Kurban Bayramında Beslenme
Kurban Bayramında Beslenme

Kurban Bayramı’nda, Bayram geleneklerimizden olan tatlı, şeker tüketimine ek olarak...

Aşırı Sıcaklarda Alınması Gereken Önlemler
Aşırı Sıcaklarda Alınması Gereken Önlemler

Lütfen Dikkat !! Aşırı Sıcaklarla ilgili 2007/52 sayılı Genelgeye ulaşmak...

Aşırı Sıcakların Sağlık Üzerine Etkileri
Aşırı Sıcakların Sağlık Üzerine Etkileri

Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden...

Cep Telefonu Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler
Cep Telefonu Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

1- Cep telefonundan yayılan dalgadan etkilenim uzaklıkla azalmaktadır. Bu nedenle...

Cıva Zehirlenmesi ve Alınması Gereken Önlemler
Cıva Zehirlenmesi ve Alınması Gereken Önlemler

Cıva tabiatta çok yaygın olarak kullanılan bir metaldir. Cas No:...

Doğru Soba Kullanımı İle İlgili Bilgiler
Doğru Soba Kullanımı İle İlgili Bilgiler

Soba Kurulurken; Öncelikli olarak baca temizlenmiş olmalıdır. Bacanın açık olduğu-çekişi,...

Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri
Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri

Soluduğumuz hava kalitesi sağlığımıza doğrudan etkisi olduğu herkesçe ve çağlardan...

Karbonmonoksit Zehirlenmesi ve Alınması Gereken Önlemler
Karbonmonoksit Zehirlenmesi ve Alınması Gereken Önlemler

Ülkemizde bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal yüzünden soba, şofben, baca...

Kurban Bayramı ve Sağlık
Kurban Bayramı ve Sağlık

İslam dininin önemli vecibelerinden birisi olan kurban ibadetinin insana ve...

Biyosidal Ürün Seçimi ve Kullanımı
Biyosidal Ürün Seçimi ve Kullanımı

Bi̇yosi̇t ve Bi̇yosi̇dal Ürün Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir...

Ahşap Koruyucu Biyosidal Ürünler
Ahşap Koruyucu Biyosidal Ürünler

Biyosit ve Biyosidal Ürün Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir...

Bozunmayı Önleyici Biyosidal Ürünler
Bozunmayı Önleyici Biyosidal Ürünler

Biyosit ve Biyosidal Ürün Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir...

Biyosidal Ürün Olarak Çamaşır Suları ve Islak Mendiller
Biyosidal Ürün Olarak Çamaşır Suları ve Islak Mendiller

Biyosit ve Biyosidal Ürün Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir...

Biyosidal Ürün Olarak Dezenfektanlar
Biyosidal Ürün Olarak Dezenfektanlar

Biyosit ve Biyosidal Ürün Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir...

Haşere Kontrolü İçin Kullanılan Biyosidal Ürünler
Haşere Kontrolü İçin Kullanılan Biyosidal Ürünler

Biyosit ve Biyosidal Ürün Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir...

hsgm resim 13İnsanlar, özellikle sanayi devrimi ile birlikte fosil yakıtlarını kullanarak dünyaya ciddi bir emisyon yükü oluşturmaya başlamışlardır.  Atmosfere salınan birçok gazlar içerisinde (SO2, CO, CO2, N2H gibi) özellikle CO2 salınımı dünyamızda sera etkisi yaparak binlerce yıldır var olan iklimin seyrini değiştirmektedir. Yaklaşık 1850’lili yıllardan beri yapılan ölçümlere göre dünyamız ısınmaktadır, bu süreç son 30 yılda daha da belirgin hale gelmiştir ve son 10 yıl ise insanlık tarihinin en sıcak dönemi olarak da kayıtlara geçmiştir.

Sağlık Etkileri:

İklimin değişmesi insan üzerinde doğrudan (ör. Sıcak hava, hava kirliliği gibi) veya dolaylı etkileri (ör. Su kıtlığı, göç gibi) ile yaşamak için gerekli su, besin zincirini ve yaşam ortamını bozarak bozarak sağlığı olumsuz etkilemektedir. İklim değişikliği temiz suya ulaşım, temiz hava, sosyal yapının sürdürülmesi, güvenli barınma ve gıda güvenliği üzerinde örseleyici etki göstermektedir. Hastalık taşıyan vektör dağılımın değişmesi ile enfeksiyon hastalıklarında (ör. Sıtma), ishalli hastalıklarda, aşırı hava olaylarında ve hava kirliliğine bağlı hastalık ve ölüm sayılarında artışlar gözlenebilmektedir.


“İklim değişikliği; çağımızın en önemli çevresel ve ekonomik sorunları arasında ön sıralarda yer alan, özellikle bulunduğumuz coğrafyada sağlıktan tarıma, yaşamın her alanında olumsuz etkiler oluşturan son derece karmaşık bir sorundur.”


Sıcak hava dalgası:

Aşırı sıcak havanın dolaşım ve solunum sistemi üzerine doğrudan etkileri ile ölüme sebep olmaktadır. Özellikle aşırı sıcak havasına karşı hassas gruplar ciddi olarak tehdit altındadır. Risk grubu olarak yaşlılar, kronik dolaşım ve/veya solunum yolu hastaları, bebekler ve özürlülerdir.

2003 yılında Avrupa’da meydana gelen sıcak hava dalgasında fazladan 70’000 ölüm görülmüş, ölümler ise özellikle yaşlılar arasından olmuştur. Aşırı sıcak havalarda hava kirliliği ve polen miktarı da artmaktadır. Şu an dünyada en az 300 milyon insanın etkilendiği hesaplanmaktadır, sıcakların artması ile etkilenmenin de çoğalması öngörülmektedir.

Ülkemiz içinde bulunduğu iklim kuşağı (Akdeniz havzası) dolaysıyla sıcak hava dalgaları görülme olasılığı oldukça yüksektir. Güney doğu Anadolu bölgesi en hassas bölgemiz olmakla birlikte Marmara Bölgesinin nüfusu fazla olmasından dolayı da aslında tüm yurttaşlarımızın sıcak havada yapılması gereken temel önlemler konusunda bilgilendirilmelidir. iklimbirincidunyai

Doğal afetler:

Dünya genelinde yağmur/su kaynaklı afet sayısı günümüzde 1960lara göre 3 kat artış göstermiştir ve 60’000 in üzerinde insanın yaşamına mal olmaktadır. Kayıplar çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.

Dünya nüfusun yaklaşık yarısı 60 km’lik kıyı şeridinde yaşamaktadır. Yükselen deniz seviyesi ve aşırı hava olayların sadece insan sağlığı üzerinde değil; binalar, hastaneler ve diğer yaşam desteği için gerekli yapıların da hasar görmesine sebep olmaktadır. İnsanların göçe zorlanması durumunda olumsuz etkinin daha ağırlaşması kaçınılmaz olur.

Aşırı yağış ve sel felaketleri temiz su kaynaklarının da kirlenmesine ve hastalık kaynağı olmasına yol açar. Afetzedelere temiz ve güvenilir su sağlanamaz ise su kaynaklı hastalıklarda da ani bir artış görülerek afetin morbitide ve mortalitesini artırmaktadır. Su ile bulaşan parazitler ve ishalli hastalıklar özellikle bebek ve küçük çocuklarda ölüme sebebiyet vermektedir. Günümüz rakamları ile 5 yaş altında yılda 600’000 çocuk bu hastalıklardan kaybedilmektedir. Öngörülere göre 2090’lı yıllarda aşırı yağış ve sel hem coğrafik alanını genişletecek hem de afet sayısı 6 kat artacaktır.

Sıcakların artması, yağış sıklığının değişmesi gıda üretimini de olumsuz etkilemektedir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde temel gıda madde üretimi 2020 yılında %50 azalmasından endişe edilmektedir.

Hava Kirliliği:

Şehirleşme ile ısıtma sistemleri, motorlu araçlardaki artış ve buna karşın yaya ve bisiklet yollarının azlığı veya yokluğu ile ortama kirleticiler salınmaktadır. Bitkilerin ortama saldığı polenler şehir içi veya rüzgar sayesinde uzak bölge kaynaklı olabilir. Ortama geçen CO2, NxO, PM, O3 ve SO2 gibi gazlar özellikle solunum ve dolaşım sistemi üzerinde etki göstermektedir. Akciğer enfeksiyonu, Kronik obstrüktif Akciğer hastalığı (KOAH), astım, alerjik rinit sıklığı artmaktadır. Şiddetli hava kirliliği ve aşırı sıcak ile ilişkili diğer bir etken orman yangınlarıdır. Yerleşim yerlerine yakın olmasa da duman rüzgar etkisi ile insanlarda (yangına uzak dahi olsalar) ciddi sağlık problemine sebep olmaktadır. Örneğin 2010 yılında Rusya Federasyonu’nda görülen orman yangınları sonucu sıcak ve duman etkilenmesinden 55’000 insan hayatını kaybettiği ve 15 milyar $ maddi hasar oluştuğu bildirilmektedir.

Enfeksiyon:

İklim değişikliği özellikle su kaynaklı patojenlerin ve taşıyıcı vektörlerin dağılımı üzerinde etki göstermektedir. Sıcaklığın artması vektörlerin (sivrisinek, kum sineği, tatarcık, kene, karasinek gibi) yeni coğrafyalara dağılmasına ve yaşam döngülerinin artmasına sebep olmaktadır.

Dünya genelinde sıtma hastalığı iklim değişikliği ile sıkı bir ilişki içerisinde olduğu gözlenmektedir. Anofel sivrisineklerinin taşıdığı parazit ile dünya genelinde halen yılda 800’000 insan hayatını kaybetmektedir. Kayıpların çoğunluğu Afrika kıtasında ve 5 yaş altı çocuklardır. Dengue hastalığı Aedes türü sivrisinek ile taşınmaktadır ve iklim değişikliği, uluslararası dolaşım ve şehirleşmenin sinerjik etki göstermesi ile 1960 ile 2010 yılları arasında sıklığını 30 kat artırmıştır. 60lı yıllarda 9 ülkede görülen hastalık 1995 yılı itibariyle 4 kıtaya yayılmış durumda. 2080 yılında Dengue hastalığı 2 milyar insanı tehdit edeceği düşünülmektedir.

Kimler risk altında:

Tüm insanlar, yeryüzü canlıları ve maalesef gelecek kuşaklar doğrudan veya dolaylı yol ile risk altındadır. Ancak kimi bölgeler diğer bölgelere, kimi nüfus da genel topluma göre daha çok tehlike altındadır. Özellikle kalp-damar hastalığı, solunum sistemi hastalığı, akıl-ruh sağlığı problemi olanlar, yaşlılar, 5 yaş altı çocuklar ve gelir düzeyi düşük insanlar bu grupta sayılmaktadır. Sağlık sisteminin yetersiz olduğu alanlar ve altyapı desteği olmayan bölgelerde yaşayanlar da tehdit altında yaşamaktadırlar.

iklimbirincieriyenbuziAŞIRI SICAK HAVA 

Aşırı sıcak hava herkesi tehdit edebilmektedir. Son yıllarda dünyanın ısınması ile birlikte aşırı sıcak havaya (sıcak hava dalgası, bölgenin ortalama sıcaklığının 5 oC üzerinde seyretmesi)  maruziyet de artmaktadır. Avrupa ve ABD’de aşırı sıcakların meydana gelmesi ile 100’00’in üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. 2006 yılında İngiltere’de yapılan bir çalışmada artan her bir derece için haftada fazladan 75 ölüm görülebileceği hesaplanmıştır. Dış ortam beden ısısından yüksek ise vücudun serinlemek için yapabildiği tek husus terlemedir. Aşırı nem, Sıcak havaya uyum olarak salgılanan terin buharlaşmasını engelleyerek sıcak etkisini artırmaktadır. Vücudun ortama uyum için terlemesi gerekirken kişinin elektrolit dengesini gözetmesi gerekmektedir. Kaybedilenler yerine konulmazsa kişi sıcak havaya karşı daha da duyarlı hale gelir. Kalp veya böbrek rahatsızlığı olanların dikkat etmesi gereken diğer husus ise kullanılan ilaçların mineral dengesizliğine daha da yol açabilir ve baş dönmesi, sıcaklığa bağlı kızarıklıklar, bitkinlik(en sık görülür) şuur kaybı, kramplar, senkop gibi belirtiler daha kolay ortaya çıkabilmektedir.

Aşırı sıcaklardan herkesin eşit etkilenmemesinin sebebi; sıcakta kalma süresi, mevcut rahatsızlığının etkisi, kişisel önlem ve uyum yeteneği ile yakından ilişkilidir. Aşırı sıcaklara karşı en hassas gruplar; yaşlılar, kronik hastalar, susuzluğunu fark edemeyecek veya kendi başına susuzluğunu giderebilecek durumda olmayanlar (özürlüler, bebekler) ve aşırı sıcak ortamda çalışan/aktivite gösteren kesimlerdir. Toplum sağlığı açısından kronik hastalıklar ile mücadele, toplumun yaşlanmasına dikkat edilerek planlanan faaliyetlerin uygulanması, zamanında toplumu bilgilendirme ve sağlık sisteminin cevap kapasitesinin geliştirilmesi ile ölümler büyük oranda önlenebilmektedir. Uzun vade önlemler olarak çevre dostu bina ve soğutma sistemlerinin yaygınlaştırılması, şehir içinde ağaçlandırmaya önem verilmesi ve uygun bir şehir planının kurgulanıp hayata geçirilmesidir.

Aşırı sıcak havalarda en etkin korunma yöntemi bilinci olmak, sıcağa maruziyeti azaltmak ve su tüketimini artırmaktır. Önlem alınırken dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları; vantilatör ile serinlemeye çalışıldığında ortam sıcaklığının 35 oC ve üzeri olmaması gerekiyor çünkü sıcak havanın beden üzerindeki etkisini artırmaktadır. Gece ısısı en düşük olan odada uyumak gerekmektedir, mümkün ise kapı ve pencere açılarak gecenin serin havası ev içine girmesi sağlanmalı. En önemlisi, aşırı sıcak havalarda susama hissi olmadan da su içmektir ve sıkmayan, sentetik olmayan açık renkli kıyafetler tercih edilmeli ve kafa (ör. Kep veya şapka) korunmalı.

Sıcak ve aşırı sıcak havalarda hava kalitesinde de düşüklük görülmektedir. Sebebi sıcak etkisiyle kimyasal reaksiyonlar sonucu özellikle yer seviyesi ozon (O3) düzeyi ve PM10miktarı artmaktadır. Asfalttan çıkan gazlar ve egzoz gazları sıcakta örseleyici etkisini artırmaktadır.

Hava kirliliğinin en önce ve en sık etkilediği sistem solunum sistemidir. Bunu dolaşım sistemi takip etmektedir. Partikül madde, atmosferde asılı bulunan katı partiküllerin ve sıvı damlacıkların bir karışımıdır. Havada mikroskobik düzeyde olan katı ve sıvı partiküller boylarına göre sınıflandırılabilmektedir. PM10 üzeri maddeler akciğerlerde bronşlara kadar ulaşabilirken, PM2,5 olanlar alveollere kadar ilerleyebilmektedir. Çapı 100 mikron altında olan maddeler (çok ince partiküller) ise membran dokuyu geçip dolaşıma dahi katılabilmektedir.  Akciğerlerin ne kadar derinine nüfuz ederse vücuttan atılması o kadar zorlaşmaktadır, sağlığa olan olumsuz etkisi artmaktadır.

Hava kirliliğine karşı en duyarlı grup insan kronik obstrüktif Akciğer hastalığı ve/veya Kalp yetmezliği olan kronik hastalardır. Bu grubun sıcak hava dalgası süresince özellikle dikkatli olması gerekmektedir. Hem vücut sıvı dengesi konusunda dikkatli olunmalı, diüretik kullanılıyorsa elektronik dengesine dikkat edilmeli ve hava kirliliğine maruz kalmamak için meteorolojik uyarılar takip edilmeli, trafiğin yoğun olduğu yerler ve zamanlardan uzak durmalıdır. Halsizlik, baş dönmesi gibi belirtilere karşı uyanık davranmalıdır. Yalnız yaşayan bireyler bu dönemde akraba/komşuları tarafından daha sık ziyaret edilmelidir.

keneVEKTÖR KAYNAKLI HASTALIKLAR:

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Hantavirüs ve filebovirüs enfeksiyonları Türkiye’de yakın zamanda saptanmıştır ve hepsinin iklim değişikliği ile bağıntılı olduğu ifade edilmiştir. Yeni viral etkenlerin ortaya çıkması pek çok faktör nedeniyle olabilir. Yeni enfeksiyonların ortaya çıkışının nedenleri arasında Türkiye özelinde konakçı davranışında değişiklikler, uluslararası havayolu seyahatleri, artan kentleşme, tarımsal uygulamalarındaki değişiklikler arasında (vektörlerle temasın artmasına neden olan toprak kullanımı, ormanların azalması, sulama projeleri vb.) canlı hayvan taşımacılığının dünya genelinde artması, kuşlar, bitkiler ve omurgasızlar, gelişmiş virüs tanınması ve tespiti  yer almalıdır: örneğin; PCR tabanlı yöntemler, vektörlerle temas artışının yeni eklembacaklı kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.

İklim değişikliğinin vektör dağılımı üzerinde etkisi vardır. Öngörülen sıcaklık artışlarına ilave olarak iklim değişikliği ayrıca yağmur yağışında, nemde, rüzgar örüntülerinde değişkenlikleri tetikleyecektir ve bu faktörler bir bütün olarak eklembacaklıların üremesine ve gelişmesine, dağılımına ve beslenme alışkanlıklarına etki edecek ve bunlar da sonuç olarak virüs replikasyonunu ve bulaşını etkileyebilecektir. Sıcaklık vektör dağılımını tek başına yönlendiren bir faktör değildir. Bir vektörün yayılması mevcut yerel vektörlerin yerini değiştirebilir veya ikame edebilir ve bu durum ise önceden endemik olan bir virüsün eliminasyonuyla sonuçlanabilir. Yağmur miktarları da farklı yönlere vektör dağılımına önemli derecede etki edebilir. Aşırı yağmurlar kuluçkadaki sivrisinek bulunan alanları temizlerken kuraklık dönemleri vektör nüfuslarının mevcut su birikintilerinde toplanmalarına neden olabilir. Yağmur yağışları virüs aktivitelerini artma veya azalma yönünde etkileyerek doğal bulaş döngülerinde yer alan duyarlı omurgalı konakçıların nüfus yoğunluklarını etkileyebilir. Aşırı şartlar altında (örneğin; kuraklık ve beraberinde gelen kıtlık) insanlar ve diğer omurgalılar potansiyel olarak hastalık insidansını artıran enfeksiyonlara karşı daha duyarlı olabilirler.

Arbovirüsler eklembacaklı (artropod) kaynaklı virüslerdir ve yaklaşık 500 farklı tür virüs içerirler ve tropik ile subtropik bölgelerde yaygındırlar. Doğada kan emici artropodlarda bulunurlar ve artropod vektörü için herhangi bir hastalığa neden olmazlar. Virüsler artropodun dokularında yaşarlar ve tükürük bezlerinde toplanırlar.

Ancak, belirli bir hastalığın ortaya çıkması nadiren tek bir faktöre bağlanabilir. Hiç kuşkusuz, tanınan değişikliklerin ön plana çıkarılabileceği spesifik örnekler vardır (örneğin; baraj inşaatı ya da ormanlarda arazi açılması)ancak, diğer faktörler de daima salgın hastalıkların gelişmesine belirgin biçimde katkıda bulunur. Bunun yanı sıra, iklim değişikliği yukarıda bahsedilen faktörlerin pek çoğuna doğrudan etki eder. Arbovirüsler söz konusu olduğunda, İklim değişikliği hastalıkların ortaya çıkmasına kesinlikle katkıda bulunmaktadır. Bu noktada, iklim değişikliğinin etkisinin ne düzeyde olduğu ve olacağı hususu muğlaktır. İklim değişiklikleri, artropodlarla bulaşan virüslerin yaşam döngüsü ve bunların coğrafi dağılımları üzerinde doğrudan etkili olabilmekte ve buna bağlı olarak hastalık bulaşma özelliklerini önemli ölçüde değiştirebilmektedir.

Türkiye’de son zamanlarda ortaya çıkan arboviral enfeksiyonlar Bunyaviridae grubundandır. Bunlar Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Filebovirüs enfeksiyonları ve renal sendromlu hemorajik ateştir (HFRS).

sivriiVektör kaynaklı hastalıkların sürekliliğinde genel olarak patojenler, vektör ve konakçı arasında dinamik ve karşılıklı etkileşimler söz konusudur. Bu karmaşık etkileşimler hem içsel (örneğin; hem vektörün hem de konakçının doğal bağışıklığı) hem de dışsal (örneğin; çevre) faktörlerden etkilenmektedirler. Sivrisinekler tarafından yayılan bunyavirüsler çoğunlukla doğada bazı duyarlı omurgalıların ve bulaştırma yeteneğine sahip omurgasız türlerin dahil olduğu döngülerde süreklilik gösterirler. İklimsel koşullara bağlı olarak sivrisinek yumurtaları virüsün de canlı kaldığı uzunca bir süre (haftalar/aylar/yıllar) eylemsiz kalabilir. Bu enfekte yumurtalar bakteriyel sporların eşdeğerleri olarak kabul edilebilir. Süresi belli olmamakla birlikte, iklimsel koşullar elverdiğinde yumurtalar kuluçkalanarak virüslü pupa üretecek ve bu pupalar erginleşecektir. açılarak ergin dönüşecek olan pupa üretmek için virüs bulaşmış larvaları bırakır.  Yumurtalar enfekte olduysa, çoğunlukla ortaya çıkan ergin sivrisinekler de enfekte olacaklardır. Sivrisineklerde dikey bulaş etkinliği, sivrisineklerin ve virüslerin farklı türlerine göre değişkenlik gösterir. Bu konunun virüs epidemiyolojisindeki yeri kısmen açılmamış bir araştırma başlığıdır. Bununla birlikte, dikey bulaş, en azından bazı arbovirüsler için uygun olan veya olmayan iklim koşullarında hayatta kalabilmek için olmazsa olmaz kabul edilmektedir.

