Tütün Kullanımı

Kalp hastalıkları, akciğer kanseri, vücuttaki başka kanserler (gırtlak kanseri, mesane kanseri, yemek borusu kanseri, rahim kanseri v.b.) bronşit, amfizem gibi pek çok hastalığın sigaraya bağlı olarak meydana geldiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Tütün ve Nikotin

Tütün, yapraklı bir bitki olup farklı toprak ve iklim tiplerine adapte olmuş birçok çeşidi bulunmaktadır.

Tütün Ürünleri ve Zararları

Tütün yaprağının tamamen veya kısmen hammadde olarak kullanılması ile yapılan içme, buruna çekme, emme, çiğneme...

Tütün Dumanının Zararları

Tütün dumanı; formaldehit, siyanür, amonyak, karbon monoksit, naftalin, kadmiyum (pil asidi) ve aseton...

Hakkımızda

Bugün birçok ülkede kapalı alanlarda sigara içilmesi yasaklanmış durumdadır. Ülkemizde de 4207 sayılı “Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun” da, 2008 yılında yapılan düzenlemelerle kamuya açık tüm kapalı alanlar, 2009 yılında ise özel hukuk kişilerine ait olan lokanta, kahvehane, kafeterya, birahane gibi işletmelerde tütün ürünlerinin tüketilmesi yasaklanmıştır. Bu kapsamda, ikamete mahsus konutlar (evler) hariç tüm kapalı alanlarda sigara içme yasağı getirilmiştir. Bu yasağın getirilmesindeki temel amaç, sigara kullanmadığı halde başkalarının kullandığı sigara dumanından zarar gören kişilerin korunmasıdır.

Elektronik Sigara (E-Sigara)

Sağlığımıza Etkileri

Pasif İçicilik
Pasif İçicilik
Tütün ve Çocuk
Tütün ve Çocuk
Tütün ve Gebelik
Tütün ve Gebelik
Tütün ve Kanser
Tütün ve Kanser
Tütün ve Beyin
Tütün ve Beyin
Tütün ve İnfertilite (Kısırlık)
Tütün ve İnfertilite (Kısırlık)
Tütün ve Ruh Sağlığı
Tütün ve Ruh Sağlığı
Tütün ve Akciğerler
Tütün ve Akciğerler
Tütün ve Kalp Damar Hastalıkları
Tütün ve Kalp Damar Hastalıkları
Tütün ve Ağız Diş Sağlığı
Tütün ve Ağız Diş Sağlığı

keneKene Kaynaklı Ensefalit Nedir?

Kene kaynaklı ensefalit (Tick-borne encephalitis; TBE) santral sinir sisteminin viral bir enfeksiyonudur. Etken antijenik olarak farklı yaklaşık yetmiş virüsün bulunduğu Flaviviridae ailesi içinde yer alır. 

Nasıl Bulaşır?

İnsana bulaşma esasen virüsü taşıyan lxodes türü kenelerin tutunmasıyla olur. Nadiren çiğ süt (özellikle keçi sütü) veya süt ürünleri ile bulaşma bildirilmiştir. Laboratuvar kaynaklı (aerosol yoldan) enfeksiyon riski bulunmaktadır.

İnsandan insana bulaşır mı?

İnsansan insana bulaş bildirilmemiştir.

Hastalık Nerelerde Görülmektedir?

Kene kaynaklı ensefalit dünyada Avrupa, Rusya ve uzak Doğuda yaygın görülen ve her yıl binlerce ağır nörolojik hastalığa yol açan bir hastalıktır. Ülkemizde bugüne kadar kene kaynaklı ensefalit vakası bildirilmemiştir.

Kimler Risk Altındadır?

Vakalar genellikle hastalığın görüldüğü bölgelerde kene aktivitesinin yüksek olduğu mevsimlerde (Mart-Ekim ayları arası) görülür. Hastalığa çoğunlukla kırsal, tarımsal alanlarda veya ormanlık bölgelerde yaşayanlar, çalışanlar ve bu bölgelere seyahat edenlerde rastlanır.

Belirtileri Nelerdir?

Hastalığın başlıca belirtileri; ateş, kas ağrısı, yorgunluk, iştah kaybı, baş ağrısı, bulantı ve kusmadır. Hasta kişilerin %20-30’unda beyin ve omurilik tutulumu, bilinç kaybı, duyu bozuklukları ortaya çıkar ve bu hastaların %1’i kaybedilir.

İki-dört gün devam eden ateş, halsizlik, artralji, miyalji, baş ağrısı gibi gribal semptomlardan sonra ortalama bir hafta süren iyileşme dönemi ve sonrasında başlayan menenjit, ensefalit, miyelit veya radikülit bulguları ortaya çıkabilir.

Nasıl Teşhis Konur?

Kene kaynaklı ensefalit teşhisi laboratuvar testleri ile konur.

Tedavisi Nedir?

Özel bir tedavisi yoktur, semptomlara yönelik tedavi uygulanır.

Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

Hastalıktan korunmak için aşı mevcuttur ancak sadece Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde bulunmaktadır. Hastalığın görüldüğü bölgelerde yalnızca günlük pastörize ürünler (süt, peynir gibi) tüketilmelidir. 

Bu bölgelerde kene tutunmalarına karşı gerekli önlemler alınmalıdır: Tarla, bağ, bahçe ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, kenelerin vücuda girmesini engellemek maksadıyla mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı, mümkünse çizme giyilmeli, ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmelidir. Kene yönünden riskli alanlardan dönüldüğünde kişi kendisinin, çocuklarının vücudunda (kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dahil) ve kıyafetlerinde kene olup olmadığını kontrol etmelidir.

Vücuda Kene Tutunduğunda Ne Yapılmalıdır?

