Gebelik Ve Ruh Sağlığı Sorunları
Gebelik Ve Ruh Sağlığı Sorunları

Gebelik ve doğum kadınların yaşam döngüsünün parçasıdır. Eğer gebeler bu...

Ruhsal Travma Nedir?
Ruhsal Travma Nedir?

Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez...

Okul Çağı Çocuklarında Ruh Sağlığı Gelişimi
Okul Çağı Çocuklarında Ruh Sağlığı Gelişimi

Okul Çağı Çocuğu Kimdir? Okul çağı çocuğu denildiği zaman 6-12...

0-6 Yaş Çocuğun Psikososyal Gelişimini Destekleme Programı
0-6 Yaş Çocuğun Psikososyal Gelişimini Destekleme Programı

Sevgili Anne-Baba ve Anne- Baba Adayları Aile Sağlığı Merkezlerinde uygulanan...

Çocuk İstismarı ve İhmali
Çocuk İstismarı ve İhmali

Bedensel ruhsal ve cinsel gelişimin henüz tamamlanmadığı 0-18 yaş arasındaki...

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB ); okul öncesi dönem ve...

İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu (Bipolar Affektif Bozukluk)
İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu (Bipolar Affektif Bozukluk)

Dünyada her 50 kişiden birini etkileyen bu bozukluk, sıklıkla duygudurumunda...

Özgül Öğrenme Güçlüğü
Özgül Öğrenme Güçlüğü

Özgül Öğrenme Güçlüğü(ÖÖG); zekası normal / normalin üstünde bir çocuğun...

Otizm Spektrum Bozukluğu
Otizm Spektrum Bozukluğu

Sosyal iletişim ve etkileşimdeki kalıcı yetersizlikler, sınırlı/yinelenen davranış örüntüleri, aynılıkta...

Panik Bozukluk
Panik Bozukluk

Kendiliğinden ve beklenmedik şekilde gelen korku ataklarıyla karakterizedir. Kişiler kalp...

Şizofreni
Şizofreni

Şizofreni; kişinin gerçekle gerçek dışı arasındaki farkı ayırt etmesini zorlaştıran,...

Takıntı Hastalığı – Obsesif Kompülsif Bozukluk
Takıntı Hastalığı – Obsesif Kompülsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk; obsesyon adı verilen takıntılı düşünce, fikir ve...

Yaygın Gelişimsel Bozukluklar
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar

Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB); erken çocuklukta sosyal beceri, dil gelişimi...

Ülkemizde ve Dünyada Toplum Temelli Ruh Sağlığı Hizmetleri
Ülkemizde ve Dünyada Toplum Temelli Ruh Sağlığı Hizmetleri

Dünya genelinde kurumsallaşmadan vazgeçilmesi süreçlerinin etkilerine ilişkin aralıksız olarak yıllarca...

Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın anksiyete bozukluğu, gerçek sorunlarla orantısız bir biçimde aşırı endişe...

Yaşlılık Döneminde Depresyon
Yaşlılık Döneminde Depresyon

Depresyon: Uzun süreli ve sürekli, moral bozukluğu, ümitsizlik, çaresizlik, değersizlik,...

Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) Tanıyalım
Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) Tanıyalım

TRSM’ler, kendisine bağlanmış coğrafi bölgedeki ağır ruhsal rahatsızlığı olan hastaların...

Dişler Nedhsgm resim 7en Çürür?

Diş çürümesi neden oluşur sorusuna verilebilecek en iyi cevap ağız ve diş sağlığına yeterince özen göstermemek olacaktır. Ağız ve dişlerin bakımı düzenli olarak yapılmadığı takdirde hali hazırda ağzımızda bulunan bakterilerin sayısı artarak diş yüzeyine yapışacak ve diş üzerinde delikler oluşacaktır. Bu asit üreten bakterilerin artmasındaki ana sebepler ise yemeklerden sonra dişlerin fırçalanmaması, diş ipi ile dişler arasında kalan yemek artıklarının temizlenmemesi, şekerli ve asitli gıda tüketimi, sigara kullanımı gibi yaşam tarzımızı oluşturan alışkanlıklar gelmektedir.

Diş çürüğü çoğunlukla dişin sert dokusu olan mine, onun altındaki dentin ve kimi zamanda kök yüzeyini örten sert dokunun yıkılması olayıdır. Genellikle karbonhidratlı yiyeceklerin(şeker, nişasta vb.) , kola ve benzeri şekerli gazlı içecekler, kek, çikolata vb. özellikle yapışkan gıdaların diş yüzeyinde uzun süre kalmasıyla oluşmaktadır. Ağızda var olan bakteriler bu gıda artıkları ile beslenmekte ve bu mikroorganizmalar yardımıyla asit üretilmektedir. Bir süre sonra bu asidik ortam dişin sert dokularında yıkıma sebep olup diş çürüklerini oluşturmaktadır.

Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmektedir. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve diş hekimlerinin kavite dedikleri oyuklara neden olmaktadırlar.

Çürük En Çok Kimlerde Görülür?

Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan asite karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez.  Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. 

Diş Çürüğü Önlenebilir mi?

Günümüzde diş çürüklerini tamamen engelleyebilecek ilaç ya da aşı henüz bulunmamış olsa da düzenli ve etkin fırçalamanın, önleyici uygulamalar ile desteklendiği durumlarda sağlıklı dişlere sahip olmak mümkündür. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve her gün diş ipliğinin düzenli kullanılması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, uygun diş fırçası seçilmelidir. Diş hekimi kontrollerinin düzenli aralıklarla yapılması çürüğün erken dönemde yakalanması için en iyi yoldur.

dis aiinamalriDiş Aşınmaları 

Hayat boyunca dişlerimiz pek çok kimyasal ve fiziksel etkenlere maruz kalmaktadır. Bunun neticesinde dişlerde çürük, travma ve aşınmalar meydana gelebilmektedir. Diş aşınmaları abrazyon, atrizyon, abfraksiyon ve erozyondur. 

Atrizyon, fonksiyonel veya fonksiyon dışı hareketlerde, arada herhangi bir madde olmadan, dişlerin temasta olduğu bölgelerde, meydana gelen fizyolojik aşınma olarak tanımlanır. 

Abrazyon, ağız içerisinde yabancı cisimlerin dişlerle teması sonucu oluşan diş aşınmasıdır. 

Abfraksiyon, sentrik dışı okluzal kuvvetlerin kole bölgesinde yarattığı gerilme kuvvetlerinin neden olduğu kama şekilli lezyonlardır. 

