBAN ETLERİNİ NASIL PİŞİRMELİYİZ?
Kurban Bayramı'nda, etin tüketim miktarının yanı sıra pişirme yöntemlerine de dikkat edilmelidir.
- Etlerin pişirilmesinde haşlama ve ızgara gibi yöntemler tercih edilmeli, kızartmalardan kaçınılmalıdır. Çok yüksek ısıda, uzun süre pişirme ve kızartma yöntemi çeşitli "kanserojen maddelerin" oluşumuna neden olabileceği için tercih edilmemelidir.
- Etler iyi kalite proteinin yanı sıra yağ, çeşitli mineraller ve vitaminleri de içermelerine rağmen C ve E vitaminini içermezler. Bu nedenle etlerin sebzelerle birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında sebzelerin de tüketilmesi sağlıklı beslenme için gereklidir. Ayrıca besin çeşitliliğinin sağlanması açısından sağlıklı bir yöntemdir.
- Etle yapılan yemekler kendi yağı ile pişirilmeli ve ilave yağ eklenmemelidir.
- Özellikle kuyruk yağı veya tereyağının et yemeklerinde kullanılmasından kaçınılmalıdır.
- Etler ızgarada pişirilirken, etle ateş arasındaki uzaklık eti yakmayacak ve "kömürleşme" sağlamayacak şekilde ayarlanmalıdır.
- Yüksek ateş yüzeydeki proteinleri birdenbire katılaştırır ve ısı etin iç kısmına ulaşamaz. Bu nedenle etlerin iç sıcaklığı en az 75 ºC olmalıdır. Çok yüksek ısı, etin dış yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açarak besin öğesi kaybını artırır.
- Bazı zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı unutulmamalı ve etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemelidir.
- Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel hijyen kuralları ihmal edilmemelidir.
KURBAN ETLERİNİ NASIL SAKLAMALIYIZ?
Kesilen etlerin korunması ve saklanması insan sağlığı açısından çok önemlidir.
- Kurban etleri, büyük parçalar şeklinde değil, birer yemeklik olacak şekilde küçük parçalara ayrılarak buzdolabı poşetine veya yağlı kâğıda sarılmalı ve buzdolabının buzluk kısmında veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Bu şekilde hazırlanan etler, buzlukta -2 derecede birkaç hafta, -18 derece derin dondurucuda ise 3-4 ay süreyle saklanabilir.
- Etler kolaylıkla bozulabilen potansiyel riskli besinlerdir. Etlerin dondurulduktan sonra tekrar çözünmesi bazı "mikroorganizmalar" için üreme ortamı oluşturur ve bu da sağlığımızı tehdit eder. Çözünen et hemen pişirilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır.
- Etlerin, "oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil", yine buzdolabının alt bölmesinde çözünmesi sağlanmalıdır. Derin dondurucuda saklanan etin buzdolabının sebzelik kısmının üstüne konularak çözünmesi beklenebilir. Etin çabuk çözünmesi amacıyla oda sıcaklığında bekletme gibi yöntemler, insan sağlığı açısından tehlikeli sonuçları da beraberinde getirmektedir.
- Et hazırlamada kullanılan kesme tahtalarında çiğ sebze ve meyveleri doğrama işlemi yapılmamalıdır.
Bayramlarda da yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine uygun miktarda et tüketirken çeşitlilik yaratmak için, diğer besin grupları olan ‘süt (süt, yoğurt, ayran, peynir vb) grubu’, ‘ekmek (tahıl; makarna, bulgur, pirinç )) grubu’, ‘sebze grubu’ ve ‘meyve grubu’ ile aynı öğünde birlikte tüketmeye özen gösterilmelidir.
Tüm vatandaşlarımızın sağlıklı ve huzurlu bir bayram geçirmelerini dileriz.
Ülkemizde bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal yüzünden soba, şofben, baca zehirlenmeleri hemen her yıl kış aylarında özellikle alçak basınçlı havalarda tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Güneybatıdan esen bir rüzgâr olan “lodos” nedeniyle her yıl onlarca kişi özellikle sobadan olmak üzere sızan karbon monoksit gazı ile zehirlenmektedir.
Karbon monoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı zehirli bir gazdır. Vücuda solunum yolu ile girer ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engeller zehirlenme ve ölüme neden olur. Havagazı, kömür vb. ısıtma amacıyla kullanılan her tür soba ve ocakta yanma sırasında oluşur. Karbon monoksit zehirlenmeleri sıklıkla; kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması nedeni ile meydana gelir. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa, zehirlenmeler ölümle sonuçlanabilir.
Soba ve Bacalarla İlgili Uyulması Gereken Kurallar
- Kullanılan her türlü ısıtma cihazının kalite belgesine sahip olup olmadığına, garantilerine ve garanti sürelerine dikkat edilmeli,
- Kullanılan yakıtın standartlara uygunluğu kontrol edilmeli, izin belgesi olmayan satıcılardan kömür alınmamalı,
- Aşırı doldurulan sobanın duman yolu daralacağı, soba içinde düzensiz ısı dağılımı nedeniyle de baca çekişi zayıflayacağı için soba yakılırken aşırı doldurulmamasına dikkat edilmeli,
- Sönmekte olan sobaya asla tutuşması güç yakıtlar konulmamalı, yakıt yavaş yavaş ilave edilmeli, yatmadan önce sobaya kesinlikle yakıt konulmamalı,
- İyi ısınmayan ve alttan yakılan kömür sobalarında karbon monoksit zehirlenmesi riski artacağından soba tutuşturulurken yakıtın üstten yanması sağlanmalı,
- Özellikle alçak basınçlı lodoslu havalarda ölüm olaylarında artış görüldüğü için eğer bacalar standartlara uygun değilse alçak basınçlı havalarda soba yakılmamalı, yakılması zorunlu ise gece yatarken mutlaka tam olarak söndürülmeli,
- Soba borularının birbiriyle birleştirilmesinde hava ve baca gazı sızdırmazlığı sağlanmalı,
- Sobanın bulunduğu yer sürekli havalandırılmalı,
- Bacalar standartlara uygun ve yalıtımlı olmalı, düzenli olarak temizletilmeli,
- Dumanın geri tepmesini önlemek için bacaların en üst noktasının çatının en üst noktasından 1m. daha yüksekte olması sağlanmalı ve baca şapkası mutlaka takılmalı,
- Binaların Yangından Korunması yönündeki mevzuat hükümlerine uyulmasına özen gösterilmelidir.
“Acil sağlık sorunlarında derhal 112 no'lu telefondan Acil Yardım Servisi aranmalıdır”
Şofben Kullanımında Dikkat Edilecek Hususlar
- Alınan cihazın kalite belgesi ve garantilerine dikkat edilmeli,
- Şofben mutlaka bacaya bağlanmalı, baca bağlantısı olmayan (bina aydınlığına v.b. bağlı) şofben asla çalıştırılmamalı,
- Şofbenin monte edileceği mekân yeterli büyüklükte olmalı, şofben mümkünse banyo yerine balkona veya başka bir havadar mekâna takılmalı, şofbenin montajı mutlaka yetkili servis tarafından yapılmalı,
- Şofben zehirlenmeleri genellikle gaz kaçaklarından değil, yeterli havalandırma yapılmayan yerlerde yetersiz hava ve yetersiz yanma sonucunda oksijen oranının düşmesi ve karbonmonoksit oranının yükselmesiyle gerçekleştiği için şofbenin kullanıldığı yere sürekli temiz hava girmesi sağlanmalı,
- Bacalar yatak odalarından, merdiven sahanlığından, bina girişlerinden, havalandırma boşluklarından, çatı arasından, banyo ve tuvaletten geçirilmemeli,
- Konutlarda gaz kaçaklarına karşı uygun yerde detektör bulundurulmalı,
- Şofbende gaz kaçağı hissedildiğinde: Öncelikle gaz vanası ve tüp dedantörü kapatılmalı, elektrik düğmeleri açılmamalı açıksa hemen kapatılmalı, kibrit - çakmak gibi alev ve kıvılcım çıkartabilecek hiçbir işlem yapılmamalı, pencereler karşılıklı açılarak ortam havalandırılmalı, hızla gaz şirketi yetkilisi veya şofben servisi aranmalıdır.
Lodos Süresince Dikkat Edilecek Hususlar
- Lodos esintisinin etkili olduğu süre boyunca gerekmedikçe soba yakılmamalıdır.
- Yanmakta olan soba yatmadan evvel mutlak surette söndürülmelidir.
- Bina yanlarında veya çatı saçak altlarında yürümemeye veya durmamaya özen gösterilmelidir.
- Kopan, sarkan ve yere düşen elektrik hatlarına ve kablolarına yaklaşmayınız ve bu gibi durumları 186 no'lu telefondan Elektrik Arıza Servisi'ne bildirilmelidir.
- Çökme veya yangın tehlikesinin bulunduğu durumlarda derhal 110 no'lu telefondan İtfaiye Servisi'ni aranmalıdır.
- Ortaya çıkabilecek acil sağlık sorunlarında derhal 112 no'lu telefondan Acil Yardım Servisi aranmalıdır.
- Doğalgaz Şebekesi ile ilgili ortaya çıkabilecek sorunlarda 187 no'lu telefondan Doğalgaz Arıza Servisi aranmalıdır.
Biyosit ve Biyosidal Ürün
Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.
Haşere Kontrolü İçin Kullanılan Biyosidal Ürünler
Haşere mücadelesinde öncelikle fiziksel, kültürel ve mekanik mücadele yöntemleri tercih edilmelidir.
Fiziksel mücadelede; Pencerelere tel takılması, ortam temizliğine önem verilmesi, yiyeceklerin açıkta bırakılmaması, atıkların kontrol altına alınması, çöplerin çöp poşetlerinde muhafaza edilmesi, böceklerin yaşam alanlarının yok edilmesi amaçlanmaktadır.