Vücuduna kene tutunan kişi hiç vakit kaybetmeden çıplak el ile dokunmamak şartıyla, keneyi vücuda tutunduğu en yakın yerden uygun bir malzeme (eldiven, bez ya da poşet v.s.) ile tutarak çıkarmalıdır. Kene çıkarıldıktan sonra tentürdiyot, gibi antiseptik bir solüsyon kene tutunma yerine sürülmelidir. Ancak, kişi, keneyi kendisi çıkaramadığı durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın bulaşma riskinin de o kadar azalacağı unutulmamalıdır. Vücuduna kene tutunan kişiler kendilerini halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemeli ve bu belirtilerden bir veya bir kaçının ortaya çıkması halinde derhal en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmelidirler.

thumb shutterstock 339023645

Leptospiroz; Weil hastalığı, domuz çobanı hastalığı, pirinç tarlası hastalığı, bataklık ateşi olarak da bilinen, leptospira cinsi bakterilerin oluşturduğu bir hastalıktır.Leptospiroz en çok yaz sonu, ilkbahar başında görülür.

Salgınlar, sel baskını gibi çevresel değişiklikler sonrasında kemiricilerin şehirlere yönelmesi sonucu hastalık artabilir.

Hastalık Nasıl Bulaşır?

En sık bulaşma yolu, mikrobun bulaşmış olduğu göl, havuz, kanal suyu, bataklık ve pirinç tarlalarındaki sularla temas sonucu derideki yaralardan, ağız, burun ve göz mukozalarından mikrobun alınmasıdır. Şiddetli yağmurlar sonucu oluşan sel sularıda leptospiralar için uygun ortamlardır ve salgınlar gözlenebilir. Bu doğal felaketlerden sonra dere, akarsu ve kirli su birikintilerinin kenarında çıplak ayakla yürümek ve yiyecek hazırlanan yerlerde kemirici hayvanların görülmesi en önemli risk faktörleridir.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Leptospiroz hastalığında; hiç belirti görülmeyebileceği gibi ağır böbrek yetmezliği ve sarılıkla seyreden farklı klinik tablolar görülebilir. Hastaların %90’ında hafif seyirli, sarılık olmadan kendi kendini sınırlayan ateşli bir klinik tablo görülür.
Kalan %10 vaka ise ateş, sarılık, kanamalar, böbrek yetmezliği ve sinir sistemi bulgularının ön planda olduğu Weil hastalığı şeklindedir.

Hastalığın Tedavisi Var mıdır?

Hastalığın ilk 4 günü içinde antibiyotik tedavisinin başlanması faydalıdır. Zamanında başlanan tedavi sonucunda ateşli dönem kısalır, hastalığın ilerlemesi önlenebilir.

Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

Mikrop taşıyan hayvanlar ile insanlar arasındaki bulaşmanın önlenmesi için fare ve kemiricilerle mücadele edilmesi gerekmektedir. Mesleksel veya turistik-sportifetkinliklerde su geçirmez çizme ve eldiven, gözlük gibi koruyucu giysiler giyilmeli ve en küçük deri yaralanmalarında bile kalın yara bantları kullanılmalıdır. Durgun sulara çıplak ayakla girilmemeli ve bu sularda yüzülmemelidir.

sitmaSıtma Nedir?

Sıtma; insanlara parazit taşıyan sivrisineğin sokmasıyla bulaşan, zamanında tedavi edilmezse öldürücü olabilen bir enfeksiyon hastalığıdır.

Hastalık İnsanlara Nasıl Bulaşır?

Hastalık sıklıkla parazit ile enfekte olan Anophelescinsi sivrisineklerin sokması ile insanlara bulaşır. Nadiren sıtma paraziti taşıyan kanın sağlam kişiye verilmesi, parazit bulaşmış iğnelerin batması veya kullanılması, organ nakli ve gebe kadınlarda plasenta yoluyla çocuğa geçiş ile bulaşabilir.

Hastalık Nerelerde Görülmektedir?

Hastalık en çok Afrika kıtasında olmakla beraber, Asya, Güney Amerika, Uzak Doğu ve Orta Doğu’nun bazı ülkelerinde görülür. Ülkemizde yerli vaka görülmemektedir. Ancak sıtmanın endemik olduğu ülkelere gidenler hastalık etkeni paraziti buralardan alarak hasta olabilmektedir.

Kimler Risk Altındadır?

Hastalığın görüldüğübölgelerde yaşayan veya bu bölgelere seyahat eden kişiler hastalığın bulaşması açısından risk altındadır. Hastalık vektörünün olduğu bölgelerde bulaşma riski vardır.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Sıtma hastalığının belirtileri parazit taşıyan sivrisineğin sokmasından sonra ortalama 7 – 30 gün içinde ortaya çıkar. Ancak bu süre 1 yıla kadar uzayabilir. Hastalığın ilk belirtileri non spesifik olup pek çok sistemik viral hastalık bulgularına benzer. Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, abdominal rahatsızlık, kas ve eklem ağrısı ile başlayan sıtma kliniği ateş, üşüme, titreme, terleme, iştahsızlık, kusma ve giderek artan halsizlik ile devam eder. Hastalık ilerlerse koma, metabolik asidoz, ağır anemi, hipoglisemi, akut böbrek yetmezliği, pulmoner ödem bulgularından biri veya daha fazlasıgelişebilir.

Hastalığa Nasıl Teşhis Konur?

Hastalığın tanısı laboratuvar testleri ile konur. 

Hastalığın Tedavisi Nedir?

Sıtma tedavisi olan bir hastalıktır. Hastalığın erken teşhis ve uygun tedavi edilmesi halinde hastalarda tam iyileşme olur. 

Sıtma Öldürücü Müdür?

Şiddetli hastalık bulguları olanlar sıtma nedeniyle hayatını kaybedebilir. Ölümlerin çoğu P. falciparumsıtması nedeniyle olur.

Hastalığın Vektörünün Özelliği Nedir?

Hastalığın birincil vektörü olan Anopheles cinsi sivrisinekler temiz ve durgun sularda ürerler. Ülkemizde de bu cins sivrisineklerin bulunmaktadır.