Kaynaklar:

https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/cevre-sagligi/2-ced/iklim-degisikligi/Iklim_Degisikligi_Eylem_Plani.pdf

http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs266/en/

http://www.who.int/globalchange/en/

http://www.niehs.nih.gov/research/programs/geh/climatechange/health_impacts/

http://www.niehs.nih.gov/research/programs/geh/climatechange/

http://www.cdc.gov/climateandhealth/

http://nca2014.globalchange.gov/report/sectors/human-health

https://noharm-global.org/issues/global/climate-and-health

http://www.mgm.gov.tr/files/iklim/iklim-saglik-etki.pdf

İkli̇m Deği̇şi̇kli̇ği̇ 

Fare, sıçan ya da diğer rodentlerin kontrolünde kullanılan ürünlerdir.hsgm resim 25

14- Ürün Tipi: Rodentisitler
Fare, sıçan ya da diğer rodentlerin kontrolünde kullanılan ürünlerdir.

15- Ürün Tipi: Avisisitler 
Kuşların kontrolünde kullanılan ürünlerdir.

16- Ürün Tipi: Mollusisitler
Mollusca grubu canlıların kontrolünde kullanılan ürünler.

17- Ürün Tipi: Pisisitler 
Balıkların kontrolünde kullanılan ürünler, bu ürünlere balık hastalıklarında kullanılan tedavi ürünleri dâhil değildir..

18- Ürün Tipi: Insektisitler
Akarisitler ve diğer artropodların kontrolünde kullanılan ürünler.

19- Kovucular ve Çekiciler 
Zararlı organizmaların kontrolünde kullanılan ürünler (pire gibi omurgasız, ya da kuş gibi omurgalı), kovma ya da çekme özelliğinden dolayı, insan ya da hayvan hijyeninde dolaylı ya da dolaysız olarak kullanılan ürünlerdir.shutterstock 516729205

“Biyosidal ürünün T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan izinli olup olmadığına, etikette izin tarih ve sayısının bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.”


 Piyasada Bulunan Biyosidal Ürünleri Satın Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler  

Öncelikle satışa sunulan biyosidal ürünün T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan izinli olup olmadığına, etikette izin tarih ve sayısının bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.

Biyosidal ürünün etiketinde; ürünün adı, kullanım amacı, üretim yeri adresi, verilen iznin tarih ve sayısı, hedef organizmalar, aktif maddenin adı ve konsantrasyonu, sıvı, granül, toz, katı gibi formülasyon tipi, ürünün kullanım şekli ve/veya dozu, yan etkileri, ilkyardım talimatları, ürünün güvenli bertarafı ile ilgili talimatlar, imal ve son kullanma tarihi ile parti ve seri numarası görünür bir şekilde yazılmalıdır. 

 

shutterstock 705649288Ev ve İşyerlerinde Haşerelere Karşı Mücadelede Dikkat Edilmesi Gerekenler

Uygulama yapacak firmanın İl Sağlık Müdürlüğünden biyosidal ürün uygulama izin belgesi olmalıdır. Kullandığı ürün ise T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olmalıdır. Uygulama izin belgesi olan firmalara ana sayfadan ulaşabilirsiniz. Uygulama yapılırken uzman kişilerin talimatlarına uyunuz. Evcil hayvanları ortamdan uzaklaştırınız.

“Biyosidal Ürünler Yönetmeliğinin 10 uncu maddesinin onuncu fıkrası gereği 15. Ürün tipi olan avisisitler ile 17. Ürün tipi olan pisisitler ülkemizde izinlendirilmemektedir.”

 

 

İzinli Biyosidal Ürünler Listesine ulaşmak için pdftıklayınız.

İzinli Biyosidal Ürün Uygulayıcı Listesine ulaşmak için pdftıklayınız.

hsgm resim 23Karbonmonoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı zehirli bir gazdır. Vücuda solunum yolu ile girer ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engeller, zehirlenme ve ölüme neden olur. Karbonmonoksit zehirlenmeleri sıklıkla; kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması nedeniyle meydana gelir. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmaz ise ölümle sonuçlanabilmektedir.

Ülkemiz genelinde önemli bir halk sağlığı sorunu olan ve her yıl özellikle kış aylarında sobaların, kombilerin ve şofbenlerin yanmasıyla birlikte Ülkemizin hemen her bölgesinden çok sayıda karbonmonoksit zehirlenmesi haberleri medyaya yansımakta ve tüm sezon boyunca hemen her gün bu haberleri okumaktayız. Nice ocaklar sönmekte ve aile boyu facialar yaşanmaktadır. Yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetmekte, bir o kadarı da sakat kalmaktadır.

Özellikle soba dumanına bağlı karbonmonoksit zehirlenmeleri topluca ölümlere yol açmaktadır. Bir aileden çok sayıda kişi aynı anda kaybedilmektedir Alınacak tedbirlerle karbonmonoksit zehirlenmesine bağlı ölümler önlenebilir ölümlerdir.

2014 yılından itibaren karbonmonoksit zehirlenme ve ölüm vakalarının azaltılması/önlenmesi, güvenilir veri elde edilmesi, İlgili kurum ve kuruluşların görev ve sorumlulukların belirlenmesi, yapılacak çeşitli faaliyetlerle halkın farkındalığının artırılması amacıyla Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD), Karadeniz Teknik Üniversitesi ile birlikte 81 Halk Sağlığı Müdürlüklerimiz ile 35 kurum ve kuruluşun görüşleri alınarak hazırlanan ve 2015-2019 yıllarını kapsayacak Türkiye Karbonmonoksit Zehirlenmesinin Önlenmesi Programı ve Eylem Planı 27.01.2015 tarihinde onaylanarak yürürlüğe girmiştir.karbonmonoksit

24.03.2015 tarihinde ise ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla açılış toplantısı yapılmış ve eylem planı uygulanmaya başlanmıştır.

Türkiye Karbonmonoksit Zehirlenmesinin Önlenmesi Programı ve Eylem Planı rehber kitabı hazırlanmıştır.

Karbonmonoksit Zehirlenmeleri ile ilgili ICD-10 kodları belirlemiştir. Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü ile oluşturulan sistemden ICD-10 kodları ile sağlıklı veri alınması sağlanmıştır.
Karbonmonoksit zehirlenmeleri hakkında mevcut durum tespiti ve farkındalık anketi 81ilde uygulanmıştır
112 acil ve ilk yardım ekiplerine ve Hastane Acil Servis personeline karbonmonoksit zehirhenmelerinde uygulanacak ilk yardım konusunda eğitim materyalleri hazırlanarak eğiticilerin eğitimi yapılmıştır.
Türkiye Karbonmonoksit Zehirlenmelerinin Önlenmesi Programı ve Eylem Planı kapsamında çalışmalarımız 2017-2019 yıllarında da devam edecektir.


“Sessiz Katil: Karbon Monoksit (CO)”


Sunumlar

karbon monoksit

  • Karbonmonoksit Zehirlenmeleri İllere gönderilen Yazı( pdfTıklayınız)
  • Türkiye Karbonmonoksit Zehirlenmelerinin Önlenmesi Programı ve Eylem Planı 2016 ( pdfTıklayınız)
  • Karbonmonoksit_Makam_Oluru ( pdfTıklayınız)
  • Binalarda Yangın Dışındaki Karbonmonoksit Zehirlenmelerinin Önlenmesi Mevzuat TMMOB Sunum ( pptxTıklayınız)
  • CO_Zehirlenmeleri_Prof._Dr._Tevfik_OZLU_Mart_2015 ( pptxTıklayınız)
  • Karbonmonoksit Genel Bligi (Tıklayınız)
  • Mimari Projelerin Önemi Süleyman Adanur Sunum ( pptxTıklayınız)
  • Tesisat Projelerinin Önemi Cevdet Demirtaş Sunum ( pptxTıklayınız)
  • Türkiye Karbonmonoksit Zehirlenmelerinin Önlenmesi Programı Paydaşların Sorumlulukları Sunum ( pptTıklayınız)
  • CO Egitim Sunum Seti ( pptTıklayınız)
  • CO Sağlık Çalışanlarına Yönelik Eğit Seti( pptTıklayınız)
  • CO Zehirlenmeleri-BROŞÜR- YENİ ( pptTıklayınız)
  • CO_Zehirlenmelerinin_Onemi_tanisi_tedavisi_onlenmesi_-Prof._Dr._Tevfik_OZLU( pptTıklayınız)
  • Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurumu ile ilgili Filim (AltYazı) ( Tıklayınız)
  • Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurumu ile ilgili Filim (HSGMTV) ( Tıklayınız)
  • Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurumu ile ilgili Filim 1. Parca( Tıklayınız)
  • Karbonmonoksit Zehirlenmeleri Baca Kurumu ile ilgili Filim 2. Parca( Tıklayınız)
  • Co Afişleri Toplu (Tıklayınız)
  • CO zehirlenmeleri Baca menfez ve tesisat standartları-Cevdet DEMİRTAŞ-BURSA-2016 (Tıklayınız)
  • Hava Kirliliği Sağlık Risk Değerlendirme ( pdfTıklayınız)

 karbonmonoksit

Koruyucu biyosidal ürünler, ürünlerin ya da süreçlerin estetik ve/veya işlevsellik açısından zararlılara karşı korunması amacıyla kullanılan ürünlerdhsgm resim 33ir ve 8 ürün tipi altında toplanmışlardır. Mevzutta verilen geçiş süreleri sebebi ile tamamının ruhsatlı olma zorunluluğu yoktur

6. Ürün Tipi: Kutu içi koruyucular 
Gıda ya da yem malzemelerinden farklı olarak üretilmiş ürünlerin konserve olarak korunmasında mikrobik bozulmanın kontrolünü sağlayarak raf ömrünü garanti etmek için kullanılan ürünlerdir.

7. Ürün Tipi: Film koruyucular
Boya, plastik, yalıtım malzemeleri, duvar zamkı, bağlayıcı, kâğıt, sanat eseri gibi malzemelerin ve eşyaların filmlerin ya da kaplamaların korunması amacıyla mikrobik bozulmanın kontrolünü sağlayarak yüzey özelliklerinin korunması için kullanılan ürünlerdir.

8. Ürün Tipi: Ahşap koruyucuları 
İnsanlar tarafından kullanılan her türlü ahşap malzemeye zarar veren organizmaların kontrolünde ve ahşapların genel korunmasında kullanılan ürünlerdir. Bu ürün tipine önleyici ve iyileştirici etkisi olan ürünler dâhildir.

9. Ürün Tipi: Elyaf, deri, lastik ve polimer maddeler
Deri, lastik, kâğıt, tekstil ürünleri gibi lifli ya da polimer maddelerde mikrobik bozulmanın kontrolünü sağlayabilmek için kullanılan ürünlerdir.

resim 1510. Ürün Tipi: Duvarcılık koruyucuları 
Duvarcılık ya da ahşap olmayan diğer yapı malzemelerinin korunmasında ve iyileştirilmesinde mikrobik bozulmanın kontrolünü sağlayabilmek için kullanılan ürünlerdir. Boyalar bu gruptadır.

11. Ürün Tipi: Sıvı soğutucu ve arıtma sistemleri koruyucuları 
Su ve diğer sıvıların soğutulmasında ve arıtma sistemlerinde mikrop, yosun ve midye gibi zararlı organizmaların kontrolünde kullanılan ürünlerdir. İçme suların korumasında kullanılan ürünler bu ürün tipine dâhil değildir.

12. Ürün Tipi: Slimisitler
Sanayi işlemlerinde kullanılan malzemelerin, ekipmanların ve yapıların üzerinde salyangoz sümüğünü önlemek ve kontrol etmek için kullanılan ürünlerdir.

13. Ürün Tipi: Sıvı metal işleme koruyucuları
Metal işleme sıvılarının korunmasında mikrobik bozulmanın kontrolünü sağlayabilmek için kullanılan ürünlerdir.

 

Biyosidal Ürün Envanter Listesi

Biyosidal Ürün Envanterine ulaşmak için pdftıklayıız.

 

hsgm resim 19Soluduğumuz hava kalitesi sağlığımıza doğrudan etkisi olduğu herkesçe ve çağlardan beri bilinmektedir. Normal olarak havanın %78,084’ü Azot (N2), % 20,946 Oksijen (O2), %0,934 Argon (Ar), %0,035 Karbondioksit (CO2) oluşturmaktadır. Geriye kalan % 0,001’i Neon (Ne), Metan (CH4), Helium (He), Hidrojen (H2) ve Kripton (Kr)’dan meydana gelmektedir. Ayrıca Atmosfer kütlesinin yaklaşık %0,25’i su buharıdır.

Dolaysıyla insan sağlığını veya çevresel dengeleri bozacak şekilde havanın birleşiminin değişmesine ya da havada bulunmaması gereken maddelerin havaya karışmasına hava kirliliği denilir.

Hava kirliliği, nüfusun artması, kentlerin büyümesi, endüstrinin gelişmesiyle artan oranda ve değişen içerikte etkilerini sürdürmektedir. Lokal bir kaynaktan salınan hava kirleticiler yerel etkiler gösterirken, kent merkezlerinde enerji tüketimi, fosil yakıt yanması, motorlu taşıtların artmasıyla hava kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır. Bölgesel taşınımlar, asit depolanması, artan sera gazları, troposferik ozon üretimi bugün hava kirliliğinin küresel boyutlara ulaşan etkilerini ortaya koymaktadır. Trafik, ulaşım, endüstri ve ısınmadan kaynaklanan kirleticiler (antropojenik kaynaklı) hava kirliliğinin başlıcaları iken; meteoroloji, topografik yapı, dispersiyon ve kimyasal dönüşüm süreçlerinin hava kirliliği ve iklim üzerindeki etkileri artık daha iyi bilinmektedir. Hava kirleticilerinin çevreye ve insan sağlığına etkilerinin zaman, mekan, etki süresi, konsantrasyon ve diğer karakteristiklerine bağlı olduğu bilinmektedir. Hava kirliliği bir yandan kalp ve akciğer hastalıklarına bağlı ölüm oranını artırırken, diğer yandan bu hastalıklara bağlı hastane başvurularını artırmaktadır. Bundan başka, hava kirliliği özellikle çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilemekte ve kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik hava yolu hastalıkların prevalansını artırmaktadır.

Hava kirliliğinin olumsuz etkileri, bir alıcı ortama ulaşması, temasta bulunması ve maruziyetin meydana gelmesi ile anlaşılabilmektedir. Bu durumda hava kirliliği etkilerinin anlaşılması için aşağıdaki özelliklerin bilinmesi gerekmektedir.

  • Alıcı ortama ulaşan kirleticilerin doğal, fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri,
  • Alıcı ortam özellikleri (insan, hayvan, bitki, nesli tükenmekte olan türler, tüm popülasyon veya ekosistem),
  • Kişilerin mevcut sağlık durumu,
  • Ekosistem şartları,
  • Kirleticilerin kimyasal kompozisyonu ve fiziksel formu,
  • Kirleticilerin saf veya bir karışım içinde olduğu,
  • Organizmanın veya kişinin kirleticiye maruziyet şekli (gıda, içecek, hava veya cilt yoluyla)

“Trafik, ulaşım, endüstri ve ısınmadan kaynaklanan kirleticiler (antropojenik kaynaklı) hava kirliliğinin başlıca etkenleridir.”


EPA tarafından kirleticilerin sağlık etkileri baz alınarak yapılmış bir sınıflandırmadır (198). Kriter hava kirleticiler, kabul edilebilir hava kalitesi ile sağlıksız veya kötü hava kalitesini birbirinden ayıran, konsantrasyon limitleri belirlenmiş kirleticilerdir. Bu sınır değerler belirli zaman aralıklarında insan sağlığı ve/veya çevresel etkileri göz önünde bulundurularak dış ortam havasında bulunmasına izin verilen kirletici konsantrasyonlarıdır. Bu kirleticiler için belirlenen sınır değerler farklı ülkelerde ve çevresel örgütlerde farklı değerler alabilmektedir.

havashutterstock 564824824Kriter Hava Kirleticiler:

  • Karbon monoksit (CO),
  • Azot dioksit (NO2),
  • Kükürt dioksit (SO2),
  • Ozon (O3),
  • Partikül madde (PM),
  • Kurşun (Pb)

Kirleticiler olarak da;

Partikül Madde (PM10, PM2.5 Uçarozlar): Havadaki partikül madde insan sağlığını etkileyen en önemli kirleticilerden biridir. Partikül boyutu ile sağlık üzerindeki olumsuz etkisi doğrusal olarak bağlantılıdır. PM’nin 10 μM’den büyük kısmı burun ve nazofarenkste tutulmaktadır. 10 μM’den küçü kısmı bronşlarda birikirken 1-2 mikron çapındakiler alveollerde 0,1 mikron çapında olanlar ise alveollerden intrakapiller aralığa diffüze olmaktadır. Partikül maddelerin fiziksel özellikleri yanında kimyasal kompozisyonu da sağlık açısından oldukça önemlidir. Partikül maddeler civa, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller ile kanserojenik kimyasalları bünyelerinde bulundurabilmekte ve sağlık üzerinde önemli tehdit oluşturabilmektedirler. Bu zehirli ve kanser yapıcı kimyasallar, nemle birleşerek aside dönüşmektedir. Kurum, uçucu kül, benzin ve dizel araç egzoz partikülleri benzo(a)pyrene gibi kanser yapıcı maddeler içerdiğinden bunların uzun süre solunması kansere sebep olmaktadır.

Ozon (O3): Ozon, atmosferin doğal bileşiminde bulunan, stratosfer tabakasında pik konsantrasyonlara ulaşan oldukça reaktif bir gazdır. Ozon suda çözünmediğinden solunum sisteminin derinliklerine ulaşarak, akciğerlerdeki olumsuz etkilerini gösterir (201). Troposferde antropojenik aktiviteler sonucu üretilir. Kentsel ve kırsal atmosferde NO2’in ve güneş ışığının varlığında gerçekleşen fotokimyasal süreçlerden oluşur. 1950’lerde Los Angeles atmosferinde fark edilmeye başlanmıştır. Stratosferden taşınım da yaşadığımız atmosferdeki O3 ’nun artışına katkıda bulunsa da büyük oranda atropojenik kaynaklardan üretilir.

Azot Oksitler (NOx): Azot oksitler (NOx) yüksek sıcaklıklarda (1200 oC) oluşan oldukça reaktif gazlardır. Azot oksitlerin pek çok türü renksiz ve kokusuzdur ve suda erimez.Bu nedenle üst solunum yollarında elimine edilmeden solunum yollarının en uç noktalarına kadar inhale edilir ve buralarda olumsuz etkilerini gösterirler. Yüksek sıcaklıklarda yanma sonucu genellikle azot monoksit (NO), az miktarda da azot dioksit (NO2) oluşur. Atmosfere salınan NO oksidasyon sonucu NO2’ye dönüşür. Atmosferde oldukça yaygın olarak bulunan NO2, güçlü bir oksidandır. Ve partiküllerle birlikte bulunduklarında kentsel bölgelerde kırmızımsı-kahve renkli bir tabaka halinde görülebilir. NOx’ler katı veya sıvı yakıtlar yüksek sıcaklıklarda yandığında oluşur. İki önemli kaynağı motorlu taşıtlar ve termik santrallerdir. Diğer endüstri tesisleri, ticari ve evsel ısıtma için yakıt tüketimi diğer NOx kaynakları arasındadır. Özellikle kentsel bölgelerde taşıt sayısındaki artışa bağlı olarak NOx konsantrasyonları da artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde genel olarak SO2 ve partikül madde azalma gösterse bile NOx emisyonları artan taşıt sayısı ve sanayileşme nedeniyle artış göstermektedir.

Kükürtdioksit (SO2): Renksiz, yanmayan ve parlamayan bir gazdır.  Her yıl açığa çıkan kükürt oksitlerinin yaklaşık %60’ı kömür yakılmasıyla oluşmaktadır. Özellikle kömürün yakıt olarak kullanıldığı termik santraller SO2 emisyonunun en büyük kaynaklarıdır. Orman yangınları, volkanik faaliyetler gibi doğal kaynaklarda da bulunur. Burun ve farenkste irritasyona, ana hava yollarında spazma yol açabilir. Bu gaz suda çözümdüğünden, solunum yollarında uç noktalarına ulaşmadan büyük ölçüde burun ve farenkste elimine edilir.  Atmosferde sülfat aerosolleri ve partikülleri oluşturur. Bu partiküller rüzgarlarla çok uzun mesafelere taşınabilirler. Nemde çözülmesi, güneş ışığı ve bazı kimyasalların varlığında sülfirik asit oluşturur. Asit yağmurların oluşmasında önemli katkısı vardır.

Karbonmonoksit (CO): Renksiz, kokusuz bir gazdır ve yakıtlardaki karbon tam olarak yanmadığında oluşur. Başlıca kaynağı içten yanmalı motorlardır (%85-95). Endüstri, odun yakılması ve orman yangınları CO emisyonlarının başlıca kaynaklarıdır. CO alveolar-kapilar membranda kolayca difyüzona uğrayarak hemoglobine bağlanarak kanda COHb oluşmasına yol açar. CO, O2’ye oranla Hemoglobine 200 kat daha kuvvetli bağlanır. Bundan dolayı da dokulara O2 taşınmasını engelleyrek boğulmalara yol açar.

Uçucu Organik Bileşikler (UOB): Bu sınıfa çok sayıda kimyasal girer ve 300’ün üzerinde türü bulunmaktadır. Başlıca kaynakları motorlu taşıtlar, eksoz emisyonları, kimyasal üretim yapan endüstri ve güç santralleridir. Benzen, toluen, etilbenzen, ksilen, stiren en fazla sağlık riski oluşturan türlerdir. Kısa ve uzun dönemli olumsuz sağlık etkileri vardır. Atmosferdeki UOB konsantrasonlarını emisyonlar, buharlaşma, depolanma ve güneş ışığı varlığında fotokimyasal reaksiyon süreçleri belirler.

Hidrokarbonlar: Yakıtların tam yanmaması sonucu ortaya çıkmasından dolayı CO2’ye benzerler. Fotokimyasal sise yol açtıklarında hava kirliliğini artırıcı rol oynarlar. Havadaki hidrokarbonların %60’ı kentsel bölgelerde bulunmaktadır. Normal bulundukları düzeyde toksik etkileri gösterilememiştir.