Bu yöntemlerin yetersiz kalması durumunda biyosidal adı verilen ürünler kullanılmalıdır.
“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”
Piyasada satışa sunulan biyosidal ürünleri satın alırken nelere dikkat etmeliyiz?
Öncelikle satışa sunulan biyosidal ürünün T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan izinli olup olmadığına, etikette izin tarih ve sayısının bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.
Biyosidal ürünün etiketinde; Ürünün adı, kullanım amacı, üretim yeri adresi, verilen iznin tarih ve sayısı, hedef organizmalar, aktif maddenin adı ve konsantrasyonu, sıvı, granül, toz, katı gibi formülasyon tipi, ürünün kullanım şekli ve/veya dozu, yan etkileri, ilkyardım talimatları, ürünün güvenli bertarafı ile ilgili talimatlar, imal ve son kullanma tarihi ile parti ve seri numarası görünür bir şekilde yazılmalıdır.
Ev ve işyerlerinde haşerelere karşı mücadelede nelere dikkat etmeliyiz?
Uygulama yapacak firmanın Sağlığı Müdürlüğünden biyosidal ürün uygulama izin belgesi olmalıdır. Kullandığı ürün ise T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olmalıdır. Uygulama izin belgesi olan firmalara cevresagligi.saglik.gov.tr web adresinden ulaşabilirsiniz. Uygulama yapılırken uzman kişilerin talimatlarına uyunuz. Evcil hayvanları ortamdan uzaklaştırın.
“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.
Biyosidal Ürünleri Kullanırken
-
Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.
-
Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.
-
Kişisel koruyucu ekipman kullanımı gerektiren ürünlerde mutlaka kişisel koruyucu ekipman kullanınız.
-
Kullanım esnasında iyi havalandırma gerektiren ürünlerde ortamda mutlaka iyi bir havalandırma sağlayınız.
-
Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.
-
Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.
-
Kullanım sonrası ortamdan uzaklaşmanız gereken ürünlerde mutlaka ortamdan uzaklaşınız.
-
Kullanım sonrası ortamın havalandırılması gereken ürünlerde gerekli havalandırmayı sağlamadan ortama girmeyiniz.
-
Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.
-
Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.
-
Boşalan ambalajları ve artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.
-
İnsan vücuduna sürülerek haşere kontrolünde kullanılan ürünlerin 2 yaş altındaki çocuklarda ve hamilelerde kullanımı uygun görülmemektedir.
-
Herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nin (UZEM) 114 numaralı telefonu aranmalıdır. Ürünlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi’ne (SABiM) ulaşılmalıdır.
Kullandığınız ürünün şikâyeti ile ilgili nereye müracaat edilmelidir?
Böyle bir durumda en yakın Sağlık Müdürlüğü, çok acil durumlarda SABİM (Sağlık Bakanlığı Bilgi Erişim Merkezi) ALO 184’e ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı’na müracaat edilmelidir.
“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”
Soluduğumuz hava kalitesi sağlığımıza doğrudan etkisi olduğu herkesçe ve çağlardan beri bilinmektedir. Normal olarak havanın %78,084’ü Azot (N2), % 20,946 Oksijen (O2), %0,934 Argon (Ar), %0,035 Karbondioksit (CO2) oluşturmaktadır. Geriye kalan % 0,001’i Neon (Ne), Metan (CH4), Helium (He), Hidrojen (H2) ve Kripton (Kr)’dan meydana gelmektedir. Ayrıca Atmosfer kütlesinin yaklaşık %0,25’i su buharıdır.
Dolaysıyla insan sağlığını veya çevresel dengeleri bozacak şekilde havanın birleşiminin değişmesine ya da havada bulunmaması gereken maddelerin havaya karışmasına hava kirliliği denilir.
Hava kirliliği, nüfusun artması, kentlerin büyümesi, endüstrinin gelişmesiyle artan oranda ve değişen içerikte etkilerini sürdürmektedir. Lokal bir kaynaktan salınan hava kirleticiler yerel etkiler gösterirken, kent merkezlerinde enerji tüketimi, fosil yakıt yanması, motorlu taşıtların artmasıyla hava kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır. Bölgesel taşınımlar, asit depolanması, artan sera gazları, troposferik ozon üretimi bugün hava kirliliğinin küresel boyutlara ulaşan etkilerini ortaya koymaktadır. Trafik, ulaşım, endüstri ve ısınmadan kaynaklanan kirleticiler (antropojenik kaynaklı) hava kirliliğinin başlıcaları iken; meteoroloji, topografik yapı, dispersiyon ve kimyasal dönüşüm süreçlerinin hava kirliliği ve iklim üzerindeki etkileri artık daha iyi bilinmektedir. Hava kirleticilerinin çevreye ve insan sağlığına etkilerinin zaman, mekan, etki süresi, konsantrasyon ve diğer karakteristiklerine bağlı olduğu bilinmektedir. Hava kirliliği bir yandan kalp ve akciğer hastalıklarına bağlı ölüm oranını artırırken, diğer yandan bu hastalıklara bağlı hastane başvurularını artırmaktadır. Bundan başka, hava kirliliği özellikle çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilemekte ve kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik hava yolu hastalıkların prevalansını artırmaktadır.
Hava kirliliğinin olumsuz etkileri, bir alıcı ortama ulaşması, temasta bulunması ve maruziyetin meydana gelmesi ile anlaşılabilmektedir. Bu durumda hava kirliliği etkilerinin anlaşılması için aşağıdaki özelliklerin bilinmesi gerekmektedir.
- Alıcı ortama ulaşan kirleticilerin doğal, fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri,
- Alıcı ortam özellikleri (insan, hayvan, bitki, nesli tükenmekte olan türler, tüm popülasyon veya ekosistem),
- Kişilerin mevcut sağlık durumu,
- Ekosistem şartları,
- Kirleticilerin kimyasal kompozisyonu ve fiziksel formu,
- Kirleticilerin saf veya bir karışım içinde olduğu,
- Organizmanın veya kişinin kirleticiye maruziyet şekli (gıda, içecek, hava veya cilt yoluyla)
“Trafik, ulaşım, endüstri ve ısınmadan kaynaklanan kirleticiler (antropojenik kaynaklı) hava kirliliğinin başlıca etkenleridir.”
EPA tarafından kirleticilerin sağlık etkileri baz alınarak yapılmış bir sınıflandırmadır (198). Kriter hava kirleticiler, kabul edilebilir hava kalitesi ile sağlıksız veya kötü hava kalitesini birbirinden ayıran, konsantrasyon limitleri belirlenmiş kirleticilerdir. Bu sınır değerler belirli zaman aralıklarında insan sağlığı ve/veya çevresel etkileri göz önünde bulundurularak dış ortam havasında bulunmasına izin verilen kirletici konsantrasyonlarıdır. Bu kirleticiler için belirlenen sınır değerler farklı ülkelerde ve çevresel örgütlerde farklı değerler alabilmektedir.
Kriter Hava Kirleticiler:
- Karbon monoksit (CO),
- Azot dioksit (NO2),
- Kükürt dioksit (SO2),
- Ozon (O3),
- Partikül madde (PM),
- Kurşun (Pb)
Kirleticiler olarak da;
Partikül Madde (PM10, PM2.5 Uçarozlar): Havadaki partikül madde insan sağlığını etkileyen en önemli kirleticilerden biridir. Partikül boyutu ile sağlık üzerindeki olumsuz etkisi doğrusal olarak bağlantılıdır. PM’nin 10 μM’den büyük kısmı burun ve nazofarenkste tutulmaktadır. 10 μM’den küçü kısmı bronşlarda birikirken 1-2 mikron çapındakiler alveollerde 0,1 mikron çapında olanlar ise alveollerden intrakapiller aralığa diffüze olmaktadır. Partikül maddelerin fiziksel özellikleri yanında kimyasal kompozisyonu da sağlık açısından oldukça önemlidir. Partikül maddeler civa, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller ile kanserojenik kimyasalları bünyelerinde bulundurabilmekte ve sağlık üzerinde önemli tehdit oluşturabilmektedirler. Bu zehirli ve kanser yapıcı kimyasallar, nemle birleşerek aside dönüşmektedir. Kurum, uçucu kül, benzin ve dizel araç egzoz partikülleri benzo(a)pyrene gibi kanser yapıcı maddeler içerdiğinden bunların uzun süre solunması kansere sebep olmaktadır.
Ozon (O3): Ozon, atmosferin doğal bileşiminde bulunan, stratosfer tabakasında pik konsantrasyonlara ulaşan oldukça reaktif bir gazdır. Ozon suda çözünmediğinden solunum sisteminin derinliklerine ulaşarak, akciğerlerdeki olumsuz etkilerini gösterir (201). Troposferde antropojenik aktiviteler sonucu üretilir. Kentsel ve kırsal atmosferde NO2’in ve güneş ışığının varlığında gerçekleşen fotokimyasal süreçlerden oluşur. 1950’lerde Los Angeles atmosferinde fark edilmeye başlanmıştır. Stratosferden taşınım da yaşadığımız atmosferdeki O3 ’nun artışına katkıda bulunsa da büyük oranda atropojenik kaynaklardan üretilir.
Azot Oksitler (NOx): Azot oksitler (NOx) yüksek sıcaklıklarda (1200 oC) oluşan oldukça reaktif gazlardır. Azot oksitlerin pek çok türü renksiz ve kokusuzdur ve suda erimez.Bu nedenle üst solunum yollarında elimine edilmeden solunum yollarının en uç noktalarına kadar inhale edilir ve buralarda olumsuz etkilerini gösterirler. Yüksek sıcaklıklarda yanma sonucu genellikle azot monoksit (NO), az miktarda da azot dioksit (NO2) oluşur. Atmosfere salınan NO oksidasyon sonucu NO2’ye dönüşür. Atmosferde oldukça yaygın olarak bulunan NO2, güçlü bir oksidandır. Ve partiküllerle birlikte bulunduklarında kentsel bölgelerde kırmızımsı-kahve renkli bir tabaka halinde görülebilir. NOx’ler katı veya sıvı yakıtlar yüksek sıcaklıklarda yandığında oluşur. İki önemli kaynağı motorlu taşıtlar ve termik santrallerdir. Diğer endüstri tesisleri, ticari ve evsel ısıtma için yakıt tüketimi diğer NOx kaynakları arasındadır. Özellikle kentsel bölgelerde taşıt sayısındaki artışa bağlı olarak NOx konsantrasyonları da artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde genel olarak SO2 ve partikül madde azalma gösterse bile NOx emisyonları artan taşıt sayısı ve sanayileşme nedeniyle artış göstermektedir.