Erozyon, fiziksel veya mikrobik etki olmaksızın, ağza giren asitlerin diş dokusunda yarattığı kayıp olarak tanımlanmaktadır.

Dişeti Hastalıkları  (Periodontal Hastalıklar)

Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Erişkinlerde diş kayıplarının %70`inden periodontal hastalıklar sorumludur. Bu hastalıklar erken dönemde teşhis edildiklerinde kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler.

Periodontal hastalıklar dişeti iltihabı (gingivitis) ile başlar. Yani gingivitis periodontal hastalığın erken dönemidir. Bu dönemde dişetleri kanamalı, kırmızı ve hacim olarak büyümüştür. Erken dönemde çok fazla rahatsızlık vermeyebilir. Tedavi edilmezse hastalık periodontitise ilerleyerek dişeti ve dişleri destekleyen çene kemiğinde geriye dönüşsüz hasar oluşturabilir.

Periodontitis periodontal hastalıkların daha ilerlemiş bir safhasıdır. Dişleri destekleyen diğer dokularla birlikte çene kemiğinde de hasar oluşur. Hastalık ilerledikçe dişler sallanmaya başlar, hatta çekime gidebilir.

dis eti cekilmesiDişeti çekilmesi

Popülasyonun büyük bir kısmında görülen diş eti hastalıklarından biri diş eti çekilmesidir. Diş eti çekilmesi, dişi çevreleyen kemiği örten diş eti dokusunun çeşitli sebeplerden dolayı konumunun değişerek diş kök yüzeyinin açılmasıdır. Diş eti çekilmesi, estetik ve hassasiyet şikâyetlerine sebep olabilen ve oldukça sık karşılaşılan bir problemdir. Dişeti çekilmesi genellikle tedavi edilmeyen diş hastalıklarının ve oluşan diş taşlarının temizlenmemesinden dolayı kaynaklanmaktadır. Diş eti çekilmesi tedavi edilmediğinde ilerleyerek sonunda diş kaybına sebep olabilir. Diş eti çekilmesi tedavilerinde koruyucu, idame edici ve/veya cerrahi yöntemler kullanılmaktadır.

Diş Hassasiyeti

Dentin aşırı hassasiyeti veya diş hassasiyeti yaygın bir diş problemidir. Diş eti çekilmesi ve diş minesi aşınması gibi yaygın problemlerin sonucu olarak zaman içerisinde gelişebilen bir durumdur. Diş hassasiyeti çoğunlukla 20 - 50 yaş arasında görülür. Diş hassasiyeti, dişin daha yumuşak iç kısmı olan "dentin" açığa çıktığında başlayabilir. Dentin diş minesi ve dişetlerinin altında bulunur. Binlerce mikroskopik kanal dentin içinden diş merkezine doğru gider. Dentin açığa çıktığında, dış tetikleyiciler (soğuk bir içecek gibi) dişin hassas bölgelerini uyararak dişte kısa süreli rahatsızlığa yol açabilirler. Asitli yiyecek ya da içeceklerin düzenli olarak tüketilmesi dişin minesini aşındırır ve dişlerde hassasiyet oluşmasına neden olur. Bu durumdan şikayetçi olmamak için asitli yiyecekleri sınırlı sayıda tüketmek gerekir. Diş ve diş eti yapıları kişiler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle üreticiler birbirinden farklı diş fırçaları üretirler. Eğer hassas dişleriniz varsa ve sert diş fırçası kullanıyorsanız dişlerinize zarar verme olasılığınız çok yüksektir. Bu konuda diş hekiminizin tavsiyesine başvurun. Yanlış diş fırçası kullanımının yanı sıra çok sert diş fırçalama da dişlere zarar verir. Bazı kişiler dişlerini daha sert bir şekilde fırçalayarak daha iyi temizlediklerini ya da dişlerinin daha beyaz olacağını zannederler. Oysa bu diş ve diş etlerine zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Dişlerini sıkan ya da gıcırdatan kişilerde diş hassasiyetinin görülmesi çok yaygın bir durumdur.

ortodontiOrtodonti 

Ortodonti, diş hekimliğinin diş ve yüz düzensizliklerinin teşhis ve tedavisi ile ilgilenen uzmanlık dalıdır. Ortodontik tedavi her yaşta uygulanabilir. Eğer, iskeletsel bir problem yoksa ve sadece dişlerde çapraşıklık varsa bu bozukluklar, her yaşta ortodontik tedavi ile düzeltilebilir. Hastanın yaşı sadece hareketin ve tedavinin süresini etkiler. Ancak, iskeletsel bir sorun varsa, ergenlik döneminin sonuna kadar bu bozuklukların tedavisi ortopedik tedavi yaklaşımları ile düzeltilebilir. Yetişkin dönemde ise bu tarz iskeletsel sorunlar, ortognatik cerrahi operasyonlar ile beraber yürütülen ortodontik tedavi ile düzeltilebilir. 

hsgm resim 9Diş İpi

Diş fırçası ön, arka ve çiğneme yüzeyleri olmak üzere dişlerin üç bölümüne erişir. Bu nedenle ara kısımlara ulaşarak etkin bir temizlik sağlayan diş ipi, ağız bakımının ayrılmaz bir unsuru olmalıdır. Düzenli diş ipi kullanımı, dişlerin arasında kalan ve kötü kokuya neden olan artıkları yok ettiği için ağız kokusuyla da mücadele eder. Diş ipi kullanımı diş fırçalamadan sonra gelen en önemli ağız ve bakım uygulamasıdır. Diş fırçası ile temizlenemeyen yiyecek artıkları, diş ipi yardımıyla temizlenir. Böylece ara yüz çürüklerinin ve diş ve diş eti hastalıklarının ana nedeni olan plak oluşumunun önüne geçilmiş olur.

Diş Fırçası 

Dişeti hastalıklarının ve diş çürüğünün ana nedeni olan dental plak, içerisinde bakterilerin bulunduğu bir tabakadır. Karmaşık bir yapısı olan dental plak, diş yüzeyleri üzerinde doğal olarak bulunur. Plağın birikmesi hastalık yapıcı bakterilerin plak bünyesinde artması anlamına gelir. Dental plağın aşırı birikmesinin önüne geçilememesi sonucunda, içerisindeki bakteriler zararlı ürünleri ile ağız sağlığının bozulmasına neden olmaktadır. Araştırmalar plak kontrolünü gerek sağlığın kazanılması gerekse sürdürülmesi için zorunlu kılmıştır.  Mevcut bilimsel verilerin ışığı altında dental plağı uzaklaştırmanın en etkili yolu diş fırçası ve diğer yardımcı araçlar (diş ipi, diş arası fırçası vs.) kullanarak diş üzerindeki plağın uzaklaştırılmasını sağlayan ve günde en az 2 kere yapılan mekanik temizliktir.