Kurşun: Hava kirliliğine yol açan en önemli metaldir. Kurşunlu benzin kullanan araç motorlarından, sanayi tesislerinden, insektisidlerden, boyalardan, kömür ve çöp yakılmasından kaynaklanır. Kurşun özellikle çocuklarda daha ciddi zehirlenmelere yol açmaktadır. Anemi, zeka geriliği ve davranış problemlerine neden olması yönünden önemlidir.

Hava Kirliliğinin İnsan Sağlığına olan etkilerine Genel Bakış:

Hava kirliliği insan sağlığına olan etkileri için vücuda giriş şekli, maruziyet süresi, etkenlerin yoğunluğu ve kişinin genel sağlık durumunu en önemli etkilerdir.

Hava Kirliliği insanlarda başlıca solunum sistemi ile dolaşım sistemini etkilemektedir. Rusya’da yapılan bir araştırmada toprağa çöken kirleticilerinin gıda ile sindirim sistemine de girdiğini göstermiştir.

Kirleticilerin boyu ile suda çözünmelerine oranında sağlığa olumsuz etkileri vardır. Büyük partiküller nazofarenksi geçemezken PM 2.5 altında kalan ajanlar Akciğer dokusuna geçebilmektedir. Eğer bireyde solunum sistemi rahatsızlığı varsa etkenlerin limit değerli dolaysıyla daha düşük olmakta veya diğer bir değişle sağlık problemleri sağlıklı bir bireye göre daha erken yaşta ortaya çıkabilmektedir.

Başlıca sağlık etkileri Astım, Allerji, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve Kanser. Hava Kirliliğinden de en çok etkilenenler ise 5 yaş altı çocuklar, kronik hastalar ve yaşlılar. Bu durumlara düşük sosyal statü (evsizler gibi), sağlık kuruluşuna ulaşamama (ör. afet durumları), sigara/alkol alışkanlığı, beslenme bozuklukları gibi etmenler eklenmesi sağlığa etkiler daha şiddetli olmaktadır.

Avrupa Birliği ve ABD Çevre Ajansı zararlı etkenlerin listelerini ve limit değerlerini web sayfalarında yayınlamaktadır (http://ec.europa.eu/environment/air/quality/standards.htm ). Değerler yol gösterici olmakla beraber halk sağlığı konsunda kapsayıcılık problemi vardır. Sebebi ise toplumun heterojen yapısı, bireysel alışkanlıklar ve araştırıcıların “neyi” araştırdıkları ile ilgilidir. Mortalite limitleri ile morbidite limitleri yukarda bahsedildiği gibi yeni doğanlarda başka, 30 yaşında sağlıklı bir erişkinde başkadır. Hava kirliliği dolaşım sistemine solunum sistemi üzerinden dolaylı (ör. Cor Pulmonale) veya toksin etkisi ( ör. damar endotel hasarı) ile doğrudan etki gösterebilmektedir.

hsgm resim 21Cansız nesneler üzerinde potansiyel olarak bulunan patojen mikroorganizmaların kimyasal maddeler ile miktarlarının kabul edilebilir bir seviyeye düşürülmesi ile sağlanan dezenfeksiyon sayesinde, bakteri ve fungusların gelişimini önleme ve öldürmeye ek olarak bazı hedef virüsleri de öldürebilmektedir.

Dezenfektanlar; 

  • mikroorganizmaları etkileme derecelerine,
  • etki mekanizmalarına,
  • kimyasal yapılarına
  • kullanım alanlarına

göre değişik şekillerde sınıflandırılır.

Enfeksiyonlardan korunabilmek için; özellikle sağlık alanında kullanılan dezenfektanlar Biyosidal Ürünler Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmektedir.

Dezenfektanlar ve genel biyosidal ürünler ana grubunda yer alan ürün tipleri aşağıda sıralanmıştır:

1- Ürün Tipi: İnsan hijyeni ile ilgili biyosidal ürünler
2- Ürün Tipi: Kişisel alanlarda ve umumi alanlarda kullanılan dezenfektanlar ve biyosidal ürünler
3- Ürün Tipi: Veteriner hijyenine yönelik biyosidal
4- Ürün Tipi: Gıda ve yem alanlarında kullanılan dezenfektanlar
5- Ürün tipi: İçme suyu dezenfektanları.

İdeal Dezenfektan shutterstock 638547859

İdeal bir dezenfektan;
•Mikroorganizmaya kolayca penetre olmalıdır. 
•Toksik olmamalıdır.
•Kullanıldığı yüzeylere/nesnelere zarar vermemelidir.
•Stabil/dayanıklı olmalıdır.
•Etki spektrumu geniş olmalıdır.
•İnaktivasyona dirençli olmalıdır.
•Kolayca hazırlanabilmeli/kullanılabilmelidir.

 

 

Dikkat Edilmesi Gerekenler shutterstock 417362623

  • Etiket üzerindeki önerileri uyulmalı, detaylı bir biçimde anlatılan kullanım şekline uyulmaması ürünün hatalı kullanımına yol açacağı bilinmelidir.
  • Ürün etiketlerinde yer alan uyarıcılara dikkat edilmemesi durumunda zehirlenmelere neden olabilir.
  • Kullanıcılar herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi (Uzem)’in 114 No’lu Telefonunu aramalıdır. Üürnlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi (SABiM)’ne ulaşılmalıdır.
  • Kullanım talimatlarını mutlaka okuyunuz.
  • Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz.
  • Diğer dezenfektan ve kimyasallar ile asla karıştılmamalı, uygulama dozu ve şekli bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Kilit altında ve çocukların ulaşamayacağı bir yerde muhafaza edin.
  • Kirlenmiş boş ambalajları tekrar kullanmayın.

“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”

İzinli Biyosidal Ürünler

İzinli Biyosidal Ürünler Listesi için pdftıklayınız.

 

hsgm resim 20Milli Eğitim Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarının temizlik ve hijyen konusunda teşvik edilmesi, okul sağlığının daha iyi düzeye çıkarılması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve yeterli eğitim almış sağlıklı nesiller yetiştirilmesi amacıyla 03.08.2006 tarihinde Bakanlığımız ile Mili Eğitim Bakanlığı arasında “Beyaz Bayrak İşbirliği Protokolü” imzalanmış olup süresi dolan protokol 10.11.2010 ve 05.06.2015 tarihlerinde yeniden imzalanarak uygulamaya konulmuştur.

Müracaat eden okullar protokol kapsamında belirlenen kriterlere göre denetlenmekte, denetlenen okullardan, 100 puan üzerinden 90 ve üzeri puan alan okullara, üç yıl için geçerli olan ve okul sağlığını ve temizliğini simgeleyen “Sertifika”, “Beyaz Bayrak” ve “Pirinç Levha” verilmektedir.

Valiliklerde beyaz bayrak sekretaryası ve sertifika düzenlenmesi ile ilgili iş ve işlemleri Millî Eğitim İl Müdürlüğünce, beyaz bayrak ve pirinç levha temini ise İl Sağlık Müdürlüğünce yürütülmektedir.


 

“Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı ÇED Birimi olarak bu kapsamda; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarının temizlik ve hijyen konusunda teşvik edilmesi, okul sağlığının daha iyi düzeye çıkarılması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve yeterli eğitim almış sağlıklı nesiller yetiştirilmesi amacıyla 03.08.2006 tarihinde Bakanlığımız ile Mili Eğitim Bakanlığı arasında imzalana “Beyaz Bayrak İşbirliği Protokolü” kapsamında yürütülmektedir.”


  • -Beyaz Bayrak Eğitim Kurumu Denetim Formu ( docxTıklayınız)
  • -Beyaz Bayrak Pansiyonlu Okullar Denetim Formu ( docxTıklayınız)
  • -Beyaz Bayrak Protokolü ( pdfTıklayınız)
  • -Beyaz Bayrak  ( pptxTıklayınız)
  • -Beyaz Bayrak Protokol Antalya 2016 ( pptxTıklayınız)
  • -Beyaz Bayrak Protokol Sunum. ( pptxTıklayınız
  • -Yeni Beyaz Bayrak Logosu (Not: 81 ilde standart sağlanması için yeni beyaz bayrak ebatlarının 50x75 cm olacak şekilde hazırlatılması uygun olacaktır) ( pdfTıklayınız)

Kurban Bayramı’nda, Bayram geleneklerimizden olan tatlı, şeker tüketimine ek olarak kırmızı et tüketiminin miktarı ve sıklığı artmaktadır. Ancak özellikle bu dönemde şişmanlık, yüksek tansiyon, kalp-damar, mide ve diyabet (şeker hastalığı) hastalığı olan kişilerin beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Kurban bayramında; sağlıklı beslenmenin temel prensiplerine, yiyecek seçimine, porsiyon kontrolüne ve besin gruplarının dengeli dağıtılmasına özen gösterilmelidir.

  • Bayram sabahı kurban kesme telaşı ile kahvaltı öğününü atlanabilmektedir. Kahvaltı öğününün sağlıklı bir gün geçirmek için önemli olduğu unutulmamalıdır.
  • Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği daha yüksek olduğu için; kalp-damar hastalığı, diyabet (şeker hastalığı) ve yüksek tansiyonu olan kişiler, Kurban Bayramı'nda yağsız veya az yağlı etleri tercih etmeli, kısıtlı miktarlarda tüketmeli ve aşırıya kaçmamalıdır.

KURBAN ETİ NASIL TÜKETİLMELİ?

 Etler sindirimi zor olan besinlerdir. Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik, hem pişirmede hem de sindirimde zorluğa yol açar. Bu nedenle özellikle mide-bağırsak hastalığı olan kişiler kurban etlerini hemen tüketmemeli, buzdolabında birkaç gün beklettikten sonra, haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle pişirerek tüketmelidir.

  • Genel olarak sakatat tüketimi de artmaktadır. Ancak özellikle kolesterol hastaları ile kalp-damar hastalığı riski taşıyan kişiler sakatat tüketiminden kaçınmalıdır.

KURBAN ETLERİNİ NASIL PİŞİRMELİYİZ?

 Kurban Bayramı'nda, etin tüketim miktarının yanı sıra pişirme yöntemlerine de dikkat edilmelidir.

  • Etlerin pişirilmesinde haşlama ve ızgara gibi yöntemler tercih edilmeli, kızartmalardan kaçınılmalıdır. Çok yüksek ısıda, uzun süre pişirme ve kızartma yöntemi çeşitli "kanserojen maddelerin" oluşumuna neden olabileceği için tercih edilmemelidir.
  • Etler iyi kalite proteinin yanı sıra yağ, çeşitli mineraller ve vitaminleri de içermelerine rağmen C ve E vitaminini içermezler. Bu nedenle etlerin sebzelerle birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında sebzelerin de tüketilmesi sağlıklı beslenme için gereklidir. Ayrıca besin çeşitliliğinin sağlanması açısından sağlıklı bir yöntemdir.
  • Etle yapılan yemekler kendi yağı ile pişirilmeli ve ilave yağ eklenmemelidir.
  • Özellikle kuyruk yağı veya tereyağının et yemeklerinde kullanılmasından kaçınılmalıdır.
  • Etler ızgarada pişirilirken, etle ateş arasındaki uzaklık eti yakmayacak ve "kömürleşme" sağlamayacak şekilde ayarlanmalıdır.
  • Yüksek ateş yüzeydeki proteinleri birdenbire katılaştırır ve ısı etin iç kısmına ulaşamaz. Bu nedenle etlerin iç sıcaklığı en az 75 ºC olmalıdır. Çok yüksek ısı, etin dış yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açarak besin öğesi kaybını artırır.
  • Bazı zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı unutulmamalı ve etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemelidir. 
  • Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel hijyen kuralları ihmal edilmemelidir. 

KURBAN ETLERİNİ NASIL SAKLAMALIYIZ?

 Kesilen etlerin korunması ve saklanması insan sağlığı açısından çok önemlidir.

  • Kurban etleri, büyük parçalar şeklinde değil, birer yemeklik olacak şekilde küçük parçalara ayrılarak buzdolabı poşetine veya yağlı kâğıda sarılmalı ve buzdolabının buzluk kısmında veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Bu şekilde hazırlanan etler, buzlukta -2 derecede birkaç hafta, -18 derece derin dondurucuda ise 3-4 ay süreyle saklanabilir.
  • Etler kolaylıkla bozulabilen potansiyel riskli besinlerdir. Etlerin dondurulduktan sonra tekrar çözünmesi bazı "mikroorganizmalar" için üreme ortamı oluşturur ve bu da sağlığımızı tehdit eder. Çözünen et hemen pişirilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır.
  • Etlerin, "oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil", yine buzdolabının alt bölmesinde çözünmesi sağlanmalıdır. Derin dondurucuda saklanan etin buzdolabının sebzelik kısmının üstüne konularak çözünmesi beklenebilir. Etin çabuk çözünmesi amacıyla oda sıcaklığında bekletme gibi yöntemler, insan sağlığı açısından tehlikeli sonuçları da beraberinde getirmektedir.
  • Et hazırlamada kullanılan kesme tahtalarında çiğ sebze ve meyveleri doğrama işlemi yapılmamalıdır.

Bayramlarda da yeterli ve dengeli beslenme ilkelerine uygun miktarda et tüketirken çeşitlilik yaratmak için, diğer besin grupları olan ‘süt (süt, yoğurt, ayran, peynir vb) grubu’, ‘ekmek (tahıl; makarna, bulgur, pirinç )) grubu’, ‘sebze grubu’ ve ‘meyve grubu’ ile aynı öğünde birlikte tüketmeye özen gösterilmelidir.

Tüm vatandaşlarımızın sağlıklı ve huzurlu bir bayram geçirmelerini dileriz.

hsgm resim 9Resmî Gazete’de Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanan Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı'nın "Okullarda Obezite ile Mücadelede Yeterli ve Dengeli Beslenme ve Düzenli Fiziksel Aktivite Alışkanlığının Kazandırılması" başlığı kapsamında, “Beslenme Dostu Okul Projesi” ile okullarda sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam konularında duyarlılığın arttırılması ve bu konuda yapılan iyi uygulamaların desteklenmesi ile okul sağlığının daha iyi düzeylere çıkarılması hedeflenmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı ile Bakanlığımız arasında 21.01.2010 tarihinde imzalan protokol ile Beslenme Dostu Okullar Programı ülkemizde başlatılmıştır.

Beyaz Bayrak sahibi okulların gönüllü olarak katılmakta oldukları Beslenme Dostu Okullar Programı ile 9917 okul ‘Beslenme Dostu Okul’ olarak eğitim-öğretime devam etmektedir.

Program’ın Uygulama Kılavuzu illerden gelen görüş ve öneriler de değerlendirilerek Bakanlığımız Okul Sağlığı Bilim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığı ortak çalışmaları sonucunda güncellenmiş olup 27.11.2018 tarihinden itibaren Programın uygulanması aşağıda yer alan uygulama kılavuzuna göre gerçekleştirilmektedir.

 

pdfBeslenme Dostu Okullar Programı Uygulama Kılavuzu

pdfBeslenme Dostu Okul Kriterleri

pdfProgramın Uygulanması

pdfBeslenme Dostu Okul Sertifikası Örneği

pdfBeslenme Dostu Okullar (A-B ile başlayan iller)

pdfBeslenme Dostu Okullar (Ç-İ ile başlayan iller)

pdfBeslenme Dostu Okullar (K-Z ile başlayan iller)

pdfBeslenme Dostu Okullar Programı - İstatistiksel Grafikler

hsgm resim 34

Biyosit ve Biyosidal Ürün

Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.

Haşere Kontrolü İçin Kullanılan Biyosidal Ürünler

Haşere mücadelesinde öncelikle fiziksel, kültürel ve mekanik mücadele yöntemleri tercih edilmelidir.

Fiziksel mücadelede;  Pencerelere tel takılması, ortam temizliğine önem verilmesi, yiyeceklerin açıkta bırakılmaması, atıkların kontrol altına alınması, çöplerin çöp poşetlerinde muhafaza edilmesi, böceklerin yaşam alanlarının yok edilmesi amaçlanmaktadır.

Bu yöntemlerin yetersiz kalması durumunda biyosidal adı verilen ürünler kullanılmalıdır.


“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”


Piyasada satışa sunulan biyosidal ürünleri satın alırken nelere dikkat etmeliyiz?

Öncelikle satışa sunulan biyosidal ürünün T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan izinli olup olmadığına, etikette izin tarih ve sayısının bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.

Biyosidal ürünün etiketinde; Ürünün adı, kullanım amacı, üretim yeri adresi, verilen iznin tarih ve sayısı, hedef organizmalar, aktif maddenin adı ve konsantrasyonu, sıvı, granül, toz, katı gibi formülasyon tipi, ürünün kullanım şekli ve/veya dozu, yan etkileri, ilkyardım talimatları, ürünün güvenli bertarafı ile ilgili talimatlar, imal ve son kullanma tarihi ile parti ve seri numarası görünür bir şekilde yazılmalıdır.

shutterstock 644903410Ev ve işyerlerinde haşerelere karşı mücadelede nelere dikkat etmeliyiz?

Uygulama yapacak firmanın Sağlığı Müdürlüğünden biyosidal ürün uygulama izin belgesi olmalıdır. Kullandığı ürün ise T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olmalıdır. Uygulama izin belgesi olan firmalara cevresagligi.saglik.gov.tr web adresinden ulaşabilirsiniz. Uygulama yapılırken uzman kişilerin talimatlarına uyunuz. Evcil hayvanları ortamdan uzaklaştırın.


“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”


Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.

shutterstock 516729205

Biyosidal Ürünleri Kullanırken

  • Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.

  • Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.

  • Kişisel koruyucu ekipman kullanımı gerektiren ürünlerde mutlaka kişisel koruyucu ekipman kullanınız.

  • Kullanım esnasında iyi havalandırma gerektiren ürünlerde ortamda mutlaka iyi bir havalandırma sağlayınız.

  • Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.

  • Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.

  • Kullanım sonrası ortamdan uzaklaşmanız gereken ürünlerde mutlaka ortamdan uzaklaşınız.

  • Kullanım sonrası ortamın havalandırılması gereken ürünlerde gerekli havalandırmayı sağlamadan ortama girmeyiniz.

  • Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.

  • Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.

  • Boşalan ambalajları ve artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.

  • İnsan vücuduna sürülerek haşere kontrolünde kullanılan ürünlerin 2 yaş altındaki çocuklarda ve hamilelerde kullanımı uygun görülmemektedir.

  • Herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nin (UZEM) 114 numaralı telefonu aranmalıdır. Ürünlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi’ne (SABiM) ulaşılmalıdır.

Kullandığınız ürünün şikâyeti ile ilgili nereye müracaat edilmelidir?

Böyle bir durumda en yakın Sağlık Müdürlüğü, çok acil durumlarda SABİM (Sağlık Bakanlığı Bilgi Erişim Merkezi) ALO 184’e ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı’na müracaat edilmelidir.


“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”

hsgm resim 18Özellikle yaz aylarında serinlemek, eğlenmek ve dinlenmek için yüzme havuzları yoğun olarak kullanılmaktadır. Eğer kullanıcılar bazı hijyen kurallarına uymaz ve havuz suyu yeterli düzeyde ve sürekli dezenfekte edilmezse çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir. 

Çocukların kentlerdeki süs havuzlarına girmeleri bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşması açısından engellenmelidir.

“Sağlığınızı korumak için, kullandığınız havuz suyunun
dezenfekte edildiğinden emin olun!”

 

Yüzme havuzlarını kullanırken dikkat ediyor musunuz ? 

Y1- Havuz suyuna ait mikrobiyolojik analiz sonuçları ile havuz suyunun sıcaklık, pH, serbest klor değerleri kullanıcıların görebileceği bir panoda ilan edilmelidir. 

- Sıcaklık, pH, serbest klor gibi parametreler, işletici tarafından 4’er saat aralıkla günde en az 3 defa analiz edilmelidir.

- Yüzme havuzu suyu yılda en az bir defa boşaltılarak genel temizlik yapılır.

- Çocuk yüzme havuzları ayda en az bir defa boşaltılarak temizlenmelidir.

Y2- Tesislerde, bütün kullanıcıların, yüzme havuzuna girmeden önce duş alabilmelerini ve ayak dezenfeksiyonu yapashutterstock 244172107bilmelerini sağlayacak yerler ve düzenekler bulunmalı, tüm kullanıcıların bu yerleri kullanmaları sağlanmalıdır.

- Duş yerleri duş suyunun sıcaklığı ayarlanabilecek şekilde ve en az yirmi kişiye bir duş düşecek şekilde düzenlenmelidir.

- Tuvaletler soyunma ve duş yerlerine yakın konumda, en az yirmi kişiye bir tuvalet düşecek şekilde düzenlenir.

- Tuvalet ve lavabolarda bol ve temiz su, sıvı sabun, tuvalet kâğıdı, kâğıt havlu ve çöp kovası bulundurulur.

y3- Yüzme havuzunda hayvanların insanlarla birlikte bulunmalarına hiçbir şekilde izin verilemez.

- Çocuk yüzme havuzunun derinliği 50 santimetreden fazla olamaz. 

- Havuz derinlikleri kullanıcıların görebileceği şekilde havuz kenarına en az 4 yönde yazılır.

- Dalmak için gerekli olan su derinliği sağlanır. Aksi takdirde her türlü dalışa izin verilmez.

y4- Yüzme havuzu kazalara neden olmayacak ve kenarında güvenli yürümek için yeterli alan bulunacak şekilde planlanır.

- Yüzme havuzlarında cankurtaran bulunması zorunludur.

- Yüzme havuzu çevresindeki yürüme alanı, duş yeri ve çevresinin zemini düzgün ve kaymaya yol açmayan malzemeden yapılır.

- Yüzme havuzunda boşaltma mazgalı kapalı durumda bulundurulur.

- Yüzme havuzunda ip, yüzer duba, simit gibi can malzemeleri hazır bulunmak zorundadır.

y5- Kapalı yüzme havuzları, soyunma ve giyinme yerleri de dâhil olmak üzere kış aylarında ısıtılmalıdır.

- Yüzme havuzu ve tesiste yer alan diğer fiziki mekanlar yeteri kadar aydınlatılmalı ve havalandırılmalıdır.

- Seyirci bölümünde seyircilerin ihtiyacını karşılayacak kadar tuvalet, lavabo ve pisuar bulundurulur.