Kükürtdioksit (SO2): Renksiz, yanmayan ve parlamayan bir gazdır. Her yıl açığa çıkan kükürt oksitlerinin yaklaşık %60’ı kömür yakılmasıyla oluşmaktadır. Özellikle kömürün yakıt olarak kullanıldığı termik santraller SO2 emisyonunun en büyük kaynaklarıdır. Orman yangınları, volkanik faaliyetler gibi doğal kaynaklarda da bulunur. Burun ve farenkste irritasyona, ana hava yollarında spazma yol açabilir. Bu gaz suda çözümdüğünden, solunum yollarında uç noktalarına ulaşmadan büyük ölçüde burun ve farenkste elimine edilir. Atmosferde sülfat aerosolleri ve partikülleri oluşturur. Bu partiküller rüzgarlarla çok uzun mesafelere taşınabilirler. Nemde çözülmesi, güneş ışığı ve bazı kimyasalların varlığında sülfirik asit oluşturur. Asit yağmurların oluşmasında önemli katkısı vardır.
Karbonmonoksit (CO): Renksiz, kokusuz bir gazdır ve yakıtlardaki karbon tam olarak yanmadığında oluşur. Başlıca kaynağı içten yanmalı motorlardır (%85-95). Endüstri, odun yakılması ve orman yangınları CO emisyonlarının başlıca kaynaklarıdır. CO alveolar-kapilar membranda kolayca difyüzona uğrayarak hemoglobine bağlanarak kanda COHb oluşmasına yol açar. CO, O2’ye oranla Hemoglobine 200 kat daha kuvvetli bağlanır. Bundan dolayı da dokulara O2 taşınmasını engelleyrek boğulmalara yol açar.
Uçucu Organik Bileşikler (UOB): Bu sınıfa çok sayıda kimyasal girer ve 300’ün üzerinde türü bulunmaktadır. Başlıca kaynakları motorlu taşıtlar, eksoz emisyonları, kimyasal üretim yapan endüstri ve güç santralleridir. Benzen, toluen, etilbenzen, ksilen, stiren en fazla sağlık riski oluşturan türlerdir. Kısa ve uzun dönemli olumsuz sağlık etkileri vardır. Atmosferdeki UOB konsantrasonlarını emisyonlar, buharlaşma, depolanma ve güneş ışığı varlığında fotokimyasal reaksiyon süreçleri belirler.
Hidrokarbonlar: Yakıtların tam yanmaması sonucu ortaya çıkmasından dolayı CO2’ye benzerler. Fotokimyasal sise yol açtıklarında hava kirliliğini artırıcı rol oynarlar. Havadaki hidrokarbonların %60’ı kentsel bölgelerde bulunmaktadır. Normal bulundukları düzeyde toksik etkileri gösterilememiştir.
Kurşun: Hava kirliliğine yol açan en önemli metaldir. Kurşunlu benzin kullanan araç motorlarından, sanayi tesislerinden, insektisidlerden, boyalardan, kömür ve çöp yakılmasından kaynaklanır. Kurşun özellikle çocuklarda daha ciddi zehirlenmelere yol açmaktadır. Anemi, zeka geriliği ve davranış problemlerine neden olması yönünden önemlidir.
Hava Kirliliğinin İnsan Sağlığına olan etkilerine Genel Bakış:
Hava kirliliği insan sağlığına olan etkileri için vücuda giriş şekli, maruziyet süresi, etkenlerin yoğunluğu ve kişinin genel sağlık durumunu en önemli etkilerdir.
Hava Kirliliği insanlarda başlıca solunum sistemi ile dolaşım sistemini etkilemektedir. Rusya’da yapılan bir araştırmada toprağa çöken kirleticilerinin gıda ile sindirim sistemine de girdiğini göstermiştir.
Kirleticilerin boyu ile suda çözünmelerine oranında sağlığa olumsuz etkileri vardır. Büyük partiküller nazofarenksi geçemezken PM 2.5 altında kalan ajanlar Akciğer dokusuna geçebilmektedir. Eğer bireyde solunum sistemi rahatsızlığı varsa etkenlerin limit değerli dolaysıyla daha düşük olmakta veya diğer bir değişle sağlık problemleri sağlıklı bir bireye göre daha erken yaşta ortaya çıkabilmektedir.
Başlıca sağlık etkileri Astım, Allerji, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve Kanser. Hava Kirliliğinden de en çok etkilenenler ise 5 yaş altı çocuklar, kronik hastalar ve yaşlılar. Bu durumlara düşük sosyal statü (evsizler gibi), sağlık kuruluşuna ulaşamama (ör. afet durumları), sigara/alkol alışkanlığı, beslenme bozuklukları gibi etmenler eklenmesi sağlığa etkiler daha şiddetli olmaktadır.
Avrupa Birliği ve ABD Çevre Ajansı zararlı etkenlerin listelerini ve limit değerlerini web sayfalarında yayınlamaktadır. (http://ec.europa.eu/environment/air/quality/standards.htm ). Değerler yol gösterici olmakla beraber halk sağlığı konsunda kapsayıcılık problemi vardır. Sebebi ise toplumun heterojen yapısı, bireysel alışkanlıklar ve araştırıcıların “neyi” araştırdıkları ile ilgilidir. Mortalite limitleri ile morbidite limitleri yukarda bahsedildiği gibi yeni doğanlarda başka, 30 yaşında sağlıklı bir erişkinde başkadır. Hava kirliliği dolaşım sistemine solunum sistemi üzerinden dolaylı (ör. Cor Pulmonale) veya toksin etkisi ( ör. damar endotel hasarı) ile doğrudan etki gösterebilmektedir.
Biyosit ve Biyosidal Ürün
Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.
Dezenfektanlar
Cansız nesneler üzerinde potansiyel olarak bulunan patojen mikroorganizmaların kimyasal maddeler ile miktarlarının kabul edilebilir bir seviyeye düşürülmesi ile sağlanan dezenfeksiyon sayesinde, bakteri ve fungusların gelişimini önleme ve öldürmeye ek olarak bazı hedef virüsleri de öldürebilmektedir.
- Dezenfektanlar;
- mikroorganizmaları etkileme derecelerine,
- etki mekanizmalarına,
- kimyasal yapılarına
- kullanım alanlarına
- göre değişik şekillerde sınıflandırılır.
Enfeksiyonlardan korunabilmek için; özellikle sağlık alanında kullanılan dezenfektanlar Biyosidal Ürünler Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmektedir.
Biyosidal Ürünler Yönetmeliğin Ek-V’inde dezenfektanlar ana grubunda yer alan ürün tipleri aşağıda sıralanmıştır:
1. Ürün Tipi: İnsan hijyeni ile ilgili biyosidal ürünler
2. Ürün Tipi: Kişisel alanlarda ve umumi alanlarda kullanılan dezenfektanlar ve biyosidal ürünler
3. Ürün Tipi: Veteriner hijyenine yönelik biyosidal
4. Ürün Tipi: Gıda ve yem alanlarında kullanılan dezenfektanlar
5. Ürün tipi: İçme suyu dezenfektanları.
“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”
İdeal Dezenfektan
-
Mikroorganizmaya kolayca penetre olmalıdır.
-
Toksik olmamalıdır.
-
Kullanıldığı yüzeylere/nesnelere zarar vermemelidir.
-
Stabil/dayanıklı olmalıdır.
-
Etki spektrumu geniş olmalıdır.
-
İnaktivasyona dirençli olmalıdır.
-
Kolayca hazırlanabilmeli/kullanılabilmelidir.
“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.
Dikkat Edilmesi Gerekenler
-
Etiket üzerindeki önerileri uyulmalı, detaylı bir biçimde anlatılan kullanım şekline uyulmaması ürünün hatalı kullanımına yol açacağı bilinmelidir.
-
Ürün etiketlerinde yer alan uyarıcılara dikkat edilmemesi durumunda zehirlenmelere neden olabilir.
-
Kullanıcılar herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi (Uzem)’in 114 No’lu Telefonunu aramalıdır. Üürnlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi (SABiM)’ne ulaşılmalıdır.
-
Kullanım talimatlarını mutlaka okuyunuz.
-
Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz.
-
Diğer dezenfektan ve kimyasallar ile asla karıştılmamalı, uygulama dozu ve şekli bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır.
-
Kilit altında ve çocukların ulaşamayacağı bir yerde muhafaza edin.
-
Kirlenmiş boş ambalajları tekrar kullanmayın.
“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”
Soba Kurulurken;
- Öncelikli olarak baca temizlenmiş olmalıdır. Bacanın açık olduğu-çekişi, küçük bir ayna ile ve kâğıt parçası yakılarak kontrol edilebilir.
- Soba oda içerisinde bacaya yakın bir yere devrilmeyecek şekilde yerleştirilmelidir.
- Soba boruları duvara en az 50 cm en fazla 1,5 metre uzaklıkta olmalı ve fazla dirsek ve borudan kaçınılarak ( en fazla iki dirsek) bacaya bağlanmalıdır.
- Soba boruları ile dirsek ek yerleri ve baca girişi yanmaz alüminyum bantla bantlanarak sızdırmazlık arttırılabilir.