Mekanik temizlikteki başarı; başka bir deyişle plak kontrolü, düzenli diş fırçalanması, diş fırçasının plak kaldırma etkinliği ve diş aralarının temizlenmesine bağlıdır. İyi bir diş fırçası, fırçalama işlemini kolaylaştırmalı, fırçalama sırasında etkili bir şekilde plak kaldırabilmeli ve temizlerken diş ve dişeti dokularına zarar vermemelidir. Diş hekimleri, diş fırçalarının en geç 3 ayda bir yenisiyle değiştirilmesini önerirler. En geç 3 ayda bir değiştirme ihtiyacının nedeni, diş fırçasının aşınmasıyla fırçalama işleminin etkin yapılamaması ve fırçalama esnasında diş ile dişeti dokularına zarar verebilmesidir. Diş fırçasının kıllarının kullanıma bağlı olarak aşınması nedeniyle 3 ay kullanılmış bir diş fırçası plak kaldırmada, yeni fırçadan daha az etkindir. 

Şarjlı (Elektrikli ) Diş Fırçası shutterstock 376837969

Bazı çalışmalar, elektrikli diş fırçalarının plak temizleme konusunda daha başarılı olduğunu gösteriyor. Burada unutulmaması gereken nokta şudur: plak temizlemedeki en büyük etken doğru bir şekilde doğru bir sürede dişlerin fırçalanmasıdır, eğer manuel bir fırça ile bunu en doğru şekilde yapıyorsanız aradaki fark göz ardı edilebilir. Elektrikli diş fırçasının en büyük artısı el yeteneği gelişmemiş veya kısıtlı kişilerde işlemi kolaylaştırması ve normal bir bireyde ise standardize ederek daha kolay hale getirmesidir.  

Diş Macunu

Diş yüzeyinde kendine bir yaşam alanı kuran plakları ve bakterileri ortadan kaldırmaya ve diş eti hastalıklarına karşı savaşmaya yardım eden diş macunu ağız sağlığı için son derece önemlidir. Çoğu diş macunun içinde, diş minelerini güçlendiren ve diş çürümesiyle mücadele eden materyaller bulunur. Burada önemli olan doğru diş fırçalama tekniğidir. Diş macununu yardımcı olarak kullanmak gerekir. Doğumdan üç yaşına gelene kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmemektedir. 3 yaşından sonra kullanım sağlanabilir. Fakat bunda da belirli hususlara dikkat etmek gerekir. Diş macunu 3-5 cm değil, bir bezelye tanesi kadar fırçanın üzerine konulmalıdır. Bu miktar dişlerin fırçalanması için yeterlidir. Düzenli diş fırçalama alışkanlığına edinen çocuklar, ileride sağlıklı dişlere sahip olacaktır. Diş macunu tüpünün altındaki renkli kare ürünün içeriğinde bulunan kimyasal oranlarını yansıtmamaktadır.

hsgm resim 6

Süt dişleri de tıpkı kalıcı dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir. "Nasıl olsa değişecek!" düşüncesiyle bu dişlerin çekilmesi pek çok problemlere neden olur. Süt dişlerinin beslenmede önemi vardır. Çürük dişleri olan çocuklar dişleri ağrıdığı için doğru dürüst yemek yiyemezler. Aynı şekilde dişleri çekilen çocuklar da yemek yiyemedikleri için büyüyüp gelişemezler. Genel vücut gelişiminin yanı sıra süt dişleri çenelerin gelişimi için de gereklidir. Dişler konuşmak için gereklidir. Özellikle konuşmanın öğrenildiği dönemde ön süt dişlerinin eksik olması f,v,s,z,t harflerinin bir alışkanlık haline gelerek ömür boyu yanlış telaffuz edilmesine neden olacaktır.  Güzel bir gülümseme için ise sağlıklı dişlere ihtiyaç vardır. Çürük ya da eksik dişleri olan çocuklar çirkin göründüklerini düşünerek psikolojik rahatsızlık duyarlar. Süt dişlerinin bir diğer görevi de alttan gelen daimi dişlerin yerini korumaktır. Bir şekilde süt dişi zamanından önce çekilirse yandaki dişler bu boşluğa doğru kayar. Alttan gelecek kalıcı dişe yer kalmaz. Bu diş diğerlerini sıkıştırır, sonuç olarak çapraşıklıklar meydana gelir. Bu nedenlerden dolayı süt dişleri de daimi dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir.

Süt Dişi Travmaları

Süt dişi travmaları, sıklıkla okul öncesi dönemde özellikle küçük çocukların dengelerini sağlamakta zorluk çekmeleri nedeni ile görülür. Araştırmalar, görülme sıklığının %11 ile %30 arasında değiştiğini göstermektedir. Bu oranlardaki büyük farklılıkların hekime başvurma oranının düşük olmasından kaynaklandığı bildirilmiştir. 1 -3 yaşlarında, fiziksel aktivitenin artması ile doğru orantılı olarak görülme sıklığı artar. Erkek çocukları daha fazla etkilenir. Kalıcı dişlerde travma görülme sıklığının ise %22 oranında olduğu ve 8 -11 yaş arasında sıklıkla görüldüğü saptanmıştır. 

Süt Dişi Travma Tedavileri

Olayın oluş zamanı dişin etkilenme miktarını ve tedavi planını etkiler. Olayın nerede olduğu tetanoz profilaksisi açısından önemlidir. Diş travmalarının olası zararlarından korunmak için travma şekli ve büyüklüğü nasıl olursa olsun eğer bilinç kaybı, kanama, denge kayıpları, baş ağrısı, kusma, bulantı, konuşma zorlukları vb. gibi genel sağlık durumu ile ilgili bir problemi yoksa en kısa sürede mutlaka bir diş hekimine, mümkünse bir çocuk diş hekimine başvurulmalıdır.

Süt Dişi Travmalarından Korunmak İçin Neler Yapılmalı

Aileler ve çocuklarla ilgilenen kişilere düşen birinci görev diş travmalarına karşı hazırlıklı olmalarıdır. Bu hazırlık acil durumlarda ne yapılması gerektiğinin bilinmesi ve ulaşılacak hekimin belirlenmesini içermektedir. Ayrıca çocuklara, spor yaparken ağız koruyucu aparey ve kask, arabada kemer ve koltuk, evde ise düşmeyeceği ortamlar sağlanmalıdır. Travma ile diş hekimine başvuru arasında geçen süre, tedavinin başarısını etkileyen birinci nedendir. Eğer diş kırıldıysa ve kırık parça bulunabildiyse, kırık parçayı hemen bir süt içerisine koyarak mümkün olan en kısa sürede (ilk 1 saat içerisinde) diş hekimine başvurmak gerekir.