- Yüzme havuzu kenarında acil durumlarda kullanılmak üzere telefon bulundurulmalıdır.

 

hsgm resim 37Biyosit ve Biyosidal Ürün

Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.

Dezenfektanlar

Cansız nesneler üzerinde potansiyel olarak bulunan patojen mikroorganizmaların kimyasal maddeler ile miktarlarının kabul edilebilir bir seviyeye düşürülmesi ile sağlanan dezenfeksiyon sayesinde, bakteri ve fungusların gelişimini önleme ve öldürmeye ek olarak bazı hedef virüsleri de öldürebilmektedir.

  • Dezenfektanlar;
  • mikroorganizmaları etkileme derecelerine,
  • etki mekanizmalarına,
  • kimyasal yapılarına
  • kullanım alanlarına
  • göre değişik şekillerde sınıflandırılır.

Enfeksiyonlardan korunabilmek için; özellikle sağlık alanında kullanılan dezenfektanlar Biyosidal Ürünler Yönetmeliği kapsamında değerlendirilmektedir.

Biyosidal Ürünler Yönetmeliğin Ek-V’inde dezenfektanlar ana grubunda yer alan ürün tipleri aşağıda sıralanmıştır:

             1. Ürün Tipi: İnsan hijyeni ile ilgili biyosidal ürünler

             2. Ürün Tipi: Kişisel alanlarda ve umumi alanlarda kullanılan dezenfektanlar ve biyosidal ürünler

             3. Ürün Tipi: Veteriner hijyenine yönelik biyosidal

             4. Ürün Tipi: Gıda ve yem alanlarında kullanılan dezenfektanlar

             5. Ürün tipi: İçme suyu dezenfektanları.


“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”


İdeal Dezenfektan

  • Mikroorganizmaya kolayca penetre olmalıdır.

  • Toksik olmamalıdır.

  • Kullanıldığı yüzeylere/nesnelere zarar vermemelidir.

  • Stabil/dayanıklı olmalıdır.

  • Etki spektrumu geniş olmalıdır.

  • İnaktivasyona dirençli olmalıdır.

  • Kolayca hazırlanabilmeli/kullanılabilmelidir.


“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”


Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.

shutterstock 271958894

Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Etiket üzerindeki önerileri uyulmalı, detaylı bir biçimde anlatılan kullanım şekline uyulmaması ürünün hatalı kullanımına yol açacağı bilinmelidir.

  • Ürün etiketlerinde yer alan uyarıcılara dikkat edilmemesi durumunda zehirlenmelere neden olabilir.

  • Kullanıcılar herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi (Uzem)’in 114 No’lu Telefonunu aramalıdır. Üürnlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi (SABiM)’ne ulaşılmalıdır.

  • Kullanım talimatlarını mutlaka okuyunuz.

  • Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz.

  • Diğer dezenfektan ve kimyasallar ile asla karıştılmamalı, uygulama dozu ve şekli bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır.

  • Kilit altında ve çocukların ulaşamayacağı bir yerde muhafaza edin.

  • Kirlenmiş boş ambalajları tekrar kullanmayın.


“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”

hsgm resim 16Toplum sağlığının korunması ve yüzme suyundaki kirleticilere karşı maruziyetin önlenmesi için İl Sağlık Müdürlükleri tarafından denize ve göle kıyısı olan 34 ilimizde yüzme sezonu boyunca deniz suyu kalitesi bakteriyolojik açıdan izlenmektedir.


Yüzme suyu izlemi yapılan iller;
Adana, Artvin, Aydın, Antalya, Balıkesir, Bartın, Bitlis, Burdur, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne, Elazığ, Giresun, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Mersin, Muğla, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Tekirdağ, Trabzon, Van, Yalova ve Zonguldak.


İzlemler “Yüzme Suyu Kalite Kontrol Sistemi” ile Daire Başkanlığımızca elektronik ortamda takip edilmektedir.

İl Sağlık Müdürlükleri tarafından belirlenen takvime göre yüzme sezonu boyunca yüzme alanlarından 15 günde bir su numuneleri alınmakta ve Halk Sağlığı Laboratuvarlarında analizleri yaptırılmaktadır. Analiz sonuçları, yüzenlerin maruz kaldıkları risk seviyesinin değerlendirilmesi, kirliliğin tespiti ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için son derece önemli bir göstergedir.

Sezon içinde yapılan izlemelerde zorunlu değerleri sağlamayan yüzme alanı, öncelikle kirlilik kaynağının tespiti ve kirliliğin önlenmesi için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne bildirilmekte, gerekli tedbirlerin alınması için ilgili Belediye uyarılmakta ve yüzme alanı halkın kullanımına kapatılmaktadır.

izlenmektedir.


Bölgelere göre yüzme sezonları; Karadeniz Bölgesi: 15 Haziran-15 Eylül, Marmara Bölgesi: 15 Haziran-15 Eylül, Göller: 15 Haziran-15 Eylül, Ege Bölgesi: 1 Haziran-30 Eylül, Akdeniz Bölgesi: 1 Mayıs-30 Ekim.


Yüzme alanlarını kullanırken dikkat ediyor musunuz? shutterstock 84989578

  • Zemini kumdan oluşan ve dalgaların yoğun olduğu bazı kıyılarda kum kayması dip derinliğinin değişken olmasına sebep olmaktadır. Bu tür yüzme alanlarında plajda bulunan uyarılara uyulmalıdır.
  • Güvenlik için çok iyi yüzme bilinse dahi fazla açılmamak gerekir.
  • Yüzerken gereksiz cesaret gösterileri yapılmamalıdır.
  • Yüzme arkadaşınız hayat kurtarır. Asla yalnız yüzülmemelidir.
  • Şiddetli dalgaların bulunduğu zamanlarda yüzülmemelidir.
  • Zemini kayalık olan ve derinliği bilinmeyen yüzme alanlarında atlayarak veya dalarak denize girmek ciddi yaralanmalara sebep olabilmektedir. Bu tür kazaların önlenmesi için derinliği bilinmeyen ve zemini kayalık olan yüzme alanlarında atlayarak denize girilmemelidir. Plajlara yerleştirilen uyarı levhalarında belirtilen uyarılara ve kurallara uyulmalıdır.
  • Yüzme suyu analiz sonuçları uygun olmadığında halk sağlığının korunması ve kirliliğe karşı maruziyetin önlenmesi için yüzme alanları kapatılmakta ve yüzme yasaklanmaktadır. Böyle durumlarda yüzme alanları veya plajlarda yüzmenin yasaklandığı “Denize Girilmez” “Denize Girmek Yasaktır” “Yüzme Alanı Kapalıdır” gibi uyarı levhaları veya afişlerle ilan edilmektedir. İlan edilen yasak ve uyarılara mutlaka uyulmalıdır.
  • Alkollü iken kesinlikle yüzülmemelidir.
  • Güneşin zararlı ışınlarından korunmak için güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde güneşlenilmemelidir.
  • Güneşlenmeden önce mutlaka uygun koruma faktörlü güneş kremi kullanılmalıdır.
  • Cankurtaran yok ise denize girilmemelidir.
  • Çocuklar ebeveynlerinin gözetiminde denize girmelidir.
  • Çocukların tuvalet ihtiyacı denize girmeden önce giderilmelidir.

   Ülkemizdeki yüzme alanları ile ilgili her türlü bilgiye ulaşmak için yuzme.saglik.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

yuzmesiteekran

shutterstock 638547859

Biyosit ve Biyosidal Ürün

Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.

Biyosidal Ürün Olarak Çamaşır Suları

Yoğun Kıvamlı Çamaşır Suyu olarak günlük hayatımızda önemli bir yere sahip olan biyosidal içerikli çamaşır sularını doğru kullanıyor muyuz?

Tüketiciler olarak, doğrudan ya da sulandırılarak çeşitli alanlarda kullanılan çamaşır sularının etiketlerinde yer alan bilgilendirici ve uyarıcı talimatların ne kadar farkındayız?

Yoğun kıvamlı yapısı nedeniyle yüzeylere daha hızlı tutunması ve daha uzun süre yüzeyde kalması ürünlerin piyasada tercih edilmelerini sağlarken, yanlış kullanımları halinde sağlık ve güvenlik açısından olumsuz etkilere sebep olabilmektedir.


“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”


Çamaşır Sularında Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Mutfakta kullanılan araç ve eşyaların yoğun kıvamlı çamaşır suyu ile temizlenmesi uygulandığı yüzeyde uzun süre kalması, yüzeyden defalarca yıkanması ve durulanmasına rağmen kalıntı bırakması nedeniyle kesinlikle önerilmemektedir.

  • Etiket üzerindeki önerileri uyulmalı, detaylı bir biçimde anlatılan kullanım şekline uyulmaması ürünün hatalı kullanımına yol açacağı bilinmelidir.

  • Özellikle günlük hayatta bir vesile ile birebir temas ettiğimiz yüzeylerde, gıda maddelerinizle yakın temas halinde olan yüzey ve araç-gereçlerin temizliğinde kullanımı sakıncalıdır.

  • Ürün etiketlerinde yer alan uyarıcılara dikkat edilmemesi durumunda zehirlenmelere neden olabilir.

  • Kullanıcılar herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi (Uzem)’in 114 No’lu Telefonunu aramalıdır. Ürünlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi (SABiM)’ne ulaşılmalıdır.

  • Kullanım talimatlarını mutlaka okuyunuz.

  • Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz.

  • Diğer dezenfektan ve kimyasallar ile asla karıştılmamalı, uygulama dozu ve şekli bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır.

  • Kilit altında ve çocukların ulaşamayacağı yerlerde muhafaza edin.

  • Kirlenmiş boş ambalajları tekrar kullanmayın.


“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”


Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.

hsgm resim 36

Biyosidal Ürün Olarak Islak Mendiller

Günümüzde pratik kullanımı nedeniyle büyük küçük herkesin günlük hayatında sıkça kullandığı ıslak mendillerin içeriğinde kimyasal maddelerin mevcuttur.

Barındırdığı kimyasallar nedeniyle halk sağlığı açısından ciddi sorunlara sebep olabileceği konusu oldukça önemli olan  ıslak mendiller kullanıcılar tarafından bilinçli kullanılmalıdır.

Islak mendiller içerdikleri kimyasalların kapsamlarına göre özellik kazanmaktadır. Antibakteriyel özellikte olmasını sağlayan biyosidal aktif maddeler içerdikleri kimyasal yapılar sayesinde bakteriler üzerinde öldürücü/sınırlayıcı etkiye sahip olmaktadır.

Dezenfektanların birçoğu içerdiği aktif maddeler nedeniyle toksik özelliğe sahip olup cilde ve gözlere zarar verebilmektedir.

Biyosidal ürün olarak ıslak mendiller, kullanım şekli ve amaçları göz önünde bulundurularak ürün etiketinde yer alan uyarılara dikkat edilerek kullanılmalıdır.


“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”

hsgm resim 17Ambalajlı sular; Doğal kaynak suları, doğal mineralli sular ve içme suları olarak isimlendirilmektedir. Doğal Kaynak sularında ozonlama, doğal mineralli sularda ozonlama ve florürün uzaklaştırılması için aktif alüminyum kullanımı dışında dezenfeksiyon vb. herhangi bir işlem uygulanamamaktadır. İçme sularına ise dezenfeksiyon vb. uygulamalar dahil her türlü işlem uygulanabilmektedir.

Ambalajlı suların izinlendirilmesi çalışmaları il sağlık müdürlüklerimiz tarafından yürütülmektedir. Üretim izni verilen bütün ambalajlı sular Bakanlığımızca denetlenmektedir. Su üretim tesisleri İlgili mevzuat gereği yılda en az 4 kez il sağlık müdürlükleri, bir kez de Bakanlığımız tarafından denetlenmektedir. İzin verilen tesislerde dolumu yapılarak piyasa sunulan suların aynı zamanda piyasa denetimleri de il sağlık müdürlüklerimiz tarafından yapılmaktadır. Denetimlerde suyun etiket bilgileri, ambalajlar ve kapakları incelenmekte incelenen ürünlerin mikrobiyolojik ve kimyasal analizleri yapılarak su niteliğinin uygun olup olmadığı da incelenmektedir.

 

“Ambalajlı suların izinlendirilmesi çalışmaları il sağlık müdürlüklerimiz tarafından yürütülmektedir.”

“Ambalajlı Su Ürünleri Listesi için tıklayınız.”

“Damacana Suları Hakkında Dikkat Edilmesi Gerekenler”

damacana dikkat

İthal Sular

Su İthalatı Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Su İthalatı Başvurusu İçin Gerekli Belgeler

• Başvuru Dilekçesi 
• Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği hükümleri doğrultusunca hazırlanmış üç (3) adet kontrol belgesi 
• Proforma fatura veya fatura 
• Saon bir (1) yıl içerisinde yaptırılmış orjinal Analiz Sertifikası ve Türkçe tercümesi 
• Menşei ülkenin yetkili merci tarafından onaylı Sağlık Sertifikası orjinali ve Türkçe tercümesi shutterstock 576111706
• Orjinal etiket örneği ve Türkçe tercümesi 
Değerlendirme Süreci •Doğrudan tüketiciye sunulan ürünlerin ithalatında gerekli görülen durumlarda aşağıda yer alan bilgilerin Bakanlığa ibraz edilmesi gerekmektedir. 
• İthalatçı firmanın ünvanı ve adresi •Malın imal tarihi, muhafaza şartları, seri numarası, muhtaviyatı, kullanma talimatı ve özellikleri •Süreli ürünlerde son kullanma tarihi 
Sürecin Sonuçlandırılması
• Dosya muhteviyatının Bakanlıkça uygun bulunması durumunda numune alınması amacıyla onaylanan Kontrol Belgesi üst yazı ekinde ilgili firmaya bildirilir.
• Dosya muhtaviyatında eksiklik tespit edilmesi halinde, eksik olan bilgi ve belge ithalatçı firmadan resmi yazı ile istenir.

Unutmayın •ithalatçı firma uygun yazısı ile; ithal iznine esas analize gönderilmek üzere numune alınması için gümrüğün yer aldığı ilin SağlıkMüdürlüğü personeli tarafından numune alınarak analiz edilmek üzere yetkili laboratuvara teslim edilir. •Analiz sonucunun uygun bulunması halinde Bakanlığa ithalat ücretinin yatırıldığına dair dekontun ibrazından sonra Bakanlığımızca ilgili firmaya ithal izni yazısı düzenlenir. •Analiz sonucunda uygunsuzluk tespit edilmesi halinde Bakanlığımızca Gerekçeli Uygunsuzluk Yazısı düzenlenerek ilgili firmaya bildirilir.

hsgm resim 38Biyosit ve Biyosidal Ürün

Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.

Bozunmayı Önleyiciler (Ürün Tipi 21)

Tekne, su kültürü ekipmanları veya suda kullanılan diğer yapılar üzerinde mikroplar ve bitki veya hayvan türlerine ait daha yüksek oluşumlar gibi yapı bozucu organizmaların büyüme ve yerleşmesini kontrol altına almak için kullanılan ürünlerdir. Çoğu zaman zehirli boyalar olarak anılırlar.


“Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız”


Bozunmayı Önleyici Ürünlerde Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü envanterine kayıtlı olduğundan emin olunuz.

  • Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.

  • Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.

  • Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.

  • Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.

  • Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.

  • Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.

  • Boşalan ambalajları ve ahşap koruyucu artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.

Genel Bilgi

Antik çağlardan beri tekneler ve gemiler bozunmaya sebep olan sucul organizmalara karşı korunmaya çalışılmıştır. Zift, katran, kurşun, bakır ve pirinç gibi malzemeler 1800lerde demir ve çelikten gemi üretimine başlanan yıllara kadar en çok kullanılan bozunma önleyici ürünler olmuştur.

1800lerin ortalarında bakır kaplamanın demiri korozyona uğratması sonucu reçine, bakır oksit, arsenik ve civa oksit karışımı ile bozunmayı önleyici ürünlerin (antifouling boyaların) ilk örnekleri geliştirilmiştir.

Uzun yıllar bozunmayı önleyici ürünlerin aktif maddesi olarak kullanılan tributiltinin (TBT) yasaklanmasından sonra bu alanda farklı alternatifler geliştirilmiştir.


“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”


Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.

İzinli Bozunmayı Önleyici Ürünler

Bozunmayı önleyici ürünlerin, Yönetmelik ile tanınan geçiş süresi sebebiyle izinlendirilmiş olmaları gerekmemektedir. Bozunmayı önleyici ürünler, T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı tarafından biyosidal ürün envanterine kaydedilmekte, bir takım verileri değerlendirilmekte ve Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı’nın web sitesi üzerinden ilan edilmektedir.

Biyosidal Ürün Envanterine kaydedilmiş ve piyasada bulundurulmasına izin verilmiş bozunmayı önleyici ürünler satın alınmalı ve kullanılmalıdır. Biyosidal Ürün Envanterine cevresagligi.saglik.gov.tr  adresinden ulaşılabilir.

Ülkemizde piyasada bulundurulmasına izin verilen bozunmayı önleyici ürünlerde en çok zineb ve dicopper oxide ikilisi (%13,16) ile copper pyrithione ve dicopper oxide ikilisi (%81,58) kullanılmaktadır ve bu ürünlerin tamamı profesyonel kullanıcılara yöneliktir. Zineb ve copper pyrithione, Avrupa Birliği’nin biyosidal ürünlerin aktif maddelerinin değerlendirilmesine ilişkin programı kapsamında değerlendirilmiştir. Zineb 2014 yılında, copper pyrithione ise 2015 yılında, dicopper oxide ise 2016 yılında bozunmayı önleyici ürünlerde aktif madde olarak kullanımına onay verilen kimyasallardır.

Genel prensip olarak bozunmayı önleyici ürünlerin (antifouling boyaların) kullanımı esnasında;

  • Solumanın ve cilde temasın önüne geçilmesi,

  • Kişisel koruyucu ekipman kullanılması,

  • İyi havalandırılan yerlerde kullanımı,

  • Isı ve ateş kaynaklarından uzak tutulması,

  • Kesinlikle toprağa ya da suya karışarak çevreye yayılması önlenmesi,

  • Kanalizasyona karışmasının önlenmesi,

  • Maruziyet, alevlenme, çevreye yayılma ihtimallerine karşı senaryoların oluşturularak uygun tedbirlerin alınması gereklidir.


“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”

İçme kullanma sularının izlenmesi ve denetimi çalışmaları AB içme suyu direktifi hsgm resim 5(98/83/EC) doğrultusunda uyumlaştırılan İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliği'ne göre yürütülmektedir.

İçme kullanma suyu :

Genel olarak içme, yemek yapma, temizlik ve diğer evsel amaçlar ile, gıda maddelerinin ve diğer insani tüketim amaçlı ürünlerin hazırlanması, işlenmesi, saklanması ve pazarlanması amacıyla kullanılan, orjinine bakılmaksızın, orijinal haliyle ya da arıtılmış olarak ister kaynağından isterse dağıtım ağından temin edilen ve İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliği'nde belirtilen parametre değerlerini sağlayan ve ticari amaçlı satışa arz edilmeyen sulardır. 

İçme kullanma suyunun tüketiciye temiz ve güvenli bir şekilde ulaştırılmasından yerel idareler sorumludur. Sağlık Bakanlığı olarak tüketime verilen içme kullanma sularının temiz, sağlıklı ve güvenli olup olmadığı düzenli yapılan izleme çalışmaları ile takip edilmektedir. Bu konudaki çalışmalarımızı yerel idarelerle işbirliği içinde sürdürmekteyiz.

Yerel idareler tarafından şebekeler aracılığı ile tüketime verilen içme kullanma sularının düzenli analizlerinin yaptırılması ve dezenfeksiyonunun sağlanması gereklidir. Suyun kesintisiz bir şekilde klorlanarak tüketime verilmesi halk sağlığının korunması açısından önemlidir.

Ancak su sistemlerinde ortaya çıkan arızalar, bakım ve onarım çalışmaları, bazen de su yetersizliği nedeni ile zaman zaman mecburi su kesintileri olabilmektedir. Bu durumda kaynağı bilinmeyen sular kesinlikle kullanılmamalıdır.

“Kaynağı bilinmeyen sular kesinlikle tüketilmemelidir.”

İçme kullanma suyu için öneriler

suguvenligi 2

  • Su dağıtım şebekesi aracılığı ile tüketime sunulan içme-kullanma sularının kalitesine ilişkin kontroller düzenli olarak yapılmaktadır. Kaynağı bilinen ve kontrolü yapılan musluk suyunun tüketilmesi güvenlidir. Kaynağı bilinmeyen sular kesinlikle tüketilmemelidir.
  • Güvenli ve sağlıklı olması için tüketime sunulan içme-kullanma suyu klorlanmalı böylelikle dezenfeksiyonu sağlanmalıdır. Klor hastalık yapıcı mikrobiyolojik etkenlerin büyük çoğunluğunu yok etmektedir. Bu nedenle klorlanmış içme kullanma suyunun tüketilmesi tercih edilmelidir.
  • Musluğunuzdan akan suyun uygun biçimde klorlanıp klorlanmadığının takipçisi olunmalıdır.
  • İlgililerden klorlanmış güvenli ve sağlıklı musluk suyu talep edilmelidir.
  • Binanızda bulunan su depolarını düzenli olarak temizletmeyi ihmal etmeyiniz.
  • Kontrolsüz mahalle çeşmelerinden su tüketmeyiniz.
  • İçme-kullanma suları ile ilgili olarak Bakanlığımızın yaptığı açıklamalara itibar ediniz.

  İçme Kullanma Suyu İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

shutterstock 485163085

  • Kişisel temizlik ve el temizliğinin yapılmaması dışkı-ağız yolu ile yayılan hastalıklara neden olabilmekte, bit ve uyuz salgınlarına yol açabilmektedir.

  • Sürekli kaşıntı durumlarında bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

  • Tankerle izinsiz taşınan sulara etkin dezenfeksiyon yapılamadığından bu sular asla içilmemeli ve bu suyu taşıyan kişiler yetkili kuruluşlara bildirilmelidir.

  • Su kesintilerinde özellikle çocuklar ve yaşlıların ishalli hastalıklara yakalanması durumunda mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

  • Evlerde yıkanma, çamaşır, bulaşık, genel temizlik vs. için kullanılan suların da içme suyu niteliğinde olması gerektiği unutulmamalıdır.