- Soba borularının uç kısımları baca deliğine fazla sokulup baca tıkanmasına neden olunmamalıdır.
- - Soba ile duvar arasına konulacak ısıyı yansıtan bir levha; odanın daha iyi ısınmasını sağlayacaktır.
Sobalarımızı Bağladığımız Bacalar;
Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Normalde terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışılır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığı, ruh ve sinir hastalığı, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi amaçlıbazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler vb.) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.
- Mümkünse bağımsız olmalı, başka dairelerle ortak kullanılmamalı; yani aynı bacaya başka soba, şofben gibi cihazlar bağlanmamalı,
- Bina çatısının en yüksek noktasından en az 50-80 cm yukarıda ve 3 metre uzağında olmalı, en yakın binaya en az 6 metre uzaklıkta olmalı,
- Üzeri iyi sıvanmış olmalı, yarık ya da çatlak bulunmamalı; iç yüzeyi ise mümkün olduğunca pürüzsüz olmalı,
- Üzerinde kar sularının, yağmur sularının ve kuşların girişini engellemek için başlıkolmalı,
- Yılda en az bir kez temizletilmelidir.
“Tam sönmemiş soba kovaları, karbon monoksit zehirlenmelerine neden olmaması için evin içinde tutulmamalıdır”
Soba Yakarken;
Sobalarda kömürü yakarken en üst verimi sağlayabilmek için üstten yakma tekniği kullanılmalıdır. Kömür bu şekilde yakıldığında içerisinde bulunan uçucu ve yanıcı gazlar da soba içerisinde yanmakta ve böylelikle daha fazla ısı alınmakta, bacadanatılan gaz ve duman azalmakta ve soba boruları ve bacalar daha geç kurumlanmaktadır. Düzgün uygulanan üstten yakma tekniği karbon monoksit gazından zehirlenme riskini en aza indirmektedir.
- Kömürü kullanmadan 4-5 gün önce torba ağzını açıp, havalanıp kurumasını sağlayın. Soba da daha verimli yanacaktır.
- Sobanın içerisine 2/3 oranında kömür doldurun.
- Kömürün üzerine tahta parçaları koyarak tutuşturun, güç yakıtları kullanmamaya özen gösterin.
- Kömür tutuşturulurken sobanın alt ve üst hava kapakları açık olmalıdır.
- Tutuşmadan sonra üst hava kapağı kapatılıp alt kapaktan hava girişi ayarlanmalıdır.
- Soba yanarken alt hava kapağı ve baca çıkısında bulunan duman kelebeği mutlaka açık olmalıdır.
- Üstten yakılan sobaya sonradan kömür ilavesi kesinlikle yapılmamalıdır; yanma kötüleşeceğinden zehirli karbon monoksit gazı çıkışı artacaktır.
- Soba söndükten sonra kömür doldurulmalı, ya da kovalı sobalarda yeni kova koyulup üstten yakılmalıdır.
- Mümkünse yatarken soba söndürülmeli ya da alt hava girişi ve duman kelebeği açık bırakılmalıdır.
- Tam sönmemiş soba kovaları, karbon monoksit zehirlenmelerine neden olmaması için evin içinde tutulmamalıdır.
Biyosit ve Biyosidal Ürün
Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.
Biyosidal Ürün Olarak Çamaşır Suları
Yoğun Kıvamlı Çamaşır Suyu olarak günlük hayatımızda önemli bir yere sahip olan biyosidal içerikli çamaşır sularını doğru kullanıyor muyuz?
Tüketiciler olarak, doğrudan ya da sulandırılarak çeşitli alanlarda kullanılan çamaşır sularının etiketlerinde yer alan bilgilendirici ve uyarıcı talimatların ne kadar farkındayız?
Yoğun kıvamlı yapısı nedeniyle yüzeylere daha hızlı tutunması ve daha uzun süre yüzeyde kalması ürünlerin piyasada tercih edilmelerini sağlarken, yanlış kullanımları halinde sağlık ve güvenlik açısından olumsuz etkilere sebep olabilmektedir.
“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”
Çamaşır Sularında Dikkat Edilmesi Gerekenler
-
Mutfakta kullanılan araç ve eşyaların yoğun kıvamlı çamaşır suyu ile temizlenmesi uygulandığı yüzeyde uzun süre kalması, yüzeyden defalarca yıkanması ve durulanmasına rağmen kalıntı bırakması nedeniyle kesinlikle önerilmemektedir.
-
Etiket üzerindeki önerileri uyulmalı, detaylı bir biçimde anlatılan kullanım şekline uyulmaması ürünün hatalı kullanımına yol açacağı bilinmelidir.
-
Özellikle günlük hayatta bir vesile ile birebir temas ettiğimiz yüzeylerde, gıda maddelerinizle yakın temas halinde olan yüzey ve araç-gereçlerin temizliğinde kullanımı sakıncalıdır.
-
Ürün etiketlerinde yer alan uyarıcılara dikkat edilmemesi durumunda zehirlenmelere neden olabilir.
-
Kullanıcılar herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi (Uzem)’in 114 No’lu Telefonunu aramalıdır. Ürünlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi (SABiM)’ne ulaşılmalıdır.
-
Kullanım talimatlarını mutlaka okuyunuz.
-
Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz.
-
Diğer dezenfektan ve kimyasallar ile asla karıştılmamalı, uygulama dozu ve şekli bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır.
-
Kilit altında ve çocukların ulaşamayacağı yerlerde muhafaza edin.
-
Kirlenmiş boş ambalajları tekrar kullanmayın.
“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.
Biyosidal Ürün Olarak Islak Mendiller
Günümüzde pratik kullanımı nedeniyle büyük küçük herkesin günlük hayatında sıkça kullandığı ıslak mendillerin içeriğinde kimyasal maddelerin mevcuttur.
Barındırdığı kimyasallar nedeniyle halk sağlığı açısından ciddi sorunlara sebep olabileceği konusu oldukça önemli olan ıslak mendiller kullanıcılar tarafından bilinçli kullanılmalıdır.
Islak mendiller içerdikleri kimyasalların kapsamlarına göre özellik kazanmaktadır. Antibakteriyel özellikte olmasını sağlayan biyosidal aktif maddeler içerdikleri kimyasal yapılar sayesinde bakteriler üzerinde öldürücü/sınırlayıcı etkiye sahip olmaktadır.
Dezenfektanların birçoğu içerdiği aktif maddeler nedeniyle toksik özelliğe sahip olup cilde ve gözlere zarar verebilmektedir.
Biyosidal ürün olarak ıslak mendiller, kullanım şekli ve amaçları göz önünde bulundurularak ürün etiketinde yer alan uyarılara dikkat edilerek kullanılmalıdır.
“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”
Cıva tabiatta çok yaygın olarak kullanılan bir metaldir. Cas No: 7439-97-6 dir. Cıva, insanlara, ekosistemlere toksik bir maddedir. Metalik cıva, parlak, civa parlak, gümüş renginde, kokusuz ve çok kolay buharlaşır bir maddedir. Anorganik cıva genellikle cıva tuzları halindedir. Başlıcaları cıva klorür, cıva fulfimat, ve cıva sülfürdür. Cıva tuzları ağızdan alındığında yarı ömrü 40 gündür.
Cıvanın başlıca organik birleşimleri metil, etil ve fenil cıvadır. Büyük oranda metil cıva olarak yayılım gösterir. Yarı ömrü 40–50 gündür. Cıva Avrupa Birliği Kimyasallar REACH Tüzüğünün kısıtlamalarla ilgili Ek-17’sinde de yer almaktadır.
Cıva termostat, barometre, florasan lamba, akış ölçerler, laboratuvar ve endüstriyel ve beden termometreleri, tansiyon aleti, piller ve nemölçerler vb. araç ve gereçlerde bulunmaktadır.
Cıva çok küçük miktarlarda bile etkili olabilen bir sinir sistemi toksinidir. Merkez sinir sistemini ve böbrek sistemini doğrudan etkiler. Gelişim bozukluklarına, hareket ve beyin işlevi bozukluklarına neden olur. Kolayca buharlaşarak, renksiz bir buhar halinde havaya karışması onu gizli bir toksin durumuna getirir.
“Cıva çok küçük miktarlarda bile etkili olabilen bir sinir sistemi toksinidir. ”
Cıva ve bileşiklerinin etkisi doz, etkilenen kişinin yaşı, etkilenim süresi, etkilenim yolu, etkilenen kişinin sağlığı ve beslenme düzeyi ile ilişkilidir. İdrar, saç ve kan düzeyinin ölçülmesiyle etkilenim belirlenir.
Cıvanın solunması kimyasal akciğer yangısına, doku yıkımına yol açan bronşit oluşumuna neden olur ve etkilenim sürerse ölümle sonuçlanır. Anorganik cıva tuzları böbrek ve merkez sinir sistemine ileri derecede toksiktir. Metil cıva mikrotübül oluşumunu, nöronlarda protein sentezini engeller. Hücre zarı etkinliğini değiştirir, DNA sentezini bozar. Sonuçta sinir sistemine çok ileri derecede toksik etki yapar.
Cıva ve bileşiklerinin etkisi doz, etkilenen kişinin yaşı, etkilenim süresi, etkilenim yolu, etkilenen kişinin sağlığı ve beslenme düzeyi ile ilişkilidir. İdrar, saç ve kan düzeyinin ölçülmesiyle etkilenim belirlenir.
Metalik cıva buharına bağlı yüksek doz, kısa süreli etkilenimlerde, akciğer hasarı, bulantı, kusma, ishal, kalp hızı ve kan basıncında artış, deride kızarıklık, göz tahrişi gibi bulgular ortaya çıkabilmektedir.