Bibebiberonron Çürüğü 

Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Çocukluk döneminde yaygın olarak görülen ve halk arasında “biberon çürüğü” olarak adlandırılan bu durum, yanlış beslenmeye bağlı olarak gelişen enfeksiyon hastalığıdır. Ciddi sorunlara neden olabilen biberon çürüğü, erken yaşta görülmesi nedeniyle tedavisi oldukça güçtür. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce ya da uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.Genellikle üst ön dişlerde görülen bu çürükler, bazı durumlarda aşırı ilerleyerek tedavisinin imkansızhale gelmesine neden olabilir. Bu tip durumlarda tedavi edilemeyen dişlerin çekilmesi söz konusu olur. Süte ilave edilen şeker, pekmez, bal ve benzeri şekerli gıdalar çürüğün daha çok yayılmasına ve ilerlemesine neden olur. Bu nedenle uykudan önce verilen mamadan sonra ağız iyice çalkalanmalı ve yalancı emzik herhangi bir tatlıya batırılarak verilmemelidir.

hsgm resim 10Çocukluk çağındaki beslenme yetersizliği ve/veya dengesizliği çeşitli sağlık sorunlarıyla birlikte ağız ve diş sağlıkları üzerinde de oldukça büyük problemlere neden olabilmektedir. Özellikle tek tip beslenme, poğaça, çikolata, börek, tatlı bisküvi ve yanında gazlı içecekler ve hazır meyve suları gibi besinler, çocuğun gelişimine hiçbir yarar sağlamadığı gibi hem obezite dediğimiz şişmanlık hastalığına zemin hazırlamakta hem de içerdikleri yüksek şeker oranı nedeniyle ağız ve diş sağlığını da olumsuz yönde etkilemektedir. Çocukların her öğünde almaları gereken besinleri düzenli ve yeteri miktarda almaları ağız ve diş sağlığı açısından da büyük önem taşır.

Örneğin kahvaltıda yumurta, süt, peynir, pekmez gibi hem besin değeri yüksek olan hem de diş gelişiminde ve dişlerin çürükten korunmasında önemli rol oynayan besinlere yer verilmelidir. Özellikle peynirin yemek sırasında asidik olan ağız ortamını bazik hale getirmede ve dişlerin temizlenmesinde önemli bir rolü vardır. Bu nedenle kahvaltı sonrasında dişlerin fırçalanamadığı durumlarda en son peynir yenilmesinin diş çürüğünden korunmadaki etkisi büyüktür.

Ana öğünlerde; fast food tarzı beslenmenin yine ağız ve diş sağlığı üzerinde olumsuz etkileri büyüktür. Bu nedenle bu tür yiyeceklerin ve bunların yanı sıra kolalı içeceklerin tüketiminin kısıtlanması gerekir. Ağız ve diş sağlığının devamlılığı açısından lahana, brokoli, karnabahar, semizotu gibi yeşil yapraklı sebzelerle, dönüşümlü olarak balık, tavuk, et gibi yiyecekleri tüketmek gerekir.

Cips, şekerleme, çikolata, bisküvi, poğaça, kek vb. gıdaların esas yemek yerine ve çok miktarda tüketilmeleri mutlaka engellenmelidir. Özellikle çocuklar gündüzleri okul kantinlerinden bu tür yiyeceklere kolaylıkla ulaşabilmektedirler. Ancak bu yiyeceklerin yerine vitamin, protein ve kalsiyum içeriği yüksek ve aynı zamanda diş çürüğünden korunmada önemli katkıları olan meyve, ayran, süt, kuru üzüm, kuru kayısı, fındık, ceviz gibi yiyeceklerin tüketiminin sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Günümüzde çocuklarda ve genç erişkinlerde diş çürüğü görülme oranı ne yazık ki her geçen gün artış göstermektedir. Yapılan araştırmalar, bu durumun nedenlerinin başında çocukların ağız-diş hijyen alışkanlıkları ile beslenme alışkanlıklarındaki hataların geldiğini göstermektedir. Bu nedenle çok sayıda diş çürüğü olan bireylerde diş tedavilerinin yanı sıra mutlaka bireyin beslenme alışkanlıkları da araştırılmalıdır.

Çocukların Ağız ve Diş Bakımı İçin Ebeveynlere Tavsiyeler

Düzenli hekim kontrolü, çocuğun hekim ile ilişkisinden kaynaklanan bilinçlenme, diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çocuğun ileriki yaşlarda rahat etmesini sağlayacaktır. 6-8 ayda ilk süt dişleri sürmeye başlar. Süt dişlerinin sürmesi ile birlikte temizlik işlemi de başlar. Anormal bir durum yok ise ilk diş hekiminin muayenesi 2 yaşına kadar bir kere yapılmalıdır. Daha sonra kontroller düzenli olarak 6 ayda bir yapılır. Çocukların diş hekiminden korkmalarında en büyük etken anne, baba ve yakın çevredeki insanların diş hekimi hakkında konuşmaları, korkuları ve kötü hatıralarıdır. Özellikle diş hekimi korkusunu arttıracak korkutmalar, tehditler çocukların korkularının yerleşmesine sebep olur. Böyle bir durumda çocuk daha önce hiç diş hekimine gitmemiş olsa bile diş hekimi korkusunu anne ve babasından öğrenebilir. Ağrısının giderildiğini, tedaviden sonra mutlu olduğunu söyleyen anne-baba, çocuğa çok daha olumlu bir mesaj vermiş olur. Aynı zamanda tedavi aşamasında diş hekimi ile kurulan iyi diyalog çocuğun diş hekimine alışmasına yardımcı olur. Böylece çocuk, diş hekimi ziyaretlerinin normal ve düzenli olması gerektiğini öğrenir. Böyle yetişen bir çocuğun hayatı boyunca zaten dişleriyle sorunu olmayacaktır. Çocuklar dişlerini 2-2,5 yaşından itibaren fırçalamaya başlamalıdır.