  • Tuvalet temizliği, 5 su bardağı suya iki bardak çamaşır suyu katılarak hazırlanan solüsyonla yapılmalıdır.

  • Sebze ve meyveler 1 litre suya 20-30 damla %1’lik klor solüsyonu damlatılıp hazırlanan karışımda 15 dakika bekletildikten sonra tüketilmelidir.

  • Sular, güneş almayan yerlerde muhafaza edilmeli, açık renkli bidonlar tercih edilmelidir. Kapağı açılınca anormal kokan bidonların suyu tüketilmemelidir.

  • Su kesintisinden sonra gelen ilk suyun kirli olma olasılığı yüksek olup sağlık açısından risk teşkil etmektedir. Suyun bulanıklığı gidene kadar ortalama 3 ‐ 5 dakika akıtılmalıdır.

  • Musluklardan akan sular, büyük ölçüde bina içi depo ve tesisatlardan kirlenmektedir. Depo temizliğine dikkat edilmeli ve bina içi depolar yılda en az bir kez temizlenmelidir.

“Bina içi su depoları temizlenmelidir”

hsgm resim 33

Biyosit ve Biyosidal Ürün

Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.

Ahşap Koruyucular (Ürün Tipi 8)

İnsanlar tarafından kullanılan her türlü ahşap malzemeye zarar veren organizmaların kontrolünde ve ahşapların genel korunmasında kullanılan ürünlerdir.

Bu ürün tipine önleyici ve iyileştirici etkisi olan ürünler dâhildir.

Ahşap Koruyucularda Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı envanterine kayıtlı veya ruhsatlı olduğundan emin olunuz.

  • Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.

  • Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.

  • Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.

  • Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.

  • Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.

  • Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.

  • Boşalan ambalajları ve ahşap koruyucu artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.

shutterstock 173334179

Genel Bilgi

Ahşabın insan hayatında her zaman önemli bir yeri olmuştur. Yiyecek ve içecek kaplarından tarım aletlerine, mobilyadan tekneye kadar birçok araç gereç ahşap ile üretilmektedir.

Ahşap; bakteri, mantar ve böcekler gibi çeşitli zararlıların hedefidir. Bu zararlılar ahşabın çürümesine, ufalanmasına ve yok olmasına sebep olabilirler.

Ahşabı korumanın geleneksel yolu kurutmadır. Ancak ahşabın dayanıklı hale getirilebilmesi ve zararlılara karşı daha dirençli olarak varlığını devam ettirebilmesi için kimyasal koruyucuların da kullanılması zorunlu hale gelmiştir.


“Biyosidal ürünleri kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz”


Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.

shutterstock 610776650

İzinli Ahşap Koruyucular

Ahşap koruyucuların, Yönetmelik ile tanınan geçiş süresi sebebiyle izinlendirilmiş olmaları gerekmemektedir. Ahşap koruyucular, T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı tarafından biyosidal ürün envanterine kaydedilmekte, bir takım verileri değerlendirilmekte ve Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı’nın web sitesi üzerinden ilan edilmektedir.

Biyosidal Ürün Envanterine kaydedilmiş ve piyasada bulundurulmasına izin verilmiş ahşap koruyucular satın alınmalı ve kullanılmalıdır. 

Ülkemizde halkın kullanımına sunulan ahşap koruyucularda en çok kullanılan aktif madde Avrupa Birliği’nin biyosidal ürünlerin aktif maddelerinin değerlendirilmesine ilişkin programı kapsamında değerlendirilen ve 2008 yılında ahşap koruyucularda aktif madde olarak kullanımına onay verilen 3-iodo-2-propynylbutylcarbamate (IPBC) isimli kimyasaldır.

IPBC, teknik düzeyde gözlere ve cilde, solunması halinde solunum sistemine ve yutulması halinde sağlığa zararlı olan ve toprak ve suya karışması halinde hem kısa (akut) hem de uzun dönemli (kronik) olarak çevresel tahribata yol açabilecek, mantar (fungus) öldürücü bir kimyasaldır.

Halkın kullanımına sunulan ahşap koruyuculardaki IPBC oranı %1’i geçmemektedir, ancak ürünlerin içeriğinde kullanılan yardımcı maddelere göre alınması gereken güvenlik önlemleri değişebilmektedir.

Genel prensip olarak ahşap koruyucuların kullanımı esnasında solumanın ve cilde temasın önüne geçilmesi ve kesinlikle toprağa ya da suya karışarak çevreye yayılması önlenmelidir.


“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”

hsgm resim 7Hijyen Nedir?

Sözcük anlamı, sağlık bilimi demektir. Sağlıklı anlamına gelen Hygies, mitolojide tıbbın babası olarak bilinen Eskülap’ın kızı Hygiea’dan gelmektedir. Günümüzde sağlığı koruma uygulamalarının tümüne hijyen denmektedir.

Hijyen İle İlgili Tanımlar

Hijyen ile ilişkili çeşitli tanımlar kullanılmaktadır. Bu terimler aşağıda sıralanmıştır.

Temizlik: Bir yüzey üzerinde mekanik ya da kimyasal etki gösteren ve estetik yönden görünümü bozan her türlü kirin ortamdan uzaklaştırılmasıdır.

Dezenfeksiyon: Patojen mikroorganizmaların ve çok dirençli olmayan diğer mikroorganizmaların tahrip edilmesi, ortamın hijyenik hale getirilmesi için sıcak ya da soğuk su ve deterjan ya da kimyasal maddelerin uygulandığı tüm işlemlere dezenfeksiyon işlemleri denir.

Sterilizasyon: Herhangi bir maddenin veya cismin birlikte bulunduğu tüm mikroorganizmaların her türlü canlı ve aktif şekillerinden temizlenmesidir.  (vejetatif ve spor şekillerinin öldürülmesi)

Dezenfektan: Dezenfektan maddeler patojen mikroorganizmaların tahrip edilmesi için kullanılan kimyasal maddelerdir. Ancak bunların bakteri sporlarını ve tüm virüsleri öldürmeleri beklenmez.

Sanitasyon:Genelde mikroorganizma sayısının emniyetli bir seviyeye düşürülmesi sanitasyon olarak tanımlanır. Bilimsel olarak da mikroorganizmaların 30 saniye içinde %99.9 ölümü şeklinde ifade edilir.

Sanitizer: Dezenfektan ile sanitizer arasındaki en önemli fark seyreltme sırasında karşımıza çıkmaktadır ve bu nedenle de konsantre olan dezenfektan maddelerin patojenleri öldürme olasılıkları çok daha yüksek olmaktadır.

Antisepsi: Patojen mikroorganizmaların üremelerini durdurmak veya öldürmek için canlı doku üzerine kimyasal maddelerin uygulanmasıdır. Antisepsi için kullanılan kimyasal maddelere antiseptik denir. 

Düz sabun: Antimikrobiyal içermeyen ya da sadece koruyucu olacak kadar içeren deterjanı ifade eder. Kir ve beraberindeki mikroorganizmaların fiziksel olarak giderilmesi amacı ile kullanılır.

El hijyeni: El yıkama, antiseptik ile yıkama, antiseptik ile ovma gibi uygulamaları kapsayan genel bir tanımdır.

Besin hijyeni: Besin maddelerinin sağlıklı olması için alınması gereken tüm tedbirleri ifade eder.

Kişisel Hijyen

Kişisel hijyen, bireyin kendi sağlığını devam ettirmesi için yaptığı özbakım uygulamalarını içerir. Bireyin kendi vücudunu ve giyeceklerini temiz tutması ve temizlemesi kişisel hijyenin amacıdır.

Kişisel hijyen; el ve vücut temizliği, çalışılırken giyilecek uygun iş kıyafetlerinin (önlük, eldiven, maske, kep vb.) seçimi, kıyafetlerin temizliği ve personelin genel sağlığı gibi konuları kapsar.

El Yıkama 

Kişisel temizliğimizde, ellerimizin temizliği çok önemlidir. Çünkü eller, günlük yaşantımızda çevremiz ile her türlü bağlantımızı sağlayan, gün boyunca sürekli kirlenen ve bu nedenle de bol miktarda bakteri barındıran organımızdır. El temizliği bireysel hijyenin ilk adımıdır. El yıkama, günlük yaşantı içinde her şeyden önce kişinin kendi sağlığı için önemliyken, çalışma ortamında, diğer kişilerin sağlığı için de önem kazanmaktadır.

Kişi tüm dış ortam kirleticilerinin sürekli etkisi altındadır. Eliyle dış ortamdaki bir çok kirletici etmene dokunur. Ayakkabılarıyla gezerken kirletici bir takım öğeler basar. Tozlar vücuduna ve saçlarına konar. İnsan derisi bir dereceye kadar dışarıdan gelen kirleticilere karşı koruyucu bir engel oluşturmaktadır. Ancak derideki çatlaklar, yaralar bir takım hastalık etkenlerinin kolayca vücuda girmesine neden olabilir.

El Yıkama Tekniği

  • El yıkama öncesinde takı ve mücevher gibi aksesuarlar çıkarılır, akmakta olan su altında eller ıslatılır.
  • Bilekler, avuç içi, ellerin sırt ve parmak araları ile tırnakların kenar ve uçları sabun ile köpürtülerek en az 20 saniye süreyle kuvvetlice ovuşturulur.
  • Eller su altında iyice durulanır.
  • Eller bileklerden başlayarak kağıt havlu ile kurulanır.
  • Aynı kağıt havlu ile musluk kapatılır.

Detaylı bilgi için:

Besin Hijyeni

Besinlerde fiziksel, kimyasal, biyolojik ve duyusal özelliklerin toplamı kaliteyi oluşturmasına rağmen, sağlık açısından güvence en fazla aranan kalite özelliğidir. Besin maddelerinin hijyenik koşullarda üretilip, hijyen zinciri bozulmadan tüketiminin sağlanması sağlıklı beslenmede önemli bir kriterdir. Besinlerin üretiminden tüketiciye ulaşana kadar geçen işlemler zincirinde, çeşitli kaynaklardan bulaşan mikroorganizmalar uygun koşullarda hızla çoğalarak besinlerin duyusal kalitesinin bozulmasına, ekonomik kayıplara ve besin kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

Besin kaynaklı enfeksiyonlar hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin en önemli halk sağlığı sorunları arasında yer almaktadır. FAO (Gıda Tarım Örgütü) ve WHO, Besin Güvenliği Uzman Komitesi, kontamine besin tüketiminden doğan besin kaynaklı hastalıkların dünyadaki en sık görülen sağlık sorunu olduğunu işaret etmektedir.

Yaşamın sürdürülebilmesi ve sağlığın korunması için yeterli ve dengeli beslenme gereklidir. Bu gereksinimin besinlerle karşılanması açısından güvenli gıda tüketimi bir zorunluluktur. Oysaki; yaşamımızın temel maddesi olan besinler, satın almadan tüketime kadar geçen aşamalarda hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle zararlı hale gelebilmekte ve sağlığımız için gizli bir tehlike oluşturabilmektedir.

Besin güvenliğinin sağlanması ve besin kaynaklı hastalıkların önlenmesinde besinleri;

  • Satın alma,
  • Depolama,
  • Hazırlama ve pişirme ile
  • Servisi esnasında hijyen kurallarına uyulmalıdır.

Detaylı bilgi için:

hsgm resim 39Bi̇yosi̇t ve Bi̇yosi̇dal Ürün

Biyosit, kelime anlamı olarak biyolojik bir varlığı öldüren, canlı öldüren, canlıkıran demektir. Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler. Bu sayede biyosidal ürünler zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayabilir, uzaklaştırabilir, zararsız kılabilir ya da yok edebilirler.

Biyosidal Ürün Seçerken

Dezenfektanlar ve haşere kontrolü için kullanılan ürünler ana gruplarında yer alan biyosidal ürünlerin T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün ruhsatına sahip olması, koruyucular ve diğer biyosidal ürünler ana gruplarında yer alan ürünlerin ise T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı biyosidal ürün envanterine kaydedilmiş veya T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün ruhsatına sahip olması gerekmektedir.

Biyosidal ürün seçerken ürünlerin ruhsatlı ya da envantere kayıtlı olmasına dikkat ediniz. 

  • T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün ruhsatı var mı?
  • T.C. Sağlık Bakanlığı biyosidal ürün envanterine kayıtlı mı?

  • Etkin olduğu zararlılar hedeflerinize uygun mu?

  • Uygulama alanı uygulama yapacağı alanla uyumlu mu?

  • Kişisel koruyucu ekipman kullanımı gerektiriyor mu?

  • Kişisel koruyucu ekipman dahil alınması gereken önlemler sizin alabileceğiniz önlemler mi?

  • Zararlılık işaretleri ile zararlılık ve önlem ifadelerini okudunuz mu?

  • Hedef tayin ettiğiniz zararlılar karşısında gereksiz risk alıyor musunuz? 

Dikkat!

Biyosidal ürünlerde kullanılan kimyasalların birçoğu insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre sağlığı açısından risk oluşturabileceğinden ciddi gereklilik halinde kullanılması ve kullanım talimatlarına ve güvenlik önlemlerine harfiyen riayet edilmesi önerilir.

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü

Biyosidal ürünlerin değerlendirilmesi, izinlendirilmesi ile piyasa gözetimi ve denetiminin yapılmasından T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü sorumludur.

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı

Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapmakta ve Avrupa Birliği ile uyumlu olarak hazırlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği hükümlerine göre biyosidal ürünler ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektedir.

shutterstock 417362623

Biyosidal Ürünleri Kullanırken

  • Kullanmadan önce etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.

  • Sağlığınızı, hedef dışı canlıları ve çevreyi korumak için kullanırken etiketinde belirtilen güvenlik önlemlerini alınız.

  • Kişisel koruyucu ekipman kullanımı gerektiren ürünlerde mutlaka kişisel koruyucu ekipman kullanınız.

  • Kullanım esnasında iyi havalandırma gerektiren ürünlerde ortamda mutlaka iyi bir havalandırma sağlayınız.

  • Ürünün etiketinde belirtilen hedef organizmalara yönelik olduğunu unutmayınız.

  • Ürün etiketinde belirtilen uygulama dozlarına göre uygulama yapınız.

  • Kullanım sonrası ortamdan uzaklaşmanız gereken ürünlerde mutlaka ortamdan uzaklaşınız.

  • Kullanım sonrası ortamın havalandırılması gereken ürünlerde gerekli havalandırmayı sağlamadan ortama girmeyiniz.

  • Depolarken etikette belirtilen depolama ve saklama koşullarına uygun hareket ediniz.

  • Çocukların ve evcil hayvanların ulaşamayacağı yerlerde depolayınız.

  • Boşalan ambalajları ve ahşap koruyucu artıklarını etikette belirtilen şekilde imha ediniz.

  • Herhangi bir zehirlenme durumunda Ulusal Zehir Danışma Merkezi’nin (UZEM) 114 numaralı telefonu aranmalıdır.

Ürünlerle ilgili şikayet olması durumunda Alo 184 Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi’ne (SABİM) ulaşılmalıdır.


“Bu bilgilendirme, biyosidal ürün, biyosidal ürünler konusunda yetkili otorite, biyosidal ürünlerin satın alımında, kullanımında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde dikkat edilecek hususlar konusunda halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır.”

hsgm resim 8Kullanılan termal veya mineralli suyun veya peloidin niteliğine göre oluşturulmuş, bünyesinde

  • Termal tedavi havuzu,
  • Sıra banyoları,
  • Peloidoterapi birimleri,
  • Tipine göre inhalasyon veya içme kürü birimleri bulunan tesislerdir.

Kaplıcalar, doğal tedavi edici unsurların sağlık amaçlı kullanıldığı tesislerdir.

Kaplıcaların tesis ve işletme nitelikleri ile tedavi seçenekleri bakımından günümüzdeki sektörel gelişme ve ihtiyaçlar doğrultusunda disipline edilmesi amacı ile Sağlık Bakanlığı tarafından 2004 yılında Kaplıcalar Yönetmeliği hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Kaplıcalar bugün bir yandan tedavi olmak amacıyla geleneksel olarak ziyaret edilirken, bir yandan da modern yaşamın içinde hayatın yoğun akışından uzaklaşmak ve daha sağlıklı bir yaşam sağladığı düşüncesi ile de ziyaret edilmektedir. Bu noktada Ülkemizdeki iklimsel ve coğrafi çeşitlilik, kaplıca turizmine pek çok avantaj sunmaktadır.

İşte bu zenginlik içerisinde yer alan ve farklı nitelikleri, farklı şifalı özellikleri içinde barındıran kaplıca sularımız öncelikle Sağlık Bakanlığınca oluşturulan Tıbbi Değerlendirme Kurulu tarafından incelenmekte ve şifalı özellikleri (endikasyonları) belirlenmektedir. Endikasyonu belirlenen kaplıca sularının kullanılacağı tesislere İl Sağlık Müdürlükleri tarafından önce tesisin inşasına yönelik tesis izni, inşası sonrasında ise işletme izni verilmektedir.

Yapılan tüm bu çalışmalara ait veriler Sağlık Bakanlığı Çevre Sağlığı Bilgi Yönetim Sistemi kapsamında elektronik olarak takip edilmektedir. Ayrıca halka yönelik bir web sayfası hazırlanarak erişime açılmıştır.

Bu sayfadan izin verilen kaplıca tesislerine yönelik endikasyon bilgileri, suyun niteliği, tesisteki tedavi birimleri ve işletici bilgisine erişim sağlanabilmektedir.

“Kaplıca, peloid ve talassoterapi tesisleri 3 ayda bir il sağlık müdürlükleri, yılda bir de Bakanlık personelince denetlenmektedir.”

hsgm resim 32İslam dininin önemli vecibelerinden birisi olan kurban ibadetinin insana ve çevreye zararı olmadan eda etmek için dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Dini amaçla ve ibadet maksadıyla yerine getirdikleri kurban kesiminin gerekli dini hükümlere, uygun sağlık ve çevre şartlarına riayet edilerek yerine getirilmesi, başta hayvanlardan insanlara geçen (zoonotik) hastalıklar olmak üzere, sağlık, çevre sağlık, temizlik, etin işlenmesi, pişirilmesi, tüketilmesi, sakatatların çöpe atılmaması, sokak hayvanlarına verilmemesi, toprak içine derince gömülerek imha edilmesi gibi konularda halkımızın bilgilendirilmesi çevre ve toplum sağlığının korunması açısından önem arz etmektedir.

Kurban kesmek isteyenlerin kurbanlarını dini hükümlere, sağlık şartlarına ve çevre temizliğine uygun olarak hayvana en az acı verecek şekilde kesmelerine veya vekâlet yoluyla kestirmelerine yardımcı olunması, kurban satış ve kesim yerlerinin belirlenmesi, kesim yapacak kişilerin eğitilmesi ve bu konulara ilişkin diğer hususlarla ilgili tedbirlerin alınması konuları hakkında Diyanet İşleri Başkanlığınca yayınlanan Tebliğe ulaşmak için tıklayınız.

Kurban satış yerlerinin, kurbanlık hayvan naklinin, kurban kesilmesinin, kurban kesim yerlerinin ve kesim sonrası etin işlenmesi esnasında gerekli asgari teknik, hijyenik ve güvenlik şartlarına uyulması gerekmektedir. Öneminin bir sebebi de kurban edasının yılın belli bir zamanda yapma gerekliliğinden çevreye ani bir yük getirmesindendir.

Hayvanlardan insanlara bulaşan ve halk sağlığı yönünden çok büyük önem taşıyan bakteriyel, viral, paraziter ve fungal hastalıklar (zoonotik hastalıklar) mevcuttur. Bu hastalıklardan bazıları: tüberküloz, bruselloz, şarbon, salmonelloz, leptospiroz, kampiylobakteriyoz, listeriyoz, yersiniyoz, toksoplazmoz, kuduz, deli dana hastalığı, Q‐humması, sistiserkoz, kist hydatik, askariazis, teniazis, kriptosporidoz, trişinelloz, sarcosporidozdur.

Bu hastalıklardan trişinelloz, deli dana (Creutzfeldt-Jacob Hast.) hastalığı ve Q‐humması hariç diğer hastalıklar ülkemiz açısından önemlidir. Bu nedenle hayvan yetiştiricileri ve satın alan kişilerin gerekli sağlık kontrolleri yapılmayan hayvanlarla temasa geçmeleri ve bunların etlerini tüketmeleri kendileri ve ailelerinin sağlıkları açısından büyük riskler taşımaktadır.

Ayrıca hayvanların sağlıklı olması tek başına yeterli değildir. Çünkü gıda kaynaklı 250’den fazla mikrobiyal hastalık ve zehirlenme vardır. Özellikle yaz sıcakları da eklenince et ve et ürünleri bakterilerin çoğalmaları için son derece uygun bir ortam niteliğindedir. Uygun koşullarda bir bakteri 12 saatte 16 milyara ulaşabilmektedir. Bu durum hafif bir bakteri yüküne sahip bir etin iyi muhafaza edilmediği takdirde bir gece sonra insan sağlığı açısından ne derece büyük bir tehlikeye dönüşebileceği konusunda fikir vermektedir.

Bu nedenle, hastalık yapan ve bozulmaya neden olan mikroorganizmaların ete bulaşmasının önlenmesi, ette mevcut mikroorganizma sayısını azaltmak veya kabul edilebilir bir seviyeye indirmek ve mikroorganizmaların üremelerini ve toksin salgılamalarını engellemek için kesim, yüzme ve parçalama işlemlerinin serin yerlerde yapılması son derece önemlidir.kurban3

Çevre sağlığı yönünden de kesimi takiben ortaya çıkan kan, mide ve bağırsak içeriği önemlidir. Bunların gelişi güzel bir şekilde etrafa atılmaması ve akarsulara dökülmemesi gerekmektedir.

Ayrıca bunların ve hastalık taşıyan diğer iç organların (karaciğer ve akciğer gibi) köpek ve kedilere verilmemesi gerekir. Bütün bunlar usulüne uygun bir şekilde imha edilmeli veya derin çukurlara gömülmelidir. Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel temizlik kuralları ihmal edilmemelidir.