Hastalıktan Korunmak İçin Herhangi Bir Aşı Mevcut Mudur?

Sıtma hastalığına karşı hâlihazırda onay verilmiş bir aşı bulunmamaktadır.

Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

Hastalıktan korunmada temel yaklaşım sivrisinek sokmalarından korunmak ve koruyucu ilaç kullanmaktır. Sıtmadan koruyucu ilaçlar Bakanlığımız Seyahat Sağlığı Merkezlerinde ÜCRETSİZ olarak verilmektedir. Hastalığın görüldüğü ülkeleri veya bölgeleri seyahat edecekler için öneriler:

Seyahat öncesi;

  • Sıtma için riskli ülkeler, Seyahat Sağlığı Merkezlerinden veya 444 77 34 numaralı Seyahat Sağlığı Hattından ücretsiz öğrenilebilir.
  • Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Seyahat Sağlığı Merkezlerindeki hekimler seyahat edilecek ülkenin şartları ve sağlık koşulları hakkında başvuranlara danışmanlık hizmeti vermektedir.
  • En az 15 gün önce Seyahat Sağlığı Merkezlerine başvurularak gidilecek ülkedeki sıtma riski hakkında bilgi alınabilir ve koruyucu ilaç temin edilebilir. 

Seyahat esnasında;

  1.  Sıtma için riskli ülke/bölge ziyaretlerinde sivrisinek sokmalarından korunmak için:
    • Uzun kollu gömlek ve pantolon gibi vücutta açık yer kalmayacak şekilde mümkün olduğunca kapalı kıyafetlerin giyilmesi tercih edilmelidir. 
    • Konaklamak ve dinlenmek amacıyla kliması olan kapalı yerlerde veya kapı ve pencerelerinde sineklik olan yerlerde kalınmalıdır. Eğer gece dışarıda kalınacaksa cibinlik altında uyunması önerilmektedir. 
    • Gebe ve emziren kadınlar, güvenliği kanıtlanmış, Bakanlığımızdan ruhsatlı ve onaylı repellentler (sivrisinek kovucular) kullanmalıdır. 
    • Bu ürünler, mutlaka kullanma talimatı doğrultusunda uygulanmalıdır. 
      • Bebek ve çocuklarda kullanmadan önce mutlaka ürünün kullanma talimatı incelenmeli ve önerilen yaş gruplarında kullanılmasına dikkat edilmelidir. 
      • 2 aydan küçük çocuklarda repellent kullanılmamalıdır. 
      • Repellentler çocukların elleri, gözleri ve ağızları ile varsa ciltteki kesilere uygulanmamalıdır. Yetişkinler repellenti kendi ellerine sıktıktan sonra ellerini sürerek çocukların yüzlerine uygulamalıdır. 
      • Güneş koruyucu kullanılacaksa önce güneş koruyucu kullanılmalı, sonrasında repellent kullanılmalıdır. 
    • Bebek ve çocuklara kollarını ve bacaklarını örten giysiler giydirilmelidir. 
    • Bebeklerin ve çocukların korunması amacıyla bebek arabaları ve taşımak amacıyla kullanılan araçlarda sivrisineklerden korunmayı sağlayıcı tedbirler alınmalıdır. 
  2. Sıtmadan koruyucu ilaç hekim tarafından önerilen dozda ve sürede kullanılmalıdır.

Seyahat Dönüşü;

  • Riskli ülke/bölge seyahat dönüşünde baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, abdominal rahatsızlık, kas ve eklem ağrısı şikayetleri olması durumunda koruyucu ilaç kullanılmış olsa dahi derhal bir sağlık kuruluşuna başvurulması,
  • Hekime seyahat edilen ülkeden bahsedilmesi son derece önemlidir. 

Hastalığın görüldüğü ülkeler/bölgeler aşağıdaki erişim linklerinden takip edilebilir.

http://www.seyahatsagligi.gov.tr/Site/HastalikDetay/Sitma

http://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/259492/9789241565523-eng.pdf?sequence=1

http://www.who.int/ith/ith-country-list.pdf?ua=1

kuduzKuduz, insan ve memeli hayvanların çoğunda beyin dokusunda iltihap meydana getiren, zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) bir hastalıktır.

Kuduz Nasıl Bulaşır?

Kuduz bir hayvanın;

  • Isırması veya tırmalaması,
  • Salyasının sıyrık veya çatlak deriye, göz, ağız ve buruna temas etmesi,
  • Etinin ve sütünün çiğ olarak tüketilmesi ile bulaşır.

Kuduza Yakalanma İhtimali Olan Hayvan Türleri Nelerdir?

Köpek, kedi, keçi, at, eşek, inek gibi evcil hayvanlar ile kurt, tilki, çakal, domuz, ayı, sansar, kokarca, gelincik, kirpi, köstebek gibi yabani hayvanlar kuduza yakalanabilir.

Kuduz Riskli Temasa Neden Olan Hayvanlarda Gözlemin Süresi Ne Kadar?

Kedi ve köpeklerde hayvanın 10 gün gözlemi önerilir. Kedi ve köpek dışındaki hayvanlarda ise gözlem önerilmez.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Hayvanlarda Kuduz Belirtileri;

  • Hayvanın huyunda veya hareketlerinde değişimler, korkaklık, sinirlilik ve saldırganlık görülebilir.
  • Hayvanda genellikle şiddetli ısırma isteği bulunur.
  • Vücudunda felçler, yutkunma güçlüğü, salya akması, kasılmalar görülebilir.

*Bu belirtileri gösteren hayvanlardan uzak durulmalı ve en kısa sürede İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüklerine haber verilmelidir.

İnsanlarda Kuduz Belirtileri;

  • Isırılan vücut bölgesinde duyu değişikliği,
  • Parezi veya paralizi (Felç),
  • Yutma güçlüğü,
  • Sudan korkma,
  • Bilinç kaybı,
  • Kasılmalar,
  • Kaygı bozuklukları.