Diş fırçalamayı öğretmenin en kolay yolu anne-baba olarak ona örnek olmaktadır. Ev içinde büyüklerin diş fırçalamasını izleyen çocuk, bu alışkanlığı daha kolay kazanır. 

geizici aracHalk Sağlığı Genel Müdürlüğümüz tarafından;

Çocukluk çağından başlayarak uyguladığımız programlarla, toplumda ağız ve diş sağlığı bilincinin geliştirilerek herkesin kendi sağlığını koruma noktasına gelmesini, koruyucu diş hekimliği uygulamalarının bir yaşam tarzı olarak kabul görmesinin sağlanmasını, ülke bazında var olan koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi suretiyle diş çürüğü ve diş tedavisi oranının en aza indirilmesinin sağlanmasını amaçlıyoruz.

Genel Müdürlüğümüz 2014-2017 yılları arasında yapacağı faaliyetleri kapsayan Stratejik Plan’da geçen “Koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerini geliştirerek sürdürmek” hedefine yönelik stratejilere bilimsel ve teknik destek sağlamak amacıyla oluşturulanKoruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Bilimsel Danışma Komisyonu’nuntavsiyeleri ve Genel Müdürlüğümüzün çalışmaları neticesinde;

  • Öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik farkındalık eğitimleri yapılmakta, 
  • Öğrencilerin ağız diş muayeneleri gerçekleştirilmekte, 
  • Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Programı kapsamında uygulanan florürlü verniğin daha etkin sonuçlar elde edilecek şekilde gerçekleştirilebilmesi için uygulama öncesinde, dişler üzerindeki mikrobiyal dental plağın etkin bir diş fırçalama ile uzaklaştırılması, böylelikle florürün diş yüzeyi ile tam temasının sağlanması ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması amacıyla her yıl diş fırçası, diş macunu ve muhafaza çantası dağıtılmakta,
  • %50’sinden fazlasında daimi dişlenmenin başlamış olması nedeniyle, 60 ayını doldurmuş anasınıfı öğrencilerinden başlanarak, her yıl sisteme dahil olan öğrencilere ilkokul 4. sınıfın sonuna kadar yılda iki kez, florürlü vernik uygulanmaktadır.

hsgm resim 1Ağız ve diş sağlığı beslenme ile doğrudan ilişkilidir. Bu sebeple de beslenme düzenini gözden geçirmek; diş ve diş eti hastalıklarının önüne geçilmesini sağlamaktadır. Diş sağlığı açısından zararlı olabilecek besinlerin başında; şekerli gıdalar, asitli gıdalar, dişlere yapışma özelliği olan besinler, sigara tüketimi gibi faktörler diş ve diş eti sağlığını olumsuz etkilemektedir.

Diş sağlığını korumak için önerilen beslenme şekli nedir?

Şekerli, yapışkan, kola gibi asitli besinlerin tüketilmemesi gerekmektedir. Dişlerin fırçalanamadığı durumlarda, elma, havuç gibi dişetlerine masaj yapacak besinler tüketilmelidir. Dişlerin fırçalanmasının mümkün olmadığı durumlarda ağız temiz su ile çalkalanmalıdır. Şekerli besinler tüketildikten sonra peynir gibi çürük önleyici besinler tüketmek gerekmektedir.

Diş çürüklerinin görülme oranı beslenme düzeni yüzünden mi arttı?

Gelişmekte olan ülkelerde diş çürükleri ile karşılaşma riski daha artmıştır. Bunun sebebi ise beslenme alışkanlıklarının değişmesidir. Fast food alışkanlıkları, kahve ve sigara tüketiminin artması, düzensiz beslenme ve stres faktörleri diş çürüklerinin artmasına yol açmaktadır. Bununla beraber hazır gıda endüstrisinin artması ile daha yumuşak ve besin değeri daha düşük gıdaların tüketilmesi de dişlerde çürüklerin artmasına yol açmaktadır. Bisküvi, çikolata, kola ya da diğer abur cubur gıdaların sık sık tüketilmesi, ağız içerisinde bakterilerin daha çabuk çoğalmasına olanak sağlar. Kalsiyum içeren süt ve süt ürünleri tüketiminin de hazır gıda endüstrisi ile azalması; diş etleri hastalıklarının çoğalmasına sebep olmaktadır. 

  • Çocuğunuzun ellerini yıkamasına yardımcı olunuz.
  • hsgm resim 11Fırçalamaya başlamadan önce fırça tutuşunu gösteriniz.
  • Kuru diş fırçası üzerine, bezelye büyüklüğünde koyduğumuz diş macununu yayarak sürünüz.
  • Dişler kapalı pozisyonda iken kısa ve nazik hareketlerle, bir dişe 8-10 defa temas edilerek, sol arka dişlerden başlayarak sağa doğru tüm dişlerin ön yüzeylerini daireler çizerek fırçalamasını sağlayınız.
  • Üst dişlerin damağa bakan iç yüzeylerindekırmızıdan beyaza (dişetinden dişe) doğru süpürme hareketini ve üst ön dişlerin iç taraflarında fırçayı dik tutarak dişetinden dişe doğru süpürme hareketini 8-10 defa tekrarlamasını sağlayınız.
  • Sağ ve sol üst çenedeki dişlerin çiğneyici ve ısırma yüzeylerini ileri-geri hareketlerle fırçalamasını sağlayınız.
  • Alt dişlerin dile bakan iç yüzeylerinde kırmızıdan beyaza (dişetinden dişe) doğru süpürme hareketini ve alt ön dişlerin iç taraflarında fırçayı dik tutarak diş etinden dişe doğru süpürme hareketini 8-10 defa tekrarlamasını sağlayınız.
  • Sağ ve sol alt çenedeki dişlerin çiğneyici ve ısırma yüzeylerini ileri-geri hareketlerle fırçalamasını sağlayınız.
  • Dil yüzeyini arkadan öne doğru fırçalatın ve ağzı 2-3 kez bol su ile çalkalamasını sağlayınız.
  • Diş fırçasını yıkama ve kuruması için temiz bir kaba, diğer fırçalarla temas etmeyecek şekilde, dik olarak bırakılmasını sağlayınız.

hsgm resim 5Diş çürüğü çoğunlukla dişin sert dokusu olan mine, onun altındaki dentin ve kimi zamanda kök yüzeyini örten sert dokunun yıkılması olayıdır. Genellikle karbonhidratlı yiyeceklerin(şeker, nişasta vb.) , kola ve benzeri şekerli gazlı içecekler, kek, çikolata vb. özellikle yapışkan gıdaların diş yüzeyinde uzun süre kalmasıyla oluşmaktadır. Ağızda var olan bakteriler bu gıda artıkları ile beslenmekte ve bu mikroorganizmalar yardımıyla asit üretilmektedir. Bir süre sonra bu asidik ortam dişin sert dokularında yıkıma sebep olup diş çürüklerini oluşturmaktadır.

Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmektedir. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve diş hekimlerinin kavite dedikleri oyuklara neden olmaktadırlar.

Kimlerde Daha Çok Çürük Olur?

Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan asite karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez.  Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. 

Diş Çürüğü Önlenebilir mi?

Evet.

  1. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve her gün diş ipliğinin düzenli kullanılması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, uygun diş fırçası seçilmelidir
  2. Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında bir şey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir.
  3. Diş hekimi kontrollerinin düzenli aralıklarla yapılması çürüğün erken dönemde yakalanması için en iyi yoldur.

Süt Dişlerinin Önemi:

Ağız içinde bulunan dişler süt ve daimi dişler olarak iki gruptur. Süt dişleri toplamda 20, daimi dişler 32 adettir. Toplumda bazen süt dişleri gereksizmiş gibi yanlış bir kanı oluşmaktadır. Bu yanlış inanışın oluşmasındaki temel neden süt dişlerinin düşüp yerine daimi dişlerin gelecek oluşudur. Oysaki süt dişleri ağızda bulunduğu sürede pek çok görevi de üstlenmektedir. Süt dişlerinin ağızda bulunduğu dönem çocuklukta büyüme ve gelişmenin en aktif olduğu döneme rastlar. Kesme ve öğütme fonksiyonları ile sindirim sisteminin ilk basamağını oluşturan süt dişleri beslenmeyi ve buna bağlı olarak da büyüme ve gelişmeyi etkilerler.Süt dişleri alttan gelen daimi dişlerin dental arktaki yerlerini korurlar. Diğer bir deyişle doğal yer tutucu görevleri vardır. 

Süt Dişi Travmaları:Sütdişi travmaları, sıklıkla okul öncesi dönemde özellikle küçük çocukların dengelerini sağlamakta zorluk çekmeleri nedeni ile görülür. Araştırmalar, görülme sıklığının %11 ile %30 arasında değiştiğini göstermektedir. Bu oranlardaki büyük farklılıkların hekime başvurma oranının düşük olmasından kaynaklandığı bildirilmiştir. 1 -3 yaşlarında, fiziksel aktivitenin artması ile doğru orantılı olarak görülme sıklığı artar. Erkek çocukları daha fazla etkilenir. Kalıcı dişlerde travma görülme sıklığının ise %22 oranında olduğu ve 8 -11 yaş arasında sıklıkla görüldüğü saptanmıştır. 

Süt Dişi Travma Tedavileri:  Olayın oluş zamanı dişin etkilenme miktarını ve tedavi planını etkiler. Olayın nerede olduğu tetanoz profilaksisi açısından önemlidir. Diş travmalarının olası zararlarından korunmak için travma şekli ve büyüklüğü nasıl olursa olsun eğer bilinç kaybı, kanama, denge kayıpları, baş ağrısı, kusma, bulantı, konuşma zorlukları vb. gibi genel sağlık durumu ile ilgili bir problemi yoksa en kısa sürede mutlaka bir diş hekimine, mümkünse bir çocuk diş hekimine başvurulmalıdır.

Süt Dişi Travmalarından Korunmak İçin Neler Yapılmalı:  Aileler ve çocuklarla ilgilenen kişilere düşen birinci görev diş travmalarına karşı hazırlıklı olmalarıdır. Bu hazırlık acil durumlarda ne yapılması gerektiğinin bilinmesi ve ulaşılacak hekimin belirlenmesini içermektedir. Ayrıca çocuklara, spor yaparken ağız koruyucu aparey ve kask, arabada kemer ve koltuk, evde ise düşmeyeceği ortamlar sağlanmalıdır. Travma ile diş hekimine başvuru arasında geçen süre, tedavinin başarısını etkileyen birinci nedendir. Eğer diş kırıldıysa ve kırık parça bulunabildiyse, kırık parçayı hemen bir süt içerisine koyarak mümkün olan en kısa sürede (ilk 1 saat içerisinde) diş hekimine başvurmak gerekir

Diş aşınmaları: 

Hayat boyunca dişlerimiz pek çok kimyasal ve fiziksel etkenlere maruz kalmaktadır. Bunun neticesinde dişlerde çürük, travma ve aşınmalar meydana gelebilmektedir. Diş aşınmaları abrazyon, atrizyon, abfraksiyon ve erozyondur. 

Atrizyon, fonksiyonel veya fonksiyon dışı hareketlerde, arada herhangi bir madde olmadan, dişlerin temasta olduğu bölgelerde, meydana gelen fizyolojik aşınma olarak tanımlanır. 

Abrazyon, ağız içerisinde yabancı cisimlerin dişlerle teması sonucu oluşan diş aşınmasıdır. 

Abfraksiyon, sentrik dışı okluzal kuvvetlerin kole bölgesinde yarattığı gerilme kuvvetlerinin neden olduğu kama şekilli lezyonlardır. 

Erozyon, fiziksel veya mikrobik etki olmaksızın, ağza giren asitlerin diş dokusunda yarattığı kayıp olarak tanımlanmaktadır. 

Dişeti Hastalıkları (Periodontal Hastalıklar) :

Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Erişkinlerde diş kayıplarının %70`inden periodontal hastalıklar sorumludur. Bu hastalıklar erken dönemde teşhis edildiklerinde kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler.

Periodontal hastalıklar dişeti iltihabı (gingivitis) ile başlar. Yani gingivitis periodontal hastalığın erken dönemidir. Bu dönemde dişetleri kanamalı, kırmızı ve hacim olarak büyümüştür. Erken dönemde çok fazla rahatsızlık vermeyebilir. Tedavi edilmezse hastalık periodontitise ilerleyerek dişeti ve dişleri destekleyen çene kemiğinde geriye dönüşsüz hasar oluşturabilir.

Periodontitis periodontal hastalıkların daha ilerlemiş bir safhasıdır. Dişleri destekleyen diğer dokularla birlikte çene kemiğinde de hasar oluşur. Hastalık ilerledikçe dişler sallanmaya başlar, hatta çekime gidebilir.

  • hsgm resim 2Ellerinizi yıkayınız.
  • Ağzı bol su ile çalkalayınız.
  • Kuru diş fırçası üzerine, bezelye-nohut büyüklüğündeki diş macununu yayarak sürünüz.
  • Diş fırçasını uygun şekilde başparmağın desteği ile tutunuz.
  • Diş fırçasını, üst çene arka dişlerinin yanağa bakan dış yüzeyine, diş ile dişetinin birleştiği yere 45 derece açı ile yerleştiriniz.
  • Kısa ve nazik hareketlerle dişetinden dişe doğru,her bir diş üzerinden 8-10 kez geçecek şekilde süpürür gibi bilekten döndürme hareketi ile fırçalayınız.
  • Aynı yöntem ile üst çene dişlerinin damağa bakan iç yüzlerini fırçalayınız.
  • Üst çene ön dişlerinin arka yüzeylerini, fırçayı dik tutarak fırçalamaya devam ediniz.
  • Üst çene çiğneyici yüzeylerini ileri-geri hareketlerle fırçalayınız.
  • Diş fırçasını, alt çene arka dişlerinin yanağa bakan dış yüzeyine, diş ile dişetinin birleştiği yere 45 derece açı ile yerleştiriniz.
  • Kısa ve nazik hareketlerle dişetinden dişe doğru,her bir diş üzerinden 8-10 kez geçecek şekilde süpürür gibi bilekten döndürme hareketi ile fırçalayınız.
  • Aynı yöntem ile alt çene dişlerinin dile bakan iç yüzlerini fırçalayınız.
  • Alt çene ön dişlerinin arka yüzeylerini fırçayı dik tutarak fırçalayınız.
  • Alt çene çiğneyici yüzeylerini ileri-geri hareketlerle fırçalayınız.
  • Dil yüzeyini hafifçe ileri-geri hareketlerle fırçalayınız.
  • Ağzı bol su ile çalkalayınız.
  • Diş fırçasını yıkayınız ve kuruması için temiz bir kaba, diğer fırçalarla temas etmeyecek şekilde, dik olarak bırakınız.

hsgm resim 3Flor diş çürüğünü azaltmak konusunda önemli etkinliğe sahip doğal bir elementtir. Topikal (diş macunu, gargara, vernik, jel) ya da sistemik (flor takviyesi, florlu sular ve tuzlar) olarak kullanılabilir. Günümüzde topikal uygulamaların florun koruyucu etkisinden yaralanmak için daha uygun olduğu bilinmektedir. Topikal uygulamalar günde iki kez çocuğun dişlerinin gözetim altında fırçalanmasıyla birleştirildiğinde daha da etkili olmaktadır. Florürlü vernik, etkin miktarda flor içermesi ve yutma riskinin az olması gibi nedenlerden dolayı, günümüzde, çocuklarda en çok kullanılan ve güvenilir olan topikal florür materyalidir. Demineralizasyonu engeller ve diş minesinin yeniden mineralizasyonu sağlar. Böylece diş çürümesinin ilk safhasını önler veya tersine çevirir. Rutin olarak yılda 2 kez uygulanması önerilir. Çürük riski yüksek bireylerde yılda 4 kez uygulanabilir.  

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) diş çürüğünün azaltılabilmesi için flor uygulamalarını önermektedir. Uluslararası güvenilirliği olan Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi (CDC), profesyonel olarak uygulanan florürlü verniklerin, 6 yaşından küçük çocuklarda dahi dental florozis için risk faktörü olduğunu gösteren bilimsel kanıt olmadığını bildirmiştir. Yine, konu hakkında kanıta dayalı çalışmalar incelendiğinde; 3 yaş altında, yüksek dozda sistemik alım olmadıkça florozis riskinin olmadığı görülmektedir.

Amerikan Pediatrik Dişhekimleri Birliği (AAPD-American Academy of Pediatric Dentistry) ve Avrupa Pediatrik Diş hekimleri Birliği (EAPD-European Academy of Paediatric Dentistry) topikal flor uygulamasının diş çürüğünü azaltmakta etkili olduğunu bildirmektedir. İncelenen çok sayıda bilimsel yayında da florürlü vernik uygulaması diş sağlığının korunması için önerilmektedir. 

Türk Dişhekimleri Birliği ve Türk Pedodonti Derneği’nin görüşleri de bu yöndedir.  

Tüm bu bilimsel veriler ışığında “Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Bilimsel Danışma Komisyonu” tarafından yapılan değerlendirmede, florürlü vernik uygulamasının, gerek 60 ay ve üzeri çocuklarda yapılması, gerekse az miktarda kullanılan florürlü verniğin, tükürükle temas ettiğinde diş yüzeyinde kısa sürede sertleşmesinden dolayı yutma riskinin az olması ve yılda iki kez lokal olarak yapılan bu uygulama ile sürekli bir sistemik alımın ve dental florozis riskinin söz konusu olmaması nedenleriyle herhangi bir sağlık riski oluşturmayacağı ve güvenle kullanılabileceği sonuçlarına varılmıştır. 60 ay ve üzeri çocuklara uygulanacak florürlü verniğin, çeşme suyundaki flor iyon konsantrasyonunun yüksek olduğu yerlerde dahi güvenle kullanılabileceği değerlendirilmiştir. 

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü  “Koruyucu Ağız ve Diş Sağlığı Programı”(KADS) kapsamında, okullarda  60 ayını doldurmuş anasınıfı, ilkokul 1.,2.,3. ve 4. sınıf öğrencilerine her eğitim öğretim yılında  yılda iki defa florürlü vernik uygulanmaktadır. 

hsgm resim 4Hamilelik döneminde ağız ve diş bakımının doğru yapılması, anne bebek sağlığı açısından önem taşıyor. Kalsiyum kaynaklarının doğru oranda tüketilmesi gibi bazı kurallara dikkat etmek, ağız ve diş problemlerinin önüne geçerek sağlıklı bir doğum sürecine katkıda bulunuyor.

Halk arasında inanıldığı gibi hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekilmesi ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği inancı doğru değildir. Bazı anne adayları hamilelik döneminde diş ve diş eti sorunları ile karşılaşmakta ve bunu da genellikle hamilelik sürecine yormaktadırlar. Oysaki bu dönemde dikkat edilecek bazı noktalar ile ağız ve diş sağlığını korumak mümkündür. Bunların başında da anne adayının kalsiyum kaynaklarını doğru tüketmesi yer almaktadır.

Hamilelik döneminde tükürükteki asit miktarı artmakta ve dişler çürümeye yatkın hale gelmektedir. İlk aylarda görülebilen kusma sonrasında, gebelerin ağız hijyenine dikkat etmemesi de çürük riskini arttırmaktadır. Bunun için diş etlerinde sorun olan anne adayları ağız hijyenine mutlaka dikkat etmelidir aksi takdirde hormonal değişime bağlı olarak dişeti sorunları artar. Dişetleri kanayan anne adayları ise dişlerini fırçalamaktan kaçınabilir. Bu durum, dişlerde daha fazla bakteri birikmesine, dişetlerinde şişliğe, kızarıklığa ve daha çok kanamaya neden olur.