Ete hava, hayvan kesen kişiler, kullanılan kaplar vs. yoluyla gerçekleşecek bulaşmayı önlemek amacıyla temiz bıçak ve malzemeler kullanılması, etlerin konulacağı kapların iyice yıkanmış, kurban kesen kişilerin ellerini iyice yıkaması ve kesim sırasında hijyen kurallarına dikkat edilmesi gerekir.

Parçalama işlemi ile birlikte ette mevcut yada çevreden bulaşabilecek mikroorganizma sayısında artış olacağından, etin mümkün olduğu kadar büyük parçalara ayrılması ve derhal soğutulması gerekir. Etin kıyma haline getirilip saklanması etin yüzey alanını genişletmeye ve etsuyunun da mikroorganizmalar için üremeleri için uygun bir besiyeri haline getirdiği unutulmamalıdır. En uygunu et tüketilmeden hemen önce kıyma haline getirilmesidir.

Etlerin kesim sonrasında hemen kapalı ortamlara alınarak soğutulması ve parçalama işlemini müteakip en fazla +4 °C, +5 °C sıcaklıkta bekletilmesi gerekir. Hemen tüketilmeyecek etler soğukta bekletilmeli, derin dondurucuya alınmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir. Sakatat ile etlerin aynı ortamda bulundurulmaması ya da muhafaza edilmemesi gerekir.

Bazı zoonotik hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı düşünüldüğünde, etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemelidir.

Kesilen hayvanların içi su ile dolu kese bulunduran doku veya organları başta kedi ve köpekler olmak üzere, kurt ve tilki gibi hayvanların ulaşamayacağı şekilde bertaraf edilmelidir. Çünkü bu organlar insanların başta karaciğeri olmak üzere, akciğer, beyin gibi organlara yerleşerek bugün için ilaçla tedavisi olmayıp cerrahi müdahaleyi gerektiren kist hidatik hastalığının yayılmasına yol açmaktadır.

kurban4Bayramlarda psikolojik olarak daha fazla yemek yeme hissi oluşmakta, ağır ve aşırı yemek yenilmesi halinde ise sindirim zorlukları, gaz sıkıntısı, hazımsızlık, mide bulantısı ve ani tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklar görülebilmektedir. Etin 1-2 gün buzdolabında dinlendirilmesi pişme süresini azaltarak sindirimi daha kolaylaştırmaktadır.

Kırmızı etin ağırlıklı olarak tüketildiği kurban bayramında dengeli beslenmek büyük önem taşımakta; aşırı yağlı ve şekerli besinler tüketmek başta kalp olmak üzere vücudu olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden özellikle kalp, şeker, tansiyon hastalarının normal beslenme düzeni dışına çıkmamaları gerekmektedir.

Gün içinde birden fazla kez et tüketmek hem sindirim sistemini hem de kalp damar sağlığını olumsuz etkileyebileceğinden ortalama bir insanın günlük 50-100 gram arasında et tüketmesi genel sağlığın korunması açısından önemlidir. Daha fazla alınan protein ise enerjiye çevrilirken açığa çıkan üre böbreklerin yükünü artırmaktadır. Bu da yeteri kadar sıvı alınmazsa vücudun susuz kalmasına neden olabilmektedir. Bu yüzden günlük 2-2,5 lt sıvı tüketimine özen gösterilmelidir.

Etlerin yapısında posa bulunmadığından bir öğünde çok fazla tüketilebilmektedir. Bunu önlemek için yemeğe mutlaka çorbayla başlanmalı, etin yanında sebze ya da salata da tüketilmelidir.

Hayvanlar ilk kesildiklerinde ölüm sertliği dediğimiz sertlikte olmaktadır. Bekledikçe metabolizma ile oluşan asitlerin de etkisi ile bu sertlik yavaş yavaş kaybolmaktadır. Bu yüzden etin hemen tüketilmesi sertliği açısından sorun oluşturabilmektedir. Hem pişirmede kolaylık hem de lezzet açısından et buzdolabında 1 derecede 24 saat bekletildikten sonra tüketilmelidir.

Kurban etinin dayanma süresi; dinlenmesine, etin cinsine ve soğutma şekline göre değişmektedir. Etin uzun süre muhafazası için derin dondurucu kullanılmalıdır. Buzdolabında et -2 derecede en fazla bir hafta beklerken, derin dondurucuda -18 derecede 4-6 ay muhafaza edilebilir. Eti küçük ve hatta kıyma yapıp buzdolabında bekletmek etin 3-4 gün içinde bozulmasına neden olacaktır. Bu sebeple en iyi yöntem buzdolabının derin dondurucusunda saklamaktır.

Taze et buzdolabında en fazla 1 gün saklanmalıdır. Uzun süre saklanacaksa, yenecek miktar kadar ayrılıp diğer kısmı küçük parçalar halinde derin dondurucuda saklanmalıdır. Dondurduktan sonra kullanılacak etler oda sıcaklığında değil buzdolabının alt kısmında bekletilerek çözdürülmelidir. Çözdürülen etler ise hemen kullanılmalı, asla tekrar dondurulmamalıdır. Çünkü uygun ortamlarda saklanılmayan ve çözdürüldükten sonra tekrar dondurulan etlerde bakteri sayısı artmaktadır. Bu şekilde tüketilen etler ise besin zehirlenmesine yol açabilmektedir. Çiğ etlerin doğranmasında kullanılan tahta veya bıçak gibi malzemeler bulaşmayı önlemek açısından başka besinlerde kullanılmamalıdır.

Etleri kavurma veya kızartma olarak tüketmek etin hem sindirimini zorlaştırmakta hem de vitamin ve mineral kaybına neden olabilmektedir. Etleri fırınlanmış, ızgara ve haşlama olarak tüketmeye özen göstermek uygundur. Ayrıca yine vitamin ve mineral kaybı olmaması açısından etler hızlı değil, hafif veya orta sıcaklıkta uzunca süre pişirilmelidir.

Bayram sonralarında hastanelere başvurularda şeker seviyesinin yükseldiği gözlendiğinden bayram ziyaretlerinde ikram edilen tatlı, şeker, çikolata tüketimine de dikkat etmek gerekir. Bunların fazla tüketilmesi hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile diyabete zemin hazırlamakta ve diş sağlığını olumsuz etkilemektedir. Ziyaretlerde ikram edilen her tatlıyı kabul etmeyerek, aralarında en hafif olan sütlü ve meyveli tatlıları tercih etmek iyi bir seçim olacaktır.halkayonelik11

Et sindirimi güç olan bir besindir. Etin fazla tüketimi sindirimi güçleştireceğinden midesinde sağlık problemi olanlar fazla et tüketmemelidir. Etin çok posalı bir yiyecek olmaması nedeniyle aynı günde çok fazla tüketilmesi kabızlığa da neden olabilmektedir.

Et eğer mangalda pişirilecekse ateşin kor haline gelmiş olmasına dikkat edilmeli, kömürün yanmasıyla ortaya çıkan maddelerin ete yapışmasına engel olmak ve ette bulunan yağların yanarak kanserojen maddeye dönüşmesini engellemek için etler kömürden 15 cm uzakta pişirilmelidir.

Sakatatlar kolesterol içeriği açısından yüksek olduğundan dolayı (100 gr karaciğer ve böbrek insanın günlük ihtiyacının tümünü, beyin ise 6 katını içermektedir.) sakatat tüketimi hiçbir zaman abartılmamalıdır.

Etin sindirimi ile açığa çıkan artık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması için bolca su içmeye dikkat edilmelidir. Ancak hazımsızlığa neden olmaması için yemek sırasında sıvı tüketmekten kaçınılmalı yemekten 2 saat sonra ise sıvı tüketimi mutlaka artırılmalıdır. Sindirimi kolaylaştıracak en güzel içecekler su, soda, ayran ve bitki çayları gibi sindirimi yavaşlatmayan içeceklerdir.

Kansızlık ülkemizde özellikle de kadınlarda çok yaygındır. Kırmızı et ise demir yönünden çok zengin bir besindir. Et ile birlikte C vitamininden zengin olan salata tüketmek etteki demirin vücut tarafından daha fazla alınmasını sağlamaktadır. Bu nedenle etle birlikte bol sebze ve yeşilliklerden oluşan salata özellikle tüketilmelidir.

Halk Sağlığı Müdürlüklerince, Kamuoyu, görevliler ve ilgililerin sağlık şartları konusunda bilgilendirilmesi, çevre ve toplum sağlığının olumsuz etkilenmemesi açısından ortaya çıkabilecek şikâyetlerin yerinde ve zamanında değerlendirilerek sonuçlandırılması, İl ve İlçe Kurban Hizmetleri Komisyonlarının etkin ve verimli çalışması için gerekli desteğin sağlanması, sürekli olarak kontrol ve denetimlerin yapılması, kontrol ve denetim sonuçlarına göre gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

hsgm resim 42Ülkemizde bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal yüzünden soba, şofben, baca zehirlenmeleri hemen her yıl kış aylarında özellikle alçak basınçlı havalarda tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. Güneybatıdan esen bir rüzgâr olan “lodos” nedeniyle her yıl onlarca kişi özellikle sobadan olmak üzere sızan karbon monoksit gazı ile zehirlenmektedir.

Karbon monoksit renksiz, tatsız, kokusuz, yanıcı zehirli bir gazdır. Vücuda solunum yolu ile girer ve doğrudan kana geçerek oksijen alımını engeller zehirlenme ve ölüme neden olur. Havagazı, kömür vb. ısıtma amacıyla kullanılan her tür soba ve ocakta yanma sırasında oluşur. Karbon monoksit zehirlenmeleri sıklıkla; kapalı ortamlarda açık ocaklar, bacası çekmeyen soba, şofben, bacasız gaz sobalarında yakıtın iyi yanmaması nedeni ile meydana gelir. Karbon monoksitle meydana gelen zehirlenmelerde kısa süre içerisinde tıbbi müdahale yapılmazsa, zehirlenmeler ölümle sonuçlanabilir.

 

 

Soba ve Bacalarla İlgili Uyulması Gereken Kurallar  

  • Kullanılan her türlü ısıtma cihazının kalite belgesine sahip olup olmadığına, garantilerine ve garanti sürelerine dikkat edilmeli,
  • Kullanılan yakıtın standartlara uygunluğu kontrol edilmeli, izin belgesi olmayan satıcılardan kömür alınmamalı,
  • Aşırı doldurulan sobanın duman yolu daralacağı, soba içinde düzensiz ısı dağılımı nedeniyle de baca çekişi zayıflayacağı için soba yakılırken aşırı doldurulmamasına dikkat edilmeli,
  • Sönmekte olan sobaya asla tutuşması güç yakıtlar konulmamalı, yakıt yavaş yavaş ilave edilmeli, yatmadan önce sobaya kesinlikle yakıt konulmamalı,
  • İyi ısınmayan ve alttan yakılan kömür sobalarında karbon monoksit zehirlenmesi riski artacağından soba tutuşturulurken yakıtın üstten yanması sağlanmalı,
  • Özellikle alçak basınçlı lodoslu havalarda ölüm olaylarında artış görüldüğü için eğer bacalar standartlara uygun değilse alçak basınçlı havalarda soba yakılmamalı, yakılması zorunlu ise gece yatarken mutlaka tam olarak söndürülmeli,
  • Soba borularının birbiriyle birleştirilmesinde hava ve baca gazı sızdırmazlığı sağlanmalı,
  • Sobanın bulunduğu yer sürekli havalandırılmalı,
  • Bacalar standartlara uygun ve yalıtımlı olmalı, düzenli olarak temizletilmeli,
  • Dumanın geri tepmesini önlemek için bacaların en üst noktasının çatının en üst noktasından 1m. daha yüksekte olması sağlanmalı ve baca şapkası mutlaka takılmalı,
  • Binaların Yangından Korunması yönündeki mevzuat hükümlerine uyulmasına özen gösterilmelidir.

“Acil sağlık sorunlarında derhal 112 no'lu telefondan Acil Yardım Servisi aranmalıdır”


 Şofben Kullanımında Dikkat Edilecek Hususlar

  • Alınan cihazın kalite belgesi ve garantilerine dikkat edilmeli,
  • Şofben mutlaka bacaya bağlanmalı, baca bağlantısı olmayan (bina aydınlığına v.b. bağlı) şofben asla çalıştırılmamalı,
  • Şofbenin monte edileceği mekân yeterli büyüklükte olmalı, şofben mümkünse banyo yerine balkona veya başka bir havadar mekâna takılmalı, şofbenin montajı mutlaka yetkili servis tarafından yapılmalı,
  • Şofben zehirlenmeleri genellikle gaz kaçaklarından değil, yeterli havalandırma yapılmayan yerlerde yetersiz hava ve yetersiz yanma sonucunda oksijen oranının düşmesi ve karbonmonoksit oranının yükselmesiyle gerçekleştiği için şofbenin kullanıldığı yere sürekli temiz hava girmesi sağlanmalı,
  • Bacalar yatak odalarından, merdiven sahanlığından, bina girişlerinden, havalandırma boşluklarından, çatı arasından, banyo ve tuvaletten geçirilmemeli,
  • Konutlarda gaz kaçaklarına karşı uygun yerde detektör bulundurulmalı,
  • Şofbende gaz kaçağı hissedildiğinde: Öncelikle gaz vanası ve tüp dedantörü kapatılmalı, elektrik düğmeleri açılmamalı açıksa hemen kapatılmalı, kibrit - çakmak gibi alev ve kıvılcım çıkartabilecek hiçbir işlem yapılmamalı, pencereler karşılıklı açılarak ortam havalandırılmalı, hızla gaz şirketi yetkilisi veya şofben servisi aranmalıdır.

Lodos Süresince Dikkat Edilecek Hususlar

  • Lodos esintisinin etkili olduğu süre boyunca gerekmedikçe soba yakılmamalıdır.
  • Yanmakta olan soba yatmadan evvel mutlak surette söndürülmelidir.
  • Bina yanlarında veya çatı saçak altlarında yürümemeye veya durmamaya özen gösterilmelidir.
  • Kopan, sarkan ve yere düşen elektrik hatlarına ve kablolarına yaklaşmayınız ve bu gibi durumları 186 no'lu telefondan Elektrik Arıza Servisi'ne bildirilmelidir.
  • Çökme veya yangın tehlikesinin bulunduğu durumlarda derhal 110 no'lu telefondan İtfaiye Servisi'ni aranmalıdır.
  • Ortaya çıkabilecek acil sağlık sorunlarında derhal 112 no'lu telefondan Acil Yardım Servisi aranmalıdır.
  • Doğalgaz Şebekesi ile ilgili ortaya çıkabilecek sorunlarda 187 no'lu telefondan Doğalgaz Arıza Servisi aranmalıdır.

Bünyesinde;

  • Talassoterapi tedavi havuzu,
  • Sıra banyoları
  • İnhalasyon,
  • Yosun,
  • Peloidoterapi,
  • Helioterapi gibi uygulama birimleri bulunan tesislerdir.

Talassoterapi birimleri;

a) Doğal solaryum mekanları,
b) Deniz suyunun ısıtılarak kullanılması söz konusu ise suyun niteliğinin bozulmadan ısıtılması için kullanılacak donanımın yerleştirildiği mekanlardır.

 

hamamshutterstock 349320812


“Kaplıca, peloid ve talassoterapi tesisleri 3 ayda bir il sağlık müdürlükleri, yılda bir de Bakanlık personelince denetlenmektedir.”

hsgm resim 29Soluduğumuz hava kalitesi sağlığımıza doğrudan etkisi olduğu herkesçe ve çağlardan beri bilinmektedir. Normal olarak havanın %78,084’ü Azot (N2), % 20,946 Oksijen (O2), %0,934 Argon (Ar), %0,035 Karbondioksit (CO2) oluşturmaktadır. Geriye kalan % 0,001’i Neon (Ne), Metan (CH4), Helium (He), Hidrojen (H2) ve Kripton (Kr)’dan meydana gelmektedir. Ayrıca Atmosfer kütlesinin yaklaşık %0,25’i su buharıdır.

Dolaysıyla insan sağlığını veya çevresel dengeleri bozacak şekilde havanın birleşiminin değişmesine ya da havada bulunmaması gereken maddelerin havaya karışmasına hava kirliliği denilir.

Hava kirliliği, nüfusun artması, kentlerin büyümesi, endüstrinin gelişmesiyle artan oranda ve değişen içerikte etkilerini sürdürmektedir. Lokal bir kaynaktan salınan hava kirleticiler yerel etkiler gösterirken, kent merkezlerinde enerji tüketimi, fosil yakıt yanması, motorlu taşıtların artmasıyla hava kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır. Bölgesel taşınımlar, asit depolanması, artan sera gazları, troposferik ozon üretimi bugün hava kirliliğinin küresel boyutlara ulaşan etkilerini ortaya koymaktadır. Trafik, ulaşım, endüstri ve ısınmadan kaynaklanan kirleticiler (antropojenik kaynaklı) hava kirliliğinin başlıcaları iken; meteoroloji, topografik yapı, dispersiyon ve kimyasal dönüşüm süreçlerinin hava kirliliği ve iklim üzerindeki etkileri artık daha iyi bilinmektedir. Hava kirleticilerinin çevreye ve insan sağlığına etkilerinin zaman, mekan, etki süresi, konsantrasyon ve diğer karakteristiklerine bağlı olduğu bilinmektedir. Hava kirliliği bir yandan kalp ve akciğer hastalıklarına bağlı ölüm oranını artırırken, diğer yandan bu hastalıklara bağlı hastane başvurularını artırmaktadır. Bundan başka, hava kirliliği özellikle çocukların akciğer gelişimini olumsuz etkilemekte ve kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik hava yolu hastalıkların prevalansını artırmaktadır.

Hava kirliliğinin olumsuz etkileri, bir alıcı ortama ulaşması, temasta bulunması ve maruziyetin meydana gelmesi ile anlaşılabilmektedir. Bu durumda hava kirliliği etkilerinin anlaşılması için aşağıdaki özelliklerin bilinmesi gerekmektedir.

  • Alıcı ortama ulaşan kirleticilerin doğal, fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri,
  • Alıcı ortam özellikleri (insan, hayvan, bitki, nesli tükenmekte olan türler, tüm popülasyon veya ekosistem),
  • Kişilerin mevcut sağlık durumu,
  • Ekosistem şartları,
  • Kirleticilerin kimyasal kompozisyonu ve fiziksel formu,
  • Kirleticilerin saf veya bir karışım içinde olduğu,
  • Organizmanın veya kişinin kirleticiye maruziyet şekli (gıda, içecek, hava veya cilt yoluyla)

“Trafik, ulaşım, endüstri ve ısınmadan kaynaklanan kirleticiler (antropojenik kaynaklı) hava kirliliğinin başlıca etkenleridir.”


EPA tarafından kirleticilerin sağlık etkileri baz alınarak yapılmış bir sınıflandırmadır (198). Kriter hava kirleticiler, kabul edilebilir hava kalitesi ile sağlıksız veya kötü hava kalitesini birbirinden ayıran, konsantrasyon limitleri belirlenmiş kirleticilerdir. Bu sınır değerler belirli zaman aralıklarında insan sağlığı ve/veya çevresel etkileri göz önünde bulundurularak dış ortam havasında bulunmasına izin verilen kirletici konsantrasyonlarıdır. Bu kirleticiler için belirlenen sınır değerler farklı ülkelerde ve çevresel örgütlerde farklı değerler alabilmektedir.

havashutterstock 564824824Kriter Hava Kirleticiler:

  • Karbon monoksit (CO),
  • Azot dioksit (NO2),
  • Kükürt dioksit (SO2),
  • Ozon (O3),
  • Partikül madde (PM),
  • Kurşun (Pb)

Kirleticiler olarak da;

Partikül Madde (PM10, PM2.5 Uçarozlar): Havadaki partikül madde insan sağlığını etkileyen en önemli kirleticilerden biridir. Partikül boyutu ile sağlık üzerindeki olumsuz etkisi doğrusal olarak bağlantılıdır. PM’nin 10 μM’den büyük kısmı burun ve nazofarenkste tutulmaktadır. 10 μM’den küçü kısmı bronşlarda birikirken 1-2 mikron çapındakiler alveollerde 0,1 mikron çapında olanlar ise alveollerden intrakapiller aralığa diffüze olmaktadır. Partikül maddelerin fiziksel özellikleri yanında kimyasal kompozisyonu da sağlık açısından oldukça önemlidir. Partikül maddeler civa, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller ile kanserojenik kimyasalları bünyelerinde bulundurabilmekte ve sağlık üzerinde önemli tehdit oluşturabilmektedirler. Bu zehirli ve kanser yapıcı kimyasallar, nemle birleşerek aside dönüşmektedir. Kurum, uçucu kül, benzin ve dizel araç egzoz partikülleri benzo(a)pyrene gibi kanser yapıcı maddeler içerdiğinden bunların uzun süre solunması kansere sebep olmaktadır.

Ozon (O3): Ozon, atmosferin doğal bileşiminde bulunan, stratosfer tabakasında pik konsantrasyonlara ulaşan oldukça reaktif bir gazdır. Ozon suda çözünmediğinden solunum sisteminin derinliklerine ulaşarak, akciğerlerdeki olumsuz etkilerini gösterir (201). Troposferde antropojenik aktiviteler sonucu üretilir. Kentsel ve kırsal atmosferde NO2’in ve güneş ışığının varlığında gerçekleşen fotokimyasal süreçlerden oluşur. 1950’lerde Los Angeles atmosferinde fark edilmeye başlanmıştır. Stratosferden taşınım da yaşadığımız atmosferdeki O3 ’nun artışına katkıda bulunsa da büyük oranda atropojenik kaynaklardan üretilir.