Evde - Okulda Civa Saçılımı
Kırılan bir termometreden çok küçük miktarda cıvanın saçılımı kuşkusuz çok büyük boyutta bir acil durum değildir. Ancak kolayca buharlaşması nedeniyle uzun süreli cıva buharı etkilenime yol açacağından dikkatle temizlenmelidir. Cıvalı termometreler dahil, cıvalı araçlar bulunan kurum ve kuruluşlar cıva dökülmelerine karşı hazırlıklı olmalı, dökülen cıvanın nasıl güvenli bir biçimde temizleneceği bilinmelidir.
Cıva zamanında temizlenmeyecek olursa yerdeki girinti çıkıntılarda kalan cıva sürekli buharlaşmayı sürdürür. Özellikle evde emekleme çağındaki bebekler açısından daha büyük tehlike yaratır. Havada bulunan cıva miktarının (zamana göre ağırlıklandırılmış) metreküpte 0,05 miligramı aşmaması gerekir. Mesleki etkilenim açısından 15 dakikalık ağırlıklı değeri metreküpte 0,03 mg’ı, sekiz saatlik ağırlıklı değeri ise 0,01 mg’ı aşmamalıdır. Cıvanın havadaki normal dengelenme basıncı bu değerin çok üzerindedir. Ortamda buharlaşabilen cıva bulunması bu nedenle istenilmeyen düzeyde cıva solunmasına neden olur. Cıvanın buhar basıncı sıcaklıkla hızla arttığından ortam ısıtılmamalıdır.
Cıva saçılmasında yapılması ve yapılmaması gereken temel uygulamalar aşağıda verilmiştir:
Yapılması Gerekenler |
Yapılmaması Gerekenler |
Bölge boşaltılmalıdır. |
Cıvaya çıplak elle dokunulmamalıdır. |
Bölgenin çok iyi havalandığından emin olunmalıdır. |
Elektrikli süpürge kullanılmamalıdır. |
Boncuklar birbirine değdirilerek yüzey alanının azaltılmasına çalışılmalıdır. |
Lavabo, tuvalet ve pis su giderlerine dökülmemelidir. |
Cıvanın alınması için şırınga ya da enjektör kullanılmalıdır. |
Cıvanın dağılmasına ya da boncuklanmasına yol açabilecek herhangi bir uygulama yapılmamalıdır. |
Cıva ağzı iyice kapanabilen, sızdırmaz, su dolu bir kaba alınmalıdır. |
Cıva dökülen yere basılmamalı, buralarda yürünmemelidir. |
Halı, battaniye, halı döşeme ve diğer yumuşak materyal üzerine döküldüyse bunlar atılmalıdır. |
Bu gibi malzemeler kazanılmaya çalışılmamalıdır. |
Olanak olduğunca ortam havasındaki cıva ölçtürülmeye çalışılmalıdır. |
Cıva zehirlenmesi vuku bulması durumunda derhal Bakanlığımız Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM) 114 telefon numarasından aranarak bilgi verilmeli ve buradan alınacak tavsiyelere uygun olarak işlem yapılmalıdır. Ağır metal zehirlenmelerinde antidot olarak Dimaval maddesi kullanılmakta olup temini ile ilgili olarak burayla irtibata geçilmesi gerekmektedir.
Okul laboratuvarında ya da sınıfta az miktarda cıva saçılması durumuna karşı aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
- Laboratuvarda cıva süzgeci olan solunum maskesi bulundurulmalıdır.
- Bütün öğrenciler hemen dışarı çıkarılmalıdır. Cıva dökülen alanda sadece, cıva süzgeci bulunan özel maskeler takmış görevli kimseler bulunmalıdır.
- Bütün pencereler açılmalıdır.
- Laboratuvarın kaloriferi, ısıtma sistemi kapatılmalıdır.
- Bütün elektrikli araçlar hemen kapatılmalı, fişten çekilmelidir. Cıvanın elektriği çok iyi ilettiği unutulmamalıdır.
- Laboratuvarda cıvanın temizlenmesiyle çıkan hiçbir atık çöp kutusuna atılmamalıdır.
- Çıplak elle hiçbir şeye dokunulmamalıdır. Ellerdeki tüm çatlak ve yaralar kapatılmalıdır. Lateks ya da kauçuk eldiven giyilmelidir.
- Uygun iğnesiz şırıngalarla cıva çekilmemelidir.
- Çok küçük boncuklar yapışkan bantla toplanmalıdır.
- Toplanan cıva kapağı buharı sızdırmayacak, içi su dolu kaplara konulmalıdır. Kapağın çevresi yapışkan bantla sarılmalıdır.
- Cıva saçılan bina bölümüne “cıvayla kirli bölge” yazılı bant çekilerek dolaşılması engellenmelidir.
- Toplanan cıva uygun biçimde atık toplama birimlerince alınıncaya kadar soğuk ortamda tutulmalıdır.
- İçine cıva bulaşmış her türlü fırın, ocak hemen kullanım dışı bırakılmalıdır.
Eğitim kuruluşlarında cıva kullanılması gerekiyorsa, yetkili öğretmen denetiminde ve etkilenim olmayacak biçimde kullanılmak zorundadır. Öğrencilerin cıva satın almasını gerektiren hiçbir uygulama yapılmamalı, bu tip ödevler verilmemelidir. Cıva saçılması durumunda yapılması gerekenler kolayca okunabilecek biçimde laboratuvarda asılı olmalıdır. Okul laboratuvarlarında cıva uygun kaplarda, ağzı sıkıca kapalı biçimde bulunmalıdır. Laboratuvar ortamından dışarı çıkarılmamalıdır. Okullarda cıva güvenliği ile ilgili eğitim daha çok kimya derslerinde yapılmalıdır. Cıvadan söz edildiğinde güvenlikle ilgili önerilerden de öncelikle söz edilmelidir.
Biyosit ve Biyosidal Ürün
Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.
Bozunmayı Önleyiciler (Ürün Tipi 21)
Tekne, su kültürü ekipmanları veya suda kullanılan diğer yapılar üzerinde mikroplar ve bitki veya hayvan türlerine ait daha yüksek oluşumlar gibi yapı bozucu organizmaların büyüme ve yerleşmesini kontrol altına almak için kullanılan ürünlerdir. Çoğu zaman zehirli boyalar olarak anılırlar.
“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”
Bozunmayı Önleyici Ürünlerde Dikkat Edilmesi Gerekenler
-
T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü envanterine kayıtlı olduğundan emin olunuz.
-
Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.
-
Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.
-
Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.
-
Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.
-
Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.
-
Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.
-
Boşalan ambalajları ve ahşap koruyucu artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.
Genel Bilgi
Antik çağlardan beri tekneler ve gemiler bozunmaya sebep olan sucul organizmalara karşı korunmaya çalışılmıştır. Zift, katran, kurşun, bakır ve pirinç gibi malzemeler 1800lerde demir ve çelikten gemi üretimine başlanan yıllara kadar en çok kullanılan bozunma önleyici ürünler olmuştur.
1800lerin ortalarında bakır kaplamanın demiri korozyona uğratması sonucu reçine, bakır oksit, arsenik ve civa oksit karışımı ile bozunmayı önleyici ürünlerin (antifouling boyaların) ilk örnekleri geliştirilmiştir.
Uzun yıllar bozunmayı önleyici ürünlerin aktif maddesi olarak kullanılan tributiltinin (TBT) yasaklanmasından sonra bu alanda farklı alternatifler geliştirilmiştir.
“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.
İzinli Bozunmayı Önleyici Ürünler
Bozunmayı önleyici ürünlerin, Yönetmelik ile tanınan geçiş süresi sebebiyle izinlendirilmiş olmaları gerekmemektedir. Bozunmayı önleyici ürünler, T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı tarafından biyosidal ürün envanterine kaydedilmekte, bir takım verileri değerlendirilmekte ve Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı’nın web sitesi üzerinden ilan edilmektedir.
Biyosidal Ürün Envanterine kaydedilmiş ve piyasada bulundurulmasına izin verilmiş bozunmayı önleyici ürünler satın alınmalı ve kullanılmalıdır. Biyosidal Ürün Envanterine cevresagligi.saglik.gov.tr adresinden ulaşılabilir.
Ülkemizde piyasada bulundurulmasına izin verilen bozunmayı önleyici ürünlerde en çok zineb ve dicopper oxide ikilisi (%13,16) ile copper pyrithione ve dicopper oxide ikilisi (%81,58) kullanılmaktadır ve bu ürünlerin tamamı profesyonel kullanıcılara yöneliktir. Zineb ve copper pyrithione, Avrupa Birliği’nin biyosidal ürünlerin aktif maddelerinin değerlendirilmesine ilişkin programı kapsamında değerlendirilmiştir. Zineb 2014 yılında, copper pyrithione ise 2015 yılında, dicopper oxide ise 2016 yılında bozunmayı önleyici ürünlerde aktif madde olarak kullanımına onay verilen kimyasallardır.
Genel prensip olarak bozunmayı önleyici ürünlerin (antifouling boyaların) kullanımı esnasında;
-
Solumanın ve cilde temasın önüne geçilmesi,
-
Kişisel koruyucu ekipman kullanılması,
-
İyi havalandırılan yerlerde kullanımı,
-
Isı ve ateş kaynaklarından uzak tutulması,
-
Kesinlikle toprağa ya da suya karışarak çevreye yayılması önlenmesi,
-
Kanalizasyona karışmasının önlenmesi,
-
Maruziyet, alevlenme, çevreye yayılma ihtimallerine karşı senaryoların oluşturularak uygun tedbirlerin alınması gereklidir.
“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”
1- Cep telefonundan yayılan dalgadan etkilenim uzaklıkla azalmaktadır. Bu nedenle kablolu kulaklık kullanılması telefonun baş bölgesinden uzak tutulmasını sağladığından cep telefonlarının zararlı etkilerini azaltabilmektedir. Kulaklığın olmadığı durumda "hoparlör" modu tuşlanarak sesli görüşme yapılarak telefondan uzak konuşulması tercih edilebilir.