Hamilelik döneminde diş tedavisi nasıl olmalıdır?

Hamilelik sırasında bebeğin organ gelişim evresi olan ilk üç ayda etkili diş tedavisinden kaçınılmalıdır. Tedaviler ikinci üç aya ertelenmelidir, diş tedavileri için en uygun dönem bu dönemdir (Yani gebeliğin 4. 5. ve 6. ayları). Gebeliğin son üç ayı da ilk üç ay gibi hassas bir dönemdir ve acil olmayan diş tedavileri doğum sonrasına bırakılmalıdır.

Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini diş tedavisinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği bilinmelidir.

Hamilelikte diş tedavisi için anestezi yapılabilir mi?

Hamilelik esnasında birçok ilacın kullanılmaması ya da kontrollü kullanılması önerilmesine karşın, diş tedavilerinde kullanılan lokal anesteziklerin herhangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Lokal anestezi kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Herhangi bir uyarı yoksa lokal anestezik kullanmada bir sakınca yoktur. Ağrı kesicilerden gebelik sırasında zararı olmayan türler kullanılabilir.

Antibiyotik kullanılabilir mi?

Antibiyotiklerden özellikle Penisilin ve türevleri  kullanımınının bebek için herhangi bir sakıncası yoktur. 
Hamilelik döneminde zaten her tür antibiyotik kullanılamaz. Bebeğin dişlerinde renklenmelere neden olan antibiyotik grubu "tetrasiklinler"dir. Tetrasiklinler gebelikte kullanılmaması gereken antibiyotiklerdendir. Tetrasiklinler dışındaki antibiyotiklerin bebeğin dişlerinde renklenme yaptığı kanıtlanmamıştır.

Röntgen çekimi yapılabilir mi?

Bu dönemde tedavi için çok gerekli ise ağız içinden 1-2 film alınabilir. Her ne kadar diş hekimliğinde çekilen röntgenlerde verilen radyasyon miktarı çok az ve karın bölgesine çok yakın değilse de gelişmekte olan bebeğin ışın almasını önlemek için mutlaka kurşun önlük kullanılması gerekir.
Zorunluluk yoksa bu işlem doğum sonrasına ertelenmelidir.          

Hamilelik Gingivitisi nedir?

Hamileliğin erken safhalarında diş etlerinde şişlikler, kızarıklıklar gözlenebilir. Bu şekildeki diş eti oldukça hassastır ve kolayca kanar. Hamilelik sırasında kadınların diş etlerinde oluşan bu değişiklikler östrejen ve progesteron hormonlarının salgılarının artmasından kaynaklanmaktadır. Hamilelik gingivitisi genellikle hamileliğin 2. ayında başlayıp 8. ayında en üst seviyeye çıkar, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir.

hsgm resim 8Diş hekimliği hizmetlerini koruyucu diş hekimliği ve tedavi uygulamaları olarak ikiye ayırabiliriz. Çocuklar için koruyucu diş hekimliği ilk dişin sürmesinden 6 ay sonra başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreçtir. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları çocuğun ve tüm ailenin ağız ve diş sağlığını korumak için hekim ile anne-babanın işbirliği halinde olmasını gerektiren uygulamalardır.

Çocukluk Döneminde Koruyucu Diş Hekimliği;

  • Düzenli diş hekimi kontrolü,
  • Diş gelişiminin takip edilmesi, 
  • Doğru ve düzenli yapılacak diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması,
  • Doğru diş ipi kullanma alışkanlığının kazandırılması,
  • Çocuğun çürük risk değerlendirilmesinin yapılıp gerekli önemlerin alınması,
  • Florit uygulamalarının yapılması,
  • Fissür örtücüler,
  • Uygun beslenme alışkanlığı kazandırma, 
  • Spor yaralanmalarından korunmak için ağız koruyucular,
  • Kötü alışkanlıkların tespiti ve önlenmesi (parmak-dil emme, tırnak yeme, emzik kullanma vb.),
  • Koruyucu ve durdurucu ortodontik tedavi,

Diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması: Bakteriyelplağın uzaklaştırması ile ağızdaki bakteri sayısı %95 oranında azaltılabilir.

Hijyen eğitimi; bireylerin ağız sağlığı konusunda bilgilendirilmesi, doğru hijyen alışkanlıkları konusunda davranışsal olarak eğitilmeleri, düzenli hekim kontrollerine yönlendirilmeleri vb sayılabilir.

Beslenme alışkanlıkları: Çocuklarda beslenme ile ilgili temel yaklaşım; neyi yemeyecekleri değil, neyi yiyebileceklerinin tarifi ile ilgilidir. Öğünler arası şeker tüketiminin engellenmesi, alınan şeker miktarı ve yapışkan şekerlerin azaltılması, içilen su, tüketilen meyve ve sebze miktarının arttırılması gelebilir.

Fissür Örtücüler: Çürüğe hassas, plak birikimine uygun anatomik bölgelerin bir materyal (rezin-cam ionomer vb) ile kapatılması işlemi olarak tanımlanabilir. Derin ve riskli fissür yapıları için önerilen uygulamalardır.

cocuk3Toplumların gelişmişlik düzeyleri sadece ekonomileri ya da kişi başına düşen gelir düzeyi ile değil, eğitim ve sağlık ölçütleri de göz önünde tutularak değerlendirilmektedir. Ağız ve diş sağlığı, bireyin vücut sağlığını doğrudan etkileyen bir faktördür. Öncelik tanınan sağlık sorunları ile beraber vücut sağlığının bir parçası olan ağız ve diş sağlığı korunmadığında birçok hastalığı beraberinde getirmektedir. Tüm sağlık konularında olduğu gibi ağız ve diş sağlığı ile ilgili hastalıklarda da tedaviden çok koruyucu önlemlere ağırlık verilmesi genel kabul görmektedir. Diş çürüğü ve diş eti hastalıkları hayat boyu maruz kalınabilen hastalıklar olduğu için koruyucu yöntemlerin de hayat boyu devam etmesi gerekmektedir. Koruyucu yöntemlerin etkin bir şekilde uygulanması ile diş çürüğü ve diş eti hastalıklarının azaltılması mümkün olmaktadır.

Diş hekimliği hizmetlerini koruyucu diş hekimliği ve tedavi uygulamaları olarak ikiye ayırabiliriz. Çocuklar için koruyucu diş hekimliği ilk dişin sürmesinden 6 ay sonra başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreçtir. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları çocuğun ve tüm ailenin ağız ve diş sağlığını korumak için hekim ile anne-babanın işbirliği halinde olmasını gerektiren uygulamalardır.