Azot Oksitler (NOx): Azot oksitler (NOx) yüksek sıcaklıklarda (1200 oC) oluşan oldukça reaktif gazlardır. Azot oksitlerin pek çok türü renksiz ve kokusuzdur ve suda erimez.Bu nedenle üst solunum yollarında elimine edilmeden solunum yollarının en uç noktalarına kadar inhale edilir ve buralarda olumsuz etkilerini gösterirler. Yüksek sıcaklıklarda yanma sonucu genellikle azot monoksit (NO), az miktarda da azot dioksit (NO2) oluşur. Atmosfere salınan NO oksidasyon sonucu NO2’ye dönüşür. Atmosferde oldukça yaygın olarak bulunan NO2, güçlü bir oksidandır. Ve partiküllerle birlikte bulunduklarında kentsel bölgelerde kırmızımsı-kahve renkli bir tabaka halinde görülebilir. NOx’ler katı veya sıvı yakıtlar yüksek sıcaklıklarda yandığında oluşur. İki önemli kaynağı motorlu taşıtlar ve termik santrallerdir. Diğer endüstri tesisleri, ticari ve evsel ısıtma için yakıt tüketimi diğer NOx kaynakları arasındadır. Özellikle kentsel bölgelerde taşıt sayısındaki artışa bağlı olarak NOx konsantrasyonları da artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde genel olarak SO2 ve partikül madde azalma gösterse bile NOx emisyonları artan taşıt sayısı ve sanayileşme nedeniyle artış göstermektedir.

Kükürtdioksit (SO2): Renksiz, yanmayan ve parlamayan bir gazdır.  Her yıl açığa çıkan kükürt oksitlerinin yaklaşık %60’ı kömür yakılmasıyla oluşmaktadır. Özellikle kömürün yakıt olarak kullanıldığı termik santraller SO2 emisyonunun en büyük kaynaklarıdır. Orman yangınları, volkanik faaliyetler gibi doğal kaynaklarda da bulunur. Burun ve farenkste irritasyona, ana hava yollarında spazma yol açabilir. Bu gaz suda çözümdüğünden, solunum yollarında uç noktalarına ulaşmadan büyük ölçüde burun ve farenkste elimine edilir.  Atmosferde sülfat aerosolleri ve partikülleri oluşturur. Bu partiküller rüzgarlarla çok uzun mesafelere taşınabilirler. Nemde çözülmesi, güneş ışığı ve bazı kimyasalların varlığında sülfirik asit oluşturur. Asit yağmurların oluşmasında önemli katkısı vardır.

Karbonmonoksit (CO): Renksiz, kokusuz bir gazdır ve yakıtlardaki karbon tam olarak yanmadığında oluşur. Başlıca kaynağı içten yanmalı motorlardır (%85-95). Endüstri, odun yakılması ve orman yangınları CO emisyonlarının başlıca kaynaklarıdır. CO alveolar-kapilar membranda kolayca difyüzona uğrayarak hemoglobine bağlanarak kanda COHb oluşmasına yol açar. CO, O2’ye oranla Hemoglobine 200 kat daha kuvvetli bağlanır. Bundan dolayı da dokulara O2 taşınmasını engelleyrek boğulmalara yol açar.

Uçucu Organik Bileşikler (UOB): Bu sınıfa çok sayıda kimyasal girer ve 300’ün üzerinde türü bulunmaktadır. Başlıca kaynakları motorlu taşıtlar, eksoz emisyonları, kimyasal üretim yapan endüstri ve güç santralleridir. Benzen, toluen, etilbenzen, ksilen, stiren en fazla sağlık riski oluşturan türlerdir. Kısa ve uzun dönemli olumsuz sağlık etkileri vardır. Atmosferdeki UOB konsantrasonlarını emisyonlar, buharlaşma, depolanma ve güneş ışığı varlığında fotokimyasal reaksiyon süreçleri belirler.

Hidrokarbonlar: Yakıtların tam yanmaması sonucu ortaya çıkmasından dolayı CO2’ye benzerler. Fotokimyasal sise yol açtıklarında hava kirliliğini artırıcı rol oynarlar. Havadaki hidrokarbonların %60’ı kentsel bölgelerde bulunmaktadır. Normal bulundukları düzeyde toksik etkileri gösterilememiştir.

Kurşun: Hava kirliliğine yol açan en önemli metaldir. Kurşunlu benzin kullanan araç motorlarından, sanayi tesislerinden, insektisidlerden, boyalardan, kömür ve çöp yakılmasından kaynaklanır. Kurşun özellikle çocuklarda daha ciddi zehirlenmelere yol açmaktadır. Anemi, zeka geriliği ve davranış problemlerine neden olması yönünden önemlidir.

Hava Kirliliğinin İnsan Sağlığına olan etkilerine Genel Bakış:

Hava kirliliği insan sağlığına olan etkileri için vücuda giriş şekli, maruziyet süresi, etkenlerin yoğunluğu ve kişinin genel sağlık durumunu en önemli etkilerdir.

Hava Kirliliği insanlarda başlıca solunum sistemi ile dolaşım sistemini etkilemektedir. Rusya’da yapılan bir araştırmada toprağa çöken kirleticilerinin gıda ile sindirim sistemine de girdiğini göstermiştir.

Kirleticilerin boyu ile suda çözünmelerine oranında sağlığa olumsuz etkileri vardır. Büyük partiküller nazofarenksi geçemezken PM 2.5 altında kalan ajanlar Akciğer dokusuna geçebilmektedir. Eğer bireyde solunum sistemi rahatsızlığı varsa etkenlerin limit değerli dolaysıyla daha düşük olmakta veya diğer bir değişle sağlık problemleri sağlıklı bir bireye göre daha erken yaşta ortaya çıkabilmektedir.

Başlıca sağlık etkileri Astım, Allerji, Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve Kanser. Hava Kirliliğinden de en çok etkilenenler ise 5 yaş altı çocuklar, kronik hastalar ve yaşlılar. Bu durumlara düşük sosyal statü (evsizler gibi), sağlık kuruluşuna ulaşamama (ör. afet durumları), sigara/alkol alışkanlığı, beslenme bozuklukları gibi etmenler eklenmesi sağlığa etkiler daha şiddetli olmaktadır.

Avrupa Birliği ve ABD Çevre Ajansı zararlı etkenlerin listelerini ve limit değerlerini web sayfalarında yayınlamaktadır. (http://ec.europa.eu/environment/air/quality/standards.htm ). Değerler yol gösterici olmakla beraber halk sağlığı konsunda kapsayıcılık problemi vardır. Sebebi ise toplumun heterojen yapısı, bireysel alışkanlıklar ve araştırıcıların “neyi” araştırdıkları ile ilgilidir. Mortalite limitleri ile morbidite limitleri yukarda bahsedildiği gibi yeni doğanlarda başka, 30 yaşında sağlıklı bir erişkinde başkadır. Hava kirliliği dolaşım sistemine solunum sistemi üzerinden dolaylı (ör. Cor Pulmonale) veya toksin etkisi ( ör. damar endotel hasarı) ile doğrudan etki gösterebilmektedir.

hsgm resim 1Onlarca yıllık zaman diliminde doğal olarak oluşan, mineralli ve/veya organik maddeleri yapısında bulunduran çamur kıvamındaki maddelerdir.

Kaplıca tedavisinde, aşağıdaki peloidler kullanılır.

  • Turbalar: Yüksek su bağlama kapasitesi olan, asit pH'de peloidlerdir. Çeşitli doğal boya maddeleri, humik asitler ve ciltten emilebilen estrogen benzeri moleküller içeren çamurlardır.
  • Bataklar: Durgun sularda çöken, ufak tanecikli sedimentlerdir. Mineralli bataklar, termomineral suların kaynaklandığı ortamlarda oluşurlar.
  • Deniz ve Delta Balçıkları: Bunlar deniz ve akarsu deltalarında çöken, inorganik sedimentlerdir.
  • Topraklar: Su topluluklarının dışında, katı halde bulunan kayaçların veya organik maddelerin ufalanma, parçalanma ve ayrışması ile oluşan toz sedimentlerdir.

Özellikleri nasıl olmalıdır?

  • Analiz raporları doğrultusunda peloidin tanımlanması yapılmış ve tıbbi endikasyonları belirlenmiş olmalıdır.
  • Paketlenecek peloidler bitki artıkları, taş ve çakıl gibi yabancı maddeleri içermemelidir.
  • Kuru peloidlerin tanecik büyüklüğü 2 mm veya daha küçük boyutta olmalıdır.
  • Paketlenecek peloidler, paket açıldıktan sonra kullanıcı tarafından herhangi bir işleme gerek kalmadan doğrudan kullanılabilecek ya da kullanma tarifi verilmek kaydı ile kurutulmuş toz halinde paketlenmelidir.
  • Peloidler doğal haliyle ve/veya aroma maddesi kullanılarak üretilmelidir.Yapılan tüm işlemlerde peloid nitelikleri değiştirilmemelidir.
  • Bakanlıkça belirlenen uyarı ve önlemler etiket üzerinde mutlaka bulunmalıdır.

Hangi şekillerde kullanılır?

Peloidler sağlık amaçlı

  • Bulamaç (macun),
  • Banyo,
  • Tek kullanımlık hazır paket balçığı,
  • Krem,
  • Pudra,
  • Yüz maskeleri,
  • Plaster,
  • Yakı,
  • Antiperspiran
  • Emülsiyon şekillerinde kullanılabilir.

Etiket üzerinde hangi bilgiler yer alır?

Etiket üzerinde;

  • Peloid kaynağının adresi,
  • Üretim ve son kullanma tarihi,
  • Net ağırlığı,
  • Üretim izin tarih ve numarası,
  • Üretici adı ve adresi,
  • Parti ve seri numarası ile kullanım yerlerine ilişkin bilgiler yer almalıdır.

Tüketiciler yanıltılmamalıdır!

Tebliğde belirtilen kurallara aykırı üretim ve satış ile basın, yayın, broşür ve benzeri yollarla tüketicileri yanıltıcı reklam ve herhangi bir şekilde aslına uygun olmayan tanıtım yapılması yasaktır.


“Bakanlık tarafından endikasyonu belirlenen peloidler kullanılmalıdır. Gelişi güzel merdiven altı üretim yapılan peloidlere itibar edilmemelidir.”


Peloid Uygulama

Genellikle 43 0C civarında sıcaklıklarda uygulanır.  Omuz, diz, bel, sırt , ve boyun en sık kullanılan yerlerdir. 

             camur11      camur22


“Kaplıca Tesislerinin Türleri, Yöntemleri ve Tedavi Bölümleri ile ilgili ayrıntılar için Kaplıcalar Yönetmeliği'ni inceleyiniz. (Yönetmelik için tıklayınız. ) ”


 

soba

Soba Kurulurken;

  • Öncelikli olarak baca temizlenmiş olmalıdır. Bacanın açık olduğu-çekişi, küçük bir ayna ile ve kâğıt parçası yakılarak kontrol edilebilir.
  • Soba oda içerisinde bacaya yakın bir yere devrilmeyecek şekilde yerleşti­rilmelidir.
  • Soba boruları duvara en az 50 cm en fazla 1,5 metre uzaklıkta olmalı ve fazla dirsek ve borudan kaçınılarak ( en fazla iki dirsek) bacaya bağlanmalıdır.
  • Soba boruları ile dirsek ek yerleri ve baca girişi yanmaz alüminyum bantla bantlanarak sızdırmazlık arttırılabilir.
  • Soba borularının uç kısımları baca deliğine fazla sokulup baca tıkanmasına neden olunmamalıdır.
  • - Soba ile duvar arasına konulacak ısıyı yansıtan bir levha; odanın daha iyi ısınmasını sağlayacaktır.

Sobalarımızı Bağladığımız Bacalar;

Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Normalde terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışılır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığıruh ve sinir hastalığıalkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi amaçlıbazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler vb.) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.

  •  Mümkünse bağımsız olmalı, başka dairelerle ortak kullanılmamalı; yani aynı bacaya başka soba, şofben gibi cihazlar bağlanmamalı,
  • Bina çatısının en yüksek noktasından en az 50-80 cm yukarıda ve 3 metre uzağında olmalı, en yakın binaya en az 6 metre uzaklıkta olmalı,
  • Üzeri iyi sıvanmış olmalı, yarık ya da çatlak bulunmamalı; iç yüzeyi ise mümkün olduğunca pürüzsüz olmalı,
  • Üzerinde kar sularının, yağmur sularının ve kuşların girişini engellemek için başlıkolmalı,
  • Yılda en az bir kez temizletilmelidir.

“Tam sönmemiş soba kovaları, karbon monoksit zehirlenmelerine neden olmaması için evin içinde tutulmamalıdır”


hsgm resim 27Soba Yakarken;

Sobalarda kömürü yakarken en üst verimi sağlayabilmek için üstten yak­ma tekniği kullanılmalıdır. Kömür bu şekilde yakıldığında içerisinde bulunan uçucu ve yanıcı gazlar da soba içerisinde yanmakta ve böylelikle daha fazla ısı alınmakta, bacadanatılan gaz ve duman azalmakta ve soba boruları ve bacalar daha geç kurumlanmaktadır. Düzgün uygulanan üstten yakma tekniği karbon monoksit gazından zehirlenme riskini en aza indirmektedir.

  • Kömürü kullanmadan 4-5 gün önce torba ağzını açıp, havalanıp kurumasını sağlayın. Soba da daha verimli yanacaktır.
  • Sobanın içerisine 2/3 oranında kömür doldurun.
  • Kömürün üzerine tahta parçaları koyarak tutuşturun, güç yakıtları kullanmamaya özen gösterin.
  • Kömür tutuşturulurken sobanın alt ve üst hava kapakları açık olmalıdır.
  • Tutuşmadan sonra üst hava kapağı kapatılıp alt kapaktan hava girişi ayarlanmalıdır.
  • Soba yanarken alt hava kapağı ve baca çıkısında bulunan duman kelebeği mutlaka açık olmalıdır.
  • Üstten yakılan sobaya sonradan kömür ilavesi kesinlikle yapılmamalıdır; yanma kötüleşeceğinden zehirli karbon monoksit gazı çıkışı artacaktır.
  • Soba söndükten sonra kömür doldurulmalı, ya da kovalı sobalarda yeni kova koyulup üstten yakılmalıdır.
  • Mümkünse yatarken soba söndürülmeli ya da alt hava girişi ve duman kelebeği açık bırakılmalıdır.
  • Tam sönmemiş soba kovaları, karbon monoksit zehirlenmelerine neden olmaması için evin içinde tutulmamalıdır.

Piyasaya arz edilen biyosidal ürünler, Yönetmeliğin denetim başlıklı 49 uncu ve devamı maddeleri uyarınca Bakanlığımızca veya il sağlık müdürlüklerince, şikayet üzerine ya da re’sen piyasada denetlenmekte ve uygunsuzluk tespit edilmesi halinde Yönetmeliğin 57 nci maddesinde yer alan düzenleme gereği, 4703 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda cezai işlem uygulanmaktadır.

Halk sağlığı alanında biyosidal amaçlı kullanılan ancak Biyosidal Ürünler Yönetmeliği kapsamına girmeyen içerisinde aktif madde bulunmayan mekanik, elektronik, elektrikli, ultrasonik vb, etkisini fiziksel olarak gösteren tuzaklar, çekiciler, kovucular vb. ürünlerdir.

shutterstock 311819246
Aktif Madde İçermeyen Biyosidal Ürünler Hakkında Tebliğ 02.08.2013 tarihli ve 28726 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğ hükümleri gereğince ürünlerin halk sağlığına ve çevreye zarar vermesinin engellenmesini, topluma güvenli ve kaliteli şekilde ulaşmasını teminen piyasaya arz edilmeden önce Bakanlığımıza bildirimde bulunulması gerekmektedir. Bildirimde bulunmadan bu ürünler piyasaya arz edilemez.

Söz konusu ürünlerin bildirim kaydı için “https://cevsis.saglik.gov.tr” adresinde yer alan “Biyosidal Ürün Takip Sistemine” firmalar tarafından önce firma kaydı sonrasında ise aktif madde içermeyen Biyosidal ürün başvurusunda bulunulur. İşlemler tamamlandıktan sonra bildirime ait fiziki belgeler gönderilir. Belgelerin uygun ve tamam olması durumunda bildirim kaydı uygun görülerek tarafımızdan “Aktif Madde İçermeyen Bildirim Kayıt Belgesi” düzenlenerek firmalara gönderilir. Böylece bildirim işlemi tamamlanmış olur.

Bu ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimi ise 25.06.2007 tarihli ve 26563 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığınca Yapılacak Piyasa Gözetimi ve Denetiminin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince yürütülmektedir. shutterstock 658788085

Denetimlerde denetçiler öncelikle ürünlerin üzerinde duyusal ve uygunluk kontrolü yaparlar. Bunun sonucunda ürünlerin uygun bulunması durumunda piyasaya arzına müsaade edilir. Ürünlerin güvensizliği yönünde şüphe oluşması durumunda ise ürünlerden numune alınır.

Güvensizlik şüphesi oluşması durumda ürünlerin piyasaya arzı durdurulur. Numunelerin test edilmesi sonucu uygun bulunan ürünlerin piyasaya arzına müsaade edilir. Test sonucu uygun çıkmayan ürünlerin piyasaya arzı yasaklanır ve ürünler üretici marifetiyle veya Bakanlık ve il sağlık müdürlüklerince piyasadan toplanılır. Toplanılan ürünlerin imha işlemleri üretici tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mevzuatı gereğince gerçekleştirilir. Üretici tarafından bu işlemin gerçekleştirilmez ise Bakanlık veya il sağlık müdürlüklerince imha işlemi gerçekleştirilerek yapılan harcamalar üreticiden tahsil edilir.
Ülke genelinde yapılan denetimler Bakanlığımızca elektronik olarak bir yazılım sistemi üzerinden takip edilmekte ve yapılan iş ve işlemler bu yazılım üzerinde tutulmaktadır.


“Bildirim Kaydı Almış Aktif Madde İçermeyen Biyosidal Ürünler Listesi”

“Piyasa Gözetimi ve Denetimi İş Akış Şeması”


isakissemasi

 

hsgm resim 40Cıva tabiatta çok yaygın olarak kullanılan bir metaldir. Cas No: 7439-97-6 dir. Cıva, insanlara, ekosistemlere toksik bir maddedir. Metalik cıva, parlak, civa parlak, gümüş renginde, kokusuz ve çok kolay buharlaşır bir maddedir. Anorganik cıva genellikle cıva tuzları halindedir. Başlıcaları cıva klorür, cıva fulfimat, ve cıva sülfürdür. Cıva tuzları ağızdan alındığında yarı ömrü 40 gündür. 

Cıvanın başlıca organik birleşimleri metil, etil ve fenil cıvadır.  Büyük oranda metil cıva olarak yayılım gösterir. Yarı ömrü 40–50 gündür. Cıva Avrupa Birliği Kimyasallar REACH Tüzüğünün kısıtlamalarla ilgili Ek-17’sinde de yer almaktadır.

Cıva termostat, barometre, florasan lamba, akış ölçerler, laboratuvar ve endüstriyel ve beden termometreleri, tansiyon aleti, piller ve nemölçerler vb. araç ve gereçlerde bulunmaktadır.

Cıva çok küçük miktarlarda bile etkili olabilen bir sinir sistemi toksinidir. Merkez sinir sistemini ve böbrek sistemini doğrudan etkiler. Gelişim bozukluklarına, hareket ve beyin işlevi bozukluklarına neden olur. Kolayca buharlaşarak, renksiz bir buhar halinde havaya karışması onu gizli bir toksin durumuna getirir.


“Cıva çok küçük miktarlarda bile etkili olabilen bir sinir sistemi toksinidir. ”


Cıva ve bileşiklerinin etkisi doz, etkilenen kişinin yaşı, etkilenim süresi, etkilenim yolu, etkilenen kişinin sağlığı ve beslenme düzeyi ile ilişkilidir. İdrar, saç ve kan düzeyinin ölçülmesiyle etkilenim belirlenir.

Cıvanın solunması kimyasal akciğer yangısına, doku yıkımına yol açan bronşit oluşumuna neden olur ve etkilenim sürerse ölümle sonuçlanır.  Anorganik cıva tuzları böbrek ve merkez sinir sistemine ileri derecede toksiktir. Metil cıva mikrotübül oluşumunu, nöronlarda protein sentezini engeller. Hücre zarı etkinliğini değiştirir, DNA sentezini bozar. Sonuçta sinir sistemine çok ileri derecede toksik etki yapar.

Cıva ve bileşiklerinin etkisi doz, etkilenen kişinin yaşı, etkilenim süresi, etkilenim yolu, etkilenen kişinin sağlığı ve beslenme düzeyi ile ilişkilidir. İdrar, saç ve kan düzeyinin ölçülmesiyle etkilenim belirlenir.

Metalik cıva buharına bağlı yüksek doz, kısa süreli etkilenimlerde, akciğer hasarı, bulantı, kusma, ishal, kalp hızı ve kan basıncında artış, deride kızarıklık, göz tahrişi gibi bulgular ortaya çıkabilmektedir.

Evde - Okulda Civa Saçılımı

Kırılan bir termometreden çok küçük miktarda cıvanın saçılımı kuşkusuz çok büyük boyutta bir acil durum değildir. Ancak kolayca buharlaşması nedeniyle uzun süreli cıva buharı etkilenime yol açacağından dikkatle temizlenmelidir. Cıvalı termometreler dahil, cıvalı araçlar bulunan kurum ve kuruluşlar cıva dökülmelerine karşı hazırlıklı olmalı, dökülen cıvanın nasıl güvenli bir biçimde temizleneceği bilinmelidir.

Cıva zamanında temizlenmeyecek olursa yerdeki girinti çıkıntılarda kalan cıva sürekli buharlaşmayı sürdürür. Özellikle evde emekleme çağındaki bebekler açısından daha büyük tehlike yaratır. Havada bulunan cıva miktarının (zamana göre ağırlıklandırılmış) metreküpte 0,05 miligramı aşmaması gerekir. Mesleki etkilenim açısından 15 dakikalık ağırlıklı değeri metreküpte 0,03 mg’ı, sekiz saatlik ağırlıklı değeri ise 0,01 mg’ı aşmamalıdır. Cıvanın havadaki normal dengelenme basıncı bu değerin çok üzerindedir. Ortamda buharlaşabilen cıva bulunması bu nedenle istenilmeyen düzeyde cıva solunmasına neden olur. Cıvanın buhar basıncı sıcaklıkla hızla arttığından ortam ısıtılmamalıdır.

Cıva saçılmasında yapılması ve yapılmaması gereken temel uygulamalar aşağıda verilmiştir:

 Yapılması Gerekenler

 Yapılmaması Gerekenler

 Bölge boşaltılmalıdır.

 Cıvaya çıplak elle dokunulmamalıdır.

 Bölgenin çok iyi havalandığından emin olunmalıdır.