Hastalığın Tanısı Nasıl Konulur?

Kuduz hastalığının kesin tanısı laboratuvar teşhisiyle konulmaktadır.

Hastalığın Tedavisi Var Mıdır? 

Kuduz, kliniği geliştikten sonra ölümle sonuçlanan bir hastalık olup, tedavisi bulunmamaktadır. Ancak belirtilen kuduz bulaşma yollarından birine maruz kalınmışsa, kişi kuduzu önlemek amacıyla mutlaka sağlık kuruluşuna müracaat etmelidir. Sağlık kuruluşunda planlanan kuduz profilaksisi (kuduz aşısı vb.) uygulamaları ile kuduz önlenebilir.

Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılır?

Kuduz, ölümle sonuçlanan bir hastalık olduğundan, korunma yaklaşımları hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle;

  • Yara veya ısırık bölgesi vakit kaybedilmeden bol su ve sabunla iyice yıkanmalı,yıkama işlemi bittikten sonra alkol veya tentürdiyot gibi iyotlu antiseptikler uygulanmalıdır.
  • Göz, ağız veya burun kuduz riskli temasa maruz kaldıysa bol su ile yıkanmalıdır.
  • En kısa sürede sağlık kuruluşuna müracaat edilmeli, hekimin düzenleyeceği aşılama programı aksatılmadan uygulanmalıdır.
  • Evcil hayvanlar kontrol altında tutulmalı, özellikle geceleri serbest bırakılmamalıdır.
  • Kedi ve köpeklere her yıl mutlaka kuduz aşısı yaptırılmalıdır.
  • Çevrede hasta, garip davranış sergileyen veya ölmüş hayvanların görülmesi halinde bunlara yaklaşılmamalı ve ilgili yerler (Belediyeler, Muhtarlıklar İl, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri) haberdar edilmelidir. 
  • Kuduz riski olan hayvanlarla sık temas eden kişilere temas öncesi aşılama, kuduz riskli teması olanlara da hekim değerlendirmesine göre temas sonrası kuduz aşılaması uygulanmalıdır.

Kuduz Riskli Temasa Maruz Kalan Kişiye Ne Zaman Aşı Başlanmalıdır?

Kuduz riskli temasa maruz kalan kişiyi aşılamaya olabildiğince erken başlanmalıdır.

Kuduz Aşısı Kimlere Yapılır?

Kuduz aşısı kuduz riskli temasa maruz kalmış çocuk ve hamile dahil herkese yapılır.

Kuduz Aşılaması Devam Eden Kişi Yeni Bir Temasa Maruz Kalırsa Ne Yapılır?

Kuduz riskli temas sonrası aşılaması devam eden kişi bu sırada yeni bir riskli teması olmuşsa aşılama şeması aynı şekilde sürdürülür.

Temas Öncesi Aşılama Kimlere Yapılır?

  • Kuduz açısından yüksek riskli işlerde çalışanlar (Kuduz araştırma laboratuvarı çalışanları, kuduz aşısı üretiminde çalışanlar vb.)
  • Kuduz açısından riskli işlerde çalışanlar(veteriner hekimler, hayvan bakıcıları, hayvan barınaklarında çalışan personel, mağara keşfi konusunda çalışanlar ve yarasa kolonileri üzerinde çalışanlar vb.) ve kuduz riski olan hayvanlarla sık temas edenler,
  • Yaban hayat ile temas riski yüksek olan doğa sporları yapanlar,
  • Köpek kuduzunun yüksek olduğu ve kuduz riskli temas halinde uygun tıbbi yaklaşımın verilemeyeceği bölgelere seyahat edenler. 

Kuduz Aşısı Uygulanması Gerektiren Durumlar Nelerdir?

Köpek, kedi, sığır gibi kuduza yakalanma ihtimali olan hayvanların ısırıkları, yeri ne olursa olsun kuduz için risk oluşturur. Isırık dışında kuduz olma ihtimali olan hayvanın tırmalaması, salya, tükürük, hayvanlara ağız yoluyla verilen canlı aşı yemleri gibi mikroplu olabilecek materyalin, vücuttaki açık yara ve müköz membranlarla (vücudun ağız, burnun içi, mide ve barsak gibi alanlarını döşeyen zar tipi) teması da risk oluşturur. Kuduz riskli temas sonrası aşılamaya olabildiğince erken başlanmalıdır.

Kuduz hastalığında kuluçka süresi çok değişken olduğundan, kuduz riskli temas sonrası aradan geçen süreye bakılmaksızın temas kategorize edilerek uygun aşılamaya başlanmalıdır.

*Unutmayınız:Kuduzun bulaşma yollarından birisiyle karşı karşıya kalındığında en yakın sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir. Doktor tarafından belirlenen takvime uyularak kuduz aşıları gününde yaptırılmalıdır.

Kuduz Aşısı Uygulaması Gerektirmeyen Durumlar Nelerdir?

  1. Ülkemizde ve dünyada bugünkü verilerle fare, sıçan, sincap, hamster, kobay, gerbil, tavşan, yabani tavşan ısırıklarında insana kuduz geçişi gösterilmemiştir. Bu nedenle hayvan sağlığı ile ilgili kurumlar özel bir veri bildirmedikçe, bu tür hayvan ısırıklarında,
  2. Bugünkü verilerle, ülkemizde eve giren yarasaların ısırığı veya evde yarasa bulunması durumunda (doğal ortamdaki mağaralarda olan yarasa teması vaka temelli değerlendirilir),
  3. Soğukkanlı hayvanlar (yılan, kertenkele, kaplumbağa vb.) tarafından ısırılma durumunda,
  4. Kümes hayvanları ısırıklarında,
  5. Sağlam derinin yalanması, hayvana dokunma veya besleme,
  6. Bilinen ve halen sağlam bir kedi veya köpek tarafından 10 günden daha önce ısırılmış veya temas etmiş olanlara, 
  7. Daha sonra kuduz olduğu anlaşılan bir hayvanı beslemiş olmak, kan, süt, idrar ve dışkısıyla kişinin sağlam derisinin temas etmiş olması, pişmiş etini yemiş, kaynatılmış sütünü içmiş veya bu sütle yapılan süt ürünlerini tüketmiş olmak,
  8. Kuduz hastasına rutin bakım yapan sağlık personeline riskli teması olmadıkça (müköz membran veya bütünlüğü bozulmuş deri teması, ısırma vs.) kuduz aşısı yapılmasına gerek yoktur.

Şarbon, öthumb shutterstock 477383302zellikle sığır, koyun, keçi, deve gibi ot yiyen hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalıktır. Antraks olarak da bilinen şarbon hastalığı ülkemizde çoban çıbanı ve karakabarcık gibi isimlerle anılmaktadır.

Etkeni Bacillus anthracis adı verilen sporlu bir bakteri olan şarbon, insanlarda ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan birisidir ve zaman zaman hayvanlarda salgınlar yapmaktadır.

 Hastalık Nasıl Bulaşır?

Şarbon insanlara üç şekilde bulaşmakta ve bulaşma şekline göre de adlandırılmaktadır: Deri şarbonu, hasta hayvanlara, bunların etine, derisine, bu hayvanların kirletmiş olduğu eşya veya malzemelere temas edilmesiyle,

Bağırsak şarbonu, şarbon mikrobuyla bulaşmış gıdaların, özellikle de şarbonlu hayvanların etlerinin yenmesiyle, Akciğer şarbonu, şarbon sporuyla bulaşık tozların veya hayvan tüylerinde ve kıllarında bulunabilen sporların solunmasıyla bulaşmaktadır.

Hastalık Daha Çok Kimlerde Görülür?

Hayvancılıkla uğraşanlar, çobanlar, kasaplar, mezbaha işçileri, dericilik sanayinde çalışanlar, veteriner hekimler, hastalığın yaygın olduğu bölgelerde ölen hayvanların kesildiği veya yerleşim yerlerine yakın ölen hayvanların gömüldüğü yerlerde oynayan çocuklar şarbon yönünden risk gruplarını oluşturmaktadır.

Hastalığın Dünyadaki ve Ülkemizdeki Durumu?

Şarbon bazı Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerinde yaygın olarak görülmektedir. Dünyada gittikçe azalan bir hastalık olmakla beraber henüz tamamen yok edilememiştir.
Görülme sıklığı gittikçe azalmasına rağmen şarbon ülkemizde de görülmektedir. Ülkemizde şarbon hastalığı yılın her mevsiminde görülebilir. Ancak sıcak ve kurak aylarda insan ve hayvan şarbonu daha fazla görülmektedir.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Şarbon hastalığı mikrobun vücuda girmesinden itibaren yaklaşık 2-7 gün sonra ortaya çıkar. Belirtiler hastalığın klinik şekline göre değişiklik gösterir:


Deri Şarbonu: Şarbon sporlarının deriden girdiği yerde, ilk önce böcek ısırığına benzer biçimde kabarık, kaşıntılı bir şişlik oluşur. Bu şişlik 1-2 gün içerisinde içi su dolu kabarcığa dönüşür ve daha sonrada ağrısız, genellikle 1-3 santimetre genişliğinde ortasında karakteristik siyah renkte ölü dokunun yer aldığı bir yara meydana gelir. Deri şarbonunda ayrıca yaranın bulunduğu bölgedeki lenf bezlerinde şişmeler görülebilir.Ülkemizde görülen şarbon hastalığı genelde deri şarbonu şeklindedir.

Bağırsak Şarbonu: Bulantı, kusma, iştahsızlık, ateş gibi belirtilerle başlar, bunu karın ağrısı, kanlı kusma ve kanlı ishal izler. Daha sonra kan zehirlenmesi ve şok gelişerek ölüm meydana gelebilir.

Akciğer Şarbonu: Soğuk algınlığına benzeyen belirtilerle başlar. Yüksek ateş ve titremeler görülür. Birkaç gün sonra ağır solunum güçlüğü ve şok gelişir.

Hastalık Nasıl Teşhis Edilir?
Hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde yaşayan veya bu bölgelere seyahat eden, bulaşık materyalle temas eden ve yukarıda belirtilen klinik formlardanbirine ait belirtilerin bulunması şarbon hastalığını akla getirmeli ve mutlaka hekime müracaat edilmelidir.

Hastalığın Tedavisi Var Mıdır?
Şarbon tedavisi için etkili antibiyotikler vardır. Tedavinin başarılı olabilmesi için mümkün olan en kısa sürede tedaviye başlamak gerekir.
Hastalıktan Nasıl Korunulur?

  • Şarbonlu olduğundan şüphelenilen veya şarbondan ölen hayvanlar asla kesilmemeli, derileri yüzülmemeli ve etleri tüketilmemelidir.

  • Şarbondan ölen hayvanlar 2 metre derinliğinde çukurlar açılarak gömülmelidir.

  • Hasta hayvanların bulundukları yerler ve taşındıkları nakil vasıtaları temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.

  • Hasta hayvanların temas ettiği yem maddeleri, altlıklar ve gübre gibi bulaşık materyaller yakılarak imha edilmelidir.

  • Riskli bölgelerde hayvanlar şarbona karşı aşılattırılmalıdır.

thumb ekinokokozKist hidatik olarak da adlandırılan kistik ekinokkoz; köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanların bağırsaklarında yaşayan Echinococcus granulosusadı verilen parazitin yumurtalarının ağız ve solunum yoluyla alınmasından sonra insanların karaciğer, akciğer, dalak, beyin gibi iç organlarında kistler oluşturarak ölüme yol açabilen zoonotik karakterli bir hastalıktır. 

Parazit Hangi Hayvanlarda Bulunur? 

Parazitin gerçek ara konakları koyun, keçi, sığır, domuz ve develer, son konakları ise köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanlardır.Ancak, esas kaynak sıklıkla köpeklerdir. Koyunların kistli iç organlarının köpeklere yedirilmesi ile kist içinde bulunan genç parazit köpeklerin bağırsağına yerleşerek olgunlaşır ve ergin parazit oluşur. Köpekteki ergin parazitler yumurtlamaya başlar ve bu yumurtalar köpeğin dışkısı ile dışarı atılır. Bu yumurtalar ile bulaşık otları yiyen koyunlarda parazitin genç formu oluşur. Parazitin yaşamını devam ettirmesi ve çoğalabilmesi için hem koyunlara hem de köpeklere ihtiyacı vardır.

Köpek dışkısı ile atılan yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla atılan yumurtalar hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgar ve yağmurla yayılırlar.

Kist Hidatik İnsanlara Nasıl Bulaşır?

Hastalık insanlara paraziti taşıyan köpek, kedi, çakal, tilki, kurt gibi hayvanların dışkısı ile etrafa yayılan parazitin yumurtaları ile kirlenmiş çiğ tüketilen meyve ve sebzelerin yenmesi, suların içilmesi, rüzgar ile uçuşan yumurtaların solunum yoluyla alınması ve paraziti taşıyan köpekler sevildikten sonra ellerin iyice yıkanmaması yoluyla bulaşır.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Hastalığın belirtileri insanların organ ve dokularında oluşan kistlerin büyüklüğüne ve yerine göre farklılık gösterir. Kistlerin büyüklüğü nohut büyüklüğünden çocuk başı büyüklüğüne kadar değişik boyutlarda olabilir. 

Hastalığın başlarında kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca hiçbir belirti vermeyebilir. Kist büyüdükçe; bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu baskıya göre belirtiler ortaya çıkar. Kistler en sık karaciğer ve akciğerlerde görülürler. Karaciğer yerleşiminde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir. Diğer organ ve sistem tutulumlarında da bu bölgelere ait tablolar ortaya çıkar. Örneğin kafa içi tutulumlarda; baş ağrısı, kusma, şuur kayıpları görülebilir. Kalp tutulumunda kalp ritm bozuklukları, enfarktüs bulguları, hatta kalp duvarında yırtılma olabilir. Kemik tutulumlarında kırıklar olabilir. Kist patlarsa alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir.

Hastalığın Tanısı Nasıl Konulur?

Hastalığın tanısı, hastanın şikayetleri, muayene bulguları, röntgen bulguları ve kan tahlilleri ile konur. Kistik oluşumların ultrason ve tomografi ile ayrıntılı değerlendirilmesi yapılabilir. 

Hastalık Nasıl Tedavi Edilir? 

Kireçleşmiş kistler tedavi yapılmaksızın takip edilir. Bunlar dışındaki kistlere cerrahi müdahale yapılır.  Ulaşılamayan bölgelerdeki kistlerde, çoklu organ tutulumlarında, çok küçük kistlerde veya cerrahiye ve iğne ile boşaltmaya genel durumu nedeniyle müsait olmayan hastalarda ilaç tedavisi kullanılabilir. 

Hastalıktan Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

  • Köpek ve kedilere çiğ gıdalar ile kistli iç organlar kesinlikle yedirilmemelidir. 
  • Kişisel temizlik kurallarına dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir. 
  • Sahipli köpek ve kediler, muhakkak parazit yönünden tedavi ettirilmeli ve sahiplerince gezdirilirken etrafa dışkılamaları halinde mümkünse dışkı uygun bir şekilde toplanıp bertaraf edilmelidir. Köpekler, çocukların oyun oynadıkları oyun bahçesi, park, okul bahçesi gibi yerlerde dolaştırılmamalıdır.
  • Sahipsiz köpeklerin müdahaleleri Belediyeler tarafından yapılmalıdır. 
  • Köpekler parazit yumurtaları burunlarına ve tüylerine bulaştırabilirler. Parazit mücadelesi yapılmadan serbest dolaşan köpeklerin okşanması ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ellere bulaşabilir. Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağıza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır. Bu nedenle, özellikle çocukların sokak köpekleri ile oynamalarına izin verilmemeli, temas halinde ellerin bol su ve sabunla yıkanması sağlanmalıdır.
  • Sağlıksız koşullarda yapılan hayvan kesimi, hastalığın yayılmasında köpeklerden çok daha fazla etkilidir. Bu nedenle hayvan kesimleri, mezbahalarda ve veteriner hekim kontrolünde yapılmalıdır. Kesilen veya ölen hayvanların kist bulunduran organları köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. Özellikle kurban bayramlarında bu hususlara daha çok dikkat edilmelidir. Kurban kesimi için belediyelerce tahsis edilen özel kesim yerleri kullanılmalı ve kesimler veteriner hekim gözetiminde yapılmalıdır. Kurban Bayramında kesilen koyunların kistli organları köpeklere yedirilmemeli, yakarak imha edilmeli ya da derin bir çukura gömülmelidir.

Tularemi; Dünyada yaygın olarak bulunan bir bakterinin (Francisella tularensis)yol açtığı, zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) bir hastalıktır.

uyuz1Uyuz Nedir?

Uyuz; Sarcoptes scabiei var. hominis adı verilen akarın (böcek) sebep olduğu tüm dünyada yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Gözle görülemeyen ancak mikroskopla seçilebilen uyuz böcekleri insan derisini istila ederek hastalığa yol açarlar. Uyuz böceği deride tüneller açarak bu tünellerin içinde yaşar.

Hastalık İnsanlara Nasıl Bulaşır?

Uyuz genellikle hasta olan biriyle doğrudan ve uzun süreli yakın temas ile bulaşır. Kişiden kişiye genellikle 15-20 dakikalık bir sürede bile yakın temasla (aynı yatakta yatma, ele ele tutuşma gibi) bulaşabilir. Yatak takımı, giysi ve havlu gibi kişisel eşyaların ortak kullanımı uyuzun bulaşmasını ve yayılmasını kolaylaştırır. 

Hastalığın Belirtileri Kaç Gün İçinde Ortaya Çıkar?

İlk defa uyuza yakalanan bir kişide belirtilerin başlaması 2-6 hafta kadar sürebilir. Ancak daha önce uyuza yakalanan bir kişide, belirtiler genellikle maruz kaldıktan 1-4 gün içinde ortaya çıkar. Hastalık belirtilerinin başlamadığı bu dönemlerde bile kişi uyuzu başkalarına bulaştırabilir.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Uyuzun en önemli belirtisi şiddetli gece kaşıntısıdır. Kaşıntı, kişinin yatağa girip ısınması ile artar ve kişiyi uykudan uyandırabilecek şiddette iken gündüzleri daha hafiftir. Kaşıntı genellikle el parmak araları, el bileğinin iç yüzü, bilekler, koltuk altları, dirsekler ve kasıklarda görülmekle birlikte tüm vücutta görülebilmektedir. Hastalığın en belirgin bulgusu parmaklar arasında dalgalı kirli bir çizgi halinde görülen, uyuz böceğinin içinde yaşadığı, gri beyaz renkli, 1-10 mm uzunluğundaki tünellerdir.

Kişilerde özellikle geceleri artan şiddetli kaşıntı ve deride görülen içi su dolu keseciklerin görülmesi uyuz şüphesini arttırır. Böyle bir durumla karşılaşıldığında bir an önce Sağlık Kuruluşuna başvurulmalıdır.

Hastalığın Tedavisi Var Mıdır?uyuz2

Uyuz tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hasta ile beraber ev halkı ile kişiyle doğrudan ve uzun süreli yakın teması olanların da tedavi edilmesi gerekir. Uyuzun belirtilerinin hemen başlamayacağı unutmamalıdır.

Bu nedenle uyuz tedavisinin başarılı olabilmesi için uyuz hastası ile birlikte özellikle beraber yaşadığı ve uzun süreli yakın teması olan kişiler de hastalık belirtileri olup olmamasına bakılmaksızın tedavi edilmelidir. Hasta ve aynı yaşam ortamını paylaşan kişiler eş zamanlı olarak yani aynı anda tedavi olmalıdır. Tedavide kullanılan ilaçlar hekimin önerdiği şekilde, dozda ve sürede kullanılmalıdır.

Tedavi olduktan sonra ölen böceklere ve böcek artıklarına karşı alerji nedeniyle kaşıntı 2-4 hafta devam edebilir, bu durum hastalık ile karıştırılmamalıdır.

Hastalıktan Korunmak İçin Ne Yapılmalıdır?

Hastalığın önlenmesi ve kontrolü için uyuz olan kişi ile birlikte yaşayan kişilerin de aynı zamanda tedaviye alınması son derece önemlidir. Özellikle aile bireylerinin kaşıntısının olup olmamasına bakılmaksızın mutlaka birlikte tedavi olması gerekir. Aynı anda tedavi uygulanmadığı takdirde hastalık kişiden kişiye bulaşmaya devam edecektir.

Uyuz hastası ve evde beraber yaşadığı kişiler tarafından kullanılan giysiler, çarşaflar ve havlular en az 60 derecede yıkanmalı ve ütülenmelidir.

Yatak takımları birkaç gün havalandırılmalıdır. Yıkanamayacak eşyaların ağzı bağlı olan bir poşet içerisinde ortalama üç gün saklanması gerekir. Ayrıca zemin ve mobilyalar elektrik süpürgesi ile temizlenmelidir.

thumb shutterstock 613841183Şark çıbanı paraziti taşıyan kum sineğinin (tatarcık, yakarca, güpdüşen); insanları sokmasıyla bulaşan bir deri hastalığıdır. Halep çıbanı, güzellik yarası olarak da bilinir.

ebolaEbola Virüs Hastalığı (EVH) Nedir?

Geçmişte Ebola Hemorajik Ateşi olarak adlandırılan Ebola Virüs Hastalığı filovirüs ailesinin bir üyesi olan Ebola virüsünün neden olduğu sıklıkla ölüme neden olan önemli bir hastalıktır.  Tanımlanan beş Ebola virüs türü bulunmakta olup bunlardan dördü insanlarda hastalığa yol açmaktadır. EVH, insanlarda ve primatlarda (maymunlar, goriller ve şempanzeler) hastalığa neden olabilir.

Ebola Virüs Hastalığı İnsanlara Nasıl Bulaşır?

Ebola virüsünün doğal konakçısı tam olarak bilinmemekle birlikte mevcut bilimsel bulgular doğrultusunda meyve yarasalarının doğal konakçı olduğu düşünülmektedir.

Hastalık insanlara Ebola virüs ile enfekte olmuş hayvanlarla temas yoluyla (genellikle kesme, pişirme, yeme sonrası) veya enfekte olmuş kişinin vücut sıvılarıyla temasla bulaşır. İnsandan insana bulaşma çoğunlukla, enfekte kişilerin kan veya diğer vücut sıvılarının veya sekresyonlarının (dışkı, idrar, tükürük, semen) sağlıklı kişilerin hasarlanmış cildi veya mukoz membranına bulaşması ile olur.

Ayrıca enfeksiyonu taşıyan kişilerin vücut sıvıları ile kontamine materyaller (kirli giysiler, nevresimler, eldivenler, koruyucu ekipman ve kullanılmış enjektörler gibi tıbbi atıklar) veya ortamlar ile temas ile de bulaşma olabilir. Ayrıca EVH’nın cinsel yolla bulaşma yönünden de riski bulunmaktadır. Erkeklerden kadınlara cinsel yolla bulaşması daha güçlü bir olasılıktır.

Ebola Virüs Hastalığı Hangi Bölgelerde Görülür?

EVH, ilk olarak 1976'da, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki Ebola Nehri yakınında tespit edilmiştir. Hastalık; Afrika kıtasında Liberya, Gine, Sierra Leone, Demokratik Kongo Cumhuriyeti (Zaire), Gabon, Güney Sudan, Fildişi Sahilleri, Uganda, Kongo, Nijerya Cumhuriyeti gibi ülkelerde zaman zaman salgınlar yapmaktadır. 

Ülkemizde bugüne kadar Ebola Virüs Hastalığı vakası tespit edilmemiştir.

Kimler Risk Altındadır?

Hastalık salgınlarının olduğu dönemlerde bu bölgelerde yaşayanlar, buralara seyahat edenler veya bu kişilerle teması olanlar hastalığın bulaşması açısından risk altındadır.  

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Hastalığın kuluçka süresi 2-21 gündür. İnsanlar, semptomlar ortaya çıkana kadar bulaştırıcı değildirler. Sık görülen belirti ve bulgular; ateş, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, halsizlik, ishal, kusma, mide ağrısı ve iştahsızlıktır. Hastalık ilerledikçe bulgular ağırlaşır, cilt ve mukozal kanamalar veya organ içine kanamalar görülebilir.

Ebola Virüs Hastalığının Tanısı Nasıl Konulur?

Hastalığın tanısı klinik örneklerde yapılan laboratuvar testleri ile konur.

Hastalığın Tedavisi Var Mıdır?

Hastalığa spesifik bir tedavi yoktur. Klinikte destek tedavisi esastır.Özellikle sıvı replasman tedavisi olmakla birlikte destekleyici tedavi uygulaması yapılmaktadır. İhtiyaç halinde böbrek diyalizi, kan transfüzyonu, plazma replasman tedavisi uygulanır.

Hastalık İçin Tıbbi Desteğe Ne Zaman İhtiyaç Duyulur?

Yaşayan/ölü şüpheli EVH olan kişilerle temas edenlerde veya hastalığın görüldüğü bölgelere seyahat öyküsü olanlarda Ebola Virüs Hastalığı benzeri bulgular (ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, kusma, ishal vb.) görülmesi halinde derhal tıbbi destek alınmalıdır. 

Ebola Virüs Hastalığı Öldürücü Müdür?

Hastalığa yakalananların yaklaşık yarısı hayatını kaybetmektedir. 

Ebola Virüs Hastalığından Korunmak İçin Herhangi Bir Aşı Mevcut Mudur?

EBH için deneysel olarak uygulanan bir aşı olmakla beraber ruhsatlandırılarak kullanıma sunulmuş bir aşı bulunmamaktadır.

Hastalıktan Korunma Önlemleri Nelerdir?

Hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat öncesi, gidilecek bölgede EBH salgını olup olmadığı ve hastalık riski mutlaka araştırılmalıdır. Ebola için riskli ülkeler, Seyahat Sağlığı Merkezlerinden veya 444 77 34 numaralı Seyahat Sağlığı Hattından ücretsiz olarak öğrenilebilir.

 

    • EBH salgınlarının olduğu dönemlerde hastalığın görüldüğü bölgelerde primatlardan bulaşı önlemek için;
      • Virüsü taşıyabilen meyve yarasaları ve primatlara (maymunlar, goriller ve şempanzeler) eldiven gibi uygun kişisel koruyucu kıyafet kullanılmadan doğrudan temas edilmemeli,
      • Hayvansal ürünler tüketilmeden önce iyice pişirilmelidir.
    • İnsandan insana bulaşma riskinin azaltılması için; 
      • EVH semptomları olan kişilerle, özellikle de vücut sıvılarıyla gerekli korunma önlemleri almadan doğrudan veya yakın temastankaçınılması,
      • Olası/kesin EVH hastalarıyla ilgilenirken eldiven ve uygun kişisel koruyucu ekipman giyilmesi,
      • Hastanede yatan hastaları ziyaret ettikten sonra ellerin düzenli olarak yıkanması,
      • Olası/kesin EVH nedeniyle ölen kişilere koruyucu ekipman giyilmeden temas edilmemesi son derece önemlidir.

EVH’nın cinsel yolla bulaşması güçlü bir olasılıktır. Mevcut kanıtlara dayalı olarak; hastalığı geçiren erkeklere hastalık başlangıcından 3 ay sonra cinsel sekresyon örneğinde test yapılması, test sonucu pozitif olanlar için; bir hafta arayla alınan cinsel sekresyon örneğinde iki kez negatif sonuç elde edilinceye kadar her ay testlerin tekrarlanması önerilmektedir. 

Hastalığı geçiren erkeklerin semptom başlangıcından itibaren bir yıl boyunca veya cinsel sekresyon örneğinde yapılan testlerde iki kez negatif sonuç elde edilinceye kadar geçen sürede partnerleriyle korunmasız cinsel temasta bulunmamaları, güvenli cinsellik uygulamaları için sağlık personelinden bilgi almaları önerilmektedir.

EVH Riskli Bölgelerden Seyahat Sonrasında;

Enfekte olmuş hastalık bulgularını gösteren kişi ve hayvanların vücut sıvılarıyla temas etmiş olma olasılığı olanlar 21 gün süreyle sağlık durumlarını yakından takip etmelidir.

Ebola Virüs Hastalığı benzeri semptomlar (ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, kusma, ishal) görülmesi halinde derhal bir sağlık kuruluşuna başvurmaları, yaptıkları son seyahat ve olası temaslıları hakkında bilgi vermeleri son derece önemlidir.

Hastalığın bulaşmasını önleyici tedbirlerin alınabilmesi için sağlık kuruluşuna başvuru esnasında hastalık bulguları ile ilgili bilgi verilmelidir.

Hastalığın görüldüğü ülkeler/bölgeler aşağıdaki erişim linklerinden takip edilebilir.

http://www.seyahatsagligi.gov.tr/Site/HaberListesi/Ebola

http://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/ebola-virus-disease

https://www.cdc.gov/vhf/ebola/outbreaks/index-2018.html

Alt Kategoriler