2- Özellikle büyümesi ve gelişmesi süren çocuklarda cep telefonu kullanım yaşının geciktirilmesi ve çocukların cep telefonu kullanmaması önerilmektedir. Çocuklar cep telefonu kullanıyorsa cep telefonu faturaları kontrol edilmeli, gereğinde uyarılmalıdır.
3- Hamilelerin cep telefonu kullanması önerilmemektedir.
4- Acil durumlar dışında cep telefonlar kullanılmamalı ve mümkün olan her durumda cep telefonu yerine kablolu sabit telefonlar kullanılmalıdır.
5- Cep telefonu ile konuşmalar mümkün olduğu kadar kısa tutulmalı ve daha çok kısa mesajlardan yararlanılmalıdır. Numara çevrildikten sonra hat bağlanıncaya kadar telefon vücuttan uzakta tutulmalıdır.
6- Cep telefonunuza gelen arama olduğunda ya da sizin bir arama yapmanız durumunda bağlantı kurulduktan sonra kulağınıza cep telefonunuzu tutmanız elektromanyetik radyasyona maruz kalma önemli ölçüde azaltacaktır.
7- Cep telefonu alırken SAR değeri düşük olan telefonlar tercih edilmelidir.
8- Cep telefonları olabildiğince vücuttan uzakta kullanılmalı ve bulundurulmalıdır. Özellikle kalp, beyin, böbrek gibi organlardan uzakta olması önerilmektedir.
9- Bebek odaları, yatak odaları ve çocukların yakınında cep telefonu bulundurulmamalıdır.
10- Uyurken cep telefonları kapatılmalı, kapatılmayacaksa başucundan en az 1 m uzağa konulması önerilmektedir.
11- Cep telefonlarının hareketli araçlar içinde kullanılması ve taşınması önerilmemektedir. Araç içinde metal çeperlerden içeri yansıyan elektromanyetik alan şiddeti yolculara açık havadakinden daha fazla elektromanyetik dalga maruziyeti verebilmektedir. Ayrıca, sürekli değişen baz istasyonları ile iletişime geçmeye çalışan cep telefonu normalden çok daha fazla elektromanyetik dalga yayabilmektedir.
12- Araç kullanırken cep telefonu veya araç telefonu kullanmak dikkati azaltmaktadır ve kazalara neden olabilmektedir. Bu nedenle araç güvenli bir yere çekildikten sonra telefonla konuşulmalıdır.
13- Özellikle yol koşullarının riskli olduğu yağışlı ve sisli havalarda cep telefonu kullanılmamalıdır.
14- Petrol istasyonlarında cep telefonu kullanılmamalıdır.
Elektromanyetik Alanlar Sağlık Etkileri Değerlendirme Alt Kurulu
“Hamilelerin cep telefonu kullanması önerilmemektedir.”
Biyosit ve Biyosidal Ürün
Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.
Ahşap Koruyucular (Ürün Tipi 8)
İnsanlar tarafından kullanılan her türlü ahşap malzemeye zarar veren organizmaların kontrolünde ve ahşapların genel korunmasında kullanılan ürünlerdir.
Bu ürün tipine önleyici ve iyileştirici etkisi olan ürünler dâhildir.
Ahşap Koruyucularda Dikkat Edilmesi Gerekenler
-
T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı envanterine kayıtlı veya ruhsatlı olduğundan emin olunuz.
-
Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.
-
Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.
-
Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.
-
Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.
-
Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.
-
Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.
-
Boşalan ambalajları ve ahşap koruyucu artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.
Genel Bilgi
Ahşabın insan hayatında her zaman önemli bir yeri olmuştur. Yiyecek ve içecek kaplarından tarım aletlerine, mobilyadan tekneye kadar birçok araç gereç ahşap ile üretilmektedir.
Ahşap; bakteri, mantar ve böcekler gibi çeşitli zararlıların hedefidir. Bu zararlılar ahşabın çürümesine, ufalanmasına ve yok olmasına sebep olabilirler.
Ahşabı korumanın geleneksel yolu kurutmadır. Ancak ahşabın dayanıklı hale getirilebilmesi ve zararlılara karşı daha dirençli olarak varlığını devam ettirebilmesi için kimyasal koruyucuların da kullanılması zorunlu hale gelmiştir.
“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.
İzinli Ahşap Koruyucular
Ahşap koruyucuların, Yönetmelik ile tanınan geçiş süresi sebebiyle izinlendirilmiş olmaları gerekmemektedir. Ahşap koruyucular, T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı tarafından biyosidal ürün envanterine kaydedilmekte, bir takım verileri değerlendirilmekte ve Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı’nın web sitesi üzerinden ilan edilmektedir.
Biyosidal Ürün Envanterine kaydedilmiş ve piyasada bulundurulmasına izin verilmiş ahşap koruyucular satın alınmalı ve kullanılmalıdır.
Ülkemizde halkın kullanımına sunulan ahşap koruyucularda en çok kullanılan aktif madde Avrupa Birliği’nin biyosidal ürünlerin aktif maddelerinin değerlendirilmesine ilişkin programı kapsamında değerlendirilen ve 2008 yılında ahşap koruyucularda aktif madde olarak kullanımına onay verilen 3-iodo-2-propynylbutylcarbamate (IPBC) isimli kimyasaldır.
IPBC, teknik düzeyde gözlere ve cilde, solunması halinde solunum sistemine ve yutulması halinde sağlığa zararlı olan ve toprak ve suya karışması halinde hem kısa (akut) hem de uzun dönemli (kronik) olarak çevresel tahribata yol açabilecek, mantar (fungus) öldürücü bir kimyasaldır.
Halkın kullanımına sunulan ahşap koruyuculardaki IPBC oranı %1’i geçmemektedir, ancak ürünlerin içeriğinde kullanılan yardımcı maddelere göre alınması gereken güvenlik önlemleri değişebilmektedir.
Genel prensip olarak ahşap koruyucuların kullanımı esnasında solumanın ve cilde temasın önüne geçilmesi ve kesinlikle toprağa ya da suya karışarak çevreye yayılması önlenmelidir.
“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”
Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur.
Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39,4°C üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır.
İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya çalışılmalı, bilinci kapalıysakesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Gerekli durumlar da hava yolu açılmalı ve suni solunum yapılmalıdır.
Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur.
Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39,4°C üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır.
İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya çalışılmalı, bilinci kapalıysakesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Gerekli durumlar da hava yolu açılmalı ve suni solunum yapılmalıdır.
Sıcak Bitkinliği ve Sıcak Krampları
Sıcak Bitkinliği: Uzun süre aşırı sıcağa maruz kalma ve yeterli miktarda sıvı almamaya bağlı su ve mineral kaybıyla meydana gelir. Daha sıklıkla yaşlılarda, yüksek tansiyonu olanlarda ve güneş altında çalışanlarda görülür. Aşırı terleme, yorgunluk, halsizlik, bayılma hissi, nabız hızlanması, ateş yükselmesi belirtileriyle kendini gösterir. Deri soğuk ve nemlidir, nabız hızlı ve zayıftır, solunum hızlı ve yüzeysel, şuur açıktır. Güneş çarpmasının daha hafif şekli olup hayati tehlike yoktur.
İlkyardım; uygun ve zamanında yapılırsa genel durum hızla düzelir. Serin bir yerde istirahata alınan hastanın giysileri gevşetilip, sırt üstü yatırılarak bacakları yükseltilir. Islak havlu veya bezle serinletilmeye çalışılır. Bol miktarda sıvı verilir; özellikle de tuzlu ayran içirilir. Yaklaşık 1 saat içerisinde kişinin genel durumu düzelmezse mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir.
Sıcak krampları: Aşırı aktivite sonucunda terlemeye bağlı olarak vücutta hızlı bir su ve mineral kaybı meydana gelir.Düşük mineral seviyeleri kaslarda sıcak kramplarına neden olabilir. Sıcak krampları aynı zamanda sıcak bitkinliğinin belirtilerinden birisidir. Genellikle karın, bacak ve kol kaslarının fiziksel aktivite sırasında ağrılı spazmlarıyla meydana gelir. Sıcak krampları için tıbbi tedaviye gerek yoktur, kişinin yaptığı aktivite durdurulmalı sakin ve serin bir yerde oturtulmalıdır, meyve suyu veya mineralli içecekler içirilmelidir. Kramp meydana geldikten sonra en az birkaç saat fiziksel aktivitede bulunulmamalı, bir saat içerisinde geçmezse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Güneş Yanıkları ve Sıcak Döküntüsü (İsilik)
Güneş Yanıkları: Deriye hasar vereceği için güneş yanıklarından kaçınılmalıdır. Uzun süreli güneş ışığına maruz kalmakla meydana gelir. Deri kızarık, ağrılı ve aşırı derecede sıcaktır. Eğer etkilenen kişide ateş, bül (su toplanması) ve şiddetli ağrı varsa veya 1 yaşından küçükse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Güneş yanığından korunmak için güneş ışığına maruz kalmaktan kaçınılmalı, güneş yanığı olan yerler soğuk su ile silinmeli, etkilenmiş bölgelere nemlendirici tıbbi losyon sürülmelidir. Yağ, salça, yoğurt ve diş macunu vb. maddeler kesinlikle sürülmemeli, büller patlatılmamalıdır.
Sıcak Döküntüsü (İsilik): Sıcak ve nemli havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak derinin tahrişidir. Her yaşta görülmekle birlikte sıklıkla bebeklerde görülür. Küçük kızarıklıklarş eklindedir. Sıklıkla boyun, göğüs, dirsek iç yüzü gibi kıvrım yerlerinde görülür. Kızarık bölgeler kuru tutulmalı, daha serin ve daha az nemli ortam sağlanmalıdır.
Güneşin Geç Dönem Etkileri: Güneş ışınlarının sağlık üzerine oldukça önemli olumlu etkileri mevcuttur. Uzun süre maruz kalındığında olumsuz etkiler de ortaya çıkabilir. Ciltte erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması bu olumsuz etkilerindendir.
“Havada bulunanan bağıl nemim hissedilen sıcaklığa etkisi aşağıdaki tablodaki gibidir;
Bi̇yosi̇t ve Bi̇yosi̇dal Ürün
Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.
Biyosidal Ürün Seçerken
Dezenfektanlar ve haşere kontrolü için kullanılan ürünler ana gruplarında yer alan biyosidal ürünlerin T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün ruhsatına sahip olması, koruyucular ve diğer biyosidal ürünler ana gruplarında yer alan ürünlerin ise T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı biyosidal ürün envanterine kaydedilmiş veya T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün ruhsatına sahip olması gerekmektedir.
Biyosidal ürün seçerken ürünlerin ruhsatlı ya da envantere kayıtlı olmasına dikkat ediniz.
- T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün ruhsatı var mı?
-
T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün envanterine kayıtlı mı?
-
Etkin olduğu zararlılar hedeflerinize uygun mu?
-
Uygulama alanı uygulama yapacağı alanla uyumlu mu?
-
Kişisel koruyucu ekipman kullanımı gerektiriyor mu?
-
Kişisel koruyucu ekipman dahil alınması gereken önlemler sizin alabileceğiniz önlemler mi?
-
Zararlılık işaretleri ile zararlılık ve önlem ifadelerini okudunuz mu?
-
Hedef tayin ettiğiniz zararlılar karşısında gereksiz risk alıyor musunuz?
Dikkat!
Biyosidal ürünlerde kullanılan kimyasalların birçoğu insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre sağlığı açısından risk oluşturabileceğinden ciddi gereklilik halinde kullanılması ve kullanım talimatlarına ve güvenlik önlemlerine harfiyen riayet edilmesi önerilir.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı
Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.
Biyosidal Ürünleri Kullanırken
-
Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.
-
Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.
-
Kişisel koruyucu ekipman kullanımı gerektiren ürünlerde mutlaka kişisel koruyucu ekipman kullanınız.
-
Kullanım esnasında iyi havalandırma gerektiren ürünlerde ortamda mutlaka iyi bir havalandırma sağlayınız.
-
Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.
-
Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.
-
Kullanım sonrası ortamdan uzaklaşmanız gereken ürünlerde mutlaka ortamdan uzaklaşınız.
-
Kullanım sonrası ortamın havalandırılması gereken ürünlerde gerekli havalandırmayı sağlamadan ortama girmeyiniz.
-
Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.
-
Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.
-
Boşalan ambalajları ve ahşap koruyucu artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.
-
Herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nin (UZEM) 114 numaralı telefonu aranmalıdır.
Ürünlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi’ne (SABİM) ulaşılmalıdır.
“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”
Lütfen Dikkat !!
Aşırı Sıcaklarla ilgili 2007/52 sayılı Genelgeye ulaşmak için tıklayınız.
Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Normalde terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışılır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığı, ruh ve sinir hastalığı, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi amaçlıbazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler vb.) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.
Aşırı sıcaklardan en çok etkilenen gruplar:
- Yalnız yaşayan 65 yaş ve üzerindeki yaşlılar,
- Dört yaşından küçük çocuklar,
- Bakıma ihtiyacı olanlar,
- Hamileler,
- Açık alanda çalışanlar,
- Aşırı kilolular,
- Kronik hastalığı (şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, psikolojik hastalıklar, kronik solunum sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları) olanlar
- Sürekli ilaç (özellikle tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, depresyon ve uyku ilaçları) kullanan kişiler,
- Sokak çocukları ve evsizlerdir.
Özellikle kronik hastalığı bulunan ve yalnız yaşayan yaşlılar en çok risk taşıyan gruptur.
Genel Korunma
Günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmamalıdır.
- Dışarıda çalışması gerekenler mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık tuz içeren sulu gıdalar almaya dikkat etmelidirler.• Dışarıda bulunulduğunda açık renkli, hafif, bolve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edilmeli; geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapkagiyilmeli ve güneşin zararlı ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılmalıdır.
- Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde (10.00-16.00) denize girilmemeli ve güneşlenilmemelidir.Bu saatlerin dışında denize girmek isteyenler güneşten koruyucu krem(en az 15 koruma faktörlü) kullanmalı, şapka ve gözlük gibi gerekli koruyucu önlemleri almalı ve uzun süre kesintisiz güneşlenmemelidir.
- Yoğun fiziksel aktivite ve spor yapmak için sabah ve akşam saatleri tercih edilmeli, her bir saatlik spor için en az 2-4 bardak sıvıalınmalıdır. Ağır fizik aktivitelerden kaçınılmalıdır.
- Risk altındaki yetişkinler ve yaşlılar, günde en az iki kez güneş veya sıcak çarpması yönünden izlenmelidir. Bebekler ise bu açıdan daha sık izlenmelidir.
- Bebek, çocuk, engelliler ve hayvanlar kapalı ve park etmiş araçlardakesinlikle bırakılmamalıdır. Araçların iç ısıları, klima olsa dahi park edildikten çok kısa süre sonra yükselmektedir. Araç terk edilirken herkesin dışarı çıktığından emin olunmalıdır.
- Kapalı alanlar iyi havalandırılmalıdır.
- Güneş gören pencereler perde vb. güneşliklerle gölgelendirilmelidir.
- Vücut ısısının yükselmemesi içinsık sık duşalınmalı; bunun mümkün olmadığı durumlarda ayaklar, eller, yüz ve ense soğuk suyla ıslatılmalı veya silinmelidir.
Beslenme ve Sıvı Alımı
Susuzluk hissi olmasa bile her gün en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) sıvı tüketilmelidir.
- Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine de süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.
- Yağlı besinlerinve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı; yemeklerde bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerinehaşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır.
- Vücut direncini artırmak ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için bol miktarda sebze ve meyvetüketilmelidir.
- Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için her zamankinden daha fazla miktarlarda sıvıalınmalıdır.
- Sıvı alımında su içmek esas olmakla beraber, su dışı sıvı alımında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine süt, ayran ve meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Eğer doktor tarafından sıvı alımı kısıtlanmış veya idrar söktürücü ilaç kullanılması söz konusu ise ilgili doktora başvurmak gerekir.
- Mide kramplarına neden olabileceği için çok soğuk ve buzlu içecekler tercih edilmemelidir.
- Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir.
- Dışarıda ve açıkta satılanyiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulma riski olan besinler (et, yumurta, süt, balık vb.) açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir.
İslam dininin önemli vecibelerinden birisi olan kurban ibadetinin insana ve çevreye zararı olmadan eda etmek için dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Dini amaçla ve ibadet maksadıyla yerine getirdikleri kurban kesiminin gerekli dini hükümlere, uygun sağlık ve çevre şartlarına riayet edilerek yerine getirilmesi, başta hayvanlardan insanlara geçen (zoonotik) hastalıklar olmak üzere, sağlık, çevre sağlık, temizlik, etin işlenmesi, pişirilmesi, tüketilmesi, sakatatların çöpe atılmaması, sokak hayvanlarına verilmemesi, toprak içine derince gömülerek imha edilmesi gibi konularda halkımızın bilgilendirilmesi çevre ve toplum sağlığının korunması açısından önem arz etmektedir.
Kurban kesmek isteyenlerin kurbanlarını dini hükümlere, sağlık şartlarına ve çevre temizliğine uygun olarak hayvana en az acı verecek şekilde kesmelerine veya vekâlet yoluyla kestirmelerine yardımcı olunması, kurban satış ve kesim yerlerinin belirlenmesi, kesim yapacak kişilerin eğitilmesi ve bu konulara ilişkin diğer hususlarla ilgili tedbirlerin alınması konuları hakkında Diyanet İşleri Başkanlığınca yayınlanan Tebliğe ulaşmak için tıklayınız.
Kurban satış yerlerinin, kurbanlık hayvan naklinin, kurban kesilmesinin, kurban kesim yerlerinin ve kesim sonrası etin işlenmesi esnasında gerekli asgari teknik, hijyenik ve güvenlik şartlarına uyulması gerekmektedir. Öneminin bir sebebi de kurban edasının yılın belli bir zamanda yapma gerekliliğinden çevreye ani bir yük getirmesindendir.
Hayvanlardan insanlara bulaşan ve halk sağlığı yönünden çok büyük önem taşıyan bakteriyel, viral, paraziter ve fungal hastalıklar (zoonotik hastalıklar) mevcuttur. Bu hastalıklardan bazıları: tüberküloz, bruselloz, şarbon, salmonelloz, leptospiroz, kampiylobakteriyoz, listeriyoz, yersiniyoz, toksoplazmoz, kuduz, deli dana hastalığı, Q‐humması, sistiserkoz, kist hydatik, askariazis, teniazis, kriptosporidoz, trişinelloz, sarcosporidozdur.
Bu hastalıklardan trişinelloz, deli dana (Creutzfeldt-Jacob Hast.) hastalığı ve Q‐humması hariç diğer hastalıklar ülkemiz açısından önemlidir. Bu nedenle hayvan yetiştiricileri ve satın alan kişilerin gerekli sağlık kontrolleri yapılmayan hayvanlarla temasa geçmeleri ve bunların etlerini tüketmeleri kendileri ve ailelerinin sağlıkları açısından büyük riskler taşımaktadır.
Ayrıca hayvanların sağlıklı olması tek başına yeterli değildir. Çünkü gıda kaynaklı 250’den fazla mikrobiyal hastalık ve zehirlenme vardır. Özellikle yaz sıcakları da eklenince et ve et ürünleri bakterilerin çoğalmaları için son derece uygun bir ortam niteliğindedir. Uygun koşullarda bir bakteri 12 saatte 16 milyara ulaşabilmektedir. Bu durum hafif bir bakteri yüküne sahip bir etin iyi muhafaza edilmediği takdirde bir gece sonra insan sağlığı açısından ne derece büyük bir tehlikeye dönüşebileceği konusunda fikir vermektedir.
Bu nedenle, hastalık yapan ve bozulmaya neden olan mikroorganizmaların ete bulaşmasının önlenmesi, ette mevcut mikroorganizma sayısını azaltmak veya kabul edilebilir bir seviyeye indirmek ve mikroorganizmaların üremelerini ve toksin salgılamalarını engellemek için kesim, yüzme ve parçalama işlemlerinin serin yerlerde yapılması son derece önemlidir.
Çevre sağlığı yönünden de kesimi takiben ortaya çıkan kan, mide ve bağırsak içeriği önemlidir. Bunların gelişi güzel bir şekilde etrafa atılmaması ve akarsulara dökülmemesi gerekmektedir.
Ayrıca bunların ve hastalık taşıyan diğer iç organların (karaciğer ve akciğer gibi) köpek ve kedilere verilmemesi gerekir. Bütün bunlar usulüne uygun bir şekilde imha edilmeli veya derin çukurlara gömülmelidir. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel temizlik kuralları ihmal edilmemelidir.
Ete hava, hayvan kesen kişiler, kullanılan kaplar vs. yoluyla gerçekleşecek bulaşmayı önlemek amacıyla temiz bıçak ve malzemeler kullanılması, etlerin konulacağı kapların iyice yıkanmış, kurban kesen kişilerin ellerini iyice yıkaması ve kesim sırasında hijyen kurallarına dikkat edilmesi gerekir.
Parçalama işlemi ile birlikte ette mevcut yada çevreden bulaşabilecek mikroorganizma sayısında artış olacağından, etin mümkün olduğu kadar büyük parçalara ayrılması ve derhal soğutulması gerekir. Etin kıyma haline getirilip saklanması etin yüzey alanını genişletmeye ve etsuyunun da mikroorganizmalar için üremeleri için uygun bir besiyeri haline getirdiği unutulmamalıdır. En uygunu et tüketilmeden hemen önce kıyma haline getirilmesidir.
Etlerin kesim sonrasında hemen kapalı ortamlara alınarak soğutulması ve parçalama işlemini müteakip en fazla +4 °C, +5 °C sıcaklıkta bekletilmesi gerekir. Hemen tüketilmeyecek etler soğukta bekletilmeli, derin dondurucuya alınmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir. Sakatat ile etlerin aynı ortamda bulundurulmaması ya da muhafaza edilmemesi gerekir.
Bazı zoonotik hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı düşünüldüğünde, etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemelidir.
Kesilen hayvanların içi su ile dolu kese bulunduran doku veya organları başta kedi ve köpekler olmak üzere, kurt ve tilki gibi hayvanların ulaşamayacağı şekilde bertaraf edilmelidir. Çünkü bu organlar insanların başta karaciğeri olmak üzere, akciğer, beyin gibi organlara yerleşerek bugün için ilaçla tedavisi olmayıp cerrahi müdahaleyi gerektiren kist hidatik hastalığının yayılmasına yol açmaktadır.
Bayramlarda psikolojik olarak daha fazla yemek yeme hissi oluşmakta, ağır ve aşırı yemek yenilmesi halinde ise sindirim zorlukları, gaz sıkıntısı, hazımsızlık, mide bulantısı ve ani tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklar görülebilmektedir. Etin 1-2 gün buzdolabında dinlendirilmesi pişme süresini azaltarak sindirimi daha kolaylaştırmaktadır.
Kırmızı etin ağırlıklı olarak tüketildiği kurban bayramında dengeli beslenmek büyük önem taşımakta; aşırı yağlı ve şekerli besinler tüketmek başta kalp olmak üzere vücudu olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden özellikle kalp, şeker, tansiyon hastalarının normal beslenme düzeni dışına çıkmamaları gerekmektedir.
Gün içinde birden fazla kez et tüketmek hem sindirim sistemini hem de kalp damar sağlığını olumsuz etkileyebileceğinden ortalama bir insanın günlük 50-100 gram arasında et tüketmesi genel sağlığın korunması açısından önemlidir. Daha fazla alınan protein ise enerjiye çevrilirken açığa çıkan üre böbreklerin yükünü artırmaktadır. Bu da yeteri kadar sıvı alınmazsa vücudun susuz kalmasına neden olabilmektedir. Bu yüzden günlük 2-2,5 lt sıvı tüketimine özen gösterilmelidir.
Etlerin yapısında posa bulunmadığından bir öğünde çok fazla tüketilebilmektedir. Bunu önlemek için yemeğe mutlaka çorbayla başlanmalı, etin yanında sebze ya da salata da tüketilmelidir.
Hayvanlar ilk kesildiklerinde ölüm sertliği dediğimiz sertlikte olmaktadır. Bekledikçe metabolizma ile oluşan asitlerin de etkisi ile bu sertlik yavaş yavaş kaybolmaktadır. Bu yüzden etin hemen tüketilmesi sertliği açısından sorun oluşturabilmektedir. Hem pişirmede kolaylık hem de lezzet açısından et buzdolabında 1 derecede 24 saat bekletildikten sonra tüketilmelidir.
Kurban etinin dayanma süresi; dinlenmesine, etin cinsine ve soğutma şekline göre değişmektedir. Etin uzun süre muhafazası için derin dondurucu kullanılmalıdır. Buzdolabında et -2 derecede en fazla bir hafta beklerken, derin dondurucuda -18 derecede 4-6 ay muhafaza edilebilir. Eti küçük ve hatta kıyma yapıp buzdolabında bekletmek etin 3-4 gün içinde bozulmasına neden olacaktır. Bu sebeple en iyi yöntem buzdolabının derin dondurucusunda saklamaktır.
Taze et buzdolabında en fazla 1 gün saklanmalıdır. Uzun süre saklanacaksa, yenecek miktar kadar ayrılıp diğer kısmı küçük parçalar halinde derin dondurucuda saklanmalıdır. Dondurduktan sonra kullanılacak etler oda sıcaklığında değil buzdolabının alt kısmında bekletilerek çözdürülmelidir. Çözdürülen etler ise hemen kullanılmalı, asla tekrar dondurulmamalıdır. Çünkü uygun ortamlarda saklanılmayan ve çözdürüldükten sonra tekrar dondurulan etlerde bakteri sayısı artmaktadır. Bu şekilde tüketilen etler ise besin zehirlenmesine yol açabilmektedir. Çiğ etlerin doğranmasında kullanılan tahta veya bıçak gibi malzemeler bulaşmayı önlemek açısından başka besinlerde kullanılmamalıdır.
Etleri kavurma veya kızartma olarak tüketmek etin hem sindirimini zorlaştırmakta hem de vitamin ve mineral kaybına neden olabilmektedir. Etleri fırınlanmış, ızgara ve haşlama olarak tüketmeye özen göstermek uygundur. Ayrıca yine vitamin ve mineral kaybı olmaması açısından etler hızlı değil, hafif veya orta sıcaklıkta uzunca süre pişirilmelidir.
Bayram sonralarında hastanelere başvurularda şeker seviyesinin yükseldiği gözlendiğinden bayram ziyaretlerinde ikram edilen tatlı, şeker, çikolata tüketimine de dikkat etmek gerekir. Bunların fazla tüketilmesi hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile diyabete zemin hazırlamakta ve diş sağlığını olumsuz etkilemektedir. Ziyaretlerde ikram edilen her tatlıyı kabul etmeyerek, aralarında en hafif olan sütlü ve meyveli tatlıları tercih etmek iyi bir seçim olacaktır.
Et sindirimi güç olan bir besindir. Etin fazla tüketimi sindirimi güçleştireceğinden midesinde sağlık problemi olanlar fazla et tüketmemelidir. Etin çok posalı bir yiyecek olmaması nedeniyle aynı günde çok fazla tüketilmesi kabızlığa da neden olabilmektedir.
Et eğer mangalda pişirilecekse ateşin kor haline gelmiş olmasına dikkat edilmeli, kömürün yanmasıyla ortaya çıkan maddelerin ete yapışmasına engel olmak ve ette bulunan yağların yanarak kanserojen maddeye dönüşmesini engellemek için etler kömürden 15 cm uzakta pişirilmelidir.
Sakatatlar kolesterol içeriği açısından yüksek olduğundan dolayı (100 gr karaciğer ve böbrek insanın günlük ihtiyacının tümünü, beyin ise 6 katını içermektedir.) sakatat tüketimi hiçbir zaman abartılmamalıdır.
Etin sindirimi ile açığa çıkan artık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması için bolca su içmeye dikkat edilmelidir. Ancak hazımsızlığa neden olmaması için yemek sırasında sıvı tüketmekten kaçınılmalı yemekten 2 saat sonra ise sıvı tüketimi mutlaka artırılmalıdır. Sindirimi kolaylaştıracak en güzel içecekler su, soda, ayran ve bitki çayları gibi sindirimi yavaşlatmayan içeceklerdir.
Kansızlık ülkemizde özellikle de kadınlarda çok yaygındır. Kırmızı et ise demir yönünden çok zengin bir besindir. Et ile birlikte C vitamininden zengin olan salata tüketmek etteki demirin vücut tarafından daha fazla alınmasını sağlamaktadır. Bu nedenle etle birlikte bol sebze ve yeşilliklerden oluşan salata özellikle tüketilmelidir.
Halk Sağlığı Müdürlüklerince, Kamuoyu, görevliler ve ilgililerin sağlık şartları konusunda bilgilendirilmesi, çevre ve toplum sağlığının olumsuz etkilenmemesi açısından ortaya çıkabilecek şikâyetlerin yerinde ve zamanında değerlendirilerek sonuçlandırılması, İl ve İlçe Kurban Hizmetleri Komisyonlarının etkin ve verimli çalışması için gerekli desteğin sağlanması, sürekli olarak kontrol ve denetimlerin yapılması, kontrol ve denetim sonuçlarına göre gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.