 Elektrikli süpürge kullanılmamalıdır.

 Boncuklar birbirine değdirilerek yüzey alanının azaltılmasına çalışılmalıdır.

 Lavabo, tuvalet ve pis su giderlerine dökülmemelidir.

 Cıvanın alınması için şırınga ya da enjektör kullanılmalıdır.

 Cıvanın dağılmasına ya da boncuklanmasına yol açabilecek herhangi bir uygulama  yapılmamalıdır.

 Cıva ağzı iyice kapanabilen, sızdırmaz, su dolu bir kaba alınmalıdır.

 Cıva dökülen yere basılmamalı, buralarda yürünmemelidir.

 Halı, battaniye, halı döşeme ve diğer yumuşak materyal üzerine döküldüyse bunlar atılmalıdır.

 Bu gibi malzemeler kazanılmaya çalışılmamalıdır.

 Olanak olduğunca ortam havasındaki cıva ölçtürülmeye çalışılmalıdır.

 


Cıva zehirlenmesi vuku bulması durumunda derhal Bakanlığımız Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM) 114 telefon numarasından aranarak bilgi verilmeli ve buradan alınacak tavsiyelere uygun olarak işlem yapılmalıdır. Ağır metal zehirlenmelerinde antidot olarak Dimaval maddesi kullanılmakta olup temini ile ilgili olarak burayla irtibata geçilmesi gerekmektedir.  

shutterstock 271958894

Okul laboratuvarında ya da sınıfta az miktarda cıva saçılması durumuna karşı  aşağıdaki önlemler alınmalıdır:

  • Laboratuvarda cıva süzgeci olan solunum maskesi bulundurulmalıdır.
  • Bütün öğrenciler hemen dışarı çıkarılmalıdır. Cıva dökülen alanda sadece, cıva süzgeci bulunan özel maskeler takmış görevli kimseler bulunmalıdır.
  • Bütün pencereler açılmalıdır.
  • Laboratuvarın kaloriferi, ısıtma sistemi kapatılmalıdır.
  • Bütün elektrikli araçlar hemen kapatılmalı, fişten çekilmelidir. Cıvanın elektriği çok iyi ilettiği unutulmamalıdır.
  • Laboratuvarda cıvanın temizlenmesiyle çıkan hiçbir atık çöp kutusuna atılmamalıdır.
  • Çıplak elle hiçbir şeye dokunulmamalıdır. Ellerdeki tüm çatlak ve yaralar kapatılmalıdır. Lateks ya da kauçuk eldiven giyilmelidir.
  • Uygun iğnesiz şırıngalarla cıva çekilmemelidir.
  • Çok küçük boncuklar yapışkan bantla toplanmalıdır.
  • Toplanan cıva kapağı buharı sızdırmayacak, içi su dolu kaplara konulmalıdır. Kapağın çevresi yapışkan bantla sarılmalıdır.
  • Cıva saçılan bina bölümüne “cıvayla kirli bölge” yazılı bant çekilerek dolaşılması engellenmelidir.
  • Toplanan cıva uygun biçimde atık toplama birimlerince alınıncaya kadar soğuk ortamda tutulmalıdır.
  • İçine cıva bulaşmış her türlü fırın, ocak hemen kullanım dışı bırakılmalıdır.

Eğitim kuruluşlarında cıva kullanılması gerekiyorsa, yetkili öğretmen denetiminde ve etkilenim olmayacak biçimde kullanılmak zorundadır. Öğrencilerin cıva satın almasını gerektiren hiçbir uygulama yapılmamalı, bu tip ödevler verilmemelidir. Cıva saçılması durumunda yapılması gerekenler kolayca okunabilecek biçimde laboratuvarda asılı olmalıdır. Okul laboratuvarlarında cıva uygun kaplarda, ağzı sıkıca kapalı biçimde bulunmalıdır. Laboratuvar ortamından dışarı çıkarılmamalıdır. Okullarda cıva güvenliği ile ilgili eğitim daha çok kimya derslerinde yapılmalıdır. Cıvadan söz edildiğinde güvenlikle ilgili önerilerden de öncelikle söz edilmelidir.

hsgm resim 15İşlenmiş Eşya

Bir veya birden fazla biyosidal ürün ile işleme tabi tutulmuş ya da bunları kasten içeren madde, karışım veya eşyadır.

Biyosidal İşlev

İşlenmiş eşyanın fiziksel veya mekanik etkiler haricinde etkilerle herhangi bir zararlının yok edilmesi, engellenmesi, zararsız kılınması, etkisinin önlenmesi veya üzerinde herhangi bir kontrol edici etki oluşturması işlevidir.

Biyosidal Özellik

Zararlıların etkisinin engellenmesi amacıyla karışım veya eşyanın bir veya birden fazla biyosidal ürünle işleme tabi tutulmuş olması ya da bunları kasten içermesinden dolayı işlenmiş eşyanın kendisi üzerindeki biyosidal etkileri ve işlenmiş eşyaya biyosidal işlev kazandıran etkilerdir.

Ana Biyosidal İşlev

İşlenmiş eşyanın diğer işlevleri ile karşılaştırıldığında birinci derecede önem veya değere sahip olan biyosidal işlevdir.

Kompleks Eşya

Farklı bileşenler ve/veya malzemelerden yapılmış olan ve bir veya birden fazla biyosidal ürün ya da işlenmiş eşya içeren veya bir ya da birden fazla biyosidal ürünle işleme tabi tutulan eşyadır.

Kullanım

İhracat amacıyla yapılan işlemler hariç olmak üzere; depolanması, işlemden geçmesi, karıştırılması ve uygulanması dâhil işlenmiş eşya ile yapılan tüm işlemlerdir.


shutterstock 610776650Genel esaslar

  • İşlenmiş eşyalar, işleme tabi tutuldukları veya kasten içerdikleri biyosidal ürünlerin ilgili ürün tipinde ruhsatlı ya da biyosidal ürün envanterine kayıtlı olmaları ve aktif maddeleri bakımından uygulanan kısıtlamaları karşılamaları halinde piyasaya arz edilebilir.
  • İşlenmiş eşyaya biyosidal özellik veya biyosidal işlev kazandırmak için kullanılan biyosidal ürünler, imalatçısının ya da ithalatçısının önerdiği ve etkin olduğu ispatlanan dozda kullanılır.
  • Bir veya birden fazla biyosidal ürün ile işleme tabi tutulmuş ya da bunları kasten içeren bir madde, karışım ya da eşyanın işlenmiş eşya veya biyosidal ürün olduğuna; eşyanın işlevleri, piyasaya arz ediliş amacı, etiket, broşür, reklam ve kullanım kılavuzu gibi tanıtım materyallerinde yer alan iddiaları dikkate alınarak karar verilir, gerektiğinde rehbere bakılır.
  • Biyosidal Ürünler Yönetmeliği’nin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen ürünler haricinde, kullanıcıya sunulduğu hali ile kasıtlı olarak oluşturulmuş bir biyosidal işleve sahip madde ya da karışım, biyosidal işlevinin ana işlev olup olmamasına bakılmaksızın biyosidal ürün olarak değerlendirilir.

shutterstock 97810154İddialar

  • İddia, iddianın ifade ediliş şekli ve sunumu, özellikle halk sağlığı ile ilgili olduğu durumlarda ürünün biyosidal özelliği ya da biyosidal işlevi olan bir işlenmiş eşya veya biyosidal ürün olarak tanımlanmasında birinci derecede önemi haizdir.
  • İddia, ürünün biyosidal işlevi ile ilgili olduğunda, ürün, genel özelliklerine dayalı olarak biyosidal ürün olarak addedilmedikçe işlenmiş eşya olarak kabul edilir.
  • İddia, ürünün bozunmaya karşı korunması gibi biyosidal özelliğini açıkça ifade ettiğinde, ürün işlenmiş eşya olarak değerlendirilir.
  • İmalatçılar ya da ithalatçılar, üründe yüksek dayanıklılık veya koku oluşumunun önlenmesi gibi dolaylı iddiaların bulunması halinde, iddia edilen özelliğin ürünün içeriğinde biyosidal aktif madde bulunmasına neden olan biyosidal işlemden kaynaklanmadığına dair yeterli bilgi, belge ve gerekçeler sunmadıkça, ürün işlenmiş eşya olarak değerlendirilir.

 

.


“Biyosidal Ürünle İşlenmiş Eşyalar Rehberine ulaşmak için tıklayınız”

hsgm resim 281- Cep telefonundan yayılan dalgadan etkilenim uzaklıkla azalmaktadır. Bu nedenle kablolu kulaklık kullanılması telefonun baş bölgesinden uzak tutulmasını sağladığından cep telefonlarının zararlı etkilerini azaltabilmektedir. Kulaklığın olmadığı durumda "hoparlör" modu tuşlanarak sesli görüşme yapılarak telefondan uzak konuşulması tercih edilebilir.

2- Özellikle büyümesi ve gelişmesi süren çocuklarda cep telefonu kullanım yaşının geciktirilmesi ve çocukların cep telefonu kullanmaması önerilmektedir. Çocuklar cep telefonu kullanıyorsa cep telefonu faturaları kontrol edilmeli, gereğinde uyarılmalıdır.

3- Hamilelerin cep telefonu kullanması önerilmemektedir.

4- Acil durumlar dışında cep telefonlar kullanılmamalı ve mümkün olan her durumda cep telefonu yerine kablolu sabit telefonlar kullanılmalıdır.

5- Cep telefonu ile konuşmalar mümkün olduğu kadar kısa tutulmalı ve daha çok kısa mesajlardan yararlanılmalıdır. Numara çevrildikten sonra hat bağlanıncaya kadar telefon vücuttan uzakta tutulmalıdır.

6- Cep telefonunuza gelen arama olduğunda ya da sizin bir arama yapmanız durumunda bağlantı kurulduktan sonra kulağınıza cep telefonunuzu tutmanız elektromanyetik radyasyona maruz kalma önemli ölçüde azaltacaktır.

7- Cep telefonu alırken SAR değeri düşük olan telefonlar tercih edilmelidir.

8- Cep telefonları olabildiğince vücuttan uzakta kullanılmalı ve bulundurulmalıdır. Özellikle kalp, beyin, böbrek gibi organlardan uzakta olması önerilmektedir.

9- Bebek odaları, yatak odaları ve çocukların yakınında cep telefonu bulundurulmamalıdır.

10- Uyurken cep telefonları kapatılmalı, kapatılmayacaksa başucundan en az 1 m uzağa konulması önerilmektedir.

11-  Cep telefonlarının hareketli araçlar içinde kullanılması ve taşınması önerilmemektedir. Araç içinde metal çeperlerden içeri yansıyan elektromanyetik alan şiddeti yolculara açık havadakinden daha fazla elektromanyetik dalga maruziyeti verebilmektedir. Ayrıca, sürekli değişen baz istasyonları ile iletişime geçmeye çalışan cep telefonu normalden çok daha fazla elektromanyetik dalga yayabilmektedir.

12- Araç kullanırken cep telefonu veya araç telefonu kullanmak dikkati azaltmaktadır ve kazalara neden olabilmektedir. Bu nedenle araç güvenli bir yere çekildikten sonra telefonla konuşulmalıdır.

13- Özellikle yol koşullarının riskli olduğu yağışlı ve sisli havalarda cep telefonu kullanılmamalıdır.

14- Petrol istasyonlarında cep telefonu kullanılmamalıdır.

Elektromanyetik Alanlar Sağlık Etkileri Değerlendirme Alt Kurulu


“Hamilelerin cep telefonu kullanması önerilmemektedir.”

hsgm resim 22Piyasaya arz edilen biyosidal ürünler, Yönetmeliğin denetim başlıklı 49 uncu ve devamı maddeleri uyarınca Bakanlığımızca veya il sağlık müdürlüklerince, şikayet üzerine ya da re’sen piyasada denetlenmekte ve uygunsuzluk tespit edilmesi halinde Yönetmeliğin 57 nci maddesinde yer alan düzenleme gereği, 4703 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda cezai işlem uygulanmaktadır.

Denetimlerde denetçiler öncelikle ürünlerin üzerinde duyusal ve uygunluk kontrolü yaparlar. Bunun sonucunda ürünlerin uygun bulunması durumunda piyasaya arzına müsaade edilir. Ürünlerin güvensizliği yönünde şüphe oluşması durumunda ise ürünlerden numune alınarak analize gönderilir. Bu durumda ürünlerin piyasaya arzı durdurulur. Analiz sonucu uygun bulunan ürünlerin piyasaya arzına müsaade edilir. Analiz Sonucu uygun çıkmayan ürünlerin piyasaya arzı yasaklanır ve ürünler üretici marifetiyle veya Bakanlık ve il sağlık müdürlüklerince piyasadan toplanılır. Toplanılan ürünlerin imha işlemleri üretici tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mevzuatı gereğince gerçekleştirilir. 

Ülke genelinde yapılan denetimler Bakanlığımızca elektronik olarak bir yazılım sistemi üzerinden takip edilmekte ve yapılan iş ve işlemler bu yazılım üzerinde tutulmaktadır.

 “Denetimlerde denetçiler öncelikle ürünlerin üzerinde duyusal ve uygunluk kontrolü yaparlar.”

 

Piyasa Gözetimi ve Denetimi İş Akış Şeması


isakissemasi

hsgm resim 41Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur. 

Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39,4°C üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır.

İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya çalışılmalı,  bilinci kapalıysakesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Gerekli durumlar da hava yolu açılmalı ve suni solunum yapılmalıdır.

Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur. 

Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39,4°C üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır.

İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya çalışılmalı,  bilinci kapalıysakesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Gerekli durumlar da hava yolu açılmalı ve suni solunum yapılmalıdır.


Sıcak Basirisicaksaglik2itkinliği ve Sıcak Krampları

Sıcak Bitkinliği: Uzun süre aşırı sıcağa maruz kalma ve yeterli miktarda sıvı almamaya bağlı su ve mineral kaybıyla meydana gelir. Daha sıklıkla yaşlılarda, yüksek tansiyonu olanlarda ve güneş altında çalışanlarda görülür. Aşırı terleme, yorgunluk, halsizlik, bayılma hissi, nabız hızlanması, ateş yükselmesi belirtileriyle kendini gösterir. Deri soğuk ve nemlidir, nabız hızlı ve zayıftır, solunum hızlı ve yüzeysel, şuur açıktır. Güneş çarpmasının daha hafif şekli olup hayati tehlike yoktur.

İlkyardım; uygun ve zamanında yapılırsa genel durum hızla düzelir. Serin bir yerde istirahata alınan hastanın giysileri gevşetilip, sırt üstü yatırılarak bacakları yükseltilir. Islak havlu veya bezle serinletilmeye çalışılır. Bol miktarda sıvı verilir; özellikle de tuzlu ayran içirilir. Yaklaşık 1 saat içerisinde kişinin genel durumu düzelmezse mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir. 

Sıcak krampları: Aşırı aktivite sonucunda terlemeye bağlı olarak vücutta hızlı bir su ve mineral kaybı meydana gelir.Düşük mineral seviyeleri kaslarda sıcak kramplarına neden olabilir. Sıcak krampları aynı zamanda sıcak bitkinliğinin belirtilerinden birisidir. Genellikle karın, bacak ve kol kaslarının fiziksel aktivite sırasında ağrılı spazmlarıyla meydana gelir. Sıcak krampları için tıbbi tedaviye gerek yoktur, kişinin yaptığı aktivite durdurulmalı sakin ve serin bir yerde oturtulmalıdır, meyve suyu veya mineralli içecekler içirilmelidir. Kramp meydana geldikten sonra en az birkaç saat fiziksel aktivitede bulunulmamalı, bir saat içerisinde geçmezse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.  

Güneş Yanıkları ve Sıcak Döküntüsü (İsilik)asirisicaksaglik3

Güneş Yanıkları: Deriye hasar vereceği için güneş yanıklarından kaçınılmalıdır. Uzun süreli güneş ışığına maruz kalmakla meydana gelir. Deri kızarık, ağrılı ve aşırı derecede sıcaktır. Eğer etkilenen kişide ateş, bül (su toplanması) ve şiddetli ağrı varsa veya 1 yaşından küçükse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Güneş yanığından korunmak için güneş ışığına maruz kalmaktan kaçınılmalı, güneş yanığı olan yerler soğuk su ile silinmeli, etkilenmiş bölgelere nemlendirici tıbbi losyon sürülmelidir. Yağ, salça, yoğurt ve diş macunu vb. maddeler kesinlikle sürülmemeli, büller patlatılmamalıdır.

Sıcak Döküntüsü (İsilik): Sıcak ve nemli havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak derinin tahrişidir. Her yaşta görülmekle birlikte sıklıkla bebeklerde görülür. Küçük kızarıklıklarş eklindedir. Sıklıkla boyun, göğüs, dirsek iç yüzü gibi kıvrım yerlerinde görülür. Kızarık bölgeler kuru tutulmalı, daha serin ve daha az nemli ortam sağlanmalıdır.

Güneşin Geç Dönem Etkileri: Güneş ışınlarının sağlık üzerine oldukça önemli olumlu etkileri mevcuttur. Uzun süre maruz kalındığında olumsuz etkiler de ortaya çıkabilir. Ciltte erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması bu olumsuz etkilerindendir. 

“Havada bulunanan bağıl nemim hissedilen sıcaklığa etkisi aşağıdaki tablodaki gibidir;

asirisicaksaglik4

hsgm resim 14Diğer ana gruplara dahil edilemeyen biyosidal ürünlerdir.

20- Ürün Tipi: (Mülga:RG-12/3/2014-28939)

21- Ürün Tipi: Bozunmayı önleyici ürünler
Tekne, su kültürü ekipmanları ve suda kullanılan diğer yapılar üzerinde yapı bozucu organizmaların (mikrop ve daha yüksek bitki ve hayvan türleri) büyümesini ve yerleşmesini kontrol etmek için kullanılan ürünlerdir.

22- Ürün Tipi: Mumyalama ve hayvan postu doldurma sıvıları
İnsan ya da hayvan cesetlerinin korunmasında ve dezenfeksiyonunda kullanılan ürünler.

23- Ürün Tipi: Diğer omurgalıların kontrolü 
Zararlı böcek ya da hayvanların kontrolünde kullanılan ürünlerdir.

“Biyosidal Ürünler Yönetmeliğinin 10 uncu maddesinin onuncu fıkrası gereği 23. Ürün tipi olan diğer omurgalıların kontrolünde kullanılan ürünler ülkemizde izinlendirilmemektedir.”

hsgm resim 31Lütfen Dikkat !!

Aşırı Sıcaklarla ilgili 2007/52 sayılı Genelgeye ulaşmak için tıklayınız.


Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Normalde terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışılır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığıruh ve sinir hastalığıalkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi amaçlıbazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler vb.) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.

Aşırı sıcaklardan en çok etkilenen gruplar:   

  • Yalnız yaşayan 65 yaş ve üzerindeki yaşlılar,
  • Dört yaşından küçük çocuklar,
  • Bakıma ihtiyacı olanlar,
  • Hamileler,
  • Açık alanda çalışanlar,
  • Aşırı kilolular,
  • Kronik hastalığı (şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, psikolojik hastalıklar, kronik solunum sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları) olanlar
  • Sürekli ilaç (özellikle tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, depresyon ve uyku ilaçları) kullanan kişiler,
  • Sokak çocukları ve evsizlerdir.

Özellikle kronik hastalığı bulunan ve yalnız yaşayan yaşlılar en çok risk taşıyan gruptur.

asirisicak1

Genel Korunma 

Günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmamalıdır.

  • Dışarıda çalışması gerekenler mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık tuz içeren sulu gıdalar almaya dikkat etmelidirler.• Dışarıda bulunulduğunda açık renkli, hafif, bolve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edilmeli; geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapkagiyilmeli ve güneşin zararlı ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılmalıdır.
  • Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde (10.00-16.00) denize girilmemeli ve güneşlenilmemelidir.Bu saatlerin dışında denize girmek isteyenler güneşten koruyucu krem(en az 15 koruma faktörlü) kullanmalı, şapka ve gözlük gibi gerekli koruyucu önlemleri almalı ve uzun süre kesintisiz güneşlenmemelidir.
  • Yoğun fiziksel aktivite ve spor yapmak için sabah ve akşam saatleri tercih edilmeli, her bir saatlik spor için en az 2-4 bardak sıvıalınmalıdır. Ağır fizik aktivitelerden kaçınılmalıdır.
  • Risk altındaki yetişkinler ve yaşlılar, günde en az iki kez güneş veya sıcak çarpması yönünden izlenmelidir. Bebekler ise bu açıdan daha sık izlenmelidir.
  • Bebek, çocuk, engelliler ve hayvanlar kapalı ve park etmiş araçlardakesinlikle bırakılmamalıdır. Araçların iç ısıları, klima olsa dahi park edildikten çok kısa süre sonra yükselmektedir. Araç terk edilirken herkesin dışarı çıktığından emin olunmalıdır.
  • Kapalı alanlar iyi havalandırılmalıdır.
  • Güneş gören pencereler perde vb. güneşliklerle gölgelendirilmelidir.
  • Vücut ısısının yükselmemesi içinsık sık duşalınmalı; bunun mümkün olmadığı durumlarda ayaklar, eller, yüz ve ense soğuk suyla ıslatılmalı veya silinmelidir.

asirisicak2

Beslenme ve Sıvı Alımı

Susuzluk hissi olmasa bile her gün en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) sıvı tüketilmelidir.

  • Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine de süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.
  • Yağlı besinlerinve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı; yemeklerde bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerinehaşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır.
  • Vücut direncini artırmak ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için bol miktarda sebze ve meyvetüketilmelidir.
  • Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için her zamankinden daha fazla miktarlarda sıvıalınmalıdır.
  • Sıvı alımında su içmek esas olmakla beraber, su dışı sıvı alımında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine süt, ayran ve meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Eğer doktor tarafından sıvı alımı kısıtlanmış veya idrar söktürücü ilaç kullanılması söz konusu ise ilgili doktora başvurmak gerekir.
  • Mide kramplarına neden olabileceği için çok soğuk ve buzlu içecekler tercih edilmemelidir.
  •  Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir.
  •  Dışarıda ve açıkta satılanyiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulma riski olan besinler (et, yumurta, süt, balık vb.) açